-İsmet Paşa ne olmuş Eylem.
-Ölmüş. O benim gibi konuşamıyor, büyüyünce konuşacak...
Gece yarısından sonra Meclis'in önünden geçenler, rahat bir bin kişinin "saygı geçişi"nde bulunabilmek için bekleştiğini gördü Paşa'yı içten seven CHP'liler, yurdun dört bir yanından akın edip gelmişlerdi. Saat 17‘den sonra daireler tatil olur olmaz, evlerine gidece ler, Meclis önündeki kuyruğa girdiler. Memurlar evlerine geç gitti.
Saygı geçişine katılanlar arasında, AP adayları, müşteşarlar, genel müdürler de vardı.
Uzun zamandır böylesine bir kuyruğa girip yürüyüş yapamayan A? karalılar, soğukta sabırla bekleyip saygı geçidine katıldılar. Özgürlüğe susamışlığın dayanıklığı vardı onlarda.
Sabah, Bülent Ecevit, Rahşan Hanım'a telefon etti:
-Ben protokola göre, parti liderleriyle geçeceğim. Sen vatandaşlarla sıraya gir...
Biraz sonra yeniden telefon etti:
-Hava çok soğuk, ayağına kalın çoraplar giymeyi unutma...
★
"İkinci Adam" yazarı Şevket Süreyya Aydemir'e bir konuşma sırasında şöyle demiş:
-Benim en büyük yenilgim, en büyük zaferimdir...
Şevket Süreyya Aydemir'e ben sordum:
-Paşa'nın bu sözü, son CHP kurultayından önce mi, sonra mı?
-Önce...
Belki de Paşa, 1950 yenilgisini anlatmak istemişti. 1950'de yenilen kazanandı çünkü.
CHP Genel Başkanlığından ayrıldıktan sonra, hele CHP'den de istifasını verince, ikinci plâna düşmüş gibiydi. Karikatürlerde göremez olmuştuk. Çok kimse, CHP'den kopardıktan sonra yeni siyasal çalışmaları için kullanmak istemişti Paşa'yı. Yatar gibi oldu, ama yatmadı, doğruldu yine de. Seçim sonuçları gözlerini daha da açmış, inandırmış olmalıydı. Ölümün eşiğine yaklaşmış adam, siyasal hırslarda kullanılmak istenmişti. CHP kurultayı sırasıydı hiç unutmam. Biri şöyle demişti:
-İnönü'nün yapacağı konuşmayı yüzde 25 olarak kabul ediyoruz. Yüzde 25 de biz alırsak, Ecevit'i temizleriz.
Olmadı, bütün tahminler suya düşmüştü.
CHP'nin tarihi İnönü ise, geleceği Ecevit'ti.
★
Ölmeye yakın, zihin melekelerinin yerinde olmasına çok önem verirdi Paşa. Bir ölü nedeniyle başsağlığına gitse, ilk sorusu şu olurdu:
-Ölürken melekâtı yerinde miydi?
-Evet...
-Kaç yaşındaydı?
Buradan kendi ölürken, aklının başında olup olmayacağını hesaplandığını tahmin ederim.
Annesi kendisinden daha yaşlı olarak öldüğünde aklı başındaymış, bundan gizli bir sevinç duyardı.
İnönü'nün yakınında bulunanlar, İnönü'nün ölümü üstüne konuşmaktan da çekinirlerdi. Bir gün Cemal Reşit Eyüboğlu şöyle demişti:
-Kim İsmet Paşa için "Daha ölmedi mi yahu, ne zaman ölecek bu adam?" dediyse, Paşa onun cenazesine gitmiştir. Onun için biz karı- koca, Paşa'mıza dua ederiz. "Allah uzun ömür versin" deriz.
Eyüboğlu, iyiden iyiye korkmuştu...
★
Babalarımızı Kurtuluş Savaşı'nda düşmana saldırtıp, yurdu emperyalistlerden temizlemişlerdi. Babam, İsmet Paşa'yı çok iyi anlatırdı. Bir gün hepsini toplamış, uzun uzun konuşmuştu cehpede. Dağılanları toplamış, görevlerinin önemini anlatmıştı onlara.
Babamın anlatırken gözlerinde, sevgi ışıltısını görürdüm.
Yurdu kurtaranlara saygı, babalarımızdan kaldı bizim. Devrimcilere saygıyı analar, babalar çocuklarından öğrendi...
★
İnönü, her yönüyle eleştirilebilir, övülebilir. Değerlendirmesi yapılır uzun siyasal yaşantısının. Ben orasında değilim. İnönü Anıtkabirde toprağa verilirken onun en belirgin yanı unutuluyor, yahut unutulmak isteniyor gibi geliyor bana. *
İnönü, kuşkusuz ölmeden tam demokratik özgürlük ortamına girmesini isterdi, yurdunun. Tutukevlerini, cezaevlerini dolduran gençliğin, aydının, politikacının özgürlüklerine kavuşmasını görmeyi isterdi.
Yeni yıl dolayısıyle adlarını bile bilmediğim Yeniortam okurlarından tebrik kartları alıyorum. Bazılarında Yılmaz Güney'in resimleri var kartların. Yılmaz Güney'in "Boynu Bükük Öldüler" romanını hatırlatmak isteyen bir okur şöyle yazmış:
"Yeni yılınızı, bayramınızı kutlarım. Hayatta kimsenin boyuncuğunun bükük kalmasını istemeyen okurunuz. -Kalmasını istemeyiz ama, bırakanlara ne demeli?- Saygılarımla..."
İnönü'nün gözleri açık mı gitti, diye düşünüyorum. Vasiyeti yerine getirilmedi diye...
29 Aralık 1973