"Ankara Notları”nda bu işkence konusu dizi filmlere benzedi! Kaçıranlar artık kusura bakmasınlar, baştan okusunlar!
Öğretmen LD akşam, ne zaman geleceklerini bilmeden, hücresindeydi. Uyuyordu, saat 01.30 - 02.00, demir kapı açılıyordu: "Kalk bakalım, buyur bakalım hoca!"
"Ne var?"
"Eğlence var, şenlik var!"
Gidiyordu, yine anadan üryan soyunuyordu. Salı günü (26 Aralık) öğleyin başladı bu işkence, 26 Aralıkta tezgâha aldılar, cumartesi öğleye dek ne uyku, ne yiyecek, ne şu, ne bu... Yarım ekmeğin arasına zeytin koydular, bir peynir, bir zeytin, 12 saatte bir, ayakta sürekli bekliyordu. Şöyle anlatıyordu. LD öğretmen:
"Tepiniyorsunuz olduğunuz yerde. Biri geliyor, bağın altından şöyle bir baktım, pantolonuna baktım: Oturun, biraz dinlenin dedi. Tabii bu arada, ayakta dururken biri geliyor paat! Tekmeyle vuruyor saç kapıya. Biri geliyor, bir vuruyor: Duvara yaslanma! Garajda işaret parmağınla dokunacaksın duvara! Salı günü öğleden sonra başladı, cumartesi gününe kadar uyku yok, oturma yok. Adam diyor ki, 'Oturun biraz dinlenin' diyor. Oturuyoruz, içeri giriyor, çıkıyor, aynı adam bağırıyor: Kalkın ulan şerefsizler! Kim dedi size oturun diye?' "Öğretmen olduğunuzu biliyorlar mı?
"Biliyorlar! örneğin geliyor, sesinden tanıdığınızı tahmin ettiğiniz polis, hocam, otur biraz dinlen diyor yavaşça. Aynı anda, bir anda dışarı çıkıyor, paat tekme vuruyor, ordan bir yere: Kalk ayağa! Sesini değiştiriyor, sanki başkasıymış gibi sana numara çekiyor ve hani, insanlığı aşağılamak dediğimiz olay var; insanı aşağılamak... Ve kendinin aşağılıklığını kabul ettirmek ve dolayısıyla da: 'Ben aşağı bir yaratığım. Onlar ne derlerse doğrudur; ben bunu hak ettim!' mantığını yerleştirmeye çalışıyorlar. Ben sürekli şunu dedim: İnsan onuru, hani Bertolt Brecht'in bir şiiri var: 'Ne güçlü bir tankın var generalim/ Ama sürmek için insan ister' diyor ya, hep o aklıma geldi biliyor musunuz? İnsan onuru işkenceye dayanıyor, dayanamayacak hiçbir şey yok!"
"Dayanıyor!"
"Dayanıyor, işkenceye dayanıyor. Dayanamadığın an bayılıyorsun!"
"Ne soruyorlardı bu aralarda?"
"Sordukları şu: Sen bir örgütün yurtdışı sorumluluğunu üstlenmişsin; Türkiye’nin yurtdışında bağlantısını kuruyorsun! Ben diyorum ki: "Arkadaşlar, ben sabah sekizde dersaneye, akşam sekizde eve gidiyorum. Akşam evde test sorulan düşünüyorum, çocuklara onu hazırlıyorum. Bu kadar zamanı ben nereden bulayım da o işleri becereyim! Sonra yılda üç kez yurtdışına çıkmışım! Ben yurtdışına, bırakın yılda üç kez çıkmayı, hayatımda hiç çıkmadım diyorum. Fakat şu: Yoo, kabul ettik, biz her şeyi biliyoruz, senin yapacağın tek şey bizim yazacağımız ifadeleri kabul etmek! ifadem şu: ’örgütün merkez komitesinden!' diyorlar. Yurtdışı bağını kuruyorsun' diyorlar. Örneğin şey getiriyorlar bana. Suçladıklan örgüt, TDKP (Türkiye Devrimci Komünist Partisi)... örgüt adına, bir tek eyleme katıldığımı bana kanıtlayın diyorum, tek bir eyleme! 39 yıllık yaşamım, 21 yıllık öğretmenliğim var, hiç mi açık vermedim? Hiç mi hatam yok? Ben güçler üstü bir insan mıyım diyorum, bu kadar tedbirli bir insan olmaz! Bana diyorlar ki: 'Cumhurbaşkanları, milli eğitim müdürlerine muhatap olmaz!' Başbakan var, bakanlar var! Sen cumhurbaşkanısın oğlum! Sen akıllı bir adamsın TÖB-DER’in bir eyleminde gösterin! Mitinglerde, gösterilerde resim çekiyorsunuz; tüm TÖB-DER eylemlerinde1 Sen uyanıksın, TÖB-DER ' de de eyleme karışmazsın! Biz bilmiyor muyuz seni? Eyleme katılsanız suç, katılmasanız ayn bir suç. Ben burada öğrendim eyleme katılmamamın suç olduğunu! Eyleme katılmazsın, çünkü örgütün ileri gelenlerindensin diyorlar. Peki diyorum benim, 13 yaşında bir kızım var.."
"Adı ne?" (Ben soruyorum)
"Deniz. Kara bir kızım var böyle güzeler güzeli! Üç yıldır bakımını ben üstleniyorum. Sabah okula gidiyorum öğleden sonra çocuğuma bakıyorum. Atatürk Lisesinde öğretmendim sabah 8.00'de okula gidiyorum, 14.00'te okuldan çıkıyorum, akşam 18.00'e kadar hanım gelinceye kadar çocuğuma bakıyorum. Akşamüstleri, eş dost falan derken, ben bu kadar zamanı nereden bulmuşum? diye düşünüyorum kendi kendime. Yani bir öğretmen bu kadar hünerli olamaz! Ben neymişim meğersem diyorum. Sonra dediler ki: Madem merkez komitesinde değilsin, o zaman bölge komitesindesin! Arkadaş, bölge komitesi ne iş yapar? Hangi ilde görevliyim dedim."
21 Ocak 1990