Eğitimci dostum Ahmet Aşıcı 17 ekim günü yolladığı faks mektubunda, şöyle diyor:
Saygıdeğer Ekmekçi, çölleştik, domuzu artık bağışlayalım.
Şöyle sürdürüyor;
Bir süre önce yolum Gazipaşa'ya düştü. Sayın Fikret Otyam'a uğradım. Evi denize 150 metre, abartmadan söylüyorum, eşek kadar tekeler »çıkmış, tünemiş. Sakallan yere kadar. Dedi ki;
- 19 yıldır buradayım, muşa çayı yağmurlarda giderek delirdi. Ona 'Deliçay' adım taktım. Deltasındaki su da tuzlandı. Yeni suda yeni kefal türedi, tatlı suda da tuzlu suda da yaşıyor. Lezzetli de. Bir de 14 yıl önce kazdığım kuyunun suyu son bir iki yıldır tuzlanmaya başladı...
Dedim ki;
- 19 yıl önce arkada bozaran Toroslar, kuşkusuz çok yeşildi.
- Yeşildi! dedi.
- Nedeni bu, dedim, çünkü o boz dağlara yağan yağmurlar artık 120 kez daha az emiliyor. Sular sele, toprak da sele ve yele gidiyor. Zira ağaçlık yerler, çıplak yerlerden 120 kez daha hızlı su emerler. Eskiden hem sel yoktu, Musa Çayı delirmiyor, düzgün akıyordu, hem de aylarca sonra o yağmur sulan, yer altından senin kuyunu da besleyerek denize akıyordu. Şimdi, su akımı tersine döndü, kuyun tuzlandı. Bu su, bitkilerine, çiçeklerine de zararlı... (sözümü sürdürdüm)
- Çaydaki su akımı da azaldığından, deniz deltayı da doldurdu; delta tuzlandı. Melez kefal türedi, her iki suda da yaşıyor. Yolda gördüğüm keçi sürülen bütün Yahudi ve İslam ülkelerini çölleştirdi. Yahudiler dağıldı, İslamlar çölleşen yurtlarında çöktü. Çünkü Harranlı Yahudi Peygamberi İbrahim, karısı güzel Sara'yı 'Kız kardeşimdir' diyerek Firavun'a verdi ve ödül olarak aldığı erkek kuzulan, yani koçlan, 18 kat fazla ve dengeli et veren domuz karşısında satamadı. Domuzu yasakladı. Put, yani o çağda Tann imalatçısı olduğundan, Harranlı İsrailoğulları'nın siparişi yönünde
sentezlediği yeni bir ırksal din kavramını, bu ırkın bir egemenlik aracı olarak kullanacağı biçimde yeni bir "Göksel Tanrı kavramı" ile bütünledi. Arada 'kurban söylencesi'ni çıkarıp, koçlarım kurban ve adak olarak kutsayarak sofrada domuzun yerine yerleştirdi. Kesimi (sektörü) kurdu, para kazandı. Ancak koyundan hızlı çoğalan keçi, doğayı kemirdi. Keçi baltadır. Bütün Ortadoğu bu yüzden çölleşti. Tüm İslam ülkelerinin çöl olması bir rastlantı değildir. Domuz yiyeni Tanrı sever. Çünkü insanlara verdiği toprak çölleşmez, yeşerir. Tanrı'dan korkmayalım. Tanrı iyidir, iyiden korkulmaz. Sonra bilimsel olarak korkulan şey sevilmez. Tanrı'yı sevenler ondan korkmazlar. Korkanlar, onu sever gibi yaparlar. Tanrı bunu anlamaz mı sanıyorlar? Tanrı kendisinden korkmayanlardan yana.
Laik Atatürk Türkiyesi, binlerce yıl sonra, bugün Üst Mezopotamya'yı yeşertiyor. Türkler, eskiden kutsal saydıkları domuzu bağışlayıp, Anadolu'yu da Ortadoğu'yu da yeşertebilecek güçtedir. Ancak, Batı Emperyalizminin buyruğundaki Arap üstyapı emperyalizmi ve bizdeki arabesk uzantılar Atatürk'e sakal takmaya çalışıyorlar. Dün (16 kasım pazartesi) 'Dünya Gıda Günü' idi. Besili beyler çok laf ürettiler. Oysa halkımız Batıklara göre yüzlerce yıldır aç. Batılı çok domuz eti yiyor. Çünkü 18 kat fazla et veriyor. Aç insanın bedeni de, kafası da çalışmaz. Kafa bedenin parçasıdır. Dikkat edin, otoburlar aptal, etoburlar zekidir. Et yiyenler de ot yerler. Tersi olmaz. Resmi ve özel çevreciler, korkunuzu yenin. Domuzu halka yedirin. Çevreyi kurtarın, halkı da.
Çin’i iyi tanıyan Oralp Basım, Çin üstündeki Batı medyasının kalın örtüsünü kaldırarak gerçekleri göstermeye çalışıyor. Cumhuriyet'i kutlarım. Seni de. Sana gıpta ediyorum, insanlığın üzerindeki ağır bağnaz taşı kaldırmaya uğraşıyorsun...
22 Ekim 1995