Bizim halkımız kandırılmamışsa, yoksulluğundan yararlanarak, küçük çıkarlar karşılığında kullanılmamışsa, her zaman nasıl olursa olsun faşizme zorbalığa karşı çıkmıştır. Zorbalıkla yok edilen, kıyılan insanların yanında olmuştur. Ben ağıdı, yani türküyü ünlü ustalardan, ustaların sazından dinledim. Fazla bir açıklama da yapılmıyordu:
- Şimdi bir Karadeniz ağıdı...
Hayali gönlümde yadigâr kalan,
Bir yanım deryada çalkanır şimdi...
Onbeş mürşidiyle boğulup ölen,
Bir yanım deryada çalkanır şimdi...
Garip garip öter derya kuşları,
Su içinde uykuları düşleri,
Bir gelin döküyor kanlı yaşları,
Bir yanım deryada çalkanır şimdi...
Nâzım ile zindanda günbegün biri,
Söyletir dilsizi, ağlatır körü,
Sağ yanım çürüyor, sol yanım diri Bir yanım deryada çalkanır şimdi...
Yarelerim tuz içinde kanıyor,
Uyku basmış elâ gözler sönüyor,
Bir yanımda Suphi, Nejat ölüyor,
Bir yanım deryada çalkanır şimdi...
Gelir günler gelir, yarem sarılır,
Bir gün olur elbet hesap sorulur Bir yanım Acemden, Çin'den çevrilir,
Bir yanım deryada çalkanır şimdi...
★
Mustafa Suphi ile arkadaşlarının Trabzon'da bir motora bindirilerek Sürmene açıklarında alçakça öldürüldüklerini yazmıştım. Tarihimizde Mustafa Suphi olayı diye bilinen olayın canlı tanıkları kalmış mıdır bilmiyorum. Ethem Nejat'ın kardeşi de kısa bir süre önce Ankara'da öldü.
Tarih kaynaklarında değişik, zaman zaman çelişen belgeler var. Mustafa Suphi ile Ethem Nejat ortak imza ile Mustafa Kemal'e yolladıkları mektubun en sonunda şöyle diyorlardı:
"Emperyalizm esaretinden ve Büyük Millet Meclisi Hükümetinin bu yolda açılan devrim cephesinde şeref mevkii tutmakta başarısını temenni ve saygılarımızı, teyid eyleriz."
Bazı kaynaklar, Mustafa Suphilerin öldürülmesinden Mustafa Kemal'in haberi olmadığını, Kâzım Karabekir'in ona yanlış bilgi vererek yanılttığını öne sürmekteler. Bunun doğrusunu araştırıp çıkarmak tarihçilere düşer elbet.
Aradan 54 yıl geçmiştir. Ziraat Bankası kasalarında gizli tutulan belgeler, özel mektuplar, yazışmalar ortaya döküldüğü zaman, gerçeklerin daha açık anlaşılacağını görebileceğiz.
Unutulmaması, bilinmesi gereken bir gerçek var. O da, yıllar, yüzyıllar boyu düşüncelerinden dolayı, ilerici kafalara bu yurtta baskı yapıla geldiğidir. Alan yine ülkede, zorbalığı sürdürmek isteyenlerindir, görmüyor muyuz?
Öğrenci yurtlarında, sokakta, şurada burada adam öldürenlerin, boğazlayanların kafalarda düşünceyi sindirmek isteyenlerin seyirci kalındığı sürece ülkede demokrasiden söz edilemez.
Ama önünde sonunda halk, gerçekleri görür bir ağıtla anar işte. Bununla haykırır faşizme, zorbalığa karşı olduğunu...
★
Ortadoğu Amme idaresi Enstitüsü'nün Sevk ve İdare Okulunda okuyor, Yıldırım Beyazıt Yurdu'nda kalıyordu. Komandolar, U.E. adındaki öğrenciyi tam 36 saat dövdüler. Gözdağı vermek için de yaraladıkları genci yurtta dolaştırdılar öylece. Sol gözü kapandı dayaktan gencin.
Taaa 54 yıl sonra...
(19 Ocak 1975)