35. Altın Yüklü Domuzlar

Çin günbilgisine (takvimine) göre "domuz" yılından çıktık, "fa­re" yılma girdik. 1995 domuz yılıydı. 1996 fare yılı olacak. Çinli­lerde, yılbaşı, şubat ayında başlıyor. Japonlarda ise tüm dünyada olduğu gibi ocak ayında. Japonlar Çinliler gibi eski geleneklerine uyup günbilgisini hayvanlarla belirlerler. Örneğin, sıralama şöyle;

1995 domuz, 1996 fare, 1997 yabanöküzü (boğa), 1998 kaplan, 1999 tavşan, 2000 ejderha, 2001 yılan, 2002 at,2003 koyun, 2004 maymun, 2005 horoz, 2006 köpek, 2007 yeniden (domuz).

Bu günbilgisinde, geriye giderek doğumunuza göre hangi hay­van yılına düştüğünüzü bulabilirsiniz. Biraz karışık gibi ama güç değil.

Japonlar, 1995'e 'yabandomuzu' yılı derler. Çinliler ise ayırmaz­lar, evcil domuzla, yabandomuzunu bir tutarlar.

1 Ocak 1996 akşamı, özel uzgöreçlerden (televizyonlardan) atv'de, Ali Kırca'mn sunuş saatinde, adım bilmediğim bir yorumcu şöyle demiş:

-    Japonlar, uğursuz domuz yılı geçti diye bayram yapıyorlar.

O yorumcuyu da, Ali Kırca'yı da kınadım içimden. Yeni yıla gi­rerken herkes eğlendi, neşelendi. Domuz yılı geçti diye değil, yeni bir yıla girdik diye. Üstelik Japonlar, bir gün de değil, dört gün dört gece eğleniyorlar. Gelecek yıl, fare yılından çıkıp boğa yılına girdiklerinde de böyle eğlenecekler. Ali Kırca ile arkadaşı o zaman ne diyecekler?

-   Japonlar uğursuz fare yılı geçti diye bayram yapıyorlar, mı di­yecekler?

Bunlar ciddi kişilere, gazetecilere yakışmaz! Sonra, domuz yılı neden" uğursuz" olsun? Kim söylemişse bunu yalan söylemiş. Yal­nız Çin'de Japonya'da değil, Avrupa'da da domuz "uğur" sayılır; bolluğun, varsıllığın simgesidir domuz. Çin'de "köpek yılı" uğurlu yıldır. Dünyanın her yerinde, çocuklar için domuz kumbaraları ünlüdür. Yıllardır yazıp duruyorum. Ali Kırca ile yorumcu arkadaşı, bunlardan hiç mi bir şey öğrenmemişler? Yazık!

Çinlilerde yalnız "ejderha" uğursuz sayılırmış. O da 2000 yılına denk düşmekte. Çin'de "domuz yılı" geldiğinde ilkyazda (baharda) altın yüklü domuz resimleri her yere asılırmış. Bu, bolluk yılı de­mekmiş. Çin Büyükelçiliğinden Zhang Xinmin (Can Simin oku­nur) sorum üzerine ayrıntılı bilgiler verdi. Ondan, Çin'de domuz üretimiyle tüketimi konusunda ayrıntılı bilgi aldım. İstanbul'da da Çin, Japon konsoloslukları var; atv'ciler üşenmeyip sorsalardı, gerçeği öğrenirlerdi.

Çin'de 1993 yılında; büyükbaş hayvan sayısı 139 milyon 255 bin ton, tavuk, ördek, yumurta üretimi 11 milyon 796 bin ton.

1994 yılında; büyükbaş hayvan sayısı 150 milyon 190 bin, yine 1994'te domuz sayısı 414 milyon 620 bin, domuz, sığır, koyun eti üretimi 36 milyon 830 bin ton, tavuk, ördek, yumurta üretimi 14 milyon 790 bin ton.

Çin'de kişi başına et, yumurta tüketimi ise şöyle;

1992'de kişi başına düşen domuz eti yılda 18.2 kg,, sığır , koyun eti 2.1 kg., yumurta 7.8 kg.

1994 yılında domuz, sığır, koyun etleri birlikte kişi başına 35.3 kg; yumurta 10.4 kg.

Japonya'ya gelince; Japonya'da büyükbaş hayvancılığı, Çin'deki gibi güçlü değil. Et gereksinimini çoğunlukla dışalımla sağlıyor. Japon elçiliği dört gün boyunca dinlencede olduğundan, eski gaze­teci arkadaşım Barlas Gökova yardımcı oldu. O da Japon elçiliğin­de görevli.

Japonya'da 1988 yılında aile başına düşen taze et yılda top- lam46.1 kg; 1993 yılında ise bu 44.4 kg. Sığır eti 1988'de 11.1 kg iken 1993'te 11.9 kg. Domuz eti 1988'de yılda aile başına 17.8 iken

1993'te bu, 16.5 kg olarak gerçekleştirilmiş. Tavukl993'te 12.4 kg, süt 1993'te 11.1 litre, yumurta 19934te 38.1 kg (Japonya'da ai­le, dört kişi olarak hesaplanıyor. Bu sayılar, nüfusu elli binden yu­karı yerleşim birimlerinde geçerli. Tokyo gibi büyük kentlerde du­rum değişiyor. Japonya, et gereksinimini Avustralya gibi yakın komşularından sağlıyor.)

Türkiye'ye gelince; Büyükbaş hayvan varlığı gitgide azalıyor. 19834te 14 milyon 99 bin sığır varken 1994'te bu, 9 milyon baş sı­ğıra düştü. Koyun varlığı da 48 milyon 107 bin baştan 28 milyon başa düştü. Veteriner Hekimleri birliği Merkez Konseyi Başkam Haşan Metin'in verdiği bilgiye göre 1983'te Türkiye'de kişi başına yılda 19 kg et tüketilirken bu, 1995'te 17 kg. 19954te de 13 kg'a düştü. Yunanistan, Bulgaristan'da bu; Haşan Metin'e göre kişi ba­şına 50, 60 kg. Fransa'da 94, Almanya'da 110, Amerika'da 125 kg. Türkiye, etinin çoğunuda dışarıdan alıyor... Haşan Metin şöyle di­yor;

AB ülkeleri üretimlerinin 3/4'ünü domuzdan sağlar. İslam pa­zarlarına koyun, sığır eti, süt ile ürünlerini satar. Canlı hayvan olarak da bizim gibi ülkelere dışsatım yoluyla gelir elde eder. Da­nimarka’nın 1994'te hayvan ürünlerinden elde ettiği gelir, 15 mil­yar dolardır. Türkiye'nin toplam dışsatım gelirine eşit döviz kaza­nıyor küçücük danimarka.

Grek elçiliğinde, Epaminondas Kozmaz ile konuştum; çok çaba­ladı, ayrıntılı bilgi sağlayıp veremedi.

Dikkat ettiyseniz Türkiye'de domuzun adı bile anılmıyor. Yüz­lerce kilo altım olan politikacısı var da altın yüklü domuzu yok.

Aziz Nesin bir söz söylemişti;

Domuz eti yemediği, iyi beslenmediği için Türk halkının yüz­de 60’ı aptaldır.

Bu sözün başı alınmadı da yalnız "Türk halkının yüzde 60'- ı aptaldır" bölümü kaldı belleklerde. Gazeteciler de Aziz Nesin'in sözünü çarpıttılar, atv'cinin yaptığı gibi! Gerçekleri söylemek, yazmak, uzgöreçlerde çalışanların da işine gelmiyor. Herkes işine geldiği gibi yazıp söylüyor.

Bu yazıda, domuzun yararlarını, yürek kapakçıklarım, insanla­ra domuz böbrek ve karaciğerleri takılması uygulamalarım ya­zacaktım, olmadı; yerim kalmadı...

4 Ocak 1996