Akıllı Gelin!..

Öküz, nasıl olmuşsa olmuş, kafasını küpe sokmuş. Bunu görenler uzun uzun düşünmeye başlamışlar, bir süre gülüp, eğlendikten sonra:

-Öküzün başı, küpten nasıl çıkarılacak?

Aralarında biri atılmış:

-Akıllı geline danışalım. O bize bir akıl verir... demişler, çağırmışlar akıllı gelini. "Aman akıllı gelin bir çare. Öküzün başı küpte kaldı. Boynuzları da çatal ya, çıkamıyor işte..."

Akıllı gelin, bakmış bakmış, parmağını şakağına dayamış düşünmüş böylece herhalde ve vermiş aklı:

-Öküzün başını kesin...

Öküzün boynunu vurmuşlar, başını gövdesinden ayırmışlar ama, öküzün kafası bu kez, yine küpün içinde...

-Heyyyy, akıllı gelin, öküzün kafası küpte kaldı yine, onu nasıl çıkaracağız.

-Küpü kırın...

Öykü burada bitiyor mu, yoksa tutup küpü de kırıyorlar mı, iyice kalmamış belleğimde...

Bir Yeniortam okuru, 30 Aralık 1973 günü Ankara'da -yolda- Yeniortam'ı durmuş okurken, yaşlıca bir nine yanında durup o da gazeteye göz atmaya başlamış. Okur, okuması için gazeteyi nineye uzatmış. Yaşlı nine, biraz baktıktan sonra sormuş:

-Oğlum, hükümet daha kurulmadı mı?

-Nine, görev yine Talû'ya verildi...

-Ecevit’i çekemiyorlar değil mi oğul? Hınzırlar, Ecevit'e hükümet kurdurmayacak...

Okurun yazdığına göre, yaşlı nine söylenerek yoluna devam etmiş. Yeniortam okuru soruyor:

-Herkes, Ecevit'ln hükümet kurmak için görevlendirilmesini bekliyor. Acaba bu umutlar ne zaman gerçekleşecek?

Yenimahalle'de oturan Mehmet Karaca, "Ankara Notları" üslûbuna da uydurduğu bir fıkrayı yolladı. Karaca'nın Anadolu fıkralarını derlediği bir kitabı da varmış zaten. Yeni fıkrası şöyle:

"İki köylü pazardan kararlama usulüyle ortaklaşa bir parça çökelek almışlar, sıra aralarında bölüşmeye gelince de "seninki çok oldu, benimki az oldu" diye tartışmaya girişmişler. Yanlarından geçen kentli bir esnaf, onların yüreğine su serpmiş:

-Kavga etmeyin. Getirin, benim terazide çökeleğinizi yarı yarıya bölüvereyim...

Kentli, çökeleği terazinin iki kefesine bölüp denkleştirirken, az ağır gelen yandan yemeye başlamış ve fazlaca da kaçırmış olacak ki, bu kez de kefenin öbür yanı ağır basmış. Haydi öbür kefeden yemiş bu sefer. Bu taraf ağır, şu taraf hafif derken, köylüler eline yapışmışlar kentlinin. Şöyle demişler:

-Yok arkadaş, biz kendi çökeleğimizi kendimiz böleceğiz..."

Karaca, fıkrasının yorumunu da yapmış: Ulustan vekâlet alıp gelmiş bazı liderlerin şimdi kendi çıkarlarına düştüklerini belirtiyor. Kendisi hakkında da kısaca şu bilgiyi vermiş:

"1947 yılında Demokrat Parti'ye girdim. DP'ye dâvamızın takibi için vekâlet verdik. Bilinen sonuca uğradı. Ondan sonra AP'ye geçerek Divriği'de 6 yıl ilçe başkanlığı yaptım. Ona da dâvamızı izlemesi için iki kez vekâlet verdik. Bizden aldıkları vekâletle kendi dâvalarını takip ettiler ve bizlerin dâvalarını tamamen unuttular. Kendi çıkarlarını ve yakınlarını koruma yönüne gittiler. Dâvamızı takip etmedikleri halde, yine vekâlet istediler. Bu kez direndik. 'Vekâletimizi Karaoğlan'a vereceğiz' dedik. Gelgelelim, bizim eski vekiller ‘İllâ da biz' diyorlar ve Karaoğlan'ı hükümet kurması için rahat bırakmıyorlar..."

Gelen yılbaşı ve bayram kartlarının çoğunda ya Yılmaz Güney'in ya da Karaoğlan'ın fotoğrafları var. Kartların çoğu da Eylemle Özlem'e.

Muğla'nın Yatağan ilçesinin Eskihisar köyünden Mehmet Kaya, “Özlem ile Eylem sanki bizim de birer parçamız. Onlar, yazmadığınız an inanın özlüyoruz. Şimdilik sizler bizim Özlem ile Eylem’imizden habersizsiniz ama bütün çalışmalarımız Özlemlere, Eylemlere, ak günler yaratabilmek için” diyor. Eskihisarlı kadınlardan derlediği bir dörtlüğü de yazmış kartına. Şöyle:

Eskihisar’da yetişir

Yeşil bakla,

Allah'ım, Ecevit'i

Nazardan sakla...

Bugün bayram. Anladığım bayram boyunca da eş-dost görüşmelerinde sorulan aynı soru olacak:

-Yahu ne oldu hükümet? Ne zaman kurulacak?..

Elbette, sorandan sorana farklı olacak. Bir yandan, hükümet kurulmasın da, Ecevit'in seçimle getirdiklerini iyice yalama edelim, o da b dönsün diyenler kurnaz kurnaz üzülecekler:

-Yahu, şu hükümet de kurulamadı ki... diyecekler.

-Ecevit'in hükümet kurmasına o kadar itiraz etmeseniz. Hani "azınlık hükümeti kurarlarsa başlarına yıkarım iktidarlarını” da demeseniz... Yahut da, siz kuracaksanız, işte sağ... Kursanız...

Biten umut olmaktan çıkan Süleyman Bey, kendini pahalıya ödetmek istiyor Türk politikasına. Kolay değil biten, tükenen adamın bunu teslim edip köşesine, müteahhitliğine çekilmesi.

Süleyman Bey'e göre, Ecevit'in kazanması, Karaoğlan filan bunlar birer balondan ibarettir. Şöyle bir yıl geçirebilse, rahat kendini toparlayacaktır. Erken seçim için vakit erkendir.

Bakalım öküzün başı nasıl çıkacak küpten?

4 Ocak 1974