Süleyman Bey'in Günleri

Turan Güneş'le kuliste tur atıyorduk. Görenler takılıyorlardı:

-     Oooo, iki Parisli. Biri eski, biri yeni...

CHP'li Nuri Bozyel şöyle dedi:

-   Her gün Paris’e giderler, bir şey denmez de, sen iki gün Paris'e gidersin, göze batar. Böyledir bu işler...

Gensorunun gündeme alındığı gün, AP'liler oldukça te­dirgindi. Selahattin Kılıç'a sordum asansöre binerken:

-   Necmettin Hoca, manevi desteğini çekiyor, ne di­yorsunuz?

-     Bizi ilgilendirmez..

Hımmm.. Demek birşeyler olacağından korkuluyor. Nec­mettin Cevheri ile İhsan Ataöv, yeni planlar mı yapıyorlardı? İhsan Ataöv, şöyle diyordu:

-   Kul sıkışmayınca hızır yetişmezmiş. Bir düşürürlerse çok iyi olacak. Şimdi, Antalya'ya gideceğim, Konyaaltı'nda bir yer ayırtıp, ayaklarımı uzatacağım kuma.

Necmettin Cevheri ekledi:

-     Ekmekçi de burada izlenimler yazsın dursun...

İhsan Ataöv, içten mi söylüyordu? İçten söylediyse, neden gensoru önergesinin gündeme alınmasına kırmızı oy verdi?

MSP'nin, gensorunun gündeme alınmasına "olumlu" oy kul­lanacağı bilinmekteydi. Bir MSP ileri geleni:

-   Süleyman Bey'i biraz daha hırpalar, yıpratırız., dedi. Hükümeti düşürmeye yanaşmıyorlar mıydı daha?

Süleyman Bey, ince »bir yöntemle "olumlu" oy verilmesini öneriyordu grubuna. Başka zaman olsa, gensorunun yüzgeri edilmesi için elinden geleni yapardı. Gün, o gün değildi. MSP ile birlikte oy kullanıyormuş izlenimini vermek gerekiyordu. MSP'ye çatmamaya da çok dikkat ediyordu.

Elazığ dolaylarında söylenen şöyle bir söz var:

-     Ak itin pamuk satana zararı vardır., derler.

Gensorunun gündeme alınıp alınmaması tartışmaları

sırasında, Coşkun Karagözoğlu konuşuyordu kürsüde..

Coşkun Karagözoğlu (devamla)-... Yeni ekonomik modelle iç ve dış büyük sermayenin çıkarları kurumlaştırılmak is­tenmektedir. Ekonomi, yerli ve yabancı büyük sermaye çevreleriyle elele yürütülmektedir. Şimdi bu ekonomik modelin siyasi kurumlarını yaratmanın adımları atılmaktadır. Bu eko­nomik modelin dış ekonomik ilişkilerinin ve dış politikanın adımları atılmaktadır. Bu adımlar henüz hedefine varmadan bu azınlık hükümeti düşürülmektedir.

Bahri Dağdaş (Kars)- Seçime gidelim seçime.

Coşkun Karagözoğlu (devamla)-... Sayın Demirel 9 Aralık 1979 günü şöyle diyordu: "Meydan okuyorum, bu rezalet son bulacaktır. 100 gün sonra sorun bana bakalım kurtarılmış bölge diye bir şey kalacak mı?" "Şimdi 100 değil 200 gün geçmiştir. Birlikte bakalım, bu maskaralık ve soytarılık ne hale gelmiştir. Gazeteler tek tek yazmaktadır. Belgeleri yanımda, Türkiye'de kurtarılmış iller vardır. Gensoruyu gündeme alın, Türkiye'deki kurtarılmış illeri, bölünmüş illeri, kurtarılmaya çalışılan il­leri tek tek bu kürsüde sayacağız. (CHP sıralarından alkışlar)...

Karagözoğlu konuşurken, bir ara Demirel’in güldüğü görüldü.

Nuri Çelik Yazıcıoğlu (Çankırı)- Başbakan gülüyor, başbakan gülüyor, utanmak lazım. (AP ve CHP sıralarından ayağa kalkmalar, karşılıklı laf atmalar.)

Coşkun Karagözlü (devamla)- Devletin temelleri, de­mokrasinin özü, toplumun değer ölçüleri tamamen tahrip edil­meden bu hükümet gitmelidir...

AP Grubu adına konuşan Oğuz Aygün de "Seçime gidelim" diyordu. CHP Denizli Milletvekili Adnan Keskin, şöyle karşılık verdi:

Adnan Keskin (Denizli)- Nevşehir Valisiyle mi gidelim, devletin başındaki eşkiyalarla mı gidelim sayın Aygün?

Oğuz Aygün (devamla)- ... Allah, milli bütünlüğümüzü mu­hafazaya çalışanların, hepimizin yardımcısı olsun... (AP sıralarından "amin" sesleri)

Adnan Keskin (Denizli)- Aile şirketlerini de mahvetsin, onu da söyle, biraderleri, yeğenleri, bacanakları..

Süleyman Bey, en kötü günlerinden birinde miydi? Eleştirileri yanıtlamak için kürsüye geldiğinde, daha başta Akan Öymen'e çarptı. Ondan sonra tepesi kızardı durdu...

Başbakan Süleyman Demirel (Isparta)- ..."Bir memlekette bir kişi ölürse o memlekette hükümet istifa eder" bu laf da bu­radan söylendi. "Ekonomiyi de üç ay içinde düzeltiriz."

Altan Öymen (Ankara)- Kim söyledi?

Başbakan Süleyman Demirel (devamla)- Zatıaliniz.

Altan Öymen (Ankara)- Söylemedim sayın Başbakan.

Başbakan Süleyman Demirel (devamla)- Zabıtta var.

Altan Öymen (Ankara)- Zaptı okuyacağım sayın başbakan.

Başkan - Lütfen karşılıklı konuşmayın efendim, devam edin sayın başbakan.

Başbakan Süleyman Demirel (devamla)- Vereceğiniz çile idi, ıstıraptı, yokluktu, kıtlıktı, bunu verdiniz. (AP sıralarından "bravo" sesleri, alkışlar)

Ömer Kahraman (Tekirdağ)- Şeker 60 lira. (CHP sıralarından gürültüler.)

Başbakan Süleyman Demirel (devamla)- ... Kuyruklar Türkiye'si, petrolü yok, şekeri yok, yağı yok, tuzu yok, gazı yok, böyle bir Türkiye bıraktınız. (AP sıralarından "bravo" sesleri, alkışlar.)

Bülent Ecevit (Zonguldak)- Bugünün hesabını verin, yedi ayın hesabını verin, dökülen kanların hesabını verin.

Başkan - Sayın Başbakan lütfen toparlayın.

Başbakan Süleyman Demirel (devamla)- Toparlayalım ama, neresini toparlayalım yani. (Gülüşmeler)

 

Süleyman Bey'in konuşmasından sonra, Altan Öymen, Başbakanın sözlerini çarpıttığını bildirerek söz istedi: Tu­tanakları okudu. Şöyle dedi:

Altan Öymen (devamla)- ... Şimdi müsaade ederseniz oku­yacağım. Doğru mu, yalan mı, doğruyu kim söylüyor, yalanı kim söylüyor, yalancı kim anlaşılacak. Müsaade buyurun... Şimdi, aynı yalanı tekrar burada sayın Başbakan ifade etmekte. Bu da sayın Birgit arkadaşımın oturduğu yerden ifade ettiği gibi "Bu hükümetin Başkanının şimdiye kadarki âdetinin yeni bir göstergesidir. (AP sıralarından, "oku oku" sesleri, gürültüler."

Başkan - Şimdi ortada bir iddia var. Şimdi sayın Başbakan yalan söylüyor diye sayın Öymen burada bir ifade kullandı. Ve ben de tespit ettim, eğer Başbakan bu konuda söz istiyorsa söz veririm kendisine. (Gürültüler)

Süleyman Beyin tepesi kızardı. Önüne baktı...

Haziran, 1980