Eğit-Der, 17 Nisan Köy Enstitülerinin kuruluşunun 49. yılı dolayısıyla Türk-lş salonunda bir toplantı düzenledi Ankara'da. Prof. Server Tanilli, kendi sesinden yolladığı bir iletiyle 17 Nisan Bayramını kutladı. Şöyle diyordu Server Tanilli:
Sevgili arkadaşlarım,
Nice yıllar var ki her 17 Nisan, Türkiye aydınlan için bir bayramdır. Bu bayramda, biz 17 Nisan 1940'ta temelleri atılmış bir büyük eseri kutlarız: Köy Enstitüleridir bu büyük eser. Gerçi, Köy Enstitüleri bugün yaşamıyor... Halkın uyanışına karşı olan güçler, eğitim dünyamızın bu özgün ve gerçekten halkçı kurumlarını yerle bir etmişlerdir; ama Köy Enstitülerinin bize öğrettiği dersler; arkaya bıraktığı bir miras vardır. Biz gelecek adına, geçmişin olumlu mirasına sahip çıkmayı ilke olarak bellediğimiz için, Köy Enstitülerinin de öğrettiklerini unutmuyor, o eseri kutluyoruz.
Bu bayram, yalnız geçmişe ait övüncümüzün değil, geleceğe ait umudumuzun da bayramıdır. Bayramımız kutlu olsun!
Nedir Köy Enstitülerinin bize bıraktığı miras?
Köy Enstitüleri önce yurdumuzda yeni bir eğitim yönteminin başlatıcıları olmuştur. Ülkemizde, enstitüler kuruluncaya değin ve bugün de okullarımızdaki eğitim ve öğretim yöntemi, hep belleğe dayanan, deneysiz, uygulamasız, araştırmasız, gözlemsiz bir ezberleme yöntemi olmuştur. Bu tür bir yöntem ise çocuklarımızı ve gençlerimizi, çoğunlukla kendi güçlerine ve toplum sorunlarının çözümüne karşı yabancılaşmaya götürmüştür. İşte, Köy Enstitüleri, İş içinde, iş aracılığıyla, iş için eğitim1 ilkesiyle bu anlayışı kökünden değiştiren bir yöntem uygulamıştır.
Köy Enstitüleri, ayrıca köylerimizde yatan insan gücünü hareket geçirmenin yollarını açmıştır; köy gerçekliğinin en güzel geleneklerinden biri olan ’imece', yeni bir yaşamın yaratılmasında, yurdun kalkınmasında, sosyal etkinliklerin yürütülmesinde, yeni bir eğitim ve kalkınma kaldıracı olarak canlandırılmıştır. Köy Enstitüleri, öğrencilerini yönetime katarak insan gelişimine özgürlük tanıyarak, tartışmaya ve eleştirme geleneği kurarak, tabana dayalı bir demokrasinin gerçek örneklerinden birini vermiştir. Köy Enstitüleri, kendi bölgelerindeki köylerin birer araştırma ve inceleme merkezi iken Yüksek Köy Enstitüsü de bizde halka dönük üniversitenin köy kaynağından gelen ilk çekirdeği idi. Köy Enstitüleri, bütün bu durum ve tutumlarıyla, köy sorunlarının belirlenmesinde, onlara gerçekçi ve tutarlı çözüm yollan bulunmasında da örnek olmuşlardı.
İşte Köy Enstitülerinden bize kalanlar!
Daha da açık bir deyişle, Köy Enstitüleri, ulusal bağımsızlık savaşımızın temelindeki, 'tam bağımsızlık' ilkesinin bölünmez bir parçası olan 'kültürde ve eğitimde bağımsızlığın' gerçek örneklerinden biriydi; gerçekten cumhuriyetçi, gerçekten ulusal kuruluşlardı.
Onları kuranlar, tarihimizin ölümsüzleri arasındadırlar.
Ne var ki bu güzelim kuruluşlar yıkılmıştır. Köy Enstitüleri yıkılmasaydı ne mi olcaktı? İnanınız, Türkiye bugünkünden farklı bir Türkiye olurdu; aklın ve bilimin tek şaşmaz yol göstericisi olduğuna inananlar çoğunlukta olurdu; özetle başka bir insan öğesine sahiptik bugün.
Bugün Köy Enstitüleri yok, ama adım başında imam okulu var. Halk çocuklarına, aklın, bilimin ve üretkenliğin hünerleri yerine şeriat karanlığı ve asalaklık layık görülmüş, o götürülmektedir. Her yanıyla çağdışına düşmüş eğitimimizin kanayan yaralarından biri budur. Bu akan kanı durdurmak, yarayı sarmak gerekiyor. Bunun bir düzen sorunu olduğunu elbet biliyoruz; öyle olduğu için de şunu açıkça söylüyoruz: Biz bu düzenin yalnız eğitimine değil, topyekün bu düzene karşıyız. İnsanların insanca yaşayacaklan çağdaş bir düzen kurmak, aydınlanma hareketimizin doğrultusunda yeniden 'bağımsız, demokratik ve laik bir toplum’ yaratma hedefine yönelmek ve böylesi, bir toplumu yaratacak insanları, 'fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür' kuşaklar yetiştirmek.
İşte yapılması gereken!
Bunu gerçekleştirecek olanlar da bu toplumun çağdaş tarihi boyunca hiçbir zaman tükenmemiş 'ilerici, demokrat ve devrimci güçleridir; onların iktidarıdır ki, toplumu karanlık güçlerden kurtarırken eğitimi de kurtaracaktır ve eğitimi kurtarırken de insanlarımızın önüne geleceğin ışıklı yollarını açacaktır. Öğretmenler bu güçlerin vazgeçilmez parçalarıdırlar. Köy Enstitüleri gibi yurdumuzun en ışıklı ocaklarından birinin tutuşturulduğu her 17 Nisan bu güçlerin, yarının aydınlıklarını yaratmak için birlik ve beraberlik yolunda andiçtikleri bir gün olsun dilerim.
Selam o aydınlık yarınlara!
Selam onu yaratacak olan ilerici, demokrat ve devrimci güçlere!
Selam sizlere!
25 Nisan 1989