Köylü Gerçekçidir...

Engin Tonguç'un Köy Enstitülerine yöneltilen eleştirilere yanıtları sürerken şöyle dedi:

- İkinci değinmek istediğim eleştiri, ciddi sayılan ve etkili olan eleştiri, Sayın Yalçın Küçük'ün eleştirileri! "Aydın Üzerine Tezler” adlı kitaplarındaki eleştiriler. Şimdi Yalçın Küçük, hep bildiğimiz gibi, zeki bir aydın. Hatta, benim çok hoşuma gider, sıkıyönetim mahkemelerinden birinin kararında şöyle bir ifade var. Yalçın Küçük için yargıç "Şeytana pabucu ters giydirecek derecede zeki birisidir" diyor. Bu da bir suçlama oluyor bir yerde; o kadar zeki ve bilgili bir insan!

Şimdi bu, Türkiye'deki aydınları incelerken, Köy Enstitüleri olayını, bu arada Hakkı Tonguç'u da ele alıyor. Birtakım eleştiriler yapıyor. Eleştiriler şöyle: "Fikri, bir kere İsmail Hakkı Baltacıoğlu verdi, diyor, onun yazılarını okursanız, İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nda hepsini bulursunuz..." Doğru! Hepsi var. Şimdi, bir kez birinci yanılgı şurada: Bir hareket yapılacağı zaman, o hareketin birtakım öncüleri, öncülleri var tarihte. Hiçbir zaman, hani elinizi şakağınıza koyup da:

- Ben şimdi Türkiye eğitimini çözümleyeceğim, eh şu anda da bana bir fikir sadır oldu, yukarıdan indi, ona göre çözümleyeceğim, diye bir insan ortaya çıkmaz, çıkamaz! O zaman onu kimse ciddiye almaz. Böyle bir hareketin içine giren kimse, kendisinden önce gelenlerin düşüncelerini öğrenmek, incelemek, onların içerisinden kendisine yarayacak her şeyi çekip alabilmek zorundadır. Eğer başarılı olmak istiyorsa...

Şimdi, kitaplarını açıp baktığımız zaman Hakkı Tonguç'un, bunların açık açık yazıldığını görüyoruz. Bunun bir gizli kapalısı yok ki. Bırakın, İsmail Hakkı Baltacıoğlu gibi, iş eğitimini bilen bir ileri eğitbilimciyi, Emrullah Efendi'den bilmem kime kadar, İsmail Mahir Efendi'ye kadar, hepsini yazmış. "O şunu diyor, o şunu diyor... Ben bunlardan da yararlandım." diyor. Ahmet Mithat Efendi bile var. O da var, hepsi var, bu bir buluş değil. "Baltacıoğlu'nda bu fikir vardı." demek, tabii var. Hepsinde var. Şimdi, benzetme biraz abartmalı oluyor, bu işin genişliğiyle Atatürk'ün yaptığı işin genişliği arasında büyük fark var, ama Atatürk'ün yaptığı işler de Atatürk'ten önce söylenmiş işler. Enver Paşa, "Latin harflerini alalım!" demiş; bilmem kim "Laik devlet" demiş, bilmem ne demiş. Kalkıp da, "Türkiye'de Latin harfi uygulandı" dediğimiz zaman, kimi anımsıyoruz? Uygulayıcısını anımsıyoruz. Önemli olan uygulayıcı. Onu yapabilen kişi. Üstelik de Hakkı Tonguç'un "Bu işi ben keşfettim!" diye bir iddiası da yok. Son mektuplarından bir tanesinde şöyle diyor aynen:

"... Ben, Köy Enstitüleri olayının bana mal edilmesinden çok rahatsız oluyorum. Çünkü, bu elbirliğiyle yapılmış bir iştir. Bu, bir kişinin yapacağı bir iş değildi. Bunda, bu işe katılan herkesin payı var, daha önce bunu düşünce alanında söylemiş insanların payı var..."

diyor. Yani, böyle bir iddia da yok; falanca mı yaptı, filanca mı yaptı diye böyle bir tartışmaya da gerek yok. Yani, kimse ortaya çıkıp da, "Bu fikrin babası benim!" falan diye şey etmiyor. Asıl önemli olan Yalçın Küçük'ün anafikri, köylülük, köylü kesimi, köylü sınıfı geri sınıftır; köylü sınıfıyla işe başlanmaz. Hatta, şöyle bir lafı var bakın, "Köylüden aydın olmaz! Köylüyle aydınlık karla sıcak gibidir." diyor. "İkisi bir araya gelmez, köylü adamdan aydın yetişmez." diyor. "Halbuki, Hakkı Tonguç köylüden aydın yetiştirmeye kalktı, diyor. Bu ütopidir, olmaz bu. Köylünün bir özelliği vardır, köylü aydına düşmandır. Köylü devlete düşmandır. Hakkı Tonguç da bunlara düşmandır. Hem aydına düşmandır, hem devlete düşmandır. Onun için bu gericiliktir." diyor. Ona getiriyor lafı, "Hiçbir şey yapılmaz köylüyle" diyor.

Tonguç'u bir yana bırakalım, köylüyü alalım, "Devlete düşmanlığı" köylünün nedir? Kastettiğin hangi devlet? Köylü hangi devlete düşman? Kimin devletine düşman? Önemli olan o. Şöyle bir ifade var, yine "Canlandırılacak Köyde. "Osmanlı İmparatorluğu'nda her paşa, Boğaziçi'ne bir konak diktiği zaman, Anadolu'da bir köy harabe haline geliyordu." diyor. Şimdi bu, devlet düşmanlığı mı, yoksa halkını sömüren Osmanlı İmparatorluğu devletinin eleştirisi mi? "Köylüyü idealize etti." diyor, "Gidin her şeyi köyden öğrenin." dedi, diyor; "Köylü her şeyi bilir" dedi, diyor. Yok böyle bir şey. Açın "Köyde Eğitim" kitabını, orada sayfalarca köylü kimdir, nasıl insan diye anlatılır. "İşte, gerçekçidir, şudur, budur, ama zayıf yanları da vardır, soyutlama yapamaz" diyor. Şimdi bu gözükapalı bir köylülük methiyesi mi, yoksa gerçekçi bir köylülük değerlendirmesi mi? "Her şeyi gidin, köylüden öğrenin demiş” diyor. İyi, beni de kanıt gösteriyor. Bu tür eleştiri yapanların bir özelliği var yine Batıklardan farklı, 600 sayfalık kitap yazıyorsunuz, bunlar gidiyorlar, cımbızla çeker gibi o 600 sayfanın içinden iki tümce çıkarıyorlar, "İşte, zaten oğlu da bunu demişti!” diye o iki tümceyi kullanıyorlar. Birazdan örneği vereceğim, o da çok ilginç...

2 Temmuz 1992