Domuz yetiştirilmesi konusundaki yazılar, ilginç yankılar yaptı. Gelen mektupların çoğu bununla ilgili. Eleştirenler de oluyor elbet;kimi,"Biz sabah kahvaltısında domuz ahırı çatısını okumak zorunda mıyız?" derken, yine de kıyamıyor mektubu"domuzun bol olsun" diye bitiriyor. Kolay değil, bir halk sözü var, ne güzeldir:
-El delisiz, yol çalısız olmaz... derler.
Giderken hiç mi ayaklarınız çalıya takılmaz?
İzmit'ten Oralp Basım, yayınlara halkın gösterdiği ilgiden hoşnut. İsteyen her köye iki domuz yavrusu verebileceğini söylüyor. Ancak, domuzcuklara bakamaz, öldürürlerse, yerlerine kuzu isteyecekmiş. Domuzun beslenmesi titizlik istiyor. Amerika'da domuz yavrularım biberonla besliyorlarmış! Müslüman ülke Endonezya'da domuzculuğun geliştiğine ilişkin ilginç haberler var.
Edirne'den yazan Hüseyin Yıldız, konuyu dinsel yönden alarak şöyle diyor (Bazı Arapça sözcüklerin karşılıklarım, ayraç arasında ben yazdım):
Sayın Mustafa Ekmekçi,
29.6.1985, 6.7.1985 tarihlerinde olmak üzere iki defadır domuz eti konusuna yer vermektesiniz. Bu yazılarınızı zevkle okudum ve yararlandım.
Geçim koşullan alabildiğine yükselen ülkemizde yirmi beş bin lira ücretle -çalışıp kira ödeyen ve üç çocuk sahibi olan bir kimsenin ayda bir defa bile et alıp ailesine yedirmesi olanaksızdır. Edirne'de bugün et 1500 liradır.
Domuz eti konusu yıllardan beri üzerinde durulan ve yeterli bilgiye sahip bilginimiz bulunmayışından mıdır nedir, bir türlü altından kalkılamamıştır.
Konuyu hemen din bilgini Rafet Lütfi'ye bırakmak istiyorsam da, önce kimliğine biraz değineyim: Bu zat kitabında yazdığına göre, 1097 hicret yılına dek Diyarbakır, İstanbul ve Edirne'de yirmi altı yıl vaizlik yapmıştır. Rafet Lütfi, üç yüz yıl önce de din bilginlerinden yakınmaktadır. Diyor ki:
Halen bu zamanda bir yüksek makama atanan din alimleri vü- zera (vezirler) ve vükelanın (bakanların) elini değil, ayaklarım öpüp, kendilerine rüku değil, secde edecek haldedirler. Onlara bir at bahşiş verseler o atın dahi tırnaklarını öperler.
Velhasıl (kısaca), te'vil-in zaif ile (çarpıtılmış etkisiz yorum) larla) ulema (bilginler) işlemeyince saik müminler (o görüşleri taşıyacak olan inananlar) işlemediler. Görmez misin ki, hınzır lahmini (domuz etini) yemek haramdır(yasaktır) dediler. Ulema asla yemediler: çok mü'min (inanmış) var ki, mevti (ölümü) kabul eder. Ol cevaza nazar etmeyip (izinlere bakmayıp), hazer eder (çekinir), istimal eylemez (kullanmaz), ülemanın dahi bu belaya müptela olması (düşmesi) halkın diline düşüp gelirlerinin azalacağı korkusundandır.
Yukarıdaki bu bilgi Edirne Müftüsü'ne sorulmuş, konu üzerinde konuşma yetkisi bulunmadığı yanıtı alınmıştır. Bize kalırsa, Türkiye'de 'domuz eti yenir, zararsızdır' diyebilecek bir din bilgini bulmak olanaksızdır.
Bu vesile ile selam ve saygılarımı sunarım.
Okuruma, Dr. İlhan Ekin'in yazdığı "Domuz Etinin Yenilmesi Kesinlikle Haram mıdır?" adlı yapıtı ile Fehmi Yavuz'un "Domuz Ve Beslenme Sorunlarımız" adlı yapıtım salık vermek isterim. Yararlanacağım umarım...
20 Temmuz 1985