Yeme de Yanında Yat?

Bayram öncesinde, Hindistan Büyükelçisi Parimal Ghosh ile eşi, Büyükelçilik Evi’nde basınla tanışmak için bir kokteyl verdiler. Gittim. Fazla kalabalık değildi. Anadolu Ajansı Genel Müdürü, birkaç gazeteci arkadaş konuştuk. Hindistan elçisinin evine, on yıl oldu, bir kez daha gitmiştim. İsmet Paşa eşi Mevhibe Hanımla birlikte koltukta oturuyordu. Mevhibe Hanımın kulağına:
-Ekmekçi geldi.. dediğini duydum.
Yanına gidip, saygılarımı sundum. Elini öptüm. Yeni Büyükelçi Parimal Ghosh'a, İsmet Paşa'yı anlattım. Paşa'nın oturduğu koltuk da, yeri de değişmemişti. Hindistan Büyükelçisi Parimal Ghosh, İndira Gandi'nin devlet bakanlarındandı. Eski bir işadamı da. Türkiye'ye istekli geldiği belli. İnce bir kişi. Türkiye-Hindistan ilişkilerini geliştirme çabası içinde.
 
Bazı gazeteci arkadaşlar, oradan Basın Yayın Genel Müdürü Necati Özkaner'in Kent Otel'de "Atina Yabancı Basın Derneği"nden gelen yabancı gazeteciler onuruna verdiği yemeğe git­tiler. Orada büyük şölen varmış. Turizm Tanıtma Bakanı İlhan Evliyaoğlu, iki Rum gazeteciyle birlikte oturmuş, güzel bir dostluk gösterisi... a.a. Genel Müdürü Cevdet Tanyeli ga­zetecilere, bazı gazetelerin a.a. haberlerini kullandıkları halde, a.a. simgesini kullanmamalarından yakınmış. Bence de haklı. Haber hangi ajanstan alınmışsa, onun simgesinin gösterilmesi gerekir, a.a. iyi çalışıyor şimdi..
 
Kent Otel'deki yemeğe gitmedim. Çağrılı değildim. Orada olanları arkadaşlarımdan dinledim..
 
Yemekte soğuk mezeler, sıcak mezeler, kuru bir köşede döner, soğuk dil, lahana dolması, çeşitli soğuk etler, kısır, ciğer, kadın göbeği, tavuk göğsü, baklava, meyve de varmış. Bütün yemekler masalarda kalmış...
 
Tutucu bir gazetede tutucu yazılarıyla ün yapan bir köşe yazarının yazısını okuyordum, şöyle başlıyordu:
 
Kurbanın sevabını ulu kitabımız ve nice hadisler yazmakta, sizler de bilmektesiniz. Yarın vaiz efendiler de ayrıca size an­latacakla
Kurban Bayramına "hacılar bayramı" da deniliyor. Onun için peygamberimizin kudsi topraklarında haç farizasını yerine getirenlere de bizden selam olsun; imrenmeler olsun...
 
Dinsel duyguları sömürme, dünyada en içerlediğim şeylerden biri. Ama bunu elden dilden bırakmayan yazarlar ne yazık ki var.
Aynı yazar tek tük de olsa, şiir de yazardı bir zamanlar. Şimdi yerdiği Türk Dil Kurumu'nun "Türk Dili" dergisine,1953'lerde gönderdiği şiir, Seçici kurulca benimsenmedi, yayınlanmadı dergide, kendisinin de, şimdi pek gün ışığına çıkmasını istemeyeceği sandığı şiiri şöyle:
 
Şu kadın sesidir / Aklın donuklaşır serinlikte, / içinde ihtilal olur Anan sütü gibidir delilik, / helal olur/Bir yetişkin kız olacak, ince etekli, / Endam emekli emekli / Gül yanaklar, sarı saçlar, / Fistan benekli benekli. / ‘Hülasa ballı petekli / Gezip firaklı firaklı... / Şu geçen kadın sesidir
Uy anam kadın sesidir! / Dayan allahı seversen, / Sanki Şeytan dürtmesidir. / Şu gelen kadın sesidir.
 
Eski şair, tutucu yazar TDK'nun kapatılmasından ve bir akademinin kurulmasından yanadır. İki hafta önceki bir yazısında şöyle diyordu:
...Halbuki şimdi öyle değil çok şükür. Evren Paşa, Konsey, Hükümet. Kısacası devletimiz güçlüdür. Onun için bu dil me­selesi de, herhalde milletin ve kendilerinin sadece şikayet et­tikleri bir bela olmaktan çıkacaktır. Atatürk'ün yolundan ve izinden sapmış olan Dil Kurumu herhalde kapatılacak, di­limize ve millete ettiklerinin hesabı onlardan sorulacaktır. Hükümetimizin programında vaadettiği Dil Akademisi mutlaka ve sadece yetkili ilim adamlarından kurulacaktır. O zaman Türkçemiz cehaletin ve ihtilalci anarşi tasallutundan kur­tulacaktır. (Ahmet Kabaklı!)
Bir akademi kurulsa ne olacak? Eski şairin şiirlerine ben­zer şiirlere ödül verecek "Uy anam" yeme de yanında yat.
12.10.1981