18. Domuzlarla İnsanlar...

Çanakkale'nin Biga ilçesi, Kahvetepe köyü'ndeki domuz çiftliği­nin mühürlenmesi sonucu, içeride kapalı kalan domuzların yavru­larını yediklerini, açlıktan öldüklerini öğrendim. Böyle bir insaf­sızlığa, vicdansızlığa karşı, tüm dünyadaki, insan hakları, hayvan haklan derneklerini protestoya çağıryorum. Azıcık vicdanı olan insanlar, canlıların göz göre göre ölmesine, yavrularım yemesine, çürüyüp kokmasına göz yumamazlar. "Ankara Notları"na başlar­ken, bu barbarlığı protesto ediyorum. Bu sözlerimi alaya alanlar, "Aman canım sen de, domuz değil mi, ölsün kime ne?" diyebilir. Bunlar canlı, domuz değil diyelim bir başka hayvan olsaydılar, ne denecekti.? Hayvanat bahçelerinde domuzların türlü çeşitlileri var, bunların bakıcıları da var Onlar ölüme, birbirlerini yemeye terkediliyorlar mı? Olay, 1986 yılında işlenmiş cinayetler arasında sayılmalıydı kamımca. Bunun sorumluları cezalandırılmalıdır.

Kahvetepe Köyü'ndeki domuz çiftliğinde, elli beş domuz vardı. Çiftlik, Çanakkale Valiliği'nin buyruğuyla mühürlendikten, do­muzlar içeriye hap solunduktan sonra, domuzların yavrulanın, bir­birlerini yemeye başlamalarından sonra, çiftlik sahibi Mediha Ta­vukçu ile eşi Yusuf Tavukçu, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na başvururlar. Dilekçede, çiftliğin 1.9.1986 günü mühürlendiğini, o günden beri mühür altında bulunan hayvanların bakımım yapamadıklarını, bazı hayvanların öldüğünü bildirirler. "Çiftlikteki hayvanların günden güne telef olması, hem kendimiz hem de ülke ekonomisi bakımından önemli bir kayıp teşkil etmektedir. " der­ler. Mağduriyetin önlenmesi için üç aylık bir süre verilmesini, ay­rıca bakanlıktan bir kurulun durumu yerinde görmesini isterler.

Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı-Çanakkale Valiliği'ne bir ya­zı yazar. Bakan adına, Müsteşar Vekili Dr. Adil Olcay imzalı, 11555 sayılı 19 Eylül 1986 günlü yazıda şöyle denir;

Çanakkale Valiliği'ne,

İliniz Biga ilçesi Kahvetepe köyü hudutları içinde domuz çiftliği bulunan Mediha ve Yusuf Tavukçu'nun bakanlığınıza verdiği di­lekçe ve eklerinin fotokopisi ilişikte gönderilmektedir.

Dilekçe ve eklerin tetkikinden, bulunduğu yerde ruhsatlandı­rılması uygun görülmeyen domuz çiftliğinin kapılarının mühür­lenmek suretiyle faaliyetinin durdurulduğu, domuzların içeride olması nedeniyle bakımlarına ve beslenmelerine imkan bulunma­dığı, dolayısıyla telef olma durumuyla karşı karşıya kalındığı an­laşılmaktadır.

Dilekçede bu durumun önlenebilmesi için 3 aylık bir süre ta­nınması talep edilmektedir.

Konunun dilekçede belirtilen hususlar ve hayvanların telef ol­ma durumu da dikkate alınarak gereğinin yapılmasını ve sonu­cundan bilgi verilmesini rica ederim.

Aç domuzlar, içeride yavrularım, birbirlerini yerken, acıdan kıvranan çiftlik sahabi, mahkemeye başvurarak , "durum sapta­ması" yapılmasını ister. Mahkeme saptamayı yapar. Biga Asliye Hukuk Mahkemesi'nin "tespit zaptı"nda, bilirkişi olarak görev alan, Veteriner Hekim Halil Cömert, raporunda özetle şöyle der;

Bilirkişi tayin edilmem ve rapor hazırlamam isteği üzerine, il­gili mahkeme heyetiyle Kahvetepe Köyü'ne gidildi.

Veteriner hekim olarak konularımı inceledim. Ekte fotokopisini sunduğum çiftliğin kapılarının kapalı ve mühürlü olduklarım gör­düm. Ahşap kapıların tabanlarında domuzlarca zorlandığı gözlen­di. Kapalı ve mühürlü kapılardan bir şey görmek mümkün olma­ması üzerine çiftliğin güneybatı yönü tarlalık tarafına gidildi. Do­muz bokslarının(bölmelerinin) dış kuzey köşesinde kokuşmuş bir domuz kadavrası(leşi) görüldü. Ölüm olaylarının 2 gün önce oldu­ğu tahmin edildi.

Duvarın üst tarafından çiftlik kullanma alanı içinde iki baş ao muzun öldüğü ve putrafaction (kokuşma) başladığı gözlendi. Or­talıkta nekrotik (çürümüş) kokuların müşahade edilmesi, göreme­diğimiz bazı ölülerin olabileceği tahmin edilmektedir.

Ölümde önce yavruların, sonra ana ve erkeklerin olabileceği, aç­lık nedeniyle, hayvanların ahşap kapıları kırabileceği, ölülerin nekrotik(çürümüş) kokulan yanında, aç hayvanların çevreye saldırabileceği düşünülebilir...

İşbu rapor yüce mahkemeye sunulmak üzere tarafımdan dü­zenlenmiştir.

Domuzlar hem et, hem ot yerler. Domuzların yavrulanın yiyip yemediklerini araştırdım. Protein eksikliği nedeniyle yerlermiş. Bunlara "kötü ana" denirmiş. Ördek, tavuk da aç kaldığında yav­rusunu yermiş. Yavrulanın yiyen kötü analar, örnek olmaması için doğru mezbahaya götürülürmüş.

Muğla'dayken, yurt dışına yaban domuzu satan Teoman Doğu ile konuşmuştum.; yaban domuzu ile ilgili dışsatım durdurulmuş. Tüm domuzlarla ilgili dışsatımın durdurulduğu anlaşılıyor. Dün­yada milyonlarca insan domuzlarla besleniyor. Amerikan yardımı almakla övünenler, niye domuzla beslenenlerin yardımım aldıkla­rım düşünmezler? Bu ne bağnazlık?

Yarak Turgut bey, domuz çiftlikleri kurulmasına karşıdır. Ata­türk döneminde , Şeker Fabrikaları'nın bulunduğu yörelerde, do­muz yetiştirildiğini, o dönemi yaşayanlardan dinlemiştim. Bağ­nazlığın en büyük, düşmanı Atatürk'tü.

Kimse kimseye "Domuz eti yiyin!" diyemez. İsteyen istediğini yer, bulabilirse...

Geçenlerde, Amerikan Basın Ataşe Yardımcısı David Arnett'in evinde bir kokteyl vardı. Kokteyli David Amett, Milliyet'ten Özgen Acar'ın, New York'a görevli gitmesi üzerine veriyordu. Çağrılıy­dım, ben de gittim. İçkiler, yiyecekler boldu. Söyleşi tatlanmıştı. Bir ara, sigara böreğine benzer bir şey geldi ya, sigara böreği de­ğil, başka bir şey. Bir gazeteci arkadaş;

-    Sen almıyor musun? dedi, çok güzeldir.

Herkes ona saldırıyordu, şapır şupur yiyordu. Kaşar peynirine sarılmış jambonmuş. Salam da taaa Amerika'dan geliyormuş. Fı­rına verilip, hazırlanıyormuş, salam böreği.

Yarak Turgut Bey, herkes biliyor, 28 Eylül'de yaralandı. Bir okur;

-    17 Eylül'de doğan, 28 Eylül'de yaralanır! dedi.

Turgut Bey, yarasına tütün basacak yerde, sigaraya zam yaptı. Kendisi içmiyor ya, başkaları da içmeyiversin mi demek istiyor? Rusların bir atasözü varmış, şöyle;

-   O kadar zeki olma, senden zekileri hapiste! derlermiş, belki, Turgut bey, bankerzedeleri neye benzettiyse, tüm halkı ona benzet­mek istiyor. Zamları sürdürdükçe, hayır dua alacaktır.

12 Eylül döneminde, cezaevlerinde işkencelerden, açlık grevle­rinden nice gençler ölüp gitti. Haberleri bile sıkıyönetim açıkla­maları ile verildi. Yorum ne yapılmadı. Yasaktı çünkü.

Biga'da, Kahvetepe Köyü’nda kapılan mühürlü domuz çiftliğin­de, domuzlar açlıktan ölüyor, buna ilişkin bir yasak yok.

Falih Rıfkı'da okumuştum. Zamanın Adalet Bakam, bir gün Mustafa Kemal'e sövdüğü için gözaltına alman bir köylü ile ilgili evrakı, iznini almak için Çankaya'ya getirir. Cumhurbaşkanı'na söven köylünün mahkemeye verilebilmesi için Cumhurbaşkanın, izni gerekmektedir. Şimdi Adalet Bakanlığı'nın izni gereklidir. Mustafa Kemal imzalamadan önce, merak eder;

-    Bu köylü bana ne demiş? diye sorar;

-    Efendim, "Allah kahretsin!" demiş.

-           Allah Allah! der Mustafa Kemal, benden ne zarar görmüş acaba? Şunun dosyasını bir getirin bakayım, göreyim...

Dosyayı getirirler. Olay şudur; Köylü, gazete kağıdına sarılmış mısır püskülünden sigarayı içerken, çok öksürür. Bu nedenle Ata­türk'e o sözleri söyler. Dosyayı okuyan Atatürk, güler. Adalet Bakanı'na sorar;

-    Sen gazete kağıdına sarılmış, mısır püskülünden sigara içtin mi?

-     Hayır Paşam, içmedim.

- Ben içtim der Mustafa Kemal, çok kötü bir şeydir. Bırakın adamı gitsin!

Durup bir sigara daha yaktım!

12 Ekim 1986