İlk Mektup

Aysel kız,

Evvela bir tarik-i dünyadan selamlar, sevgiler. Bahardan ve yazdan bir beklediğim vardı. O da olmadı: Gün gelir, gelincikler açar, bozkır çiçeklere gömülür. Biz de Kemal'in1, bu yolun üstünden, bu tarlaların arasından neden bir türlü ayrılamıyoruz diye, askeri ni­zamda saatleri, dakikaları saymasına bakmayarak felekten bir kısacık zaman çalarız diyordum.

Evet, işte bu da olmadı. İnşallah, aynı bozkırda, aynı gelincik­leri belki gene görürüz. Papatyalar, peygamberçiçekleri, sarısabırlar toplarız diyelim...

Ben, Bodrumlara, Marmarislere ve daha nerelere gidemedim, ama buraya da fena bağlandım2. Bir de, Ankara daha yakın olup, siz de hafta sonlarını buıada geçir ehilseniz, galiba burdan hiç ayrılmayaca­ğım. Sene değilse bile, son aylar, bildiğin gibi çok problemli geçti.

Ve ben, yazı makinesi başında, zincire bağlı biri gibiyim, ama yeşillik, mavi deniz, ufuklar ve şimdi de bağlarda üzümler, incirler, yalnız maddemi değil, ruhumu da çevreliyor. Arasıra misafirim de oluyor. Hem de bir şey var: Bazı akşamlar bir kadeh votka alıyorum balkonda. Misafir olunca şişe yarılanıyor. Hulasa, bu gökkubbe al­tında, bir kendi halinde insan daha yoldan saptı...

Kemal'e ayrıca mektup yazdım. Bunu da ona oku. Güvendiği bir arkadaşının, hem yalnızlığını hem kendini avutuşunu okusun. Belki daha fazla avareliğimi önlemek için, şu hafta sonları işini ele alır. Ben de daha intizamlı bir insan olurum...

Buraya kadar hep kendimden bahsettim. Sen nasılsın. Kutlama telgrafımı Yüksele verdiniz mi? Sizin vasıtanızla göndermiştim. Ayrı­ca Nezahat'e en iyi dileklerimi bildir. Ve benim, kendi hayatımda, çe­şitli sebeplerle tatbik edemediğim şu küçük nasihati ekle: Evlilik ha­yatında iki taraf birbirini, en az, aynı derecede şahsiyetli insanlar olarak kabul ederler, ama gene bu iki taraf, karşılıklı olarak bu şah­siyetlerinden, karşısındakinin lehine bir şeyler feda etmek gayretine girişirlerse, bir gün ve iki taraf da farkına varmadan kendilerini, ha­kikaten müşterek ve kaynaşmış bir ruh platformu içinde bulurlar. İşte gerçek anlaşma ve birleşme budur.

Tabii bunların hepsi, hiç bahsedilmeden, hiç vaat edilmeden, sessiz sedasız olacak.

Demek ki, bilhassa, Nezahat ve Yüksel3 gibi yetişkin, şahsiyetli insanlar arasında karşılıklı kaynaşma, iki tarafın da, karşısındakinin . lehine kendinden, sessiz sedasız bir şeyler feda etmesi ve aynı suretle, bir şeyler alması ile oluyor...

Bunu sen niye yapmadın diye sorarsan, cevabı basittir:

- Hocanın dediğini yap, ama yaptığını yapma!

Bu sözlerde, asırların, birikmiş tecrübesi vardır.

Haydi kızım. Bugünkü ders de bu kadar. Ve bunlardan kurtul­mak yok. Yalnız, hafta sonu misafirlikleri müstesna...

Gözlerinden öperim, asi kızım.

10.IX.1973

 

  • 1. Kemal: Aysel Hanımın eski eşi, emekli asker.
  • 2. Hoca, Gemlik Umur bey'den söz ediyor.
  • 3. Nezahat ve Yüksel (Moğolkoç) yeni evlenmişlerdi. Hoca bu mektubunda evliliğin felsefesini yapıyor.