Tonguç, Çocuklarını Savunuyor...

Haziran 1946'da, "Sayın Türk Emniyeti'ne” diye başlayan bir "ihbar mektubu" gider. Bunda Köy Enstitüleri karalanmakta, iftiralarda bulunulmaktadır. İhbar mektubunda, yedek subaydan çavuş çıkarılacak çoğu gençlerin bir listesi de verilmekte. İhbar mektubunu yazanlardan, ona imza atanlardan kimi bugün başları önlerinde dolaşmaktadırlar. Mektupta özetle şöyle deniyor:

Hasanoğlan Köy Enstitüsünde millî bir cinayetin feci ve trajik hazırlıkları yapılmaktadır. Komünizm propagandası İsmet İnönü'nün en çok bel bağladığı köy kalkınması davasının perdesi arkasında birtakım gizli ve müfrit unsurlar oynayacakları rolün korkunç sonuçlarıyla meşguldürler. Ankara'da öğretmen, öğrenci olarak bulunan bazı solcular ve hükümetçe malum komünist temayüllü elebaşılar bu faaliyetin yazı, şiir ve kitap gibi vasıtalarla destekleyicileridirler.

Sabahattin Ali, Adnan Cemgil, Behice Boran, Niyazi Berkes, Mediha Berkes gibi öğretmenlerle Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nden sol temayüllü birçok öğrenci ve İsmet Paşa Kız Enstitüsü'nden öğrenci Ş.A., verdikleri kitap, dergi ve basılmamış olarak, Bursa Hapishanesi'nden temin edilen Nâzım Hikmet'in şiirleriyle beslenen bu faaliyet hayli muvaffak olmaktadır.

Böylece birçok öğrenci gerçek görev ve yollarından saptırılmaktadır.

Bugün 20'den fazla köy çocuğu okunması ve basılması kanunen men edilen birçok kitap ve yazılardan başka komünist partisi manifestini de bu kaynaklardan temin ederek elden ele dolaştırmaktadırlar.

İhbar mektubunun sonunda, ”Her birinde bir komünist beyannamesi olan öğrencilerin listesini veriyoruz” denmekte. (İhbar mektubunun tümü, Mehmet Başaran'ın "Memetçik Memet” adlı yapıtında var. S.276- 277. Başaran da bu ihbar mektubu sonucu "çavuş” çıkarılanlar arasındaydı.)

İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer'in sözlü isteği üzerine "ihbar mektubu”nda geçen olayları soruşturur. 5.9.1946'da üç buçuk sayfa tutan bir yazı yazar. Tonguç bu yazısında özetle şöyle der:

Makamınızdan aldığım şifahi emir üzerine Hasanoğlan Köy Enstitüsü öğrencilerinden ilişik evrakta adları yazılı olanlar hakkında ilgililerle temas ederek gereken tahkikatı enstitüye gitmek suretiyle gizli olarak yaptım. Edindiğim kanaati arz ediyorum:

  1. Hasanoğlan Köy Enstitüsü öğretmen ve öğrencileri kanun, yönetmelik ve öğretim programlarıyla saptanmış olan görevlerini geceyi gündüze katarak normal bir şekilde yapmaktadırlar. Öğrencilerin, hem kendi enstitülerinde hem de staj için diğer enstitülere ve köy bölge okullarına gidişlerinde gördükleri hizmetler, memleket için çok hayırlı, eşine kolay kolay rastlanmayacak karakterdedir. Enstitü ve köy bölge okulları, onların büyük fedakârlıkları göze alarak ve en müşkül hayat şartlarına göğüs gererek döktükleri terlerle kurulmaktadır. Yüksek Köy Enstitüsü öğrencileri memleketin her tarafına yayılarak ilköğretim alanında müspet hizmetler görmektedirler. Bu durumda bulunan öğrenciler arasında bir kısmının komünist cereyanlara kapılmış oldukları iddiası üzerinde iki aydan beri durarak kendilerine hissettirmeden hemen hepsiyle türlü şekillerde görüştüm. Bunlardan yazı yazanların yazılarını inceledim. Arkadaşlarının onlar hakkındaki kanaatlerini yokladım. Neticede bu öğrencilerin suç sayılabilecek mahiyette bir sapıklık göstermedikleri kanaatine vardım.
  2. İlişik evrakta adları yazılı öğrenciler enstitünün en çalışkan ve çok kitap okuyan, kendi branşlarında olağanüstü başarı gösteren, en müstait (yetenekli), en iyi yazı yazan çocuklarıdır. Bunlar hakkındaki ihbar, şayet kendi arkadaşları tarafından yapılmış ise, ki ifadeye bakılınca ve Eskişehir Çifteler Enstitüsü'nde bulundukları zaman aynı suçtan mahkemeye verildikleri bildirilmekte olduğu bilindiği için bu zan hasıl olmaktadır, tamamen iftiradır. Birbirini çekemeyen çocukların enstitüye gelirken ta köylerinden sürükleyip getirdikleri jurnalcilik ve arkadan vurma gibi kötü alışkanlıkların bir kısım öğrencilerde sürüp gitmesinin sonucundan başka bir şey değildir. Bu karakterdeki öğrencilerden zengince köylü ailelerine mensup birkaç genç, ihbar edilenlere nazaran kültür seviyesi bakımından daha geri durumda oldukları ve toleranstan mahrum bulundukları için zaman zaman derslerde de herhangi bir fikir cereyanı derse konu teşkil ettiği vakit tarihsel olayları veya bir yazıcının, bir fikir adamının düşünce ve görüşlerini olduğu gibi nakleden arkadaşlarına karşı saldırgan bir durum takınarak onları ittihama çalıştıkları olmuştur...
  3. İlişik evrakta adı geçen ve öğrenci diye ihbar edilen Resan Taşçıoğlu, Cemil Toygar öğrenci değil öğretmendirler. Dil-Tarih Fakültesi mezunudurlar. Çalışkan ve derslerinde başarılı öğretmenlerdir. İlişik evrakta adları geçen fakülte hocalarından Niyazi Berkes, Behice Boran ve Mediha Berkes'in talebesi oldukları için onlarla görüşürler. Onlar vasıtasıyla Hasanoğlan Köy Enstitüsüne, kurumlarımıza girmemesi gereken bazı kitap ve yazıların sokulup sokulmadığı üzerinde de durdum, fakat müspet bir netice elde edemedim. Bu iki öğretmen de fikir münakaşasını sevmekte, türlü vesilelerle hem öğretmen arkadaşlarıyla, hem de öğrencilerle tartışma yolu açmak temayülü göstermektedirler.
  4. Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde bulunmakta olan öğretmen ve öğrencilerin memleket için muzır ve herhangi bir cereyana kapılmamalarına çok çalışılmış ve bu bakımdan gerekli her türlü tertipler alınmıştır...

Sonuç: İlişik evrakta adı yazılı öğrenciler sekiz seneden beri köy enstitülerinde bulundukları için bunların hem karakter durumları, hem de fikirleri bilhassa onları yakından tanıyan öğretmenleri tarafından bilinmektedir... Ahlaki durumları ve milletseverlikleri herhangi bir şüpheyi davet etmeyecek halde olan bu gençlere isnat edilmek istenen suç hem çok ağırdır, hem de tamamen iftira mahiyetindedir. Vicdani kanaatim, bunların memleket için çok faydalı insanlar olacağı merkezindedir. Evrakta geçen olaylar hakkındaki düşünce ve kanaatlerimin bunlardan ibaret olduğunu saygılarımla arzederim... (Engin Tonguç, "Devrim Açısından Köy Enstitüleri ve Tonguç". S.310-313)

31 Ekim 1995