Boş Boyunduruk...

Bayram sabahı evde içerdekileri konuşuyorduk. Özlem kalkmıştı, Eylem uyuyordu. Bir ara karıma kritik dönemin bir muhasebesini bile yaptım.

-O kadar vartayı dört dâva ile atlattım. Yine dikkatli çalışmışım.

-Fakir, dedi karım, girip girip çıktı. Hadi onu ara da bayramlarını kutlayalım.

Aradım telefonla Fakir Baykurt'u, Gece köyden gelmiş. Hapisten çıkalı yirmi gün oldu. Karımın dediklerini anlattım. Bizler girmeden Fakir'in kaç kez hapse girip çıktığını konuştuğumuzu...

-Bazıları boş boyunduruğa koşulur... dedi, Fakir.

Boş boyunduruk, daha gelişmemiş, yetişmemiş, ancak yetişme zorunda, durumunda bulunanlar içindir. Çift sürülürken, boş boyunduruğa daha tosunlaşmamış danalar koşulur ki, o da yavaş yavaş öğrene. Buna, bizim tarafta "öğrek" de derler. Öğrenecek demek, eğitilecek... Boyunduruğa koşulanlar ise, tarlayı gerçekten sürüp, üstün katkıda bulunanlardır. Bir de boş boyundurukta, sapı toprağa saplanmaz, yüzeyden yüzeye çizer toprağı.

Elli yıl, dile kolay. Kimler omuzlamış, dolusuna boyunduruğu, kimler yatmış hapishanesinde, damlarında memleketin. Kimler yatıyor habire. Ellinci yıla nasıl gelindiğini düşünün bir...

Namuslu aydınlardan, emekçilerden halkını, ülkesini sömürmemiş olanlardan söz ediyorum. Ellinci yılda yüzakı elbette onlarındır.

Mahir Kaynak Ankara'da mıymış? Sessiz sedasız daha önceki görevlerine devam mı ediyormuş?

Bülent Ecevit'in oldukça kalın olan dosyası, ne yapılıp edilip biraz hafifletilmiş mi?

Metin Toker, neden oyunu CHP'ye vereceğini açıklamış? O öyle yazarsa, solcular, "ooo, artık biz oy vermeyiz Karaoğlan"a desinler diye mi? Sol parçalansın. Param-parça olsun diye mi? Geçenlerde bir arkadaş söylüyordu: "Fire vermedik" diye. Metin Bey-in çabaları boşuna mı gitmişti? Neye karşılık bunlar? "Orakla çekiç arası belgeler" için mi, ya ne? peki, "ben oyumu CHP'ye vereceğim" dedikten sonra, DP'den Ankara milletvekili olan Necdet Evliyagil'e "ben oyumu sana verdim" söylentileri nesi? Kim kimin nereye oy verdiğini ne bilir?

Telefonlarımız ne diye dinleniyor? Ne diye "üç kişiden biri polistir" diye, kişi en yakınlarından endişe eder?

-Ohooooo, o üç kişiden birinin polis olduğu sözü eskidendi canım. Şimdi değişti durum...

Adı, fahri polisliğe karışmamış gazeteci var mı, kimler?

Geçen gün, Fikret Otyam, Meclis Başkanının "Allahaısmarladık" demek için yaptığı basın toplantısı başlarken, ortaya bağırdı:

-Arkadaşlar, benim MİT'ten olduğumu kim söylüyorsa çıksın ortaya... Sonra, Nimet Arzık'a döndü:

-Nimet Hanım, söyleyen arkadaş burda var mı?

Kim kime söylemiş, nerede ne diye?

Elli yılın hesabını verme kolay değil aslında. Herkes kendi kendine düşünmeli, “ben ne yaptım, kendimi düşünmenin dışında?" diye. O çıkar, benlik, bencillik çemberini kim kırabilmiş? Kim yurtta kardeşi kardeşe düşürmüş, kim kıymış bu kadar cana? Kim, kimlerin sırtından yapmış yaptıklarını? Bunca eziyeti, işkenceyi kimler yapmış anlatın bakalım bir canım. Elli yıldan hissenize düşen hesabı vermeyecek misiniz yoksa?

Vatandaşı birbirinin polisi yapan örgütlerle neden kimse uğraşmamış? İsmet Paşa, neden koskoca Başbakanlığı süresince iki kez kabul edip görüşmüş, o örgütün başıyla? Bir diyalogu başlangıçta en iyi kuran Süleyman Bey, neden avuçlara düşmüş, işine geldiği için mi?

Kim yapıyor, bunca insanı birbirine düşman?

Tunceli'den Muharrem Arabacı, cumhuriyetin ellinci yılı günü yayınlanması isteğiyle oldukça uzun bir şiir gönderdi. Şöyle:

Ben 30 seneye mahkûm Memo. Mardinliyem.

"Gan davası dediler.

13'ünde duduşturdular mavzeri elime, "Aha bunu vuracağın" dediler Bir dellanniyı gösterip.

Vurdum.

30 sene verdiler bana.

Gün saymasını bilmezdim.

Yalvarmayı, yakarmayı Gula gul olmayı Öğrettiler

13 sene var, içerdeyim.

Halı öğrendim burada, üstünde oturmam nasip olmayan İncik, boncuk, kadın çantası, züppe tespihi, saat kordunu Gardiyanların angaryasına herkesten önce koştum,

Tek bir yumruk noksan yiyeyim, bir acı söz az işiteyim istedim. Didiler:

"50'nci yıl, af istiyrik"

Ben de istiyrem

Ama kimse benden af istemeye

Elli yıl kardeşlik için, barış ve yığınların mutluluğu için onu omuzlayanlara, kahrını çekenlere kutlu olsun...

29 Ekim 1973