Tekirdağ'ın Ferhadanlı Köyü'de, bir domuz çiftliği kuran Ali Yaman, mektubunda şöyle diyor;
Sayın Mustafa Ekmekçi,
Sorunumla ilgilenmenizden dolayı sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Jandarmanın tutmuş olduğu tutanaktan anlaşılacağı gibi ahırımız mühürlü olduğundan, hayvanlarımız açıkta, yağmur altında bulunmaktadır. Bu yüzden küçük yavrular hastalanıp ölmeye başladı. İstemiş olduğunuz bütün belgeler ektedir.
Trakya şimdi karlar altında. Ali Yaman'ın oğlu Tayyip Yaman telefon etti, şimdiye kadar otuz yavrunun soğuktan öldüğünü bildirdi. Ali Yaman'ın faksla yolladığı belgeler arasında, Ferhadanlı Sağlık Ocağı sağın yardımcısının verdiği domuz beslevinde, çevre sağlığı insan sağlığı açısından bir sakınca olmadığı açıklanmakta.. Teknik Üniversite Tekirdağ Fakültesi Zootekni bölümü öğretim elemanlarının düzenledikleri, aslı beş sayfa olan bir raporun sonunda araştırma görevlisi Y. Tuncay Tuna, Türker Savaş ile Bölüm Başkam Prof. Dr. Sabahattin Öğün, ondan sonra da Dekan Prof. Dr. A. Nedim Yüksel in imzası bulunmakta. Raporun sonunda şöyle diyor:
Çabuk gelişip erken kesime gelen çeşitli yem maddelerini ete veya yağa kolayca çevirebilen, çok ucuz et ve yağ üretiminde kullanılan bir hayvan olduğu çeşitli denemelerle tespit edilen domuz, dünyanın bir çok ülkelerinde, aile olanaklarıyla beslenip tavuk, hindi, kuzu vb, gibi yetiştirilme amacıyla beslenmektedir. Bu derece ve geniş çapta ve kolaylıkla yetiştirilmesine rağmen bugün dünya piyasasında ihracatı kolay, talebi fazla olan bir hayvandır.
Müslüman ülkelerde dinsel yasak nedeniyle tüketimi yapılmayan domuz ürünleri, dini bakımdan yasaklanan diğer ürünlerde olduğu gibi gerek ülkede devamlı yaşayan veya turist olarak bulunan gayrimüslümlerin beslenmesinde değerlendirilmesi amacıyla ve gerekse ihraç edilerek ülke ekonomisinin güçlenmesinde yararlı olmak amacıyla, üretilmesinde bir sakınca olmamalıdır.
Öbür belgelerde de domuz çiftliğinin çevreye zararlı bir yönü olmadığı belirtiliyor.
Kıbrıs'ta 1974 olayından sonra, Kuzeydeki Rumlar, çaydanlıklarına değin herşeylerini bırakıp Güney Kibrıs'a kaçmışlardı. Kabı kaçağı, buzdolabı, uzgöreci(televizyonu) öylece bırakıp giden Rumlar, besledikleri domuzlarım ne yapmışlardı? Ne yapacaklar? Domuz, öyle eşek, katır, öküz gibi yularından tutulup götürülecek bir hayvan değil. Yani, göçebe hayvanı değil.
1974'lerde kuzeyde otuz binin üzerinde domuz vardı; çeşitli çiftlikler çalıştırılmaktaydı; örneğin, yeni adı "Tatlısu" olan "Akata"da otuz bine yakın domuzun olduğu biliniyordu. Tatlısu, Girne'nin 30 mil doğusunda deniz kıyısında bir Rum kasabası. Kuzeyde keçi, koyundan çoktu domuz. 1974'te kaçan Rumlar, bunları olduğu gibi bıraktı gitti. Kuzeye gelenlerin kimi, çiftlikleri çalıştırdı bir süre, kimi de bunları kamyonlara bindirip güneye götürürek Güney Kıbrıs'taki Rumlara ucuz fiyatla sattılar. Güneyden kuzeye göçen Türkler ise koyunlarım, keçilerini, sığırlarını getirebildiler. Bugün Karpaz yöresinde yaşayan Rumların 20-30 dolayında domuzu var, güneye kaçan Rumların sayısı 200 binin üzerindeyken güneyden kuzeye göçenlerin sayısı 50 bin dolayında.
Kuzey Kıbrıs'ta yayımlanan, Yeni Kıbrıs Partisi'nin yayın organı "Yeniçağ'ın Arif Haşan Tahsin ile Rasih Keskiner gibi gözünü budaktan sakınmayan yazarları var. Rasih Keskiner, "Dostça" başlıklı köşesinde eleştiriler yapıyor. KKTC'nin 12. yıldönümünde yayınladığı "Mutlu Yıllara!" başlıklı yazısında özetle şunları yazıyor;
Bir 15 kasım günü dolayısıyla yine on gün öncesinden başkent Lefkoşa'nın ana caddeleri trafiğe kapatıldı. Şehre giren giremez, şehirden çıkamaz oldu insanlar. Aradan geçen bunca zaman sonra, gönül arzu ederdi ki, böylesi günler bir şölen şeklinde kutlansın. Halk katılsın, çocuklar katılsın. Tanklar yürümesin, askeri törenler olmasın.
Gün dolayısıyla yine vatan-millet nutukları ön plandaydı. Her sene tekrarlanan nutuklar bir kez daha yaşandı... Ve adına cumhuriyetin 12. yılı dedikleri törende, cumhuriyetin temsilcileri, yani sivil yöneticiler fark edilmedi bile. Sadece Sn. Denktaş vardı. Onun yanında generaller ve TC elçisi, mutlu yarınlara...
Yazıda Denktaş da sert biçimde eleştiriliyor, onun istediği zaman hükümet kurduğu, istediği zaman partileri parçaladığı anlatılıyor, "Bunun adı cumhuriyetse mutlu yarınlara!" deniyor. Rasih Keskiner, bir yerde de şöyle yazıyor:
...Bir zamanlar bu ülkenin kuzeyinde de tarım yapılırdı. Derken narenciyenin dörtte üçü yok oldu. Patates ihraç ederken patates ithal eder duruma düşüldü. Tarım alanlarından havuç, susam, fiştik, mercimek kayboldu. Zeytinin, zeytin üreticisinin canına okundu. Harup para etmez hale getirildi: Bağların, meyve ağaçlarının yok edilmesi becerildi.
Bir zamanlar, bu ülkenin kuzeyi de orman ağaçlarıyla kaplıydı. Dörtte üçü yakılarak yok edildi. Şehirlerin bazı mahallelerine girilmez oldu. Ganimet kalan binlerce ev yıktırıldı, taşlan, mertekleri bile yağmalandı ve konutta sıkıntı yaşanmaya başlandı.
Örtün bakalım bayrakla, nutuklarla, bu ülkenin gerçeklerini örtün...
21 Ocak 1996