Bölüm 2: Ölümünden Sonra DGM'de Açılan Dava

DGM Savcısının İddianamesi1

T.C.

ANKARA

DEVLET GÜVENLİK MAHKEMESİ

CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI

SAYI

HAZIRLIK NO.      :     1997/41

ESAS NO.    :     1997/51

İDDİANAME NO.     :     1997/46

İDDİANAME

ANKARA (   ) NO.LU DEVLET GÜVENLİK MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI'NA

DAVACI :    K.H.

SANIKLAR :  1-Mustafa Ekmekçi: Mehmet ve Fatma'dan olma, 1924 doğumlu, Konya-Hadim ilçesi, Taşpınar Mah. nüfusuna kayıtlı olup, Çankaya Cinnah Caddesi 1. Basın Sitesi D Blok No: 2 Çankaya-Ankara adresinde oturur.

      2-Haydar Kaya : Hıdır oğlu, Kibriye'den doğma, Çorum ili Merkez Kale Mahallesi nüfusuna kayıtlı olup, Ankara Dikmen Caddesi 270/3 Dikmen-Ankara adresinde oturur.

      3-Recep Doğaner: Abdulvahap ve Fatma oğlu, 1960 doğumlu, Muş ili Varto ilçesi Kumlukıyı köyü nüfusuna kayıtlı olup, Varto doğumlu, İstanbul ili Bakırköy ilçesi Vali Konağı Caddesi Süleyman Nazif Sok. 1/4 Nişantaşı Şişli-İstanbul adresinde faaliyet gösterir.

      4-Akın Birdal: Gafur ve Melek oğlu, 1948 Niğde doğumlu olup, halen Enis Behiç Koryürek Sok. 20/3 Aşağı Ayrancı-Ankara adresinde oturur,

      5-Mehmet Ragıp Duran: Lütfi ve Hafıza oğlu, 1954 İstanbul doğumlu, Hatay ili, Antakya ilçesi Şehitler Mah. nüfusuna kayıtlı, Balyoz Sok. 36/A K. Beyoğlu-İstanbul adresinde oturur,

SUÇ : 1-Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedef alan propaganda yapmak.

      2-Halkı ırk ve bölge farklılığı gözeterek düşmanlığa açıkça tahrik etmek.

SUÇ TARİHİ :      10.12, 14 Aralık 1996 tarihlerinde.

DELİLLER :  Emanet makbuzunda belirtilen ve olay sırasında çekilen bant kaydı ve çözüm tutanağı, olay tutanağı ve sanıkların tevil yollu ikrarları.

      Hazırlık evrakı incelendi :

OLAY :      İnsan Hakları Derneği tarafından Ankara'da düzenlenen 10, 12, 14 Aralık 1996 tarihlerindeki toplantılarda yukarıda kimlikleri yazılı sanıkların konuşmalarında suç unsuru görülerek haklarında soruşturma yapılmıştır.

SANIK MUSTAFA EKMEKÇİ YÖNÜNDEN :

Suç tarihinde düzenlenen toplantıya sanığın katılarak konuşma yaptığı, konuşmasında ...... savaşı elbette reddedeceklerdir, ancak Sadun'un dediği gibi bu savaşın nedenleri var. Bu nedenlerin en önemlisi çok derinlerine indiğim olmuştur. Söylemişim. Hatta şöyle Köy Enstitüleri kapatılmamış olsaydı Güneydoğu ve Kürdistan'da bu savaş olmazdı, eğitilmemiş insanlar..... topluma kazandırılmamış insanlar savaştan başka ne düşünecekler..... Şeklinde beyanlarda bulunduğu.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Sanık bu konuşmasıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir bölümünü ırki bir düşünceyle Kürdistan olarak nitelemiş Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenlik kuvvetlerinin teröristlere karşı mücadelesini bir savaş şeklinde açıklamıştır. Bu belirleme ile yasadışı PKK örgütünün faaliyetlerine meşruiyet kazandırma çabası içerisine girmiştir. Sanığın bu fiilinin 3713 sayılı yasanın 8'inci maddesine uyduğu anlaşılmakla.

SANIK HAYDAR KAYA YÖNÜNDEN :

Sanığın suç tarihinde İnsan Hakları Derneği tarafından düzenlenen toplantıya katılarak konuşma yaptığı ve konuşmasında kendisinin Emek Partisi Genel Yönetim Kurulu Üyesi olduğunu belirterek....... Türkiye'de böyle barışı sağlamak mümkün değil Kürt Sorunu bir defa çözülmelidir, Kürt Sorunu sadece Kürt ve Kürt illerinde yaşayan Kürt kardeşlerimizin mücadelesi ile de çözülemez.... mesela Kürdistan sorunu şöyle çözülür diye düşünüyorum: Kürt Halkının yaşadığı topraklarda iç ve dış gerici güçler tarafından kullanılmasına dur denmesi gerekir..... Bir tarafta Irak sınırları içerisinde bir bağımsız ve özerk Kürt Devleti kurulmasına taraftar oluyor..... ama Türkiye Kürdistan'ına geldiği zaman buradaki Kürt ulusunu yok etmek için her türlü mücadeleyi sürdürüyorsun...... barış sadece Kürdistan'da Kürt sorununun çözülmesiyle orada Kürt kardeşlerimize kültürel haklar, televizyon hakkı veya başka haklar verilmesiyle sağlanacağını ve sorunların biteceğini düşünmüyorum.... bu hakları sisteme karşı mücadeleyi ancak işçilerle, emekçilerle, yoksullarla birlikte vereceğiz......... Şeklinde beyanlarının olduğu.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Sanık konuşmasıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sınırları içerisinde ırksal bir yaklaşımla Kürt illerinin varlığından söz etmiş Kürdistan adı altında bir bölgenin varlığını ileri sürmüştür. Türkiye'de Anayasal anlamda Türk Ulusu olmasına karşın bir bölgede bölücü ve ırksal bir yaklaşımla ayrı bir ulusun varlığından bahsetmiştir. Sanığın konuşması bir bütün olarak değerlendirildiğinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne yönelik propaganda olduğu ve fiilin 3713 sayılı yasanın 8'inci maddesine uyduğu anlaşılmakla.

SANIK RECEP DOĞANER YÖNÜNDEN :

Sanık suç tarihindeki toplantıya katılarak yaptığı konuşmada...... Halkın Demokrasi Partisi Parti Meclisi Üyesi olduğunu belirterek......... dedem İstiklal Mahkemeleri'nde sorgulandı, ceza aldı ben ondan bu bağışıklıklarını dinledim. Babam yakalayamadı. Ben bu barışın tabuculuğunu yapıyorum. Bugün Anadolu halklarının en fazla özlemini duyduğu barış Cumhuriyet Türkiye'sinde ne yazık ki hiç yakalanamadı..... onun için bunun adı bal gibi savaş; savaş değildir diyenler savaşların ne olduğunu o zaman kavrayamamışlar......... Bugün barış sadece Kürtlerin istemi değildir..... paralar silahlara yatırılıyor bu silahlarla doğu ve güneydoğu insanlarına bir savaş başlatılmış, köyler yıkılıyor, göç ediliyor, yakılıyor, yıkılıyor, yerlerinden silinip atılıyor........ kendi vatandaşına dışkı yediren bir ülkenin demokratik durumu nasılsa bunu da sizin takdirinize bırakıyorum........ Türkiye'de büyük bir bölüm devleti korumaktadır....... şiddetle örgütlenmeye ihtiyacımız vardır.......... katillerle bir olan bir yerde can güvenliği söz konusu olabilir mi olamaz tabiiki öyle ise bunun üzerine gitmeliyiz. Şeklinde beyanlarının olduğu.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Sanık bu konuşması ile Türkiye'de Türk halkı olmasına karşın ırksal bir yaklaşımla Anadolu halklarının varlığından söz etmiştir. Ülkede bir terör mücadelesi olmasına karşın ülkenin Doğu ve Güneydoğu insanlarına karşı ırki bir düşünce ile savaş yapıldığını, köylerin yakılıp yıkıldığını, insanların zorla göç ettirildiğini, bu bölgede insanlara dışkı yedirildiğini ileri sürmüş; sanığın konuşması bir bütün olarak ele alındığında ırk ve bölge farkı gözeterek halkı kin ve düşmanlığa açıkça tahrik ettiği, fiilinin TCK. 312/2 maddesine uyduğu anlaşılmakla.

SANIK AKIN BİRDAL YÖNÜNDEN :

Sanığın İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı olarak toplantıda konuşma yaptığı, konuşmasında....... halkların büyük bir çoğunluğu İnsan Hak ve Özgürlüklere bugün hala kavuşmamıştır...... savaş halkların diline, dinine, cinsiyetine, siyasi görüşüne, ulusal kimliğine bakmaksızın öldürüyor, yaşamdan koparıyor...... 14 yıldır süren bir kirli savaşın sonuçlarını anlatmak değil aynı zamanda bu savaşa son verilmesi için hep birlikte harekete geçmeliyiz..... Kürtlerin özellikle aşağılanması ile gerçeğin tarihin abartmaları üzerine buna son derece dikkat edilmelidir........ 13 bin kişi bu savaşta, çatışmada ölmüştür. Boşaltılan, yıkılan köyleri size anlatmayacağım bunları bilmektesiniz. 3 milyon insanın yerlerinden yurdundan koparılmasını size anlatmayacağım. Tarihin doğanın, kültürlerinin yerle bir edilip yok edilmesini anlatmayacağım....... Türkiye'de insan özgür değildir........ çünkü 14 yıldır süren bir savaşın acılı sancılı toplumsal boyutlarından biri olan ekiplerinin elinde bulunan silahların alınma çabası işte bu olmalıdır...... eğer Türkiye'de savaş varsa savaşın tarafları arasında düşmüş olanlarında güçlü olması gerekir......... savaş hukukunun ortak 3'üncü maddesine insani hukuka uyulması gerekiyor. Şeklinde beyanlarının olduğu.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Sanık bu konuşması ile Türkiye'de yapılan terörle mücadeleyi savaş olarak belirtmiş ve ülkenin bir bölümünde savaş olduğunu, köylerin yakıldığını, insanların yerlerinden edildiğini, köylerin zorla boşaltıldığını ileri sürmüştür. Bu konuşmasıyla yasadışı PKK örgütünün amacına meşruiyet kazandırma çabası içerisinde olduğu açıkça görülmektedir. Sanığın konuşması bir bütün olarak ele alındığında halkı ırk ve bölge farklılığı gözeterek düşmanlığa açıkça tahrik ettiği ve eyleminin TCK.'nun 312/2 maddesine uyduğu anlaşılmakla.

SANIK MEHMET RAGIP DURAN YÖNÜNDEN :

Sanık suç tarihinde yaptığı konuşmasında........ 1'inci isyandan 1'inci Kürt isyanından itibaren Türk medyasının tutumunu sentetik olarak yani mümkün olduğu kadar özetle geçeceğim.......... en önemlisi Türk basını 1925'den bu yana ve hala bugün Kürt varlığını inkar ediyor........ Şeyh Sait, Dersim yani 25, 38 isyanlarında ve bugün hala Kürtlerin ayaklanmaları sırasında, silahlı ayaklanmalar sırasında bir takım talepleri var......... bölgesel temele dayalı bir federasyon talebi olduğu doğru, onun dışında bütün Türkiye için önemli bir özgürlük ve demokrasi talebine rastlıyoruz....... topyekün Kürt ulusundan çok ayaklanan liderlerine yönelik olduğunu görüyoruz. Şeklinde beyanlarda bulunduğu.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Türkiye'de Anayasal anlamda Türk Ulusu olmasına karşın sanık konuşmasında ırksal bir yaklaşımla ayrı bir ulusun varlığından söz etmiştir. 1925, 1938 yıllarındaki ırksal içerikli ayrılıkçı hareketlerin haklı taleplerinin olduğunu savunarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin içerisinde Kuzey-Güney Kürdistan bölgelerinin varlığından söz ederek ayrılıkçı temele dayalı talepler ileri sürmüştür. Keza sanık konuşmasında Türkiye'de terörizmle yapılan mücadeleyi bir savaş olarak nitelendirmiş böylece yasadışı PKK örgütünün faaliyetlerine meşruiyet kazandırma çabası içerisine girmiştir. Sanığın konuşması bir bütün olarak ele alındığında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedef alan propaganda niteliğinde olduğu ve eyleminin 3713 sayılı yasanın 8'inci maddesine uyduğu anlaşılmakla.

SONUÇ VE İSTEM :

Sanıkların yargılamalarının 2845 sayılı yasanın 9-20'nci maddeleri gereğince Mahkemenizde yapılarak, sanıklar Mustafa Ekmekçi, Haydar Kaya, Ragıp Duran'ın eylemlerine uyan 3713 sayılı yasanın 8/1 maddesi gereğince ayrı ayrı TECZİYELERİNE,

Sanıklar Akın Birdal, Recep Doğaner'in eylemlerine uyan TCK 312/2 maddesi gereğince ayrı ayrı TECZİYELERİNE,

Karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunur.  12.05.1997

Hamza Keleş

Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi

Cumhuriyet Savcısı

DGM Kararı2

DGM Kararı

2 NOLU DEVLET GÜVENLİK MAHKEMESİ

SAYI :

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO     :     1997 / 49

KARAR NO    :     1997/168

C. SAVCILIĞI ESAS NO    :     1997/51

BAŞKAN      :     Mehmet Turgut Okyay     (17339)

ÜYE HAKİM KD. ALBAY     :     Abdulkadir Davarcıoğlu  (972. YD. 8)

ÜYE   :     İbrahim Kozan     (22020)

CUMHURİYET SAVCISI      :     Ünal Haney  (26050)

KATİP :     Tamer Çalı  (87)

DAVACI      :     K.H.

SANIKLAR :  1-Mustafa Ekmekçi : Mehmet ve Fatma oğlu, 1340 doğumlu, (21.05.1997) ölüm tarihli, Konya ili Hadim ilçesi, Taşpınar C: 002.02, AN: 118, BSN: 3'de nüf. kayıtlı olup evli, sabıkasız, TC. İslam.

SUÇ : Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedef alan propaganda yapmak.

SUÇ TARİHİ :      10, 12, 14 Aralık 1996 tarihlerinde.

      2-Haydar Kaya: Hıdır ve Kibriye oğlu, 15.01.1942 Çorum ili Merkez ilçesi Kale Mah. C: 0005, KSN: 0697, BSN: 0001'de nüf. kayıtlı olup halen Ankara Dikmen Cad. 270/3 adresinde oturur, evli, 3 çocuklu, okur-yazar, sabıkasız, TC. İslam. Emekli öğretmen.

VEKİLLERİ:  Av. Nesrin Hatipoğlu, Av. Nuran Paylaşan, Av. Ali Uluk, Av. Nihat Toktay. (Ankara Barosu'na kayıtlıdırlar)

SUÇ : Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedef alan propaganda yapmak.

SUÇ TARİHİ :      10, 12, 14 Aralık 1996 tarihlerinde.

      3-Recep Doğaner : Abdulvehap ve Fatma oğlu, 21.04.1960 doğumlu, Muş ili Varto ilçesi, Kumlukıyı köyü C: 57/01, S: 05, Cad 15/10 Taksim adresinde oturur, bekar, okur-yazar, sabıkalı, TC. İslam. Tacir.

VEKİLLERİ : Av. İbrahim İnce (İstanbul Barosu'na  kayıtlıdır), Av. Levent Kanat. (Ankara Barosu'na kayıtlıdır)

SUÇ : Halkı ırk ve bölge farklılığı gözeterek düşmanlığa açıkça tahrik etmek.

SUÇ TARİHİ :      10, 12, 14 Aralık 1996 tarihlerinde.

      4-Akın Birdal : Gafur ve Melek oğlu, 02.01.1948 doğumlu, Niğde ili Merkez ilçesi, Yukarı Kayabaşı Mah. C: 022/02, S: 51, KSN: 63'de nüf. kayıtlı olup halen Enis Behiç Koryürek Sok. No: 20/3 Aşağıayrancı/Ankara adresinde oturur, dul, okur-yazar, sabıkalı, TC. İslam. İnsan Hakları Derneği Başkanı.

VEKİLLERİ : Av. Sedat Aslantaş, Av. Aydın Erdoğan, Av. Hacı Ali Özhan. (Ankara Barosu'na kayıtlıdırlar)

SUÇ : Halkı ırk ve bölge farklılığı gözeterek düşmanlığa açıkça tahrik etmek.

SUÇ TARİHİ :      10, 12, 14 Aralık 1996 tarihlerinde.

      5-Mehmet Ragıp Duran : Lütfi ve Hafıza oğlu, 18.01.1954 doğumlu, Hatay ili Merkez ilçesi, Şehitler Mah. C: 42, KSN: 141 BSN: 13'de nüf. kayıtlı olup halen Seyran Apt. 3/B Nısbetiye Cad. Levent-İstanbul adresinde oturur, evli, çocuksuz, okur-yazar, sabıkasız, TC. İslam. Gazeteci.

VEKİLLERİ : Av. Fikret İlkiz. (İstanbul Barosu'na kayıtlıdır)

SUÇ : Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedef alan propaganda yapmak.

SUÇ TARİHİ :      10, 12, 14 Aralık 1996 tarihlerinde.

      6 - Mustafa Kahya : Hüseyin ve Zehra oğlu, 20.01.1955 doğumlu, Antalya  ili İbradı ilçesi, Yukarı Mah. C: 039/05, ASN: 275, BSN: 40'da nüfusuna kayıtlı olup halen Ankara Balgat 107. Blok No: 6'da oturur, evli,  1 çocuklu, okur-yazar, sabıkalı, TC. İslam. Oley-İş Sendikası'nda eğitim uzmanı.

VEKİLLERİ : Av. Hüseyin Çolak, Av. Cevdet Tümer, Av. Ahmet Mustafa Akoluk, Av. Gülhan Candoğan, Av. Hayati Küçük, Av. Hasan Tatar, Av. Rıza Torun, Av. Recai Özkan, Av. Mehtap Biçer, Av. Nurten Çağlar, Av. Erşen Şansal, Av. Hikmet Çiçek, Av. Sarper Gürcan, Av. Ömer Öneren, Av. İsmail Çevik, Av. Şenal Sarıhan, Av. Kazım Genç, Av. Doğan Subaşı, Av. Mehmet Pekgöz, Av. Hülya Sarsam, Av. Hıncal Tezcan, Av. Cengiz Yaşar, Av. İ. Şahabettin Örsal, Av. Mehmet Ay. (Ankara Barosu'na kayıtlıdırlar)

SUÇ:  Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedef alan propaganda yapmak. Halkı ırk ve bölge farklılığı gözeterek düşmanlığa açıkça tahrik etmek.

SUÇ TARİHİ :      10, 12, 14 Aralık 1996 tarihlerinde.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :

İDDİA : Ankara DGM. C. Başsavcılığı'nın 12.05.1997 tarihli iddianamesiyle suç tarihinde İnsan Hakları Derneği tarafından düzenlenen toplantıda yaptıkları konuşmalarıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne yönelik propaganda yapmak ve halkı ırk farklılığı tesis etmek suretiyle kin ve düşmanlığa tahrik suçlarından dolayı :

Sanıklar Mustafa Ekmekçi, Haydar Kaya ve Mehmet Ragıp Duran'ın oluşan eylemlerine uyan 3713 sayılı yasanın değişik 8/1, sanıklar Akın Birdal ve Recep Doğaner hakkında ise TCK. 312/2. maddesine muhalefet suçundan tecziyeleri için kamu davası açılmış,

Ayrıca sanık Mustafa Kahya hakkında yine aynı tarihte yaptığı konuşma nedeniyle bölücülük propagandası yaptığından bahisle 3713 sayılı yasanın değişik 8/1 maddesine muhalefet suçundan dolayı tecziyesi için açılan ve mahkememizin 1997/132 Esasına kaydı yapılan dava dosyası irtibat nedeniyle mahkememizin 1997/49 Es. No.lu dava dosyası ile birleştirilerek yapılan yargılama sonunda iddia makamı, 03.11.1997 tarihli celsede vermiş bulunduğu esas hakkında mütalaasında da sanıkların sevke uygun olarak tecziyelerine, yargılama esnasında 21.05.1997 tarihinde öldüğü anlaşılan sanık Mustafa Ekmekçi hakkındaki kamu davasının TCK. 96. maddesi uyarınca ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiş,

SAVUNMA :

1-Sanık Haydar Kaya : 03.031997 tarihinde Cumhuriyet Savcılığı'nda, 06.08.1997 tarihinde Mahkemede alınan ifadelerinde; suç tarihinde İnsan Hakları Derneği tarafından düzenlenen toplantıda yapmış bulunduğu konuşmasında suç unsuru bulunmadığını, suç işleme kastı ile hareket etmediğini, konuşmasının eleştiri niteliğinde kabul edilmesi gerektiğini beyan ederek beraatına karar verilmesini talep ettiği,

Vekili Av. Nihat Toktay'da 12.12.1997 tarihli esas hakkındaki savunmasını ihtiva eden yazılı dilekçesinde: Müvekkilinin bilimsel bir gerçek olan Kürt sorunundan söz ederken Türk ve Kürt emekçilerinin birlik olmalarını istediğini, bu halin demokrasinin gereği bulunduğunu, Kürt sorununun yurdumuzda tabu olarak tanımlandığını, tabuların ise bilimsel gerçeklere aykırı olduğunu ifade ederek bu sorunun da açıkça tartışılması gerektiğini beyan ederek Türkiye'de Kürt'ün ve Kürt sorununun yok sayılamayacağını, Kürt halkına ayrı bir halk, ayrı bir millet olarak değil, Türk olarak bakılmasının, esasen Türkiye'nin bütünlüğünü bozan nedenlerden olduğunu,

Ülkemizde Türkçe'den farklı dillerin varlığına saygı duyulması gerektiğini, Kürtler'in ayrı dillerinin ve kültürlerinin olduğunu da kabul etmek gerektiğini, bu itibarla Türkiye'de bir etnik grup olarak Kürtler'in varlığını ve bunlara bazı hakların verilmesi gerektiğini söylemenin de suç sayılmaması gerektiğini, bu nedenle de sanığın konuşması bir bütün olarak ele alındığında ayrılıktan, parçalanmışlıktan yana değil, birlikten yana olduğunu göreceğini ifade ederek unsurları bulunmayan suçtan müvekkilinin beraatına karar verilmesini talep ettiği,

2-Sanık Recep Doğaner : Cumhuriyet Savcılığı'nda ve yargılama aşamasında Mahkemede alınan ifadelerinde konuşmasında suç unsuru bulunmadığını, esasen kendisinin suç işleme kastı ile hareket etmediğini, bölücülük propagandası yapmadığı gibi halkı ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa sevketme gibi bir düşünceye de sahip olmadığını beyan ettiği,

Vekili Av. Levent Kanat'ta 01.12.1997 tarihli esas hakkında savunmasını ihtiva eden dilekçesinde: Müvekkilinin konuşması bir bütün olarak incelendiğinde bir politikacının en doğal hakkı olan devlet yetkililerinin uygulamalarını eleştirme hakkını kullandığı, halkı ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmediği, konuşmasının eleştiri mahiyetinde bulunduğunu beyan ederek müsnet suçtan beraatına karar verilmesini talep ettiği,

3-Sanık Akın Birdal : Cumhuriyet Savcılığı'nda ve yargılama aşamasında mahkemede alınan ifadelerinde anılan toplantı(nın)yı genel başkanı bulunduğu İnsan Hakları Derneği tarafından düzenlendiğini ve bu toplantıda yaptığı konuşmasında iddia edildiği gibi bölücülük propagandası yapmadığını, ayrıca halkı kin ve düşmanlığa da tahrik gibi bir kasıt da taşımadığını, ülkemizde ve dünyada barıştan sözettiğini, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki çatışmanın sona ermesi ve insan hakları ihlallerinin önlenmesinden sözettiğini beyan ederek müsnet suçtan beraatına karar verilmesini talep ettiği,

Vekili Av. Hacıali Özhan'da 01.12.1997 tarihli esas hakkında savunmasını ihtiva eden dilekçesinde: İnsan hakları savunucusu bulunan müvekkilinin konuşmasının tamamı birlikte değerlendirildiğinde onun savaşların acı sonuçlarına işaret ettiği, savaşların bitirilmesi için herkesin bir şeyler yapması gerektiğini ifade ederken sarfettiği sözlerin düşünce açıklama özgürlüğünün sınırları içerisinde kalan eleştiri mahiyetinde bulunduğunu, bu itibarla konuşma metninde TCK. 312/2 maddesine muhalefet suçunun yasal unsurlarının mevcut bulunmadığını,

Yine 01.12.1997 tarihli Av. Aydın Erdoğan'ın da esas hakkında savunmasını ihtiva eden dilekçesinde: Düşünce açıklamanın suç sayılmasının hukuka aykırı bulunduğunu, siyasal iktidarın ağır biçimde eleştirilmesi, devletin ve kurumların işlem ve eylemlerine karşı düşüncelerin ifade edilmesinin suç olarak kabul edilemeyeceğinin,

Düşünce açıklamanın ancak şiddeti teşvik kastı taşıdığında sınırlandırılması gerektiğini ifade ederek müvekkilinin konuşmasının tamamında iddianın aksine halkı zarara uğratan ve halkın arasında husumet doğurabilecek olaylara son verilmesinin istenildiğini, birçok paragrafında barış ve kardeşlikten söz eden sanığın suç işleme kastı taşıdığını iddia etmenin mümkün bulunmadığını beyan ederek müsnet suçtan beraatına karar verilmesini talep ettikleri,

4-Mehmet Ragıp Duran : 29.09.1997 tarihli celsedeki savunmasında suç tarihinde yaptığı konuşmanın mesleki ve teknik bir mahiyet taşıdığını, bir gazeteci için propagandanın yasal bir faaliyet sayılması gerektiğini, anılan konuşmasında bölücülük propagandası veya halkı kin ve düşmanlığa tahrik gibi kasıt bulunmadığını,

Türk basınının Kürt sorununu ele alışı ve bunu kamuoyuna yansıtma şeklini dile getirip eleştirdiğini beyan ederek beraatına karar verilmesini talep ettiği,

Vekili Av. Fikret İlkiz de 01.12.1997 tarihli esas hakkında savunmasını ihtiva eden yazılı dilekçesinde: Suç tarihinde müvekkilinin yapmış bulunduğu konuşmanın niteliği ve bütünü değerlendirildiğinde suç unsurunun bulunmadığını, müvekkil hakkında konuşma metninin kimi paragraflarındaki ifadelerin anlamını kaybeder biçimde iddianameye alınıp bu şekilde değerlendirilmek suretiyle kamu davası açıldığını,

Müvekkilinin konuşmasında Kürt sorunu bakımından medyanın bu soruna bakış açısını değerlendirdiğini, kişileri etkilemek amacıyla değil tarihsel bir kesit içerisinde yapılan saptamaları içerdiğini,

Başka kişilerin görüşlerinde dile getirdiği ve kendilerince doğru olarak kabul ettikleri söz ve düşüncelerinden dolayı sanığın sorumlu tutulamayacağını,

Münferit bazı kelimeleri yorumlamak suretiyle de sanığın suçlanamayacağını beyan edip suç kastı taşımayan esasen yasal unsurları da mevcut bulunmayan müsnet bölücülük propagandası yapma suçundan müvekkilinin beraatına karar verilmesini talep ettiği,

5-Sanık Mustafa Kahya : 21.07.1997 tarihinde Mahkemede alınan ifadesinde konuşmasında barış ve savaş kavramlarını kuramsal olarak anlattığını, haklı ve haksız savaşlardan söz edip sonuçlarının çok vahim olduğunu beyan ederek barışı savunduğunu,

Konuşmasında coğrafi kavram kullanmadığı gibi propaganda kastı da taşımadığını beyan ederek beraatına karar verilmesini talep ettiği,

Vekili Av. Hasan Tatar imzasını taşıyan 15.12.1997 tarihli esas hakkında savunmayı ihtiva eden dilekçesinde de: Konuşmasında ülkemizde yaşanan sorunları insan hakları açısından değerlendiren müvekkilinin konuşması bir bütün olarak değerlendirildiğinde propaganda kastının bulunmadığını, kimi cümlelerin parça parça iddianameye nakli ile hakkında anılan davanın açılmış bulunduğunu, bu nedenle suçlanan müvekkilinin konuşmasında haklı ve haksız savaştan söz edip, haklı savaşa örnek olarak Kurtuluş Savaşımızı gösterdiği de nazara alındığında kendisinde suç işleme kastının bulunmadığının kanıtı bulunduğunu,

Yorum yoluyla müvekkil hakkında hüküm tesis olunamayacağını beyan ederek esasen unsurları da mevcut bulunmayan bölücülük propagandası suçundan beraatına karar verilmesini talep ettiği görülmüş,

Yargılama esnasında sanıklardan Mustafa Ekmekçi'nin 21.05.1997 tarihinde öldüğü dosyaya konulan nüfus kaydının tetkikinden anlaşılmış,

İDDİA VE SAVUNMALARIN BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLMESİ :

1-Sanık Haydar Kaya yönünden : Konuşmasında 2. Dünya Savaşı sonrası sağlanan barışı (Milletlerarası Antlaşma) güçler dengesi ile izah ederek barışın, barışı engelleyenler kadar dirençli olup savaşı göze almakla gerçekleşebileceğini, Kürt sorununun da sadece Kürt ve Kürt illerinde yaşayanların mücadelesi ile çözülemeyeceğini, barışın onu engelleyenler kadar güçlü olmak ve onlarla mücadele etmekle Kürdistan sorununun Kürt halkının yaşadığı topraklarda iç ve dış gerici güçler tarafından kullanılmasına dur denilmesi ile mümkün olacağını açıklayıp Kürt sorununun barışçı bir şekilde çözülmesinin de mümkün olmadığını açıklarken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki terör ve devletin ulusal ve uluslararası yasalar çerçevesinde terörle mücadelesini gözardı ederek devlet ile bu bölgede yaşayan insanları birbirine düşman olarak tanımlayıp savaşan taraflar olarak gösterip barışın güç birliği ve savaşı göze almakla sağlanabileceğini de ifade ederek:

Anayasamızdaki TEK ULUS ilkesine ve 3713 sayılı yasanın 8/1. maddesinde öngörülen devletin milleti ile bölünmez bütünlüğüne,

Devletin bir tarafta Irak sınırları içerisinde bir bağımsız ve özerk Kürt Devleti kurulmasına taraftar olduğu halde, Türkiye Kürdistanı'nda ise Kürt ulusunu yoketmek için her türlü mücadeleyi sürdürdüğünü belirtmek suretiyle de anayasamızdaki TEK ÜLKE ilkesine ve 3713 sayılı yasanın 8/1. maddesinde öngörülen devletin ülkesiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik propaganda yaptığı,

Konuşmasının sonunda, barışın Kürdistan'daki Kürt sorununun çözülmesi, Kürtler'e kimi hakların sağlanması ile de gerçekleşmeyeceğini belirten sanığın ayrıca idealindeki siyasi rejimin gerçekleşmesi için de, Kürtler'in de bulunduğu işçilerin, emekçilerin ve yoksulların güç birliği yaparak anayasal rejimi değiştirmek için mücadele etmelerini önermek suretiyle bölücülük yaptığını ortaya koyduğu kanaatine varılmış ve açıklanan nedenlerle sanık müvekkillerinin savunmaları inandırıcı nitelikte bulunmamış, bu itibarla sanığın sevke uygun olarak tecziyesine karar verilmesi gerektiği,

2-Sanık Recep Doğaner yönünden : Suç tarihinde HADEP yöneticisi olan sanığın konuşmasında Güneydoğu'daki devlet politikasını siyasi kimliği çerçevesinde eleştirdiği, barışa olan özlemini dile getirdiği, Anadolu Halkları tabirini kullanırken ve ayrıca anılan bölgedeki kimi hak ihlallerinden söz ederken de bölücülük kastı ile hareket etmediği ve ayrıca sanığın bu sözleriyle halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiğinden de söz edilemeyeceği,

3-Sanık Akın Birdal yönünden : İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı olan sanığın dernek tarafından düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmasında gündeme uygun olarak Türkiye'de insan hakları ve temel özgürlüklerin kullanımı konusundaki eksiklikler ile engeller ve nedenlerini dile getirip halkların büyük bir çoğunluğunun halen bugün de insan hak ve özgürlüklerine kavuşamadığını, bunun en önemli sebeplerinden birinin savaşlar olduğunu, dünyada kalıcı ve adil bir barışın sağlanamaması sonucunda zengin ülkelerle yoksul ülkeler arasındaki uçurumun derinleştiğini belirttikten sonra,

Güneydoğu'da 14 yıldır süren çatışmanın ülke ve ülke insanı için nelere mal olduğunu özetleyip diline, dinine ve kültürüne bakmaksızın ülkemizde ölen insanların ölümüne nasıl seyirci olabiliriz diyen sanığın ülkede barışı sağlamak için topluma düşen görevlerden söz edip anılan bölgedeki devlet politikasını suça konu konuşmasında eleştirdiği,

Bu nedenle sanığın suça konu edilen sözlerinde ne bölücülük propagandası yapmak ve ne de halkı kin ve düşmanlığa tahrik kastının bulunmadığı,

Esasen isnad edilen suçun yasal unsurlarının da mevcut olmadığı,

4-Sanık Mehmet Ragıp Duran yönünden : İnsan Hakları Derneği tarafından düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmasında Türk basınında Kürt sorununun geçmişten günümüze kadar geçen süreçte ele alınış biçimini eleştiren,

PKK yayın organlarında zaman zaman bölgesel temele dayalı bir federasyon talebine rastlanıldığını belirten sanığın,

Kürt isyanlarının gerçek sebep ve saikininde basında hiçbir zaman açıklanmadığını, tarafsız olunamadığını, Kürtler hakkında hep önyargılı davranıldığını, savaş ve şiddetin övüldüğünü açıkladıktan sonra,

Türk medyasının Kürt meselesine barışçı yoldan ne kadar katkıda bulunabileceğine dair önerilerini sıralayıp toplumu şiddetçilikten-barışçılığa, Kürt düşmanlığından-Kürt kardeşliğine getirmede medyanın öncülük yapabileceğini ifade eden sanığın suç işleme kastıyla hareket etmediği esasen sözlerinde isnad olunan bölücülük propagandası yapma suçunun yasal unsurlarının da bulunmadığı,

5-Sanık Mustafa Kahya yönünden : Anılan toplantıda yaptığı konuşmasında barış ve savaşı yorumlayan sanığın haklı savaş, haksız savaş vardır diye başladığı konuşmasında devletin terörle mücadele politikasını eleştirip Güneydoğu sorunlarının çözümü için, barışın sağlanması için kendisine göre önerilerde bulunduğu,

Ülkede savaş yanlılarından çok barış yanlılarının bulunduğunu, barışın sağlanması için de örgütlü hareket edilmesi gerektiğini ifade ederken kullandığı Türk halkı, Kürt halkı gibi terimleri de ülkemizde birlikte yaşayan etnik grupları tanımlama amacına yönelik olarak kullandığı,

Esasen başlı başına bu ibarelerin kullanılmasının da sanıkta bölücülük kastı bulunduğunu kabul etmeye yetmeyeceği, anılan ibarenin (Kürt Halkı) belli bir bölgede yaşayan ve o bölgede çoğunluğu oluşturan kişileri ifade için kullanıldığı da nazara alındığında sanığın suç işleme kastıyla hareket etmediği gibi konuşmasında isnad olunan suçun yasal unsurlarının da bulunmadığı anlaşılmış,

A) Açıklanan nedenlerle sanık Haydar Kaya'nın 3713 sayılı yasanın 4126 sayılı yasa ile değişik 8/1. maddesi uyarınca tecziyesine,

B) Sanıklar Recep Doğaner, Akın Birdal, Mehmet Ragıp Duran ve Mustafa Kahya ile vekillerinin yukarıda özetlenen savunmaları samimi ve inandırıcı bulunmuş ve bu nedenle suç tarihinde yaptıkları konuşmaları kendi içinde bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanıkların suç işleme kastıyla hareket etmedikleri esasen kendilerine isnad olunan suçun yasal unsurlarının da mevcut bulunmadığı nazara alınarak ayrı ayrı beraatlarına,

C) Dosyada mevcut nüfus kaydına göre 21.05.1997 tarihinde öldüğü anlaşılan sanık Mustafa Ekmekçi hakkında açılmış bulunan kamu davasının ise TCK. 96. maddesi uyarınca ortadan kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmış olmakla;

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Sanık Haydar Kaya'nın eylemine uyan 3713 sayılı yasanın 4126 sayılı yasa ile değişik 8/1. maddesi uyarınca takdiren 1 yıl hapis ve 100.000.000.-TL. ağır para cezası ile cezalandırılmasına,

3506 sayılı kanunun Ek 1 ve 2. maddesi uyarınca ağır para cezası 6 misli arttırılarak 600.000.000.-TL. ağır para cezası ile cezalandırılmasına,

Takdiren sanık hakkında TCK. 59. maddenin uygulanmasına yer olmadığına,

Sanığın kişiliği, suçun işleniş şekil ve özelliği dikkate alınarak takdiren sanık hakkında 647 sayılı yasanın 4. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına,

Sanığın geçmişteki hali ve eğilimlerine göre cezasının ertelenmesi halinde ileride suç işlemekten çekineceğine dair mahkememizce yeterli vicdani kanaat edinilemediğinden sanık hakkında 647 sayılı yasanın 6. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına,

2-Sanık Mustafa Ekmekçi'nin 21.05.1997 tarihinde öldüğü anlaşıldığından bu sanık yönünden açılan kamu davasının TCK. 96. madde uyarınca ortadan kaldırılmasına,

3-Diğer sanıklar Recep Doğaner, Akın Birdal, Mehmet Ragıp Duran ve Mustafa Kahya'nın konuşmalarında suç unsuru görülmediğinden bu sanıkların kendilerine atılan suçlardan beraatlarına,

Hakkında kamu davası ortadan kaldırılan ve beraat eden sanıklar için yapılan yargılama gideri dışında kalan (190.000) lira yargılama giderinin sanık Haydar Kahya'dan alınmasına,

Üye Abdulkadir Davarcıoğlu'nun Haydar Kaya ve Mustafa Ekmekçi dışındaki sanıkların da mahkumiyeti gerektiği gerekçesiyle karşı oyuyla ve oy çokluğu ile sanıklar Haydar Kaya ve Akın Birdal'ın yüzüne karşı, diğer sanıkların yokluğunda, sanıklar vekilleri Av. Levent Kanat, Av. Nihat Toktay, Av. Şenal Sarıhan, Av. Ender Büyükçulha, Av. Hasan Tatar ve Av. Sevil Ceylan'ın yüzüne karşı isteme kısmen aykırı olarak Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 30.12.1997

      BAŞKAN: 17339     ÜYE : 972. YD. 8  ÜYE : 22020 KATİP : 87

      Mühür ve İmza     (Muhalif Üye)     İmza  İmza

MUHALEFET ŞERHİ : 14.12.1996 tarihinde İnsan Hakları Derneği'nce düzenlenen Barış ve Medya konulu panele konuşmacı olarak katılan sanıklardan;

Sanık Mehmet Ragıp Duran'ın yaptığı konuşmada özetle; "Devletin propaganda aracı olarak görev yapan Türk basınını(n) Kürt varlığını inkar ettiğini, Şeyh Sait, Dersim yani 25, 38 isyanlarında ve bugün Kürtler'i silahlı ayaklanmalar sırasında birtakım taleplerinin bulunduğunu, Türk basın tarihi incelendiğinde basının bu talepleri ya hiç vermediği veya tahrip (?) (f- M.A.) ederek verdiği, ....... silahlı Kürt isyanlarının halifeliğin yeniden kurulmasını isteyen gerici, dini temelde isyan olduğu hususlarını(n) dile getirildiği, bölgesel temele dayalı federasyon, özgürlük ve demokrasi taleplerini(n) görülmediği,

Ayaklanmalarda hep yabancı parmağı arandığı,

Kürtlerde ulusal bilinç geliştikçe saldırıların top yekün Kürt ulusundan çok ayaklanma liderlerine, Şeyh Sait olsun, Seyit Rıza olsun son dönemlerde de Abdullah Öcalan için basında saldırılar yapıldığı"

Sanık Mustafa Kahya'nın yaptığı konuşmada: "Savaşın temizi yoktur. ........ haklı savaş, haksız savaş vardır. Haksız savaşı sürdürenler barış istemezler. Kürt sorununun şiddet yolu ile çözümü hedeflenmiştir. Politikası budur. Kürt sorununun şiddet politikası ile çözülemeyeceği her gün değişik olaylarla ve problemlerle karşımıza dikilmektedir. Halklar birbirine düşman edilmiştir. Kirli savaşın sonucudur ki meçhul cinayetlerin sayısı kirli savaşta şiddetin artma oranı ile orantılıdır."

Sanık Recep Doğaner'in yaptığı konuşmada: "Dedem İstiklal Mahkemelerinde sorgulandı ceza aldı. Anadolu halklarının en fazla özlemini duyduğu barış Cumhuriyet Türkiyesinde ne yazık ki yakalanamadı..... bugün barış sadece Kürtler'in istemi değildir...... paralar silahlara yatırılıyor, bu silahlarla Doğu ve Güneydoğu insanlarına bir savaş başlatılmış. Köyler yıkılıyor, yakılıyor, yerlerinden silinip atılıyor..... kendi vatandaşına dışkı yediren bir ülkenin demokratik durumu nasılsa bunu sizin takdirinize bırakıyorum..."

Sanık Akın Birdal'ın yaptığı konuşmada : "..... halkların büyük bir çoğunluğu bugün hala insan hak ve özgürlüklerine kavuşmamıştır...... savaş halkların diline, dinine, cinsiyetine, siyasi görüşüne, ulusal kimliğine bakmaksızın öldürüyor. Yaşamdan koparıyor. 14 yıldır süren kirli savaşın sonuçlarını anlatmak değil, aynı zamanda bu savaşa son verilmesi için hep birlikte harekete geçmeliyiz. Kürtler'in özellikle aşağılanması ile gerçeğin tarihi abartmalar üzerine dikkat edilmelidir. Boşaltılan yakılan köyleri size anlatmayacağım, bunları bilmektesiniz. 3 milyon insanın yerlerinden yurdundan koparılmasını size anlatmayacağım, tarihin, doğanın, kültürlerin yerle bir edilip yok edilmesini anlatmayacağım.... Türkiye'de insan özgür değildir...."  şeklinde konuşma yaptıkları.

Sözü geçen sanıkların konuşmalarında etnik kökeni ne olursa olsun Anayasa'da belirlendiği şekilde Türkiye'de yaşayan insanların Türk halkını oluşturmasına karşın Kürt halkının, Kürt ulusunun varlığında ve Kürtler de ulusal bilinçden bahsederek Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülke ve milleti ile bölünmez bütünlüğü aleyhinde propaganda yaptıkları ve 3713 sayılı yasanın 8/1. maddesi anlamında suç işledikleri görüşünde olduğundan adı geçen sanıklar hakkında beraat doğrultusunda verilen çoğunluk kararına katılmam mümkün olmamıştır. 30.12.1997

 

Z. Katibi: 87                                                                   Muhalif Üye

  (972.YD.8)                    

MAHKEME MASRAFI :

CİNSİ  :                MİKTARI :

Posta   :         190.000.-TL.

Toplam:           190.000.-TL.

  • 1. Belge No:31
  • 2. Belge No:32