21. Mercimek mi, Domuz mu?

Stuttgart'tan gazeteci Metin Dalman, çok hoş bir armağan gön­derdi., beni şaşırttı. Metin Dalman, domuz üstüne yazdığım yazı­lan izlemiş. "Dur, şu Mustafa Abi'ye domuz bibloları yollayayım" diye düşünmüş. Kağıtlar içine bebekler gibi sarınıp sarmalanmış domuz bibloları, taa Ankara'ya geldi Stuttgart'tan. Daha önce Rona Aybay'ın, Fehmi Yavuz'un armağan domuzcuklarının yanma koydum. Bu arada Oralp Basım TV'deki konuşmaları "Mercimek yiyin" laflarını duyunca deliye dönmüş. Bu hafta birlikteydik, şunları söyledi.

"Şimdi gel de söyleme, beslenme uzmanı olarak tanınmış kişi­ler, halka fasülye, nohut, mercimek gibi tahılları et yerine öneri­yorlar. Yani, bizim çocuklarımıza, kadınlarımıza, dışarıda mis gibi pirzola, et kızarırken, "Siz, fasülye, mercimek yiyin!" diyorlar. Hay­vansal proteinin yerini hiçbir şey tutamaz. Onlara, "Fasülyeyle mercimeği siz yeseniz de, balon olup havaya uçsanız, yıllardır et yemeyen yoksullar, garipler de et yeseler nasıl olur? diye sorsam ne derlerki? Bu arada 'mercimek köftesi'nin nasıl yapıldığı da anlatılabilir, şöyle: Mercimeği haşlayıp yemek, biraz tatsız olursa da mercimeği fırına verebilirler!

Bizde salamla sosisin büyük ölçüde tüketilememesinin asıl ne­deni, içinde domuz vb. olduğundan değil, yalnızca çok pahalı oldu­ğundandır. Ayrıca üç-dört firma dışında, salamlar, sosisler iyi de­ğil. Türkiye'de sosis, salam kilosu 5000 TL. den 25.000 TL.ye ka­dar satılıyor. Bir de dışarıdan domuz salamı alınmış, 35-40 bin li­ra arasında fiyatlarla satılıyor. Etin kilosu ortalama 3500 TL. ol­duğuna göre, sosisin bunun yan fiyatı olması gerekirdi. Tüm dün­yada sosis fiyatlan, et fiyatının yansım geçmez. Sosiste yüzde 10- 15 su, yüzde 30 yağ, yüzde 10-15 nişasta ki çok ucuzdur kilosu, yüzde 25-30 dolayında da et vardır. İçindeki saf et azlığından ötürü, et fiyatının yansına, haydi bilemediniz, yarısından az fazla­sına satılması olağan. Ama et fiyatının iki misline satılması korkunç bir kâr. Tüm dünyada, büyük halk yığınlarının hay­vansal protein gereksinimini karşılayan sosis, salam bizde sadece belli bir azınlıkça yenebilmekte, ne yazık ki...

Salam, sosisteki bu korkunç kâr yüzünden, TV'de, bir de basın­da, bir soyulmuş sosis savaşı sürmekte..

Holdingler arasında, soyulmuş sosis mi, soyan sosis mi ne bile­yim?

Şu anda Türkiye'de hayvansal proteini alamayan, halkın yüzde 70'idir. Bu korkunç bir rakamdır. Ormanda yaşayan bir yerli bile, bir şey bulamasa çekirgelerle, böceklerle hayvansal protein gerek­sinimlerini karşılayabilir. Her aile Türkiye'de haftada iki kilo et alabilse, kasapların önündeki kuyruklar kilometreleri bulur. 25 ayrı ülkeden et satın almamıza karşın, bu yüzde 70 oranında bir düşme olmadı. Ayrıca Avrupa'nın tüm radyasyonlu etlerini yedik! Araplar bile geri çevirdi, bizden 'radyasyonlu' diye hiçbir et geri dönmedi. Biz de beslenme uzmanlarının dediği gibi, mercimeğe kaşık sallar, ekmekle doyarız, bol fasülyeli, nohutlu, mercimekli ekmek türleri yaparız; bu bol çeşitli ekmek türleriyle, genellikle, dünyada büyük baş hayvanların yiyeceği olan tahılı halka yediri­riz! Ondan sonra, ortaya çıkan buğday ürünü 'lümpenlerimizi Arabistan çöllerine, ya da Avrupa'nın madenlerine salarız!

Domuzu şimdilik dışlayan holdingler, çok yakın bir gelecekte, domuz eti yenmemesinden dolayı aşın artan et fiyatları yüzünden, ya da et yiyemeyen on milyonların karşısında, ekonominin gereği yerine getirecekler, domuzu da sunumluklarına (repertuarlanna) alacaklar. Zaten, yumurtasız omlet ne kadar olursa, domuz etsiz sosis ve salam da o kadar olur. Dışarıdan gelen ete de sürekli zam gelmektedir. Her zaman dediğimiz gibi, değil bizim, zengin bir Ba­tı ülkesinin bile, domuz eti olmadan et sorununu çözümlemesi ola­naksız. Bir yerde yılda bir kez doğuran inek, koyun gibi boynuzlu hayvanlar, öbür yanda, dört ayda bir 8-23 yavru yapan ve eski Anadolu'da, bereketinden ötürü 'Tanrıların yiyeceği' olarak adlan­dırılan domuz. İlkellik ve yobazlık, toplundan çok acıklı durumla­ra düşürür. Bunun bir örneği Hindistan; bir Hintliye sorduğum­da 'İnek yemem, bizde kutsaldır, ama domuzu yerim!' dedi. Öbürü, 'Domuzu yemem ama ineği yerim!' diyor. Ama bu arada iki toplum da, milyonlarca aç insanıyla ayvayı yediğinin ayrımında değil! Eğer bu et sorunu bir 30 yıl daha böyle sürerse, biz dünyaya, Anadolu 'pigme' örneklerini veririz. Boyumuzun ve her şeyimizin küçülmesi sonucu, fazla da tüketmeyiz, böylece tasarruf yapmış oluruz!"

28 Şubat 1988