Gürler, Bir Yakınına Ecevit'ten "Olumlu İzlenim" Aldığını Söylemişti...

Çankaya'da bulunan komutan konutlarındaki toplantı çağrılarına gitmediği için yayımlanan bir bildiriyle suçlanan AP Genel Başkanı Süleyman Demirel, komutanların açıklamasına yanıt vermekten kaçındı. Gazetecilerin sorusu üzerine, "O konuyu hiç münakaşa etmiyorum. O tartışmaya hiç girmem" demekle yetindi. Isparta’da, İslamköy Belediyesinde yaptığı konuşmada, "Kaygıya, endişeye mahal yok. Huzur içinde olun. Bizim derdimiz 25 milyon köylünün sırtını yerden kaldırmaktır" dedi.

Yüksek Komuta Heyetinin yayımladığı bildiri basında ele alınmaya başlamıştı. 23 Şubat 1973 günlü Hürriyet'te "Asıl Amaç ve Bildiri" başlıklı yazıda şöyle deniyordu:

"Aslında bildiri serinkanlılıkla incelendiği zaman ne pek değişik yorumlara müsaittir, ne de ortalığı bu kadar velveleye verdirecek cinstendir. Komuta Heyeti bir yandan, son zamanlarda sürdürülen ve huzursuzluk yaratan patavatsız konuşmalara, yorumlara dikkati çekerken, öte yandan parti lideriyle yapılan temasları açıklamak ihtiyacını duymuş, bu arada AP Genel Başkanının (kendine özgü bazı nedenlerle davetlere icabet etmediğini) belirtmiştir...

Ancak, tabiiliğine rağmen yazılışı ve sunuluşu ile bildiri sert bir ihtar niteliğini kazanmış, üstelik yayın yeri bakımından, geleceği hazırlayan bir ültimatom kisvesine bürünmüştür. AP Genel Başkanının Yüksek Komuta Heyetiyle diyalog kurmaması, elbette eleştirilebilir. 12 Mart muhtırasına, Silahlı Kuvvetlere doğrudan veya dolaylı olarak yapılan sataşmalar elbette ki tasvip edilmez... Bunların hepsini anlıyoruz... Açıklamanın gerekçesine de diyeceğimiz yok. Yalnız açıklamaya veya duyuruya neden böylesine sert bir hava verilir? İşte bizim için izahı güç olan taraf budur."

24 Şubat 1973 günlü Milliyet'te, Abdi ipekçi, "Durum" sütununda şunları yazdı:

"Silahlı Kuvvetler Komuta Heyetinin son açıklamasının gerek siyasal çevrelerde, gerek siyaset dışı çevrelerde yarattığı yankılar bir gerçeği doğrulamaktadır. Normale dönüş için işbirliği ve uzlaşma zorunluluğu tanınmakta ve sorumluların o yönde çabalar göstermesi istenmekte, beklenmektedir.

Bu istekler sağduyuyu temsil etmektedir...

Türkiye’de büyük siyasal bunalımlar yaşandığı bir dönemde ünlü İngiliz dergisi Economist, durumun ne kadar karışık ve ümitsiz olduğunu anlattıktan sonra yorumunu şu cümlelerle bitirmişti:

... Ama, Türklerde öyle bir son dakika sağduyusu vardır ki, en içinden çıkılmaz hallerde dahi son anda buldukları dahiyane bir çözümle herkesi şaşırtırlar...

Bu yargının doğruluğuna inanıyoruz."

Gazeteler, Cumhurbaşkanı Sunay'ın, cumhurbaşkanlığı sorununun çözümü konusunda parti lideriyle görüşmelere başlamasını öneriyorlardı.

Ecevit, komutanlarla yaptığı görüşmeyi açıklıyor...

27 Şubat 1973 Salı günü, CHP grubunda Genel Başkan Ecevit, Muhsin Batur'un konutunda komutanlarla yaptıkları görüşmeyi anlattı,

"Cumhurbaşkanlığı konusunda, bizden, herhangi bir kimse ile ilgili bir istekte bulunulmadı, ima yolu ile bile böyle bir istek gelmedi. Ancak, cumhurbaşkanında aranacak genel nitelikler üzerinde duruldu. Bunlar, demokrasiye inanmış her sağduyulu insanın cumhurbaşkanı ile ilgili olarak aklına gelebilecek niteliklerdi. Bunun dışında hiçbir ayrıntıya girilmedi" dedi....

Abdi ipekçi, 28 Şubatta çıkan "Durum”unda, Ecevit'le görüşmeyi reddeden Demirel'i eleştiriyordu. Şöyle diyordu İpekçi:

...Ecevit'in sözünü edip içyüzünü açıklamadığı girişimleri burada bildirmekte yarar görüyoruz:

CHP Genel Başkanı; komutanlarla yaptığı görüşmelerden edindiği izlenim üzerine Demirel ile görüşmek istemiş, fakat bu istek AP Genel Başkanı tarafından reddedilmiştir. (Nitekim şimdiye kadar saklanan bu olay dünkü konuşmadan sonra duyurulmuştur.)

Kanımızca bu, Demirel'in yaptığı ikinci hatadır. AP Genel Başkanı, bu davranışlarıyla Cumhurbaşkanlığı sorununu kim şeye danışmadan, kimseyle birlikte hareket etmeye lüzum görmeden çözümlemeyi tasarladığını göstermektedir. Belki Demirel bu meseleyi partisiyle tek başına halledebilecek güçte olduğunu düşünmüştür. Ama öyle sanıyoruz ki, AP Genel Başkanı böyle yapacağına, danışma ve dayanışmaya önem verseydi, Anayasının özüne ve sözüne uygun bir sonucun alınmasını kolaylaştırmış, bunalımları çıkmadan önlemiş olurdu...

Ali Elverdi, üniformasıyla kulis yapıyor...

Bu sırada, çeşitli kulisler yapılıyor ve Faruk Gürlerin seçilme şansı artırılmaya çalışılıyordu. 12 Mart Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanlarından General Ali Everdi, üstünde general giysisiyle, siyasal partileri dolaşıyor, nabız yokluyordu. AP ve DP milletvekillerine, bazı liderlere başvuran Ali Elverdi, adaylığını koyduğu takdirde, Gürlere oy verilmesini rica ediyordu. DP Genel Başkanı Ferruh Bozbey’li, Ali Elverdi'yi, biraz sertçe uyardı:

"Sayın Elverdi sizin general üniformasıyla, siyasi kulisler yapmanız doğru değil!" dedi.

General Ali Elverdi, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'le de görüşme olanağı buldu.

AP içinde, bazı milletvekillerinin Gürlerin seçilmesi için çaba harcadıkları söylenmekteydi. Eski Sağlık Bakanı Vedat Ali Özkan, o sırada Ordu Milletvekili olan Hamdi Maden, bunlar arasında sayılmaktaydı...

Güvence nereden geldi?

Çeşitli gruplarla yapılan konuşmalar, Faruk Gürler ve yakın çevresine güven vermekteydi. CHP Genel Başkanı, Gürlerin kanısına göre, kesin "hayır" ve bağlantılı "evet" dememişti. Gürler, "Ecevit, kesin bir şey söylememekle birlikte (olumlu) izlenimi verdi bana" demişti bir arkadaşına...

Milli Birlikçilerle toplantı

O günlerde, komutanlar, Milli Birlik Grubundan beş kişi ile Genelkurmayda toplandılar. Milli Birlik Grubu Başkanı Fahri Özdilek, üyelerden Suphi Gürsoytrak, Ahmet Yıldız, Mucip Ataklı ve Muzaffer Yurdakuler’in karşısında şunlar vardı:

Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler, Kara Kuvvetleri Komutanı Semih Sancar, Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur, Deniz Kuvvetleri Komutanı Kemal Kayacan, Jandarma Genel Komutanı Orhan Yiğit, Genelkurmay ikinci Başkanı Turgut Sunalp ve Milli Savunma Bakanlığı Müsteşar Eşref Akıncı...

Milli Birlik Grubu Başkanı Fahri Özdilek, kısa bir açış konuşması yaptıktan sonra, bir başka arkadaşının grubunun görüşlerini açıklayacağını bildirdi ve sözü Ahmet Yıldıza bıraktı. Yıldız, 27 Mayıstan aldı, 12 Marta getirdi sözü...

" Siz, bizden farklısınız...." dedi. "Bizim hukuksal dayanağımız vardı, sizin yok. Biz, bıraktık gittik, siz de bırakıp gideceksiniz. Ama bizim Anayasa güvencemiz var, sizin bu güvenceniz de yok. Siz, bizim Anayasayı da değiştirdiniz. Boşluktasınız..."

Bu sırada dinleyenler, "bir dakika Sayın Yıldız" dediler ve iki general, Yıldızın konuşmasını not almaya başladılar... Yıldız, şöyle sürdürdü konuşmasını: " Muhtırayı verenlerden iki kişi kaldınız. Güvenceniz, yukarı gitmekle, burada kalmak. Biriniz yukarı giderse, biriniz burada kalır..."

O sırada, Semih Sancar'ın yüzünün hayli asıldığı gözden kaçmadı...

Talat Asal ile Hasan Korkmazcan...

Demokratik Parti adına, komutanlarla ilk. görüşmeyi DP Genel Başkanı Ferruh Bozbeyli yaptı. Yanında Saadettin Bilgiç ile Faruk Sükan da vardı... Toplantıda, Gürlerin adı anılmadıysa da anlatılanlardan nitelikleri belirtilen kişinin Gürler olabileceği seziliyordu.

DP adına komutanlar konutuna iki kez gidildi, ikinci gidişte Saadettin Bilgiç, Talat Asal, Haşan Korkmazcan vardılar. Talat Asal dönüşte arkadaşlarına bilgi verirken şöyle dedi:

" Arkadaşlar, adamlar 'Mikroplar listesi’ diye bir de liste hazırlamışlar..."

Vedat Önsal, Talat Asala seslendi:

" Listede Nuri Bayar da var mı?"

Vedat Önsal, Sakaryalı rakibini iğnelemek istiyordu!

Cumhuriyet
20 Mart 1980