Danışma Meclisi'ni İzlerken...

İsmet Paşa'nın fal açtığını bilmiyordum. Arada sırada is­kambil kâğıtlarıyla fal açarmış. Fal çıkmazsa, parmağıyla des­teye bir çintik atar, seyredenlere şöyle dermiş:

-Bir kez olabilir, bu meşrudur.

Yine çıkmazsa bir çintik daha:

-Üçe kadar meşrudur, olabilir.

Bir öğleden          sonra,      Anadolu       Kulübü'nde iskambil kağıtlarıyla fal açan İsmet Paşa, düşünceliymiş. 12 Mart yılları.. Radyolardan ardı ardına, bir konuşmasına saldırılar varmış o gün. Konuşmasının yanlış anlaşıldığını söylemek is­temiş, yer mi verilmemiş ne konuşmasına? 12 martta da yarı as­kersel bir yönetim var. Paşa, şöyle konuşur özetle:

-Çok çileler çektik geçmişte. Olmadık saldırılarla karşılaştım. Böyle yönetimlerde gelmek kolay ama, gitmesi güç. Bir, Atatürk bulsam bin yıl kalsa başta razıyım. Ama, nerede buluyım Atatürk'ü?

Çevresindekiler, Paşa'ya radyolardan yapılan saldırılardan üzgündüler. Dikkatle dinlerler onu. Paşa, üzgündür. Fal açtığı kâğıt destesini toplar, şöyle der:

-Onun için, en iyi yönetim biçimi olarak demokrasiyi bulduk. Ondan başka yol bulamadık..

Kalkıp gitmiş, sonra Anadolu Kulübü'nden 27 Mayıs sabahından başlayarak bütün çabasını demokrasiye dönüş için harcadı.

27 Mayıstan sonra, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesiydi. İhtilali yapanalar arasında, bir “gidelim” diyenler, bir de “kalalım” diyenler vardı. “14’ler” diye anılan bir grup, en az beş yıl kalmadan yana gibiydi. Devlet Başkanı ve Milli Birlik Ko­mitesi Başkanı Cemal Gürsel de, onlara yakın görünüyordu.

Kafasını kurcalayan konu da, Cumhurbaşkanlığı ve İsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyup koymayacağıydı. Biz de merak ediyorduk.İsmet Paşa konuşmuyordu. Soruyorduk:

-Paşam, Cumhurbaşkanlığına adaylığınızı koyacak mısınız?

-Sen hangi gazetedensin?

Herkese sırayla böyle sorular soruyor, ağır ağır da ara­basına yaklaşıyordu. Atlatıyordu gazetecileri...

İhtilalciler içinde bir Kurmay Albay, o ihtilâlin de kurmayıydı, İsmet Paşa’yla bir özel görüşme yapmak istedi. Prof. Afet İnan’ın evine bir akşam çay içmeye gideceklerdi. Mevhibe Hanım’da Kurmay Albay'ın eşi de geleceklerdi çaya. Bu­luşmayı kimse anlayamayacaktı böylece. Eski Kurmay Albay, burada konuyu İsmet Paşa’ya açtı. Paşa, Cumhurbaşkanlığı’na adaylığını koymayacağına ilişkin yazılı bir güvenceyi veremeyeceğini söylüyordu:

-Canım, aday olmayacağım diyorum ya, yazılı güvenceye ne gerek var.

-Var, diyordu ihtilalin kurmayı.. Ve anlatıyordu. Demokrasi mi, yoksa kalmak mı? Bu iki seçenekten birincisinin gerçekleşmesi İsmet Paşa’nın tutumuna bağlıydı.

Prof. Afet İnan’ın evindeki çaydan o gece, anlaşarak ayrıldılar. İsmet Paşa, ertesi günü Cumhurbaşkanlığına aday olmadığını açıklıyordu.

1961 Kurucu Meclisi'nin açılışını düşündüm, cuma günkü Danışma Meclisi'nin açılışını izlerken. 6 ocak 1961 Kurucu Meclisi'nin açılış konuşmasını Cemal Gürsel adına Emekli Or­general Fahri Özdilek yapmıştı. Daha doğrusu, onun ko­nuşmasını okumuştu. Gürsel, 13 kasım 1960'dan sonra has­talanmıştı. Konuşmayı yapacak durumda değildi. Fahri Özdilek’in okuduğu şu sözler ilginçti:

- ....İşte, muhterem üyeler, 27 Mayıs hareketi memleketin is­tikbalini karanlıklara sürükleyen bu ahval içinde ve bu se­beplerden ötürü vuku bulmuştur (Alkışlar). Şimdiye kadar olanlar sizlerce malumdur. Bugün, ihtilâl hükümetinin tek gayesi, te­minatlı bir demokratik nizam içinde hakka, adalete, hürriyete, eşitliğe ve fazilete dayanan ikinci cumhuriyeti kurmaktır (Bravo sesleri, şiddetli ve sürekli alkışlar). Bu maksatla, bu büyük Ku­rucu Meclis, vazifeye çağrılmış bulunuyor, sizlerin bu milli ve şerefli vazifeyi mükemmelen yapacağınıza eminim... İçinizde muh­telif partilere mensup olanlar ve tarafsızlar vardır. Fakat sizlerin ikinci cumhuriyeti kurma gayretleriniz sırasında meseleleri par­tileriniz bakımından değil, milli menfaatler yönünden tetkik ede­ceğiniz şüphesizdir ve böyle olmalıdır. (Bravo sesleri, alkışlar).

Fahri Özdilek'in konuşması sırasında, üyelere söylediği, "bu temiz duvarlar, çirkin sözlerle kirlenmesin" sözü kalmış bel­leğimde...

Cuma günü Orgeneral Evren'in açış konuşmasını dinledim. Da ha sonra soyadı sırasıyla ant içme başladı. İçlerinde biri, Teoman Özalp, yakasında kırmızı-yeşil kurdeleli İstiklal madalyası ili mikrofona geldi. Teoman Özalp, Kurtuluş Savaşı kahramanlarından emekli Orgeneral Kazım Özalp'in oğlu, babasından kalan İstiklal madalyası da, pek az kişide var. Teoman Özalp'in andını dinler onu izlerken çok kimse, Kurtuluş Savaşı yıllarına gitti.

26.10.198