Komutanlar Ecevit'ten Yardımcı Olmasını, Demiel'le Diyalog Kurmasını İstiyorlardı

14 Şubat 1973 Çarşamba günü, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, arkadaşlarına,

"Sayın Batur'un konutuna gitmeden, kendi aramızda bir konuşalım," dedi...

O akşam 20.30'da, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur'un konutuna çağrılıydı Bülent Ecevit.

Randevu saatinden önce, CHP Genel Sekreteri Kâmil Kırıkoğlu, CHP Millet Meclisi Grup Başkanvekilleri Hüdai Oral ve Ahmet Durakoğlu ile Senato Grup Başkanvekili Hıfzı Oğuz Bekata, Ecevit'in Bahçelievler'deki evine geldiler. Oradakilerin tümü, Muhsin Batur'un konutuna çağrılıştaki nedeni sezmekteydiler: Günün konusu, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimiydi. Orgeneral Faruk Gürlerin, Genelkurmay Başkanlığından ayrılarak, kontenjan senatörlüğüne atanacağı, oradan da cumhurbaşkanlığına seçileceği yolunda gazetelerde haberler yayımlanmaya başlamıştı. Genelkurmayda toplantılar yapıldığı da duyuluyordu.

Ecevit, arkadaşlarına sordu:

"Açık seçik isim söylenmesi halinde, yolun ne olacağını saptayalım mı?..."

" Bu işte öncülük etmek CHP'ye düşmez." diye görüşünü savundu biri...

AP, o zaman Mecliste çoğunluktaydı. Onun çoğunluğuna dayanan bir formülle çözüme gidilebilirdi.

Komutanların eğilimini saptamak

Genel Başkan Ecevit, toplantıya bir önyargıyla gelmektense, komutanların anlayışının ne olduğunu saptamanın daha iyi olacağı görüşündeydi. Bir ad söylenirse, örneğin Gürler'in adaylığı geçerse, kimseyi kırmadan, yardım edemeyeceklerini belirteceklerdi.

Beş kişi, birlikte, saat 20.30'da Çankaya’da Muhsin Batur'un konutundaydılar. İçerde, Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler, Kara Kuvvetleri Komutanı Semih Sancar, Deniz Kuvvetleri Komutanı Kemal Kayacan, Genelkurmay ikinci Başkanı Turgut Sunalp, Milli Savunma Bakanlığı Müsteşar Eşref Akıncı vardı...

Orgeneral Muhsin Batur, konuklarına çayla kuru pasta ikram etti. Faruk Gürler de Bülent Ecevit de, çayı şekersiz istediler. Gürler, şeker hastasıydı. Ecevit'in de ülseri vardı...

İlk konuşmayı Gürler yaptı...

Özel söyleşi toplantısında ilk sözü, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Faruk Gürler aldı. Ecevit'le arkadaşları, dikkatle Gürleri dinlediler... Gürler, ne kadar konuştu? Konuşma, kimine oldukça uzun, kimine de çok kısa gelmişti...

Genelkurmay Başkanı sözü 27 Mayıs devriminden aldı, o zamandan 1973 Şubatına değin getirdi. 12 Marta değindi. Sözlerinin sonuna doğru cumhurbaşkanlığı seçimine geldi. Konuşmasında sık sık o zamanın koşullarını vurguluyordu. Cumhurbaşkanını,

TBMM özgür iradesiyle seçecekti, fakat silahlı kuvvetlerin içine rahat sindirebileceği biri olsa, iyi olurdu. Gürler, "Onu tabii siz takdir edersiniz..." diye ekledi, özetle şöyle dedi:

" Biz, bir an önce, selametle rejimin rayına oturmasını istiyoruz. Cumhurbaşkanlığı önemli bir aşama, burada bize yardımcı olun."

Cumhurbaşkanı adayı nasıl olmalıydı? Aranan nitelikler, şöyle sıralanabilirdi:

Cumhurbaşkanı adayı Yassıada'ya gitmemiş bir kişi olmalıydı. Afla ortadan kalkmış olsa bile "yolsuzluk" dosyası bulunmamalıydı.

Ordunun benimseyebileceği bir kişi olmalıydı.

Çok yaşlı olmamalıydı..

Olayları, o günlerin olaylarını yakından izleyenler, yukarıda belirtilen koşullarla kimlerin kastedildiğini anlamakta zorluk çekmezlerdi. 27 Mayıs devrimini geçirmiş Türkiye'de, "Yassıada ortağı" diye kulislerde nitelendirilen bazı kişilerin, cumhurbaşkanı adaylığına ordunun karşı çıkacağı izlenimi vardı. Bazıları, bununla Tekin Arıburun'un kastedildiğini ileri sürüyorlardı. Eşi eski DP Milletvekiliydi ve Yassıada'ya gitmişti. "Afla ortadan kalkmış olsa bile yolsuzluk dosyası bulunması" koşuluyla da, haklarında "yolsuzluk" iddialarıyla soruşturma açılmış, ancak af sonucu bunlar ortadan kalkmış olan bazı AP milletvekilleri kastedilmiş olmalıydı. Adayın çok yaşlı olmaması koşuluyla da, o yıl 89 yaşına basmış olan İnönü mü anımsatılmak istenmişti?

Gürler, cumhurbaşkanı adayının "asker kişi" olması zorunluluğuna değinmedi. Ancak, ordunun benimsediği kişilerden biri olmasında zorunluluk vardı.

Gürler, vurgulamak istediklerini özenle seçtiği sözcükler ve deyimlerle vurguladı. Dinleyenlerden biri "akıllıca bir konuşma" diye geçirdi içinden, "isabetsiz" sayılabilecek bir şey yoktu bu sözlerde. Oradakilerin hemen tümünün benimseyebilecekleri sözlerdi...

Cumhurbaşkanı adayı dürüst olmalı, partizanlık yapmayacak biri olmalıydı özetle.

Muhsin Batur, yaptığı konuşmada o sıralarda çok tartışma konusu olan "Devlet Güvenlik Mahkemeleri" üzerinde durdu.

"Biz, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kurulmasını istiyoruz ama, öyle tabii hâkim ilkesine aykırı biçimde kurulmasını istemiyoruz," dedi.

Daha sonra, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Kemal Kay açan konuştu.

Konuşmalar sırasında, Gürlerin adaylığı ve adı hemen hiç geçmedi. Ama bazı konuşmalardan, gerek Ecevit, gerekse arkadaşları üstü kapalı da olsa, imayı sezmiş olmalıydılar.

Ecevit, komutanların daha çok, onun Demirel'le bir araya gelip bu soruna bir çözüm yolu bulmasını istedikleri havasını aldı, iki büyük parti, ordunun duyarlığını ve sorunlarını ve bir an önce normal rejime dönüş arzusunu göz önünde tutarak, uygun bir aday üzerinde görüş birliğine varırlarsa, bir işbirliği içine girerlerse, bu komutanları çok rahatlatacaktı. CHP Genel Başkanı Ecevit, bu yolda girişimde bulunursa çok sevineceklerdi...

AP Genel Başkanı Süleyman Demirel, komutanların çağrısına gelmemişti. Komutanlar, düşündükleri biçimde bir girişim için Demirel’i açık bulmuyorlardı. Ecevit, komutanları dinlerken bunu da sezdi...

" Bizim sizden istediğimiz bu," dediler, "iki parti bunun için işbirliği yapsın, bu bize sıkıntı konusu olmasın..."

Ecevit, koltuğunda doğruldu. Şöyle dedi:

" Yani, böyle bir katkı mı istiyorsunuz benden, AP ile temas konusunda?"

"Evet..."

" Memnuniyetle..."

Ecevit, konuşmalarda bir ad geçmediği, bir baskı yapılmadığı için oldukça sevinçliydi...

Gece yansından sonra...

Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur'un konutundaki özel ve gizli toplantı, beş saatten fazla sürdü. Ecevit ile arkadaşları konuttan ayrıldıktan zaman saat 01.00'i çoktan geçiyordu.

Toplantıda, Ecevit de konuştu. Bu konuda, kendince, Demirel’in gösterdiği çekingenliği göstermek yanlıştı, önemli olan biçimsel konularda ödün verip vermemek değil, esasta ödün verip vermemekti. Zorunlu olduğu zaman, normal rejime dönüş yolunda, askerleri politikadan çekme yolunda komutanlara yardımcı olabilme olanağı çıktığı zaman, bundan memnun da oluyordu, içinden böyle geçiriyordu. Yardımcı olacaklarını da belirtti.

Konuttan çıkıp, arabaya binince Ecevit, içerdeki konuşmaların bir değerlendirmesini yaparak sevincini belli etti:

" Tamam," dedi, "Faruk Gürlerin adaylığı söz konusu değil. Hiç isim geçmedi."

Ecevit'in Genel Sekreteri Kâmil Kırıkoğlu, aksi görüşteydi, şöyle dedi:

"Aksine, adaylığını koydu. Konuşurken isim vermediler ama, aradıktan niteliklerden Faruk Gürlerin aday olacağı belliydi."

Ecevit,

" Hayır, ben böyle yorumlamıyorum..." dedi.

Evet "muhayyile zorlanırsa" söylenenlerden Gürler de çıka’ bilirdi ama, Ecevit komutanları kesinlikle o havada görmemişti.

Kırıkoğlu, Ecevit'in sevincine pek katılmıyordu yorumlama sırasında, şöyle düşünüyordu:

"Cumhurbaşkanı adayı için bir portre çizdiler. Adını koymadılar, ama gözünü kaşını çizince bunun Gürlerden başkası olmadığı açıkça ortaya çıkıyor..."

Meclis Grup Başkan Vekillerinden, Ahmet Durakoğlu'nun değerlendirmesi Ecevit'in yorumuna daha yakındı... ille bir yorum yapılacaksa, söylenenlerin, açıklananların çerçevesi içinde yorum yapmak daha doğru olurdu. Gerçi basında çıkan haberlerle birlikte değerlendirilirse, öyle de düşünme olanağı yok değildi. Ama komutanların bu yolda bir kararlan olsa bile, isim vermediklerine göre açıklama zamanını erken buldukları, bu nedenle açıklamadıkları anlaşılıyordu. Hiçbir isim vermemiş olmalarının bir amacı olsa gerekti.

Arabada, içerdeki konuşmaları yorumladıktan sonra evlere dağıldılar. Ecevit, ayrılmadan Senato Grup Başkan Vekili Hıfzı Oğuz Bekata'yı, Demirel'den randevu istemekle görevlendirdi. Be kata, 15 Şubat Perşembe sabahı harekete geçti.

Cumhuriyet
17 Mart 1980