Sunay Bir Keresinde Güler'e, "Seçilemezsin, Bu Meclis Seçmez Seni..." Demişti

Genelkurmayda toplantılar, 1972'nin Kasımında başlamış, 1973'te yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi konusu da görüşülüyordu. Bu toplantıların ilkine Faruk Gürler, Semih Sancar, Muhsin Batur, Kemal Kayacan katılmışlarken, daha sonraki toplantıya ordu komutanları da çağrıldılar. Toplantılarda, cumhurbaşkanı adayında aranması gereken nitelikler üzerinde duruluyordu... Parti liderlerine de yansıtılacak olan bu tanımlama, üstü kapalı da olsa, Genelkurmay Başkanı Faruk Gürleri akla getirdi.

Osman Kibar: "Bu vasıfta adam yok"

O zaman, İzmir Belediye Başkanı olan AP'li Osman Kibar, bir gün kuvvet komutanlarından birine, aranan niteliklerle ilgili olarak şöyle demişti:

" Paşam, öyle bir vasıflar koymuşsunuz ki, o vasıfta burada adam yok."

Kuvvet komutanı, Osman Kibarın esprili konuşmasına şöyle karşılık vermişti:

" Bak Osman, sen ihtilalde içeri tıkıldın. Asker, senin kafandakilerin cumhurbaşkanı olmasını istemez."

Gürlerin yakın çevresinde bulunan bazı generaller, Gürleri cumhurbaşkanı adaylığına mı teşvik ediyorlardı?.. Genelkurmay İkinci Başkanı Turgut Sunalp'in, onu teşvik edenler arasında olduğu söyleniyordu. Başkaları da vardılar. Yeğeni olan, 1980‘deki İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Necdet Üruğ, bu konuda uzakta durdu. Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur'la, Deniz Kuvvetleri Komutanı Kemal Kayacan'ın da uzak durdukları söyleniyordu.

Sunay’ın ayrılma kararı...

Sunay, 1972'de Batmanda bir "tatbikat”ta, bir konuşma yapmış, "Bu benim için cumhurbaşkanı olarak son tatbikattır" demişti. Sunay'ın sözleri Anadolu Ajansı aracılığı ile tüm basma yansıdı...

Cumhurbaşkanı Sunay'ın, bir süre sonra İstanbul'da bulunduğu bir sırada, Genelkurmay Başkanı Gürler ile Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur da İstanbul'a gittiler. Gürler, Batur’a,

" Sen git Sunaya, ben gitmeyeyim..." dedi... Yolda ayrıldı... Sunay, Kalender Orduevinde kalmaktaydı...

Muhsin Batur, cumhurbaşkanının yanına varınca, Sunay sordu:

" Faruk nerede, o niye gelmedi?..."

" 0 benden ayrıldı, bir arkadaşına gidecekmiş..." Sunay,

0 da gelsin... deyince, telsizle Gürler aranıp bulunmuş ve Kalender Orduevine çağrılmış. Gürler de gelmiş... Konuşma üçlü olarak sürmüş. Konu, 1973’te seçilecek cumhurbaşkanı olayı...

Bir başka gün Gürler, Kayacan'ı Sunaya yolladı. Görüşme sırasında Sunay şöyle dedi:

" Kemal Paşa, siz izlediniz Faruk Gürlerin Genelkurmay Başkanı olmasını, Genelkurmay Başkanlığı, Cumhurbaşkanından önde gelir bence... Ben Faruk'un Genelkurmaydan ayrılmasını uygun görmüyorum..."

Kemal Kayacan, Gürlere şöyle diyecekti:

"Abi, bu işte ısrar etme. Bize de darılma. Kontenjan senatörü olarak içeri girersen, manevi olarak destekleriz. Ama maddi olarak destekleyemeyiz."

O zamanki Melen hükümetinin bir yetkilisi, Gürler üzerinde durulduğunu, ancak Gürlerin kesin olarak, işe girmeye cesaret edemediğini söylüyordu. Her konu açıldığında Sunay için.

" benim hocamdır. O, nasıl isterse öyle yapalım..." demekteydi.

Bir de, Gürler Mecliste değildi. Sunay da cesaret vermiyordu. Bir gün şöyle demişti:

"Seçilemezsin,’ bu Meclis seçmez seni. Hem sen güç durumda kalırsın, hem de silahlı kuvvetler güç durumda kalır!"

Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur'la görüşmesi sırasında da benzeri sözler söylemişti...

"Faruk ağabey istemiyor"

Sadi Koçaş, anılarında, o günlerin kulislerine kısaca değinir.

Cumhurbaşkanlığının mutlaka Genelkurmay Başkanlığından sonra ulaşılabilecek bir makam olduğu intibaını yıkmak lazımdı. Bu iş için de en uygun örnek, 12 Marttan sonra gelen hu ilk seçim olmalıydı. Sayın Bölükbaşı’nın (Cumhurbaşkanı olmak için Harp Okulu mezunu olmak gerekir) esprisinin en çok konuşulduğu günlerdi. Bana göre en önemli sorun da TBMM'de çoğunluk oylarına hâkim olan Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit'in Gürler'i kabul etmeleri olasılığının azlığı veya yokluğu idi. Sayın Orgeneral Gürler'in ordunun başında kalmasında da yarar görüyordum.

Bu sıralarda Deniz Kuvvetleri Komutanı Kemal Kayacan bir gece beni evine yemeğe davet etmişti. Geç vakitlere kadar sohbet etmiş, eski günleri anmış ve gelecek hakkında endişelerimizi tartışmıştık.

Kendisine bu arada Cumhurbaşkanlığı konusundaki görüşünü, Gürler'in kendi arzusunu ve bir kararları olup olmadığını sordum.

 Faruk Ağabey kat'iyen istemiyor, biz de doğru buluyoruz onun görüşünü, deyince rahatlamıştım... Ben Gürler hak kında en emin kaynaktan bilgi alıp rahatlamıştım. Ama bu karar ve sakıncalardan haberi olmayanlar Sayın Gürler'i bu mücadeleye sürüklediler. Elbette ki, Gürlerin niteliklerine güvendikleri için, iyi niyetle yaptıklarına inanıyorlardı. Bir kez bu haber çıkınca süratle yayıldı. (Ordu Gürler'i istiyormuş) havadisleri, TBMM'de bazı fırsatçıların harekete geçmesine neden oldu. Bu işin gönüllüleri arasında, gelecek Cumhurbaşkanının seçiminde yardımcı kişi olmanın yararını hesap etmeyen sadece birkaç kişiydi...

İnönü, CHP'li arkadaşlarına bir gün şöyle demişti:

" Askerden, iyi politikacı olmaz!"

" Neden Paşam?"

" Emir alıp vermeye alışmıştır. Oysa, politikada arkadaşlık •ilişkileri vardır..."

Paşa ki, kendisi de askerdi...

Genelkurmaya getirilen listeler...

Bazı AP'li milletvekilleri, Genelkurmaya geliyorlar, ceplerinde "130 kişilik imza listesi bulunduğunu" söylüyorlardı. Bir kuvvet komutanı şöyle dedi:

" Bu listeler konusunda bir tek erkekçe lafı AP'li Ertuğrul Akça etti: 130 kişilik liste lafları yalandır. Biz, altı kişi oy vereceğiz!' dedi."

Genelkurmayın ışıklan yanıyor, heyetler gelip gidiyordu. Koridorlarda gürültüler oluyordu. Bir albay, kapıdaki posta erine sordu:

" Ne oluyor dışarda?"

" Heyetler geldi, efendim. Onlar geçiyorlar..."

Cumhuriyet
19 Mart 1980