Sunay'ın Tepkisi: Oyuna Gelmem

Saat 19.15 sıralarıydı. Meclis Başkanı Sabit Osman Avcının telefonu çaldı. Avcı, almacı kaldırdı. Karşıdaki yüksek rütbeli bir generaldi. Şöyle dedi:

" Gittiler, ama elleri boş dönecekler."

" Anladım paşam...” dedi Avcı. Kısa sürdü söyleşi. Telefonu kapadı... Avcı, kendi kendine söylendi.

" Tüh, keşke gitmeselerdi!.."

Demirel, Ecevit ile Feyzioğlu’nu, Cumhurbaşkanı Sunay 26 Mart 1973 Pazartesi akşamı birlikte kabul etti. Köşke ilk gelen CHP Genel Başkanı Ecevit'ti. 19.22'de geldi. Arkasından CGP Genel Başkanı Turhan Feyzioğlu, en sonra da 19.29'da AP Genel Başkanı Demirel, Köşke vardı. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fuat Bayramoğlu, Cumhurbaşkanlığı Danışmanı emekli Yargıç Amiral Fahri Çöker ve Cumhurbaşkanlığı Başyaveri Hüseyin Topa liderlerin girişlerini izlediler.

Sunay üçünü bir arada kabul etti, konuyu öğrenir öğrenmez de reddetti. Kestirip attı:

" Bir Faruk Gürler tecrübesi geçirdikten sonra ben bir daha bu oyuna gelemem!"

Kendisinin Çankaya'dan ayrılmasına iki gün kalmıştı.

" Ben kontenjan senatörü tayin etmem bu süre içinde. Yerime bakacak Tekin Paşa tayin etsin. Beni de kontenjana bir cumhurbaşkanı vekili seçmişti..." dedi. İbrahim Şevki Atasagun'un, 1966'da kendisini kontenjan senatörü olarak seçip gönderdiğini anlattı...

Cumhurbaşkanı Sunay'ın, bir gün önceki Senato görüşmelerinden ve sonuçtan dolayı buruk olduğunu sezmeme olanağı yoktu.

Konuşma sırasında Muhittin Taylan’la ilgili bir şey söylemedi. Ancak Demirel ile Feyzioğlu’nun yanında da Ecevit’e Kırıkoğlu’ndan söz açtı. "Sizin aşın solcu genel sekreteriniz" demeye getirdi. Ecevit'in orada bir tepki göstermemesi Kırıkoğlu’nun Ecevit'e kırılmasına yol açacak, Ecevit'in bu konuda açıklama yapmasını isteyecekti...

Taylan'Ia ilgili bilgi verildi mi?

O akşam, dışardan birinin Köşke telefon ettiği, bundan sonra, Sunay'ın Taylan'ın kontenjan adaylığını kabul etmediği söylentileri yayıldı. O günlerdeki yaygın söylentiye göre, Başbakan Ferit Melen telefon etmiş ve atamayı engellemişti. Bu söylentileri Sunay da, Melen de doğrulamamaktaydılar. MİT’ten, Taylan’la ilgili bir dosya verildiği söylentileri de vardı. Ancak Melen, Taylan'ın adaylığına öteden beri karşıydı.

Bir yerlerden bir dosya verilmiş, bunda Anayasa Mahkemesinin özel okullarla ilgili yasayı iptal ettiği, idamlarla ilgili "Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı ile ilgili" karan da geri çevirdiği bildirilmişti. Sunay bunları Anayasa Mahkemesi Başkanına sormuş ondan," Ben bu kararlara muhaliftim..." yanıtını almıştı.

Liderlerin dışarı çıkmasından sonra, Cumhurbaşkanı Sunay, kimseyle görüşmedi. Hukuk Müşaviri Fahri Çöker, Başyaver Hüseyin Topa'ya sordu:

" Acaba bir emirleri olacak mı?"

" İstirahate çekildiler."

Bayramoğlu daha bir süre Köşkte kaldı. Başkanla o da görüşmemişti. içeride ne olduğunu onlar da sonra öğreneceklerdi...

Çankaya Köşkünden, önce Demirel ile Feyzioğlu ayrıldılar. Demirel, Köşk kapısında arabasından indi, gazetecilere şöyle dedi:

" Sayın Sunay'la bir temas yaptık. Ancak şu anda bir açıklama yapacak değilim."

CGP Genel Başkanı Feyzioğlu da gazetecilere şöyle söyledi:

" Vazifemiz icabı, Sayın Cumhurbaşkanı ile bir temas yaptık, ilave edilecek bir şeyim yok."

Köşkten en sonra ayrılan Ecevit de, gazetecilerin ısrarlarına karşın bir açıklama yapmadı. Meclise gittiğini, muhtemelen bazı temasları olacağını söyledi...

Meclise gelince de Demirel'le görüştü. Demirel’le görüşmesinin ertesi günü, CHP ortak grubunda yaptığı konuşmada, "Bana Sabahattin Özbek ve Naim Talû "isimleri dün teklif edildiği zaman, sizin adınıza derhal reddettim" dedi. "Bu şahıslara bizim grubumuzdan tek oy verilmez" diye reddettiğini açıkladı. Toplantıda, üyelerden İlhan Açıkalın, Ecevit'e "Talû'nün adaylığı söz konusu olduğu takdirde, grubumuzun bağlayıcı oya katılmama karan devam edecek midir?" sorusunu yöneltti. Ecevit "Evet, devam edecektir, başbakanla görüşmemden edindiğim intiba, baskı unsurunun hâlâ varolduğunu göstermektedir" yanıtını verdi.

AP ile CGP, Taylan'ın adaylığından vazgeçtiklerini açıklıyorlardı. Demirel'le görüşen Feyzioğlu, cumhurbaşkanının görev süresi dolup ayrılmasından sonra yerine gelecek vekilin yeni cumhurbaşkanını seçme durumunda olamayacağını belirtiyor, şöyle diyordu:

" Ortaya çıkmış olan şartlar karşısında halen TBMM üyesi olan bir zat üzerinde gerekli çoğunluğu sağlayarak seçim görevini süresi içinde yerine getirmek konusu ile karşı karşıyayız..."

Kuraldışı etkiler...

Ecevit, düzenlediği basın toplantısında sözlerine "Başarıyla bitmiş olmasa da demokrasimiz bakımından çok güzel bir gündü dün" diye başladı. Şöyle konuştu:

Türk demokrasisinde ileri ve umut verici bir aşamaydı. Geçirmekte olduğumuz olağandışı dönemin ve kuraldışı etkilerin çok zorlaştırdığı önemli bir soruna, cumhurbaşkanlığı sorununa demokratik bir çözüm bulabilmek için partiler, bir araya gelebilme ve anlaşabilme yeteneğini gösterdiler. Anlaşma dışında kalmayı uygun gören parti bile, zorlaştırıcı bir davranış içine girmekten kaçınma olgunluğunu gösterdi. Cumhurbaşkanlığı sorununa, bir çözüm bulmak üzere üç partinin yaptıkları girişimden şimdilik ' sonuç alınamamıştır. Fakat girişimi burada kesmek için bir zorunluluk yoktur. İstenirse ve kuraldışı etkilerle güçlükler, engeller çıkarılmazsa, bu girişimi başarılı bir sonunca ulaştırma olanağı hâlâ vardır...

Ecevit, Sunay’ın Taylan’ın adaylığını neden reddettiğini de şöyle anlattı:

Sayın Sunay, cumhurbaşkanlığı süresinin son günlerinde çok acı bir deney geçirmiştir. Cumhurbaşkanı seçimini iki yıl erteleme önerisi kendisinden gelmemişti. Talihsiz gelişmeler ve kuraldışı etkiler yüzünden cumhurbaşkanı seçiminin çok zorlaştığı ve yeni bunalımlara yol açtığını gören iki büyük parti, AP ile CHP, bu seçimin daha elverişli bir zamanda ve daha sağlıklı bir biçimde yapılabilmesi için böyle bir öneride bulunmuşlardır. Ona rağmen, Sayın Sunay, haksız tarizlere, ağır saldırılara uğramıştır. Bundan büyük üzüntü ve kırgınlık duymuştur. Erteleme düşüncesini ortaya atanlardan ve kendisine bu çözümü kabul etmesi için ricada veya telkinde bulunanlardan bile bazılarının, sonradan takındıkları tavır karşısında Sayın Sunay1in duygularını anlamak zor değildir...

Ecevit, o basın toplantısında üstü açık, üstü kapalı biçimlerde Ferit Melen’in tutumunu eleştiriyordu.

Ecevit’le Melen’in demeç düellosu...

Melen, 28 Mart 1973 Çarşamba günü, Ecevit'in sözlerini yanıtlarken, "Sunay'ın görev süresinin uzatılmasını liderlere intikal ettirdim" diyor. Anayasa değişikliği Mecliste reddedildiği için, Senatoda görüşülemeyeceği görüşünü savunuyordu. O gün, Melen'le Ecevit arasında karşılıklı bir demeç düellosu oldu. Melen, yanıtının sonunda şöyle demişti:

" Sayın Ecevit, bu davranışlarıyla, kendisiyle ciddi meselelerin baş başa konuşulmayacağını bir defa daha ortaya koymuşlardır." .

Ecevit, Melen'e yanıtında şöyle dedi:

Sayın Başbakanın kendi ölçülerine göre, ciddi meseleleri bir daha kendi partisinin genel başkanıyla konuşmaması gerekir. Sayın Başbakan, benim için 'Kendisiyle ciddi meselelerin konuşulmayacağını bir defa daha ortaya koymuştur diyor. Bu yoldaki takdirlerine elbette bir şey diyemem. Ancak, gerekçeleri çok zayıf. Çünkü Sayın Başbakan bu sözü, Cumhurbaşkanının süresinin uzatılmasının kendisi tarafından önerildiğini açıklamam üzerine söylemiş. Oysa bu gerçeği ilk açıklayan kendi partisinin genel başkanı Sayın Turhan Feyzioğlu’dur. Hem de Sayın Feyzioğlu birkaç gün önce, Meclis kürsüsünde bu açıklamayı kendisinin tanık olmadığı temaslarla ilgili olarak yapmıştır. Sayın Melen'in AP Genel Başkanıyla ve CHP Genel Sekreteriyle bir süre önceki özel görüşmelerine değinerek, Sayın Feyzioğlu bu açıklamayı yapmıştır. Üstelik de yanlış açıklama yapmıştır. Sayın Feyzioğlu, CHP Genel Sekreteri Sayın Kâmil Kırıkoğlu’nun Sayın Başbakana söylediklerini gerçeğe aykırı bir şekilde Millet Meclisine ve kamuoyuna intikal ettirmiştir. Bunu Millet Meclisinde belirtmiştir. Bu durumda Sayın Başbakanın kendi koyduğu ölçüye göre, ciddi meseleleri bir daha kendi partisinin Genel Başkanıyla görüşmemesi gerekir. Kaldı ki, partilerüstü hükümet başkanının, başka parti yöneticileriyle yaptığı özel ve gizli kalmasını istediği görüşmeleri, kendi partisinin genel başkanına anlatmış olması pek hoş görülecek bir davranış sayılmasa gerekir. Sayın Başbakanın kendi teklifine Senatoda oy vermeyişi hakkında ileri sürdüğü gerekçenin ne kadar ciddiye alınabileceğinin takdirini ise kamuoyuna bırakıyorum. Eğer öneri, Mecliste reddedildikten sonra Senatoda görüşülemez düşüncesinde idiyse, bunu üyesi bulunduğu Senatoda açıklaması gerekirdi...

Başbakanlıkta Demirel'le toplantı...

27 Mart 1973 Salı günü, Başbakanlıkta Ferit Melen, Genelkurmay Başkanı Vekili Orgeneral Eşref Akıncı, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Turgut Sunalp bir toplantı yaptılar. Toplantıya, saat 13.30'da AP Genel Başkanı Süleyman Demirel de Nizamettin Erkmen’le birlikte gelerek katıldı.

Toplantıda, Demirel'den Faruk Gürlerin seçilmesine yardımcı olması istendi. Demirel ise çıkarken gazetecilere şöyle dedi:

" Sayın Başbakanın daveti üzerine geldik. Görüşmede Sayın Genelkurmay Başkan Vekiliyle Sayın Genelkurmay ikinci Başkanı hazır bulundular. Söyleyeceğim bu kadar.... Benden bir şey alamazsınız!.."

Demirel, bir gün önce Genelkurmaya çağrıldığında gitmemiş, Melen'e gelmişti. Aynı gün saat 17.00’de Melen, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’le de görüştü. Ecevit, Başbakanın kendisine bazı telkinlerde bulunduğunu gazetecilerin bir sorusu üzerine şöyle açıklayacaktı:

" Daha önce basın toplantısında belirttiğim gibi Başbakan Sayın Melen bize bazı telkinler ulaştırmıştı. Sayın Melen ile bu konudaki görüşmemiz 27 Mart Salı akşamı oldu. Sayın Melen'in bu gibi telkinlerini artık ciddiye alamayacağımı daha önce de açıklamıştım..."

Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, 28 Mart 1973 Çarşamba günü, görevini, Senato Başkanı Tekin Arıburun'a devretti.

29 Mart 1973 günlü Cumhuriyet'te Nadir Nadi 'Yedi Yıl Biterken" adlı başyazısında şöyle diyordu:

...Belki duygusal bulanlar çıkabilir ama söylemeye mecburum: Ben ilk hayal kırıklığına Sayın Sunay'ın andiçme töreni sırasında uğradım. Devlet Başkanı sıfatıyla kürsüye çıkıp da TBMM üyeleri karşısında Anayasanın buyruğu olan andı içerken 'Layik ve demokratik’ Türkiye Cumhuriyeti'nin ordudan gelme bu saygıdeğer temsilcisini gururla dinliyordum. Yeni Cumhurbaşkanımız önündeki metni okuduktan sonra, salonu dolduran bütün senatör ve milletvekilleri onu yürekten alkışladık. Ne var ki, törenin bitmiş olması gerekirken Sayın Sunay, kürsüden inmedi, cebinden çıkardığı küçük bir kâğıdı avcunda tutarak, aklımda yanlış kalmadı ise aynen şu cümleleri okudu: 'Beni Cumhurbaşkanlığına seçtiniz. Bu şerefli görevin ifasında bana yardımcı olmasını cenabı haktan niyaz ederim.

AP sıralarından şiddetli alkışlarla karşılanan bu sözler üzerine biz Kontenjan Senatörleri, Milli Birlik Grubu üyeleri ve tüm CHP’liler donakaldık. 'Layik ve demokratik' Türkiye Cumhuriyetinin bir başkanı böyle yapmamalı, parlamento kürsüsünden 'resmen' dua okumamalı idi... O günlerde yazdığım bir yazıda bu konuya değinmiş, uğradığım düş kırıklığım dile getirmiştim.

Daha sonraki davranışlarında bu yakınlara gelene dek Sayın Sunay'ın böylesine üzücü hatalara kapıldığını hatırlamıyorum. Cihat Alpan gibi açık fikirli bir eski ordu mensubunu genel sekreterliğe, Faruk Erem gibi bilgili bir hukukçuyu danışmanlığa atamakla iyi etmiştir. Böylelikle parlamentodan geçen birkaç antidemokratik yasanın veto edilmesi olanağı bulunmuştur. Ne var ki gerici çevrelerin uyguladığı din sömürüsü olaylarına karşı Sayın Sunay, radyo aracılığı ile zaman zaman uyanlarda bulunmuşsa da bunlardan dişe dokunur olumlu bir sonuç alındığını söylemek güçtür...

O günlerin önemli olayı yalnız cumhurbaşkanı seçimi değildi. 12 Mart dönemi uzantısında, Sıkıyönetim Mahkemelerinde davalar bitmemişti...

Cumhuriyet
5 Nisan 1980