15. Mezbahalık Domuz...

İzmit Camisi'nde, geçen cumalardan birinde hoca, gözleri kıvılcımlar saçarak konuşuyor:

-    Domuz eti yiyenler domuzlaşır. Domuz eti, erkeklerin erkekliğini ortadan kaldırır, kadınları da azdırır!

Abovvv, buyur burdan yak...

Güneş'in pazar günkü sayısında Selçuk Erez'in "Pazarın Pence­resinden" başlıklı bir yazısı, "Domuz Eti" başlığıylaydı. Çetin Altan'dan sonra Selçuk Erez'in de konuya değinmesi hoştu. Selçuk Erez, bir arkadaşıyla, Safranbolu pazarından aldıkları, üzüm, be­yaz peynir, domatesi yemeye hazırlanırlarken, oraya birkaç kişi gelir. Birinin başında bekçi kasketi var, çizmesi tozlu mu tozlu. Sel­çuk Erez sorar:

-     Amca, sen de avcı mısın?

-     Evet avcıyım, ama asıl işim koru bekçiliği.

Erez'in arkadaşı Metin sorar:

-     Ne avlarsın?

-     Ayı avlarım, domuz avlarım!

-     Ne yaparsın ayılarla domuzları?

-     Ayı ne yapılır ki? Derisini yüzer satarım...

-     Peki domuzları?

-     Yerim!

Şaşırırlar, olur iş değil bu!

-     Günah değil mi domuz yemek? .

-    Evet ama ben keyfîmden yemiyorum ki! Bende kulunç var. İlaç olarak yiyorum. Aynen kirpi gibi. Kirpi de yenmez mi mide hastalığında?

-     Evet!

-    Eeee, ben de domuzu işte öyle yerim! Bakma "pis" dediklerine. Bu hayvan pis falan değildir, inanmazsan sana getireyim de bir dene. Bana baksana kaç yaşımda varım dersin?

Biri, "otuz, otuz beş" diyor.

-  Atma be! Ben söyleyeyim: Tam altmış yaşındayım. Ama göğ­süne vuruyor- otuz yaşında gibiyim. Her gün on kilometre yol yü­rürüm ben! İstersem daha fazla da yürürüm.

-    Maaşallah!

-    Nasıl oluyor bu iş diye sorsana.

-    Nasıl oluyor bu iş?

-  Domuz eti yediğimden oluyor. Beş yıl önce romatizmam vardı dizlerim, kollarım habire sancırdı. Bunu yediğimden beri geçti. Bir daha gelmiyor.

-    Başka neye iyi gelir domuz eti?

-  Mayasıla da iyi gelir. Siğile de yarar. Sonra sıtmaya, sarılığa da.

-    Peki neresi yenir domuzun?

-  En iyi gelen kısmı pirzola kısmıdır. Biraz kekik kattın mı ak­suya, zafiyete, tansiyona, boğmacaya da iyi gelir..."

Almanya'da çalışan Cumhuriyet okuru, Dursun Atılgan, Al­manya'da konuşurken "domuz", "domuzluk"la ilgili deyimleri, ta­nımlan, çevirip göndermiş.

Bunlardan bazıları şöyle:

"Metresi olan domuzdur", "Metresi çok olan büyük domuzdur", "Metrese doymak bilmeyen yaban domuzudur", "Metresi olup da paçayı ele veren salak domuzdur", "Paçayı ele vermeyen şanlı do­muzdur", "Tek metresle yetinen tutumlu domuzdur", "Hiç metresi olmayan fakir domuzdur", "Evden dışarı çıkmayan evcil domuz­dur" "Metresi olup da yaptığım anlatan pis domuzdur", "Metresi olup da dilini tutamayarak kendi kendine ihanet eden aptal do­muzdur", "Kendisine metres aramayan tembel domuzdur", " Traş olmadan metresine giden kıllı domuzdur", "Metresinin göğsünü emen memeli domuzdur", "Metresinden çocuğu olan damızlık do­muzdur", "iktidardan düşen mezbahalık domuzdur..."

21 Ağustos 1985