46. Domuz ve Din Çevreleri

Prof. Fehmi yavuz, kitabında "Domuz ve Din Çevreleri" konusunu da ele alıyor. 21 Mart 1976'da Cumhuriyet Gazetesinde, Diyanet İşleri Başkanlığının bir bildirisi yayımlanmıştır. Başkanlık, kendisine Almanya'dan soru soran işçileri şöyle aydınlatıyordu;

-Domuz etinin içinde kurtçuklar bulunmaktadır. Bu kurtçuklar pişirmekle ölmez. Bu nedenle domuz eti yemek sağlığa zararlıdır.

-Domuz çok yağlı bir hayvandır, yağlı etin ise vucuda fazlasıyla zararı vardır.

-Domuz dişisini kıskanmayan tek canlı mahluktur. Domuzun etini yemek suretiyle, bu hususiyetin kişiye de sirayet etme ihtimali vardır.

Ancak, işçiler işin bir de tıbbi yanını öğrenmek isterler, ve gavur doktorlarının domuz konusundaki tarafsızlıklarına güvenemedikleri için, memleket doktorlarına başvururlar. Ancak Tıp Fakültesi’ nin beslenme uzmanlan Diyanet İşleri'nin "mütalaa"sından sonra, bir değerlendirme yapmayı göze alamazlar. Özellikle, beslenme uzmanı olarak, domuzun dişisini kıskanma huyunun bulaşıcı olduğuna ilişkin bir bilgileri de yoktur.

Sonunda kıskançlığın gırtlak yoluyla "sirayet" etme konusunun Bulaşıcı Hastalıklar Bölümü'nün ilgi alanına gireceğini düşünürler, işçilerin mektubunu, bulaşıcı Hastalıklar Bölümü'ne havale ederler. (Cumhuriyet)

Haberin çıktığı günlerde, Prof. Fehmi Yavuz, Ankara'daki Refik Saydam Enstitüsüne giderek yetkili bir arkadaşıyla görüşür. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yazısında geçen kurtçukların sorun olmaktan, zararlı olmaktan çıkabileceğini söyler arkadaşı. Eksi on derecede bir süre kalan bu türlü kurtçuklar ve benzerleri eksi 10 derecede kalınca tümden yok olurmuş. Arkadaşı, "Diyanet İşleri Başkanlığı, pişirmeden önce buz dolaplarından yararlanma olanağından habersiz görünüyor!" demiş. Uzmana göre, çok yağlı olmak"da hiç önemli değilmiş. Tavuk, hindi, dana, koyun eti de yerine göre çok yağlı olabilirmiş. Yağları ayırıp, başka yerlerde değerlendirme, kullanma olanağı da her zaman varmış.

Dişisini kıskanma özelliğinin kişiye de bulaşması olasılığım uzman "saçma" bulmuş.

İzmir Televizyonu, 20/9/1978'de "Kıyıdan Köşeden" başlıklı izlencesinde, şöyle demekteydi;

"İzmir televizyonu tarafından gerçekleştirilen programda, ülkemizde tüketilmeyen, ancak ihraç edilen salyangoz üretimi ve ihracı, yabandomuzu avcılığı ve ehli domuz üretimi, ihracı ve tüketimi, görüntülerle yansıtılacaktır."

Bunun basında yankılar uyandırması üzerine, Diyanet İşleri Başkanı, kur'an'dan sure adlan, âyet numaraları da vererek şöyle dedi;

"Hak dinlerin sonuncusu ve en önemlisi olan İslam dini, domuz eti yemeyi açık ve kesin bir surette yasaklamıştır."

Başkanın yasaklamaya dayanak olarak gösterdiği gerekçeler arasında şunlar da yer alıyordu;

Domuz hırslı ve obur bir hayvandır. Acıkınca leş, fare ve kendi pisliği dahil, her şeyi yer. Bu beslenme özellikleri nedeniyle de, etinde insan sağlığı için tehlikeli, birçok parazitler taşır.

Domuz yağının, insan denilen canlı organizmanın cinsel hayatında son derece önemli fonksiyonları olduğu bilinen (E) vitaminini tahrip ettiği, bazı bilim adamlarınca ileri sürülmüştür.

Domuz eti ile beslenen insanların da bu hayvandan aynı özellikleri aldıkları, dünkü ve bugünkü bilim adamlarının dikkatinden kaçmamıştır.

Her iki bildiri, basında tartışmalara yol açtı. Milliyet Gazetesi 27/7/1977 günlü sayısında "Ne olmak için ne yemeli?" başlığı ile şu yazıyı yayımladı;

Tavukçular derneği başkanı, piliç gibi olmak için piliç yemeli! demiş.

İyi yüzebilmek için balık eti yemeli, hızlı koşmak için tavşan; sabah erken kalkmak için horoz, güzel sesli olmak için bülbül; yüksek atlamak için çekirge; cambaz olmak için maymun, çalışkan olmak için karınca; iyi konuşmak için papağan; kurnaz olmak için tilki; romantik olmak için muhabbet kuşu; kuvvetli olmak için aslan; iyi uçabilmek için kırlangıç; heybetli olmak için fil; mühendis olmak için kunduz; iyi düşünebilmek için hindi; adam olmak için adam yemeli...

Ve siz siz olun sakın ayı eti yemeyin.

Gelelim. Kur'an ve domuz eti yasağına..

Prof. Fehmi Yavuz, Orhan Hançerlioğlu'nun inanç Sözlüğü, yapıtından şu bilgiye yer veriyor;

Domuz (İslam) yenmesi yasaklanan hayvan. Yahudilik ve Müslümanlık domuzun yenmesini, pis olduğu gerekçesiyle yasaklamıştır. Kur'an'da açıkça belirtilen bu yasağa (Bakara suresi 173, Nahil suresi 115, Maide suresi 3, En'am suresi'145) kimi mezhepler karşı çıkmışlardır.

Örneğin Mürcide mezhebinin Gassaniyye kolu kurucusu Gassan 21- Kufi'ye göre, Tanrının domuz deyimiyle ne kastettiği belli değildir. Belki bu deyim koyunu dile getirmektedir. Kesin olarak bilinmediği için de, bu yasağa uymak zorunlu değildir. Nitekim îslam fıkıhçılarına göre açlıktan ölecek duruma gelmiş bulunan bir Müslüman, domuzdan başka yiyecek bir şey bulamayınca, domuz yiyebilir.

-Ayetlerde domuz-

Dört surenin numaralar verilen âyetleri de Osman Nebioğlu’ nun Türkçe Kur'anı kerim kitabında, dilimize şöyle çevrilmiş;

Maide suresi, ayet 3 (Kur'an s. 108, Nebioğlu 57);

Size ölmüş hayvan, akmış kan, domuz eti, Allah'tan gayrının adıyla kesilen, boğulan, vurularak, yüksekten düşerek ölen ve canavar tarafından parçalanan hayvan haramdır.

Ancak bunlardan henüz, ölmeden yetişilerek kesilen, haram değildir.

Günaha meyil ve kastı olmayarak, açlık yüzünden bunlardan yemeğe muztar kalan kimseye günah yoktur."

En'am suresi, (Ayet 145, Nebioğlu s. 178);

"Bana vahyolunan içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği arasında, ölüden akıtılmış kandan, murdar olan domuz etinden, Allah'dan gayrı adına boğazlanıp, uğursuz olmuş hayvandan gayrı, haram edilmiş bir şey bulamadım."

Bakara suresi (ayet 173, Kur'an s. 17);

"O, size ölmüş hayvan etini, kam, domuz etini ve Allah'dan gayrı için kesileni haram kılmıştır. Ancak, kim bunlardan zaruretle, istemeyerek ve haddi aşmayarak, yemeğe mecbur kalırsa, ona günah yoktur."

Nahil suresi(ayet 115, Nebioğlu 147);

"O size ölüyü, kanı, domuz etini ve bir de Allah'tan gayrı adına kesilmiş olanı haram kıldı, her kim çaresizliğe düşerse, isyan etmemek ve haddi aşmamak şartıyla yiyebilir."

-Hançerlioğlu, Kur'anda açıkça belirtilen bu yasağa kimi mezhepler karşı çıkmışlardır" diyor.

-Ayetlerin tümünde, domuz eti yasağının yanında başka hayvanların etinin hangi koşullarda yasak olduğu açıklanıyor.

-Açlık yüzünden, "zaruretle", "Çaresizliğe düşme" durumlarında, sözkonusu etlerin, bu arada domuz etinin haram olmayacağı belirtiliyor.

-Ayetlerin tümünde "Allah'dan gaynnın adıyla kesilen kuralı ile "Allah'dan gayrı için kesilen" ve benzeri sözler geçiyor.

Biz domuz üzerinde duruyoruz.

"Allah'dan gayrının adıyla kesilen" kuralı ile şu anım arasında bir bağlantı kurmakta bir sakınca görmüyorum;

Besmelesiz Kesilen Tavuk

Benden on yaş küçük olan kardeşim Kemal'e 4-5 yaşlarında iken, uygun bir bıçakla, ayakları bağlı bir tavuk veriyorlar;

-Kapının önünde bekle, sokaktan geçen bir amcaya tavuğu kestir, diyorlar.(Bundan kadınların kestiği hayvanın etinin yenmeyeceği inancının yaygın olduğu anlaşılıyor)

Kemal, 2-3 dakika geçmeden, kesilmiş tavukla geri dönüyor.

-Sen kendin mi kestin, yoksa, diye çocuğu sıkıştırıyorlar. O da "Evet ben kestim" diyor.

Kemal, besmeleyi, tekbir getirmesini bilmez ki, Allah adına tavuğu kesmiş olsun. Çocuğun kestiği hayvanın eti yenir mi, yenmez mi? O da bir sorun.

Ayağına çabuk biri akrabadan, İsparta'dan ilmi ile tanınmış, vâiz, medresesi de olan Ş. Efendinin evine koşuyor ve fetva istiyor. Aldığı yanıt şudur;

-Size haram, bize helaldir, gönderin biz yiyelim.

Bunun üzerine tavuk evimizde pişiriliyor ve akşam sofrasına getiriliyor. Bu öykü haklı olarak, hepimize, bir oyunda sürekli olarak yinelenen şu tekerlemeyi anımsatıyor;

"Haram, helal ver Allahım, kadıların yer Allahım."

Ayrıcalıklardan söz ederken, Maide suresinin 3. ayetindeki Arapça "illa zekkeytüm" üzerinde durmanın çağımıza uygun yorumlara ulaşmayı kolaylıkla sağlayacağı kanısındayız diyor Fehmi Yavuz.

Aklanma (Tezkiye Sorunu)

Kur'anda, özellikle Maide suresinin 3. ayetinde, hem domuz eti ve hem de diğer şartlara uymayan hayvan etleri haram edilmiş bulunuyor. Bu husus üzerindeki tefsir ve tercümelerde çatışma vardır.

Kur'anın İngilizce tercümelerinde olduğu gibi (Marmaduk, The Glorious Koran, Penguen Books, London 1954), Milaslı İbrahim Hakkı'mn Hakikati İslam (Anglikan kilisesinin sualleri münasebetiyle yazılmıştır. Hilal matbaası 1941-1943) adlı eserinin 29. sayfasında, söz konusu surenin 3. ayetinin sonundaki illa zekkeytüm cümleciği "(Ancak bunların arasında ayıptan temizlendikleri bilinenler) tezkiye olunanlar müstesnadır, şeklinde tercüme edilmektedir. O zaman ister yardan düşmüş, ister süsülmüş, boğulmuş veya vahşi hayvanların parçaladığı ve nihayet domuz eti de olsa, bunlar "tezkiye" edildikleri takdirde haramlıktan müstesna tutulacaklardır.

Aksi tezi tutanlar ise, mesela bunlardan Elmalık Hamdi Bey, Kur'an tefsirinde, bu konuya değinerek, onların tercümelerinin yanlış olduğunu ileri sürmektedir. İhtilaf, Arapça'da "zekkeytüm" sözcüğünün kökü olan "zekat" sözcüğünün tam manasım vermektedir. Ahmet Hamdi Elmalılı Hak Dini, Kur'an Dili adlı eserinin 2. cildinde (1545-1560) konunun tamamen aydınlanması, yani "boğazlanmadan önce ölmemiş olduğunun tezkiyesi" anlamına geleceğini söylemektedir...