TRT'ye nasıl MİT elemanlarının doldurulduğunu biliyor musunuz? Bunlar maaşlı da olabilirler, bir iş yapıyor da görünebilirler.
MİT'e sırtını dayadın mı, mevki sahibi, koltuk sahibi de olabiliyordun. Azından, kritik zamanlarda kurtarabiliyordun kendini...
Belki de, kendi kendine gelin güvey olan bir sürü insan, MİT'i kendi amaçları, emelleri için kullanabiliyordu. "Kışkırtıcı ajan" deyimi, ne zaman çıkmıştır? Filân yerdeki küçük memura kadar, nasıl dal budak salmış bu? Nasıl temizlenecek?
Bir devlet kuruluşunu, bir gizli güç sayar da, burasını partizanların ekmek kapısı durumuna getirirseniz, büyücü çırağının cinleri toplayıp, dağıtamaması gibi çıkamazsınız işin içinden.
MİT'e en son, -telefon dinleme olayı nedeniyle- eski Başbakan Na- im Talû hedef olmuştur. MİT, Talû'ya çok ağır bir yazı yazmış, "24 saat içinde açıklama yapmasını" istemiştir. Başbakan'a bağlı bir kuruluş, böylesine ağır bir yazıyı Başbakan'a yazamamalıydı...
Zaman zaman duyardım. Hakkımda da iyi şeyler düşünülmediğini de. Buna boş vermek zorundayım, bir gazeteci olarak. Hakkımda iyi şeyler düşünmeyenlere nasıl şirin görünebilirim ki? Benim de görevim bu. Kusura bakmasınlar, demek isterim...
Kuruluş, görevi olmayan şeylere nasıl karıştırılmıştır? Kimler, kimlerin sırtından yapmıştır bunu? Öyle şeyler duyuyorsunuz ki, kulaklarınıza inanamıyorsunuz.
-AP'ye son giren emekli generaller konusu, rastgele bir şey mi yoksa planlanmış bir şey mi?
-Ne bileyim ben?
-Metin Toker, çuvallara doldurduğu bildirilerle mi yazdı o televizyon programını? Resimleri de mi çuvallara doldurdu? Kim verdi resimleri? İsmet Paşa’nın damadı olmasının etkisi olmasın...
MİT adlı kuruluşun, kamuoyunda bu denli yaralanmasında kendi çıkarlarını ve politikasını düşünen politikacılarla kişilerin büyük rolü oldu bilesiniz.
MİT, nerelere kadar el attı? Bunun örneklerini sıralamak ciltler tutar. MİT Müsteşarlığımın 16 Mart 1972 tarihinde, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'na yolladığı, şu "gizli" yazı bir başka örnek olsa gerek:
Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'na,
Türk Dil Kurumu üyesi Ali Püsküllüoğlu tarafından yazılıp Ekim 1971 tarihinde Ankara Yenişehir Sakarya Cad. No: 8'de bulunan Bilgi Yayınevi tarafından neşrolunan Öztürkçe Sözlük adlı kitapta yer alan bazı ifadelerin TCK’nun 142/1, 159 ve 312. maddelerini ihlâl eder mahiyette olduğu kanaatine varılmıştır.
Adı geçen kitap ve içinde yer alan bazı ifadelere ait bir örnek ilişikte sunulmuştur.
Ali Püsküllüoğlu hakkında 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 13 ve 15'inci maddeleri gereğince kovuşturma açılması hususu takdir ve tensiplerinize arzolur.
Nurettin Ersin
Korgeneral
MİT Müsteşarı
Ekteki belge de evlere şenlik. Belgenin ilk sayfasında şöyle deniyor:
... Yazar, dil devriminin bütün milletçe benimsendiğini ispat etmek için bazı antikomünist kişilerin muhtelif yerlerde çıkmış yazılardan örnek cümleler aldığını ve bunların diğerlerinden bir bakışta tefrik edilebileceğini beyan etmek suretiyle, bu milliyetçi şahıslara kitabında neden yer verdiğini açıklamaktadır.
Diğer taraftan kitabın tamamında birkaç antikomünist ve milliyetçi yazar hariç, komünist ve anarşist şahısların sözlerine yer verilmiş olması ve dil devriminin toplum yapısını değiştirmek amacına müteveccih olduğu yolundaki beyanlar yazarın komünizm propagandası yapmak ve geniş kitleyi bu yönde bilinçlendirmek gayesiyle hareket ettiğinin delilidir...
MİT'in hazırlayıp yolladığı "belge"ye göre, sözlükte yazılarından örnek gösterilenler arasında şu kişilerin adları yer almaktadır:
Celâl Üster, Adnan Binyazar, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Mehmet Ali Aybar, Aziz Nesin, Tahir Alangu, Mümtaz Soysal, Emin Özdemir, Çetin Özek, Attilâ Sarp, Fakir Baykurt, Sabahattin Eyüboğlu, Nadir Na- di, M. Rauf İnan, Orhan Hançerlioğlu, İlhan Selçuk, Gülten Akın, Ber- tan Onaran, Selâhattin Hilav...
... Kitabın toplatılması cihetine gidilmesi uygun bulunmaktadır. Kitabın iç kapağındaki: (Genişletilmiş ikinci basım, Ekim 1971) kaydına göre, bu kitap 1971 Ekimi'nin başında tabedilmiş bulunması sebebiyle 5680 sayılı Basın Kanunu'nun 35'inci maddesi gereğince Mart 1972 sonunda suç altı aylık zaman aşımına uğrayacaktır.
Sıkıyönetime başvurma yazısıyla, yollanan uyduruk belge ile Anayasa'nın nasıl çiğnendiğinin farkında mısınız?
Ankara İkinci Ağır Ceza Mahkemesinde uzun süren duruşmalar sonunda, Ali Püsküllüoğlu da kitabı "Öztürkçe Sözlük" de beraat etti. Mahkeme kararının bir yerinde şöyle denildi:
Söz konusu kitabın, dil devriminin getirdiği yeni öztürkçe kelimelerin belgelere dayanan bir dökümü olarak bilimsel nitelikte hazırlanmış olmasından şartlı nazar, tanık cümlelerin yazarları Celâl Üster, Adnan Binyazar, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Mehmet Ali Aybar, Aziz Nesin, Mümtaz Soysal, Emin Özdemir, Çetin Özek, Attilâ Sarp, Fakir Baykurt, Sabahattin Eyüboğlu ve Nadir Nadi vs. gibi şahıslar hakkında tanık cümlelerin bulunduğu kitap, dergi ve gazetelerden dolayı herhangi bir soruşturma yapıldığı ve bu sebeple de mahkûm edildikleri anlaşılamamıştır.
Bu yazarlar arasında anarşist ve komünist olanların mevcut olması ya da bir kısmının bu ithamlarla halen yargılanmakta bulunmaları, dâva konusu kitaba aktarılan cümlelerin de muhakkak surette suç konusu teşkil ettiğine bir karine olamaz.
Her ne kadar dâva konusu olayda mahkûmiyet kararı verilebilmesi kaynakların ve yazarlarının daha önce mahkûm edilmiş olmalarına vabeste değilse de, kaynaklardan alınan tanık cümlelerin aslında suç teşkil etmedikleri ve hele komünizmi övme niteliği taşımadıkları bilirkişilerce de beyan edildiğinden ve mahkeme kurulu da bu cümlelerde böyle bir nitelik bulamadığından, bu cümleleri lügat kitabına aktarmış olmaktan ibaret bulunan sanığın eyleminde suç unsurlarının tekevvün etmediği neticesine varılmıştır...
Evet, nerelere ne kadar el attı, kimler? Hacettepe Üniversitesi'nde öğretim üyeleri, nasıl birer, beşer uzaklaştırıldı görevlerinden? Hacettepe yurtlarını bir "otel" diye nitelendiren Doğramacı’nın üniversiteye MİT'te arşiv memuru olarak çalışanı, nasıl doçent, profesör yaptırdığının öyküleri var daha. Gözden kaçıyor gibi geliyorsa, yanlış. Gözlerden kaçanlar bir bir çıkıyor piyasaya..
Mahir Kaynak nerelerdedir, merak etmez misiniz?
29 Ocak 1974