Hassen, Nasıl Hasan Oldu?

Suudi Arabistan’da beş yılı geçmiş Aydın İpek'e soruyorum:

*             Geçmiş yıllarda, hacdaki İran olaylarından da anlaşılıyor; Suudilerin ABD'ye aşırı bağlılıkları var; peki, Amerikalılar Mekke'ye, Kâbe'ye girebiliyorlar mıydı?

" Şimdi, şöyle bir şey anlatayım ben size; bizim şirketimizde çeşitli ulustan insan vardı. Ingilizler, Belçikalılar, İsveçliler, Hollandalılar vardı."

*             Hani, Müslüman olmayanların Mekke'ye girmeleri yasaktı?

" Mekke'nin bütün giriş kapılarında polis denetimi var. Biz, Mekke’nin on kilometre dışındaydık. Tünel mühendisleri, İngiliz ya da Hollandalı ya da başka ulustan. Bunların tünele gitmeleri gerekiyor. Tünel nerede? Mekke'nin içinde. Mekke'nin içine Hıristiyan giremiyor. Bunun için ne yapıyorlardı? Örneğin Hassen vardı, İsveçli; Hassen'i Haşan yaptılar, adam Müslüman oldu!"

*             Yaptılar mı Müslüman?

" Tabii, tabii. Gittiler hocaya, 'Bu Müslüman oldu' dediler."

*             Haşan sünnetli mi?

" Onu bilmiyoruz artık! Ve bizde üç tane Haşan vardı. "Gâvur Haşan diyordum ona. Haşan Bey geldi, Haşan Bey gitti... Ama tabii..."

*Türkçe filan bilmiyor?

" Yok!”

*             Arapça?

" Arapça da bilmiyor. Tünele gidip kontrol etmesi gerekiyor. İki üç tane mühendisimizi öyle Müslüman etmek suretiyle Mekke’ye göndermiştik. Bizim tünel çalışmalarımız Mekke’nin içindeydi. Mekke'ye giren aşağı yukarı yirmi dolayında yol vardır. Bu yolların tümünde polis denetimi vardı. Yani Mekke'ye giren kişi, o denetimden geçmek zorunda. Müslümansa giriyor, Müslüman değilse giremiyordu."

Suudi Arabistan, Arap Yarımadasında 2 milyon 150 bin kilometrekarelik toprak üzerinde 11 milyon insanın yaşadığı, meşruti krallıkla yönetilen bir ülke. Yönetimi, kuruluşu sağlayan Abdülaziz'in kırk kadar 05lu üstlenmiş durumda. Ülkede yaşayan 11 milyon insanın yansından çoğu yabancı. Bu yabancılar, zamanla Suudi uyruğuna geçirilmişler. Büyük bir çoğunluk da ülkede işçi olarak çalışmaya gelmiş insanlar. Yabancılar içinde 1.5 milyon Pakistanlı birinci sırayı alıyor. Bir o kadar Hintli ve Bengalli, 500 bin dolayında Sudanı, Somalili, Yemenli, Filipinli, Mısırlı, Filistinli, Ürdünlü yaşıyor. 250 bin dolayında Türk işçisi, bir o kadar da Güney Koreli çalışıyor. Bu insanlar arasında en verimli üretim yapan işçiler, Türk işçileri. Tüm işçi çalıştıran yüklenicilerin ortak görüşü bu. Ancak aynı işçi çalıştıran kuruluşların bir başka ortak görüşü, Türk işçilerini bir yıldan fazla çalıştırmamak. Çünkü, ilk işe girdiği yıl, bir Pakistanlıdan, bir Filipinliden, Mısırlı, Somalili, Sudanlı işçiden birkaç kat fazla iş üreten Türkiyeli işçi, ikinci, üçüncü yıl kaçamak yollarını öğrenerek iş yapma gücünü kullanmıyor. Aydın İpeklerin şirketinde 1980 yılında Mekke'de 3000 kişi çalışıyordu. Bunun 600 kadarı şofördü. 1983'te bir olay oldu; disipline yansıyan olayda üç yıllık şoförlerin, yeni gelen bir şoförü feci biçimde dövdükleri anlaşıldı. Nedeni araştırdığında görüldü. Kamyonla, tünelden çıkan kaya ve toprağı döküm yerine götüren sürücüler, çok çalıştırılarak gündel2 sefer yapıyorlardı. Yeni gelen sürücü ise dört gün boyunca her gün 20 sefer yapmıştı. Öbür sürücüler, kendisini uyarmış, "Bu kadar fazla çalışma, bizim de başımızı belaya koyma!" demişler. Oysa yeni sürücü onları dinlemeyip 20 sefer yapmayı sürdürmüş, dayağı da yemişti! Eşek sudan gelinceye dek dövmüşlerdi adamı.

Suudi Arabistan'da nüfus artışı çok hızlı. Resmi dil Arapça; çok kullanılan yabancı dil İngilizce. Devlet daireleri, perşembe ve cuma günleri tatil. Hava sıcak olduğundan birçok resmi ve özel işyeri her gün öğleden sonra (saat 14.00) çalışmaz. Ramazanda, devlet daireleri, çok ivedi durumlar dışında akşam namazından sahura dek çalışır. Sayrıevleri, postaneler, benzeri kuruluşlarda da nöbet görevi vardır.

Ülkeye her şey gümrüksüz girer. O nedenle dünyadaki tüm önemli üretim maddelerinin, mallarının en iyisi Suudi Arabistan'da bulunur. Sık sık hacca gidenler acaba bundan yararlanıyorlar mıdır? Hem ziyaret, hem ticaret!

Sayrıevlerinde çok az da olsa Suudi sağınlara (doktorlara) rastlanır. Daha çok Mısırlı, Suriyeli, Filistinli, Filipinli sağın ve hemşirelere görev verilir. Türkistanlı sağınlar da sayrıevlerinde ya da özel işyerlerinde çalışırlar. Taif kenti, kral ailesinin yazın dinlenme kentidir. Bu ile giriş çıkışlar da polisçe denetlenir. Türkiye'den kadın işçi gitmez, çalıştırılmaz. Bakan Cemil Çiçek, hac olaylarını incelemeye Mekke'ye gittiğinde, kendisine bayan memur getirmemesi bildirildi Türk ilgililerce. O da götürmedi!

Suudi Arabistan'da halk yoksul mu yoksuldur. Saraylarda ise korkunç denecek bir lüks yaşam vardır. Binbir gece masalları gibi. Prenslerin ABD'de köşkleri vb. her şeyleri var. öyle bir lüks ki, Suudi Arabistan saraylarında dökülen yemeklerden tüm Afrika açları doyabilir. Ama hayır. Bunlar dökülecek. Afrika aç yaşayacaktır. Prensesler, öyle bağnaz ne değillerdir, içki içenleri de vardır; gündüz üçte, dörtte kalkan prensesler, "mayhoş" dolaşırlar. Başlarına, gözlerine buz torbalan koyarlar. Sigara içmek yasaktır prenseslere; ama tuvalete girilip içilebilir! Saraylarda Arabistan’ın sıcağı duyulmaz. Evlerde, arabalarda soğutucular vardır. Suudi prensesleri çok, çok güzeldir...

Prenseslerin "insafsız" olanları da vardır; kamçıya çok benzeyen bir şeyle, hizmetçilerini dövdüğü olur prensesin. Krallık hanedanı içinde kardeş çocukları birbiriyle evlenirler. Doğan çocuklar zamanla ya çok uzun boylu, ya çok şişman, ya çok zeki, ya da çok geri zekâlı oluyorlardı. Prensin babasıyla prensesin babası kardeş olabilir. Saraylarda binlerce hizmetçi bulunur. Suudi Arabistan'da kölelik düzeni sürer. Üç yaşındaki bir çocuğun bile kölesi olabiliyor. Baba köleyse, çocuk da doğuştan köledir. Baba kimin kölesiyse, doğan çocuğu da köle sahibinin çocuğunun kölesi oluyor. Köle de Müslüman! Köle, istenildiği zaman dövülebilir. Ölürse ölür. Demek ki ölmesi gerekiyor! Saraya gelen film afişleri, gazete makaleleri de sıkıdenetime (sansüre) uğruyor. Saraya gelen bir model kataloğun da, omzu açık bir kadın çizgisi varsa, o da karalanmış olarak geliyor, göstermelik. Başka bir çizgide, unutulmuş gibi omuzlar açık. Kimi resimlerde ise kapalı. Avrupalı kafasında prensler de vardır. Pek çok prensese, cariye desek abartma olmaz. Çokevlilik de var ya. Hizmetçilerin çoğu Filipinli. Filipinliler günde kaç posta dayak yiyorlar, ne bileyim? Filipinliler, iki yıllık sözleşmeyle geliyorlar saraya. iki yıl içinde adımını atamıyor sokağa. Pasaportları ellerinden alınıyor. Erkek Filipinliler, kimi konularda daha yumuşak mı görünüyorlar ne?

Prenseslerden çoğu hacca gitmemiş mi? Namaz kılmayanlar bile var mıymış?

Cumhuriyet
15 Temmuz 1990