Kim Verecek Bu İneğe Ot?

Annesi Eylem'i ayaklarında uyutmaya çalışıyordu. Masal anlatıyordu:

-Bir varmış, bir yokmuş.. Pire berberken, deve tellâlken, ben babamın beşiğini tıngııır, mıngııır sallarken,

-Dedemin beşiğini mi?

-Evet, hadi uyu artık...

Dışarda lâpa lâpa yağarken, birden sulu sepkene çeviriyor kar. Özlem çoktan uyudu. Eylem de uyursa, bir lokma yemek yiyeceğiz oturup. Dışarda köpek havlaması...

-Bak, Mişka geliyor, hadi uyu artık. Eylem...

Mişka, Altan Beyler'in, ¡rinaların köpeği. Mişka Rusça'da "ayıcık" demek. Eylem ayıcığı- oyuncak ayıcığı- seviyor da, nedense Mişka’yı gördü mü, sesini duydu mu korkuyor. Mişka'nın sesini duyunca sağ başparmağını emmeye başladı. Sol ikinci parmağıyla da göbeğiyle oynuyor. Uyudu, uyuyacak.

Çankaya sırtları gecekondudur boydan boya. Korutürk'ün köşkünün hemen arkası, boydan boya gecekondudur. Basın sitesinin arkaları da, İş Bankası bloklarının arkası da. Yer yer gecekondular yıkılıp, koca koca apartmanlar dikiliyor. O zaman, gecekondular, daha daha uzaklara çekiliyorlar.

Bizim Binali, Vedat Dalokay'ın belediye başkanı oluşuna ne sevindi. Bir ara yıkımcılar gelip rüşvet istemişlerdi. İki bin liraydı rayici. Dört yüz lirası vardı Binali'nin. Onu verdi, kalanını vermeyecek ya, giden dört yüz lira ne olacak?

Mişka viyaklayarak girdi içeri. Gece gezmesi bitti demek Mişka'nın. Eylem de uyudu. Gecekondulardan köpek sesleri geliyor. Arada bir, balkonun önünde bir arabanın farları parlıyor. Sıkıyönetim dönemlerinde ne heyecanlanırdık.

-Bir araba durdu, içinde üç kişi var. Öyle oturuyorlar.

Yazın İlhami Soysal'ın penceresinin tam karşısında dururdu biri. İlhami de içerde kendi kendine çalışırdı. Ne yapsaydı yani? Ötekiler takmışlardır âleti, izle babam izle...

MIT telefonları dinliyor mu, dinlemiyor mu diye boşuna tartışıyor herkes. MIT telefonları hem dinliyor, hem de boşuna dinlemediğini Göstermek için belki de dinlediği telefonları değerlendirerek mensuplarına ders yapıyor bildiğimiz ders. Örneğin, bir telefon dinlendi, tabe ediliyor, yani kağıda geçiriliyor, dinlenen konuşma sonra çoğaltılıyor, orada kurs mu, ders mi ne görenlere dağıtılıyor birer birer.

-Sizce ne olacak bu durumda? Ne demek istiyor telefon konuşmasında Bay senatör?

Üstüne yorumlar yapılıyor. Kafa çalıştırılıyor, kafa

Bundan sonra, nereye gidiyor bu çalışmalar bilemem.

Başbakan Talû, tınmadığını söylemek istiyor telefonların dinlendiğini. İsterse, -elbette senatörün iznini alarak- dinlenen telefonda konuşan senatörle kendisini görüştürebilirim. Kurs görenlerden biri bir gün senatöre şöyle demiş:

-Biz sizin telefon konuşmanızla ders yaptık bugün...

Sabah doktora gitmem gerek. Kan tahlili de yapacaklar. Ya gerçekten sarılıksam? O zaman bakalım iki ay dinlenme cezası iyi mi? Siyasal olaylar da öyle yoğunlaşıyor ki, dünyada dinlenmek istemem.

Kızkardeşimden, yeğenim Perihan'dan, eniştemden mektup aldım. Arı kovanını bilmez, yeğen dayısını bilmez. Ne biçim dünya bu? Ne olur kalkın gelin birkaç gün için de olsa" diyor. Evde iki inek, bir eşek varmış. Bakacak kimse olmadığı için onlar gelemezler. Ama bize de hak veriyor. "Çocuklarınız küçük, siz de gelemezsiniz..." öyle diyor. Perihan resmini de yollamış: "Halit Dayımı hiç bilmiyorum" diyor, "Bana bazı soruyorlar, dayılarını tanıyor musun? diye, tanımıyorum derken utanıyorum. Ne olur gelin dayı. Eylem'le, Özlem'i de tanımıyorum onları da getirin..."

Ceyhun Atuf Kansu'yu bir daha mı arasam? Kalp krizi geçirmişti, iyileşti. Ama olmaz, adam yatıyordur. Kalp krizi geçirmeyen de yok gibi baksanıza çevrenize...

Parti meclisi toplantısı devam ediyordur herhalde. Dışarıdan toplantı izleme de ne zor. Telefon ediyorsunuz?

-Toplantı devam ediyor. Ne zaman biteceğini bilemeyiz ki..

Biraz sonra bir daha arasam. Aradım da, kimse yok...

-Eeee, ne yapacağız şimdi?

-Vallahi evlerine gitmelerini bekleyeceksiniz. On dakika sonra evlerinden ararsanız bulursunuz...

O da biliyor gazeteciliğin yollarını...

Düş kuruyorum, kendi kendime:

Bu koalisyon olur arkadaş. Şöyle olur, böyle olur ama olur. Ne diyor CHP?

Kargadan başka kuş tanımam,

seçimden başka iş tanımam.

AP'yi erken seçime yanaştırdıktan sonra, neden girmeyeceksin koalisyona? O zaman, her şeye "hayır" diyen kişinin durumuna düşmüş olmaz mısın?

Doğrusu CHP, son çıkışıyla bir puan daha aldı. Erken seçim koşuluyla Talû'nun kuracağı hükümete girebileceğini bildirdi. Kimse, şimdi Karaoğlan'a "Sen zot, ben zot kim verecek bu ineğe ot?" diyemeyecek. Hükümet neden kurulamıyor tartışmasında boşlukta kalmayacak anlayacağınız CHP. Hele, CHP'nin seçime gidilirken hükümette bulunmasının önemini küçümsememeli. Süleyman Bey, iktidarda seçime gitmenin az mı yararını gördü? Hükümette olmasaydı, bu da gelmezdi. Hükümette olmasalar, Ferit Bey Van'dan gelebilir miydi bakalım? Hele üç tane milletvekilini getirebilir miydi? Ne bileyim Van'da çok kişi Ferit Bey'i yine Başbakan olacak biliyordur. AP ondan Karaoğlan'a Başbakanlık göstermek istemiyor bir dahaki seçime kadar. Hem, Karaoğlan'ı kendi durumuna getirinceye kadar yeni ve erken seçime de gitmek istemiyor gönüllü olarak.

Fakat, şimdi gerçekte Karaoğlan "şah" demiştir. Restini çekmiştir. Süleyman Bey köşeye sıkışmış gibi...

Karaoğlan, kendi önerisi olan "erken seçimli milli koalisyon" düşüncesine de "hayır" diyebilir miydi? Demeli miydi? işte o zaman, sulanabilirdi de. Şimdi Süleyman Bey'e denecekler o zaman Karaoğlan'a denirdi:

"Sen zot, ben zot kim verecek ineklere ot?"

18 Aralık 1973