Aziz Nesin: 'Çağdaş' Değil; 'Çağcıl'...

Başkan Osman Bolulu, yazar Aziz Nesin'in konuşmasını en sona bırakmıştı. Aziz Nesin konuşmasına şöyle başladı:

Saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum şuradaki arkadaşlara, bu vakfı kuranlara çok teşekkür ediyorum. (Vakıf daha kurulmadı, halkın yardımıyla kurulma hazırlıkları başlatılıyor.) Geç kalmışlardır, kendilerini kutluyorum. Bu vakfın kurulması, herhangi bir kurumun, örgütün kurulması gibi değil, onlarda da elbette, onları kutladım, birçok kuruluşlar, örgütleri var, ama bunun anlamı çok daha başka. Çok geç kalınmıştır, bunu kurarken, zaman zaman içimden gelmiştir, ama dedim ki yani:

- Çok uygunsuz bir hareket olurdu, böyle bir örgütü başlatmak benim tarafımdan. Ama, bazı arkadaşlara söylemişimdir: 'Niçin böyle bir örgüt yok?' diye. Çünkü süreklilik ancak yer (mekân) ve örgütle sağlanabiliyor, yalnız örgütle olmuyor.

Ondan sonra söyleyeceğim söz, -hoşunuza gitsin gitmesin, çok zaman olduğu gibi hoşa gitmeyen sözleri söylemek de, nedense bana düşüyor- Türkçe konusunda önce söyleyeceğim söz, bir yanlış, biz ve ilerici aydınlar da anadilimizi yanlış kullanıyoruz, bu da çok önemli. Bana öyle geliyor, onun için mecburum, yoksa doğrusu bağışlayın bunu söylediğim, söylemek zorunda kaldığım için, ama kabul edip etmemek sizin bileceğiniz şey. Zaten Tonguç ne yapmış? Özgür bırakmış insanları, korkusuzca. Zaten benden de korkunuz yok, tam tersine benim korkum var!

Şimdi efendim, bir yanlış sözcük kullanılıyor, biz anadilimizi yanlış kullanıyoruz çok kez. Eskilerin söylediği bir söz var: 'Galatı meşhur lügati sahihden evladır' derler. Tabii, sizin de çoğunuzun saçları dökülmüş, anlarsınız bunu, biliyorsunuz tabii; örneğin 'yontu' yanlıştır, 'yonut' (heykel) olması gerekir. Kanmaktan 'kanıt', yanmaktan 'yanıt', anmaktan 'anıt' nasılsa, 'yonut' olması gerekir. Ama 'yontu' yanlış sayılmaz, 'galatı meşhur' oldu, böyle gider. Ama, herkesin hemen hemen her aydının kullandığı bir yanlış var; 'çağdaş'. Çağdaş ne demek arkadaşlar? Çağdaş, 'contemporain', yani aynı çağda yaşayan insanlar, hepsi çağdaş (yaşıt). Grana'daki kabile ya da yamyamlar, bizim çağdaşımızdır! Biz 'çağdaş' olmayacağız, 'çağcıl' olacağız. Atatürk'ün sağlığında, Atatürk olmadan önce, Gazi Mustafa Kemal olduğu dönemde, 'asri' idi, bizim her şeyimiz 'asri' idi. Mezarlık 'asri mezarlık'tı. Çok ilginç bir şey, dünyada 'asri mezarlık' yoktur bizden başka. (Gülüşmeler) Asri, asri, asri... 'Muasır Garp medeniyetine ulaşacağız.' Muasır, yani 'Asrileşmiş Batı uygarlığına ulaşacağız.' diyor Mustafa Kemal. Ama, her zaman 'Batı medeniyetleri' (contemporain) demiyor. Aynı zamanı yaşayan, ileri, geri, cahil, bilgin, hepsi onların çağdaştır. Biz öyle mi olacağız? Ben sanmıyorum. 'Çağdaş' sözcüğü, değişir mi değişmez mi, bilmiyorum, 'çağcıl', 'asri', 'modern'.. Eğer olabilirse, olanağı varsa, hem de öğretmenler yapıyor bunu, bu işi hem de Köy Enstitülüler. Bunu olabildiğince 'çağcıl' yapalım, işlemler bittiyse, kullanırken bundan sonra, 'çağdaş' demeyelim, 'çağcıl' diyelim, ben yamyamla çağdaşım, ama onunla çağcıl değilim! Beni bağışlayın lütfen, öğretmenler beni bağışlasınlar, eski öğretmenler özellikle. ('Çağdaş' comtemporain, 'çağcıl' ilerici, Fransızca progressif; Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin adını da, kurultayda 'Çağcıl Gazeteciler Derneği' olarak değiştirmemiz gerekiyor, bu durumda. Vakfın adı da, Köy Enstitüleri ve Çağcıl Eğitim Vakfı' olmalı!)

Aziz Nesin, Başkan Osman Bolulu'ya sordu:

- Şimdi, kaç dakika konuşacağım? (Gülüşmeler)

- Sınır yok!

Nesin, konuşmasını sürdürdü:

Yine çoğunuzun katılmayacağı bir düşüncem var benim; Türk toplumu, tabii bu ulusal onurumuza dokunacak bir olay, ama gerçek bu, ne yapalım, Türk toplumu, hiçbir teknolojik buluşu, bulgusu olmayan bir toplumdur! Yalnız teknolojik değil, toplumsal kavramı da yaratamamış bir toplumdur. Biliyor musunuz, Türklerin yarattığı bir toplumsal kavram var mıdır? Diyelim ki 'Müslümanlık', diyelim ki 'milliyetçilik', diyelim ki 'Turancılık', diyelim ki 'demokrasi'.. Demokrasi zaten adı da başka! Evet... (Gülüşmeler), 'milliyetçilik'.. Biliyor musunuz, bir toplumsal kavramı da biz yaratmış olalım.

- Çapulculuk!

- O kavram da bizden gelmemiştir, başkaları bize söylemişlerdir. Şimdi, bizim yarattığımız birkaç şey var... Çok önemli. Birkaç şey derken, ben çok olumlu anlamda üç şey biliyorum, bu benim düşüncem, belki üç olmaz da beş olur, altı olur, yedi olur. Bunlardan bir tanesi bizim yarattığımız, olumlu olacak üç şey var: Biz bunları ya kaza ile yapıyoruz, yanlış olarak iki şey yapıyoruz ve 'Aman nasıl olur da bu iyi şey?' diye hemen değiştiriyoruz. Kesinlikle değiştiriyoruz iyi şey oldu mu. Ben, tarihsel önemli üç şey biliyorum ki, bunlar 'Aman ne büyük yanlışlık?' diye hemen düzeltilmişlerdir. Bu üç şeyden iki tanesi örgütlü oldukları için sürmüştür bugüne kadar. Bir tanesinin hakkı yenmiştir, çok önemli olduğu halde, adı sanı geçmez, çünkü örgütleri yoktur, yeri de (mekânı da) yoktur.

Üç şeyin bir tanesi 'Halkevleri'dir. Bu memleketin aydın, bilim ve sanat kaynaklarından bir tanesiydi Halkevleri. Başta kaldırma nedeni olarak, bir haklı neden gösterildi; yani bir partiye (CHP'ye) son derece bağlıydı (ki o dönemde öyle olmak gerekiyordu); ama bunu partiden ayırmak, uzaklaştırmak -resmi olarak ayrılmıştı tabii- düzeltmek varken, Halkevleri kurumu, tamamen malları elinden alınarak kapatılıyor. Bu bizim büyük yanlışımızdır. İkincisi de Köy Enstitüleridir...

10 Temmuz 1994