38. Kıbrıs'ta Domuzlar Nicoldu?

Tekirdağ'ın Ferhadanlı Köyü'de, bir domuz çiftliği kuran Ali Ya­man, mektubunda şöyle diyor;

Sayın Mustafa Ekmekçi,

Sorunumla ilgilenmenizden dolayı sonsuz teşekkürlerimi suna­rım.

Jandarmanın tutmuş olduğu tutanaktan anlaşılacağı gibi ahırı­mız mühürlü olduğundan, hayvanlarımız açıkta, yağmur altında bulunmaktadır. Bu yüzden küçük yavrular hastalanıp ölmeye baş­ladı. İstemiş olduğunuz bütün belgeler ektedir.

Trakya şimdi karlar altında. Ali Yaman'ın oğlu Tayyip Yaman telefon etti, şimdiye kadar otuz yavrunun soğuktan öldüğünü bil­dirdi. Ali Yaman'ın faksla yolladığı belgeler arasında, Ferhadanlı Sağlık Ocağı sağın yardımcısının verdiği domuz beslevinde, çevre sağlığı insan sağlığı açısından bir sakınca olmadığı açıklanmakta.. Teknik Üniversite Tekirdağ Fakültesi Zootekni bölümü öğretim elemanlarının düzenledikleri, aslı beş sayfa olan bir raporun so­nunda araştırma görevlisi Y. Tuncay Tuna, Türker Savaş ile Bölüm Başkam Prof. Dr. Sabahattin Öğün, ondan sonra da Dekan Prof. Dr. A. Nedim Yüksel in imzası bulunmakta. Raporun sonunda şöy­le diyor:

Çabuk gelişip erken kesime gelen çeşitli yem maddelerini ete veya yağa kolayca çevirebilen, çok ucuz et ve yağ üretiminde kul­lanılan bir hayvan olduğu çeşitli denemelerle tespit edilen domuz, dünyanın bir çok ülkelerinde, aile olanaklarıyla beslenip tavuk, hindi, kuzu vb, gibi yetiştirilme amacıyla beslenmektedir. Bu dere­ce ve geniş çapta ve kolaylıkla yetiştirilmesine rağmen bugün dün­ya piyasasında ihracatı kolay, talebi fazla olan bir hayvandır.

Müslüman ülkelerde dinsel yasak nedeniyle tüketimi yapılma­yan domuz ürünleri, dini bakımdan yasaklanan diğer ürünlerde olduğu gibi gerek ülkede devamlı yaşayan veya turist olarak bulu­nan gayrimüslümlerin beslenmesinde değerlendirilmesi amacıyla ve gerekse ihraç edilerek ülke ekonomisinin güçlenmesinde yarar­lı olmak amacıyla, üretilmesinde bir sakınca olmamalıdır.

Öbür belgelerde de domuz çiftliğinin çevreye zararlı bir yönü ol­madığı belirtiliyor.

Kıbrıs'ta 1974 olayından sonra, Kuzeydeki Rumlar, çaydanlıkla­rına değin herşeylerini bırakıp Güney Kibrıs'a kaçmışlardı. Kabı kaçağı, buzdolabı, uzgöreci(televizyonu) öylece bırakıp giden Rum­lar, besledikleri domuzlarım ne yapmışlardı? Ne yapacaklar? Do­muz, öyle eşek, katır, öküz gibi yularından tutulup götürülecek bir hayvan değil. Yani, göçebe hayvanı değil.

1974'lerde kuzeyde otuz binin üzerinde domuz vardı; çeşitli çift­likler çalıştırılmaktaydı; örneğin, yeni adı "Tatlısu" olan "Akata"da otuz bine yakın domuzun olduğu biliniyordu. Tatlısu, Girne'nin 30 mil doğusunda deniz kıyısında bir Rum kasabası. Kuzeyde keçi, koyundan çoktu domuz. 1974'te kaçan Rumlar, bunları olduğu gi­bi bıraktı gitti. Kuzeye gelenlerin kimi, çiftlikleri çalıştırdı bir sü­re, kimi de bunları kamyonlara bindirip güneye götürürek Güney Kıbrıs'taki Rumlara ucuz fiyatla sattılar. Güneyden kuzeye göçen Türkler ise koyunlarım, keçilerini, sığırlarını getirebildiler. Bugün Karpaz yöresinde yaşayan Rumların 20-30 dolayında domuzu var, güneye kaçan Rumların sayısı 200 binin üzerindeyken güneyden kuzeye göçenlerin sayısı 50 bin dolayında.

Kuzey Kıbrıs'ta yayımlanan, Yeni Kıbrıs Partisi'nin yayın orga­nı "Yeniçağ'ın Arif Haşan Tahsin ile Rasih Keskiner gibi gözünü budaktan sakınmayan yazarları var. Rasih Keskiner, "Dostça" baş­lıklı köşesinde eleştiriler yapıyor. KKTC'nin 12. yıldönümünde ya­yınladığı "Mutlu Yıllara!" başlıklı yazısında özetle şunları yazıyor;

Bir 15 kasım günü dolayısıyla yine on gün öncesinden başkent Lefkoşa'nın ana caddeleri trafiğe kapatıldı. Şehre giren giremez, şehirden çıkamaz oldu insanlar. Aradan geçen bunca zaman sonra, gönül arzu ederdi ki, böylesi günler bir şölen şeklinde kutlansın. Halk katılsın, çocuklar katılsın. Tanklar yürümesin, askeri tören­ler olmasın.

Gün dolayısıyla yine vatan-millet nutukları ön plandaydı. Her sene tekrarlanan nutuklar bir kez daha yaşandı... Ve adına cum­huriyetin 12. yılı dedikleri törende, cumhuriyetin temsilcileri, yani sivil yöneticiler fark edilmedi bile. Sadece Sn. Denktaş vardı. Onun yanında generaller ve TC elçisi, mutlu yarınlara...

Yazıda Denktaş da sert biçimde eleştiriliyor, onun istediği za­man hükümet kurduğu, istediği zaman partileri parçaladığı anla­tılıyor, "Bunun adı cumhuriyetse mutlu yarınlara!" deniyor. Rasih Keskiner, bir yerde de şöyle yazıyor:

...Bir zamanlar bu ülkenin kuzeyinde de tarım yapılırdı. Der­ken narenciyenin dörtte üçü yok oldu. Patates ihraç ederken patates ithal eder duruma düşüldü. Tarım alanlarından havuç, susam, fiştik, mercimek kayboldu. Zeytinin, zeytin üreticisinin canına okundu. Harup para etmez hale getirildi: Bağların, meyve ağaçla­rının yok edilmesi becerildi.

Bir zamanlar, bu ülkenin kuzeyi de orman ağaçlarıyla kaplıydı. Dörtte üçü yakılarak yok edildi. Şehirlerin bazı mahallelerine gi­rilmez oldu. Ganimet kalan binlerce ev yıktırıldı, taşlan, mertek­leri bile yağmalandı ve konutta sıkıntı yaşanmaya başlandı.

Örtün bakalım bayrakla, nutuklarla, bu ülkenin gerçeklerini ör­tün...

21 Ocak 1996