Ağlayanı Olmayanlar..

Bir genç kız yolda papaza rastlamış. Sormuş:

-Papaz efendi, bir sorunum var. Söyleyebilir miyim?

-Günah çıkartacaksan kiliseye gel, demiş papaz..

-Hayır, günah çıkartmayacağım. Sadece soracağım...

-Sor bakalım...

-Ben nişanlıyım. Vücudumun nereye değini nişanlıma helal, nereye değini haram? Onu soracaktım.

Papaz:

-Boynundan çorap lastiğine değin haramdır, geri yanı he­lal... demiş, yürümüş.

Aradan birkaç gün geçmiş, papaz yolda kızın erkek kar­deşine rastlamış. Sormuş:

-Ablan nasıl, iyi mi?

-İyi, demiş çocuk, yalnız birkaç gündür çorap lastikleri boynunda dolaşıyor.

***

"Ankara Notları"nın bir özelliği de Ankara'da olup bi­tenleri okurlara duyurmak. Ne olup bitiyor, öğrenip olayların haber olmayacak bölümlerini aktarmak. Ama, yurdun her yeri,yaşanan olaylarıyla, insanlarıyla Ankara. O yönden bazen An­kara dışına taşmak istiyor canım...

Rize'den gelen bir arkadaşım anlattı. Övünmek gibi olacak ya, aktaracağım. Arkadaşını:

-Rize'de "Ankara Notları"nın hastası var... dedi.

-Nasıl?

-Bayındırlık Müdürlüğünde, tahakkuk memurlarından biri, Mustafa Ekmekçi adına, bordroda "İstihkak" tahakkuk et­tirmiş...

-Eeee, sonra?

-Sonrası bu. Encümen'de yanlışlığın farkına varıldı. Mus­tafa Ekmekçi adında birinin orada çalışmadığı, memurun dalgınlıkla yazdığı anlaşıldı da yanlışlık düzeltildi...

67 ilden, bir görmediğim Sinop var. Oradan gelenler, "100. Yıl Sinop Çocuk Şenliği" törenlerini anlattılar. Törenler, 22 ni­sanda başlayıp üç gün sürmüş. Onüç il katılmış şenliğe, katılan iller şöyle:

Artvin, Rize, Giresun, Ordu, Samsun, Zonguldak, Bolu, ada- pazarı, İzmit, Trabzon, Erzincan, Van, Gaziantep.

Gelen ekipler Sinopluların evlerinde konuk edilmişler. Üç gün, kentin otobüsleri çocuklara parasızmış. Yurt dışından da, Libya ekibi gelmiş. Şenlik, ilin hukuk işleri müdürü Mustafa korkmaz Dinçer'in başkanlığında oluşan kurulca düzenlenip yönetilmiş. Şenliği görenler, "Böylesine Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kütlanmamıştı" demişler. Şenliğe katılan çocuklar, Sinop'ta ağırlandıkları gibi, kentin otobüsleriyle il­lerine, evlerine değin götürülüp bırakılmışlar.

***

Yurdun birçok yerinde olduğu gibi, Ankara'da da so­ruşturmalar, yargılamalar ilgi çekici haberler olarak ga­zetelere yansıyor. Basın yasası, duruşmalar sürerken mah­kemeyi etkileyecek yorumlar yapılmasını yasaklar. Ama,bazıları buna uymazlar. Yargılananlar, kendi görüşleri çizgisinde kişiler değilse, veryansın eden yazılar döşenmekten çekinmezler...

Mamak duruşmalarını zaman zaman izlemek istiyorum. İlginç gözlemler edineceğimi sanıyorum...

Sanık gençlerin duruşmalarını izlemeye gelen yakınlarının çoğu anneleri.

Bir genç görüş ayrılığı olan komşusunun oğlunu yaralamış. Duruşmaya iki anne de gelmişler. Komşu oldukları için, birlikte gelip birlikte sıraya girip, dinleyici yerinde birlikte otu­ruyorlar...

Annelerin çoğu yoksul. Yoksullukları üstlerinden başlarından, giysilerinden belli. Giysilerinde yamalık, yamalık üstüne. Biri, iki eliyle dizlerini döverek dolaşıyor. "Tüüüh... tüüüh..." diyor.

-Şu karşıdaki benim kızım., diye ekliyor.

Kız okuyacaktı da, yoksul annesine bakacaktı... Bütün umu­du ondaydı.

Ünlü biri ölünce, gazetelere ölüm ilanları verilir. Du­yurulur. Biri şöyle dedi:

-Biz çoktan ölmüşüz, ağlayanımız yok.

2.5.1981