Ne Yapmalı?

İşkenceler, MİT'e götürmeler durdu artık derken, yeni bir haber gel­di.

Ankara Merkez Cezaevi'nde eski TİP'li Erdal Orhan'la birlikte iki si­yasal hükümlü daha var: THKO dâvasından ölesiye hapse hükümlü Sevinç Aktaş ile Haşan Ataol. Cezaları kesinleşmiş iki hükümlüye artık bir şey olabilir mi demeyin. Haşan Ataol'a değil ama, Sevinç Aktaş'a yapılıyormuş çok şey. Sevinç Aktaş'ı bilmiyorum, Haşan Ataol'u da. Ad­larını gazetelerde olaylar sırasında okudum. Sevinç Aktaş kız değil er­kek. Kız adı koymuş demek babası çocukken. Sık sık MİT'e götürülüyormuş Sevinç Aktaş. Cezaevine döndüğü zaman, elleri ayakları tut­maz oluyormuş, işkencedendir elbette, bunu bilmeyecek ne var? Yal­nız Sevinç Aktaş değil, olaylarla uzaktan bile ilgileri bulunmayanlar, uğruyorlarmış bu işlemlere.

Biz af çıktı, geride kalanların da çıkmalarına bir şey kalmadı darken, geçtiğimiz dönemin işkencelerini kimler uygulama yüreksizliğini gösteri­yor bakalım!?!?

Olayların yansımasına bakacağım, yine duracağım bu konu üstün­de. Hükümet sorumluları da durmalıdırlar, araştırmalıdırlar sorumluları­nı.

Kimin ne ettiği yanına kaldı, söyler misiniz bana; 30 Ağustos'ta emekliye sevkedilen General Ali Elverdi ne âlemdedir şimdi?! Hışmın­dan geçilmeyen o kadar askerî savcı, nerelere gitmişlerdir? Çoğunun sessiz sessiz çeşitli görevlere verildiklerini bilmiyor muyum? Geçmiş dönemin bıraktığı izleri, birer ders olması bakımından unutmadık biz. O dönemi uygulayanlarda unutmamalılar...

Sıkıyönetim dönemlerinde CHP bile basılmıştı. Sıkıyönetimden al­baylar vs. gelip partide arama yapacaklarını söylemişlerdi. Tekirdağ Milletvekili Yılmaz Alpaslan'ın o zaman verdiği kavgayı unutamam...

İsmet Paşa'ya haber uçurulmuştu:

-Paşam, sıkıyönetimden gelip partiyi bastılar, arama yapıyorlar. Koca İsmet Paşa , yerinde doğrulmuştu. Boğuk sesiyle konuşuyordu:

-    Bastılar mı? Ne buldular?

Yani, bırakın yapsınlar, birşey bulamazlar demeye soruyordu Paşa. Meclisle ondan sonra yüklenmişti sıkıyönetim savcılarına, unutmamışsınızdır.

Bunca barış kavgasından ve dönem değişikliğinden sonra, MİT'e götürülüp işkence etmelerine inanmak istemiyorum doğrusu. Ama, iş­kence bir çeşit mi, işkencenin çeşit çeşitleri yok mu? Cezaevlerinden çıkıp işsiz bırakılanlara uygulanan, bir başka işkence değil mi ha?

Dursun Akçam, Kars'tan, Ağrı'dan gelmiş, o anlattı. Sığır etinin kilo­su kıtlıktan on liraya satılır olmuş. Doğu'da kıtlık var evet. Fakat kıtlık, yokluk içinde bunalanlar bile Karaoğlan’a söz söyletmiyorlarmış. Doğu­daki kıtlık bile, Ecevit'in başına çöreklenmiş bir şanssızlık olarak görülü- yormuş. Söyleniyormuş Karslı kadınlar:

-    Anam, anam... bu, Halk Partisi'nin kara bahtı zaten. Ya savaş olur ya kıtlık. Şimdi ikisi birden geldi Ecevit'in başına...

Ecevit'in bunlardan başarı ile çıkmasını diliyorlarmış.

Erzurum'da Erbakan büyük törenlerle karşılanmış. Kars'ta ı-ıh... Ama, Kars'taki konuşmasını dinleyenler şaşırmışlar. Erbakan Hoca her şeyi kendisinin yaptığını söylüyormuş!

-    Kıbrıs'a çıkarmayı yaptım. Filân filân yerlere fabrika kurulmasını emrettim...

Bu konuşma biçimi CHP'lileri deliye çeviriyordu ya, şimdiye değin içlerine atıyorlardı. Şimdi şimdi, "Bu böyle gitmeyecek" diyenler çoğaldı. Ama, formülü bulunamadı henüz. Ne yapmalı?

Evet, ne yapmalı?

CHP-MSP ortaklığı dağılsa, nasıl bir ortaklık kurulabilir? CHP - CGP mi? DP ile bir ortaklığın, CGP'den fazla farklı olmayacağını bilmiyorlar mı CHP'liler, biliyorlar elbet.

CHP'nin bir azınlık hükümeti kurmasını ise, Demirel bekleyip dur­makta. "Hele bir kursalar da başlarına yıksam iktidarlarım" diye. Eski gücü kalmasa da, Senatoda çoğunlukta hâlâ. Mecliste de CHP iktidarı dediğimiz, 185 kişi. Yalan mı?

Öbür partilerden kopmalar, bu kopmaların meclislerde bağımsız gruplar kurmaları ve CHP ile ortaklığa gitmeleri... Bu da akla yakın geli­yor ama, Nasrettin Hoca'nın çalılardan toplanacak pamuklara umut bağlamasına benzetiyor. O da zorca. Sonra bir de, "CHP mebus pazarı mı kuruyor?" söylentileri çıktı mı, daha da zorlaşıverir hükümet kurmak.

Fakat, öyle de görünüyor ki, MSP ile de yürümüyor işte...

Erken seçime yanaşacak milletvekili ve senatörün çıkacağını kimse sanmıyor. Adamların daha terleri kurumadı baksanıza. Daha seçim kampanyalarında harcadıkları paraları çıkaramadılar ne bileyim...

MSP huyundan geçirilebilir mi, iktidar ortağı olmaya zorlanabilir mi? MSP'lilere bakıyorum, hayli pişkinler. "Yok canım, ne olmuş ki?" diyen­den geçilmiyor.

Ne yapmalı yani?

(4 Eylül 1974)