Kitap Okumak Suç

Mekke'nin 10 km. yakınındaki inşaat şirketine bir gün, 1985 yılındaki hac dönemi geçtikten, on on beş gün sonra iki polis arabasıyla on kadar polis gelir. Suudlular nasıl giyiniyorlarsa polisler de öyle giyinmektedirler. Üzerlerinde ak entariler vardır. Görevli işçi, onları alıp idare Amiri Aydın İpek'e getirir: Polislerin amiri,

"Biz," der, "şirketin yöneticisiyle görüşmek istiyoruz."

" Şirketin müdürü yok, idare müdürü var," der Aydın İpek, İdare Müdürü Filistinlidir. Yanında Mısırlı olan Personel Müdürü oturmaktadır. Personel Müdürü Mısırlı Hattıata, ayağı kalkar ve gelenlerden birine Hoş geldiniz" der, kucaklaşırlar. Aydın ipek, onları baş başa bırakıp dışarı çıkar. Az sonra İdare Müdürü gelir. "Mr. Aydın," der. "Bu arkadaşlar, Mr. Atilla’yı arıyorlar". Aydın ipek aratıp Atilla'yı buldurur. Atilla, idare Müdürünün yanına gider. Personel Müdürü Hattıata gelir, Aydın İpek'e,

" İdare Müdürü Abdülkadir seni çağırıyor" der. Abdülkadir, İpek'e şöyle der:

" Mr. Aydın, bu kişiler sizin evinizi görmek istiyorlar. Evinizde bir şey aramak istiyorlar."

Eve giderler. Eve girerken biri kitaplığı görünce "Oooo, maşallah!" der. 5, 6 tane Nokta dergisi, 5, 6 tane de Cumhuriyet gazetesini alırlar. Aydın ipek,

"Ne aradığınızı söyleyin, size yardımcı olayım" deyince, sakallı olanı,

"Biz ne aradığımızı biliyoruz" yanıtını verir Arapça. "Sana ihtiyacımız yok!"

Başlarında bulunan ve "Mr. Adnan" diye çağırılan Suudlu Şef, sakallıya sorar:

" Bu (yani Aydın ipek) Arapça biliyor mu? iyi mi biliyor Arapçayı?"

" Biliyor!"

Bunun üzerine, Aydın İpek'in yanında Arapça konuşmamaya başlar polisler. Aldıkları arasında Cumhuriyet gazeteleri, Nokta dergileri yanında Aziz Nesinin "Sosyalizm Geliyor, Savulun" Mahmut Makal'ın ’Yer Altında Bir Anadolu" gibi kitaplar da vardır.

Sonra birlikte, Şara Sittin denilen caddenin üzerindeki ikinci şubeye giderler. Gözaltına alınan Atilla da orada bekletilmektedir. Sakallı olanı, bu arada Aydın İpek'e,

" Aydın Bey, biz yemeğe gidiyoruz. İsterseniz size de bir şeyler getirelim. İster misiniz?" Sakallı, çok güzel Türkçe konuşmuştur. Aydın İpek sorar:

" Sen Türk müsün?"

" Evet Türküm! Mardinliyim..."

" Mardinliler, bu kadar güzel Türkçe konuşmaz. Sen nerede öğrendin, bu kadar güzel Türkçe konuşmayı?"

" Aydın Bey, konumuz bu değil, lütfen..."

" Sen, bunların ajanı mısın?'

" Beni ajanlıkla suçlayamazsın!"

" Başka nedir? Bunların uşağısın sen..."

" Aydın Bey, kamınız aç değil mi?'

" Aç değil! Aç olsa bile sizin gibilerin yemeğini yemem!"

Atilla ile Aydın İpek'i ayrı ayrı hücrelere koyarlar. Aydın İpek'in sorgusu başlar:

" Şirkette ne iş yapıyorsunuz?"

" Şirketin idare Amiriyim..."

" Şirkete gelen her şeyden, olaylardan haberiniz olur mu?"

" Olur!"

" Peki, 1 Mayısta toplantı yapmışsınız. O gün bazı afişler dağıtmışsınız, siz bizzat!"

Aydın ipek düşünür, 1 Mayısta dedikleri gibi bir toplantı yapmamışlardır. Toplantı da afiş dağıtma da söz konusu değildir. Polis şefi Adnan, sorar:

" Arapça biliyor musun?"

" Biliyorum."

Sakallı, Türkü göstererek,

" Peki, çevirmen olarak kullanalım mı arkadaşı?" der.

" Hayır! Siz bana sorun, ister İngilizce, ister Arapça. Siz bana sorun, ben yanıtlayayım" (Sakallı Türk, arasıra karışınca Aydın ipek ona, "Sen karışma!" der. "Sana gereksinimim yok! Sen bunların uşağısın!" Suudlu Mr. Adnan ise, Türkçe konuşulanları anlamaz. "Bana bakın, benim yanımda Türkçe konuşmayın!" diye, Aydın İpek’i de sakallı polisi de uyarır.)

Polis şefi Adnan, Aydın İpek’e "Cumhuriyet" gazetesini gösterir:

" Siz bu gazeteyi nasıl okuyabiliyorsunuz? Bu gazetenin, buraya girmesi yasak değil mi? Biz krallıkla yönetilen bir ülkeyiz. Cumhuriyet, bu ülkeye nasıl girer? Hangi yollardan getirtiyorsunuz bu gazeteyi?"

" O gazete, normal yollardan giriyor. Geliyor havaalanından, bütün marketlere dağılıyor. Şu karşıki markette var, birlikte gidelim, alalım marketten." (Bir asker gönderilir, Cumhuriyet'i alıp gelir asker.)

" Türkiye'de yasak değil mi bu gazete?"

" Ne yasağı? Türkiye, cumhuriyet, cumhuriyetin gazetesi bu..."

" Peki, şu kitabı okumaya utanmıyor musun sen?" (Kitabın adı "Cinsel Politika”dır. O da toplanıp getirilmiştir.)

 Bu kitap psikoloji kitabı, ben psikoloji öğretmeniyim... Emekliyim, ama psikoloji öğretmeniyim."

" Ama bu kitabı okumak sizin yaşınıza uyuyor mu?"

" Ne demek istediğinizi anlamadım!"

" Peki, bu 'Sosyalizm Geliyor, Savulun' kitabı ne oluyor? Nereye geliyor sosyalizm?"

" Bu, bir gülmece kitabıdır. Bütün dünya dillerine çevrilmiştir. Sadece Suudcaya çevrilmemiş, ama bütün dünya dillerine çevrilmiş bir kitaptır. Ünlü bir yazarın, Aziz Nesin'in kitabi; bir gülmece kitabı. Sosyalizmin gelmesiyle, gitmesiyle ilgisi yok."

" Onu, sen benim külahıma anlat! Peki, bu Nokta dergisi nasıl giriyor?"

" O da karşı markette var. Normal yollardan giriyor..."

" Peki, 'Gizli Örgüt Nasıl Kurulur?' O ne oluyor?"

" O bir roman. Gerçekten bu sakıncalı bir kitap olsa Türkiye'de de satılmaz. Orada satılıyor."

" Peki, 1 Mayısta yaptığınız toplantıyı anlat! Afiş dağıtmışsınız?"

" Toplantı filan yapmadık, afiş de dağıtmadık. Bilmiyorum, görmedim. (Polis şefi Mr. Adnan, bir afiş çıkarır, afişte, zincirlere vurulmuş bir insan, elinde balyozla, zincirleri kırmış, altında Rusça, Arapça, Türkçe daha birkaç dilden "Bütün Dünya İşçileri Birleşiniz" yazısı vardır.)

" Bunu siz yaptınız değil mi?"

" Hayır! Ben bunu görmedim bile."

Uzun sorgulamadan sonra Atilla ile yüzleştirilirler, iki arkadaşı birbirlerine düşürmek istemektedirler. Her yerde aynı yöntem...

Aydın İpek, bir ay gözaltında kalır. Biraz sert davranırlar, ama işkence ne yapmazlar doğrusu. Ağzından itiraf almak isterler yalnızca. Bir ara,

" Sen namaz kılmıyor, oruç tutmuyormuşsun! Kaldığın beş yıl içinde ne oruç tutmuşsun, ne namaz kılmışsın!" derler.

" Biz, laik bir ülkeyiz!"

" Senin laikliğin burada sökmez! Burası Suudi Arabistan! Krallıkla yönetilen dini bir ülke."

" Ben namaz kılmayı, oruç tutmayı bilirim. Çocukluğumda belki yapmıştım. Ancak biz laik bir ülke olduğumuz için isteyen oruç tutar, istemeyen tutmaz. Ama burada oruç tutmuyorsun diyemez bana kimse; oruç tutmamanın Suudi Arabistan yasalarına göre suç olduğunu biliyorum..."

" Peki namaz kılıyor musun?"

" Şu anda kılmıyorum!"

" Biliyor musun namaz kılmasını?"

" Biliyorum..."

" Niye kılmıyorsun?"

" Biz, laik bir ülkenin çocuklarıyız. Atatürk'ün çocuklarıyız." (Polis Adnan, Atatürk için ağır sözler söyler. İslâmî katletti" der.)

" Hayır, Atatürk İslâmî kurtardı. Atatürk olmasaydı, Türkiye olmazdı, İslam da kalmazdı Türkiye'de...."

Cumhuriyet
17 Temmuz 1990