Veysel, İyileşmeden Köyüne Döndü...

Veysel’le söyleşimizden bir süre sonra, Âşık'ın hastalandığını, Sivas hastanelerinde yattığını duyduk. Bir süre geçti, Âşık, Ankara'ya "İhtisas Hastanesine" nakledildi. Doktorlar, "akciğer kanseri" demişler. Gazeteler, hatta devlet radyosu, Âşık'ın derdinin "onulmaz" dert olduğunu, nerdeyse açık açık ilan ettiler, yaydılar. Hastanede kaldığı zaman, kendisini bakanlar ziyaret etti. Hastaneye çiçekler götürdüler. Gelenleri kırmadı Veysel, onlara son şiirlerinden okudu. Saatlerce söyleşti onlarla, yarası onmaz demişlerdi ya, duramazdı artık Veysel Amca Ankaralarda, köyüne dönmeliydi.
Veysel, Ruhi Suya bir gün "sen saksıda açmış bir gülsün, ben bozkırda yetişmiş bir dikenim" demiş midir, bilmiyorum.
Ruhi Su, bildiğim kadarıyla, bozkırı, bozkırın yağız insanını dile getirmiş ozandır. Yıllar, aylar var ki, Ruhi Suyu Türkiye radyolarından dinleme olanağı yok. O, saksıda bir gülü, onu burjuva çevrelerinin "geçim çarkı"na itenler düşünsünler. Ruhi Sunun etkili sesi ve sazı, gün gelir radyolardan gümbür gümbür duyulur yine.
Veysel için de, dostları, sevenleri, sevmeyenleri arasında çeşitli eleştiriler yapılır. Koca bir sanatçı elbet övülecek de, yerilecek de. Daha çok batı müziğine özenen genç sanatçılar yararlandılar Veysel'in şiirlerinden. Değişik biçimde çalıp söylediler. Herhalde, çağımızın sömürüsünden o da nasibini almış olmalıdır.
İlhan Berk, Orhan Peker'in "Veysel" portresi üstüne yazdı bir şiirini. Şöyle dedi, kısacası İlhan Berk:
Bakıyor Orhan Peker, bir güreşe hazırlanır gibi: Bir ustayla. Atmış onun için gömleğini, boyunbağım ve kol saatini.
Bakıyor saygılı: Yüzüne, ellerine, urbalarına. Dönüyor sonra yavaş yavaş kendine:
İlk nerde gördüm, diyor Veysel'i, ilk çizgiyi çekiyor. Kara. Acılı. Kendisi gibi Veysel'in.
Gidip uzaktan bakıyor sonra tamam der gibi, yudumlayıp rakısını.
Yavaş yavaş dönüyor sonra yerine, yavaş yavaş siyahını kan yor.
Duruyor Veysel. Biliyor Orhan'ın önünde duruyordun Kendinden birinin.
Rahat onun için. Onun için daha bir sarılıyor sazına: Ben gidersem sazım sen kal dünyada deyip.
Dönerek içine. Kuşanıp bozkırı.
Kuşanır gibi bir suyu, bir dağ yolunu.
Yazarak adını.
İlk gününde gibi dünyanın soluğunu kesmiş doğa: Veysel'e bakıyor.
Bir ahlat bir devedikeni boynunu uzatmış tekmil verir gibi duruyor. 
Bir ilk çağlı gibi dolaşıyor güneş. Cep aynalarına vuruyor.
Gökle ilk buluşacakmış gibi çalımla geçiyor bir kuş.
Duruyor Veysel: Doğanın kendisi gibi.
Yeni Ortam
6 Ocak 1973