Testinin Kulpu...

Geçtiğimiz cumartesi günü "Mülkiyeliler Birliği"nin düzenlediği açık oturumlardan İkincisini de izledim. Konu, "Devletçilik"ti. Sadun Aren yönetiyordu. Mülkiyeliler Birliği Başkanı Güngör Aydın'ın kısa açış konuşmasından sonra, açık oturum başladı. Korkut Boratav, İlhan Selçuk, İlhan Tekeli tartışmacıydılar. Yol-İş Federasyonu Başkanı Muzaffer Saraç, Zonguldak'ta olduğu için katılamamıştı. Sadun Aren, sadece yönetmedi. O da konuştu, konuşmaların sonunda, sorulara geçilmişti. Dinleyicilerden biri, Sadun Aren'e şöyle iki soru yöneltmişti:

-Devletçiliğin yozlaşması üzerinde durmadınız. Niye dev­letçilik, geçmiş süreç içinde yozlaştı? İkincisi de, devlet ya­pacak, sonra özel sektöre devir mi edilecek?

Aren, bu iki soruyu birleştirerek yanıtlayacağını söyledi. 1966 bütçesi komisyonda görüşülürken, zamanın Başbakanı ile aralarında geçen bir tartışmayı anlattı. Şöyle dedi:

-Anlatacağım olay, bütçe komisyonunda oldu. Başbakan ko­nuşuyor, kamu sektörünü yerin dibine batırıyor, özel sektörü ise göklere çıkarıyordu, "özel sektör, plan hedeflerini aşmıştır. Çok başarılıdır. Kamu sektörü ise berbattır" filan diyordu. Söz aldım, şu karşılığı verdim:

-Özel sektörün başarısı sizi ilgilendirmez. O, özel sektörün başarısıdır. Başarılı ise kazanır, yoksa zarar eder. Ama, kamu sektörü hükümet olarak size emanet edilmiştir. Onun başarısızlığı, sizin başarısızlığınız demek değil midir?

Sadun Aren, hükümetlerin kendilerine emanet edilmiş olan İktisadi Devlet Teşekküllerini üvey evlat saya saya, dev­letçiliğin yozlaştığını söylemeye getirdi.

Atatürk yılı dolayısıyla, Mülkiyeliler Birliği’nin geçen ay düzenlediği açık oturumu da izlemiştim. O da, ilginç ve ciddi düzenlenmiş bir toplantıydı. Mülkiyeliler Birliği'nin Başkanı Güngör Aydın, açık oturumların bitiminde bunların bir kitapta toplanacağını söyledi.

***

Brüksel'den gelen "Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Kon­federasyonu" (İCFTU) Genel Sekreteri Otto Kersten ile ar­kadaşları Ankara dönüşü, İstanbul'da görüşmeler yaptıktan sonra, geçtiğimiz cuma günü Türkiye'den ayrıldılar. Ankara’da Başbakan Bülent Ulusu ile Çalışma Bakanı Turhan Esener'le, Türk-İş Genel Başkanı İbrahim Denizcier'le konuştular. Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Orgeneral Haydar Saltık da, bir yemek verdi. İstanbul'da, İstanbul Barosu Başkanı avukat Orhan Apaydın, konuk sendikacılara bir yemek verdi. Sen­dikacılar, tutuklu bulunan DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk'le görüşmek istemişlerdi. Kendilerine, yetkililer bunun olanaksız bulunduğunu belirttiler. Onlar da, tutuklu sen­dikacıların avukatlarıyla, aileleriyle görüşmekle yetindiler. DİSK, İCFTU'nun üyesi değildi. Türk-İş ise üyesiydi. İCFTU, sosyal-demokrat çizgide bir kuruluştu.

İCFTU Genel Sekreteri Otto Kersten'den sonra Avrupa Kon­seyi Asamblesi Başkanı Hans de Coster de geldi. Devlet başkanı Evren'le, Başbakan Ulusu, Dışişleri Bakanı İlter Türkmen'le görüştü.

***

SBF'ye bağlı Basın ve Yayın Yüksek Okulu'nun dersleri arasında "yazı çeşitleri" adıyla bir ders de var. Bu dersi okutan öğretim üyelerinden Emin Özdemir, öğrencilere anlatıyordu:

-Yazıları günümüzde belirli kümelere ayırabiliriz. Bunlar önce ikiye ayrılır: Öğretici boyutlu yazılar, sanatsal boyutlu yazılar... Öğretici boyutlu yazı çeşitleri, gazete ve dergilerde yayınlanır. Bir de gerçek bir yaşam ve yaşantıdan kaynaklanan yazılar vardır...

Emin Özdemir:

-İlhan Selçuk'un yazı çeşidi, şu türe, Ali Sirmen'in filan türe, Oktay Akbal'ınki şu; Uğur Mumcu'nunki de bu türe girer gibi, açıklamalar yapmaktaydı. Bir öğrenci sordu:

-Ekmekçi'nin yazı türü öbürlerinden başka. Bunu nereye yerleştireceğiz? Emin Özdemir karşılık verdi:

-Yazıların böyle sabun kalıbı gibi, kapıları yoktur. Örneğin İlhan Selçuk'un yazılarının bazıları denemedir. Mus­tafa Ekmekçi'nin yazı çeşidine gelince, buna "Özöyküsel ve so­runsal, söyleşi türü" diyebiliriz. Bildiğiniz gibi, testinin iki kulpu var: Biri, özöyküselse, öbürü sorunsaldır.

Yıllardır, özöyküsel ve sorunsal söyleşi türünde yazıyormuşum da haberim yokmuş...

15.4.1981