DP Dönemi

Tek parti egemenliğinin 14 Mayıs 1950'de son bulmasına karşın Demokrat Parti iktidarı döneminde de devlet-basın ilişkilerinin  genel çizgisi değişmemiştir. Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarındaki balayı dönemi kısa sü­rer; eleştirilere tahammülsüzlük, hukuk dışı yollardan sonuç alma gibi tehlikeli politik kararların devreye so­kulmasına neden olur.

Vatan  başyazarı Ahmet Emin Yalman'ın 22 Kasım 1952'de Malatya'da suikasta uğramasında Menderes'in rolü olduğu öne sürülmüştür. Mehmet Ali Sebük şunları söylüyor:Ahmet Emin Yalman, Menderes aleyhinde yazmaya başlayınca Necip Fazıl'ı Ankara'ya çağırdılar, hukuk dışı bir davranışa sokmak istediler. Gözümün önünde Samet Ağaoğlu, ona 170 bin lira verdi. Daha sonra Büyük Doğu'da Ahmet Emin dinsiz imansızdır diye bir kampanya başladı. Yaza yaza Malatya Suikastı'nı yarattılar. Ahmet Emin beş kurşun yedi; tesadüfen kur­tuldu. Menderes'in haberi vardı.1

PKK'nın ikinci adamı Şemdin Sakık'ın nerede alındığı bilinmeyen [!] ve sonradan gerçek olmadığı ortaya çıkan ifa­desini 25-26 Nisan 1998 tarihlerinde yayımladıkları şaşırtıcı biçimde birbirine benzeyen manşet haberleriyle İHD Genel Başkanı Akın Birdal'ı hedef gösteren Hürriyet ve Sabah gazetelerinin, 46 yıl sonra benzer bir su­ikast olayının yaratıcısı durumuna düşmeleri, basının devlet-iktidar güdümündeki ilişkilerinin ve yayın anlayışı­nın yarım asra yakın bir süre içerisinde aynen sürdüğünün göstergesi olarak değerlendirilebilir. Hürriyet gaze­tesi başyazarı Oktay Ekşi, bu olaydan yaklaşık 8 ay sonra devleti, "insan onurunun asıl düşmanı" olarak suçlamakta; 'Şemdin Sakık'ın ifadesi' diye "resmi makamlarca basına sızdırılan yalan bilgiler yüzünden" bir "tertibe... alet olduklarını" kabul etmekte; kendisine "[B]öyle adi bir tertibin içinde bizzat devletin bulunabile­ceğini nereden bilebilirdik?" sorusunu yönelterek özeleştiride bulunmaktadır.2

BASINA ÇİFTE KISKAÇ

 17 Mart 1954'te yürürlüğe giren bir yasayla "ispat hakkı"  tanınmasına gerek görülmeden namus, onur ve saygınlığı küçük düşürücü, şöhret ya da servete zarar verici yayın yaptığı gerekçesiyle gazetecilerin ağır ha­pis ve para cezalarına çarptırılmaları hükmü getirilir. İspat hakkı, bu tarihten itibaren Türkiye'de yıllarca tar­tışma konusu olur; basın özgürlüğünün bir parçası haline gelir.

Vur Abasıza adlı mizah dergisini yayımlayan Samim Akay'ın hapis cezasına çarptırılmasıyla DP'nin eleştiriye hoşgörüsü olmadığı daha 1951 yılında belli olmuştur. 1954 seçimlerinden sonra yoğunlaşan basındaki eleştiri­ler üzerine muhalif gazete ve gazeteciler aleyhine açılan davalar hızla artmış, Şinasi Nahit Berker, Metin Toker, Ülkü Arman, Nihat Subaşı, Fethi Giray, Beyhan Cenkçi, Kurtul Altuğ, Yusuf Ziya Ademhan, Ali İhsan Göğüş, Safa Kılıçlıoğlu, Hüsnü Zeki Söylemezoğlu, 80 yaşındaki Hüseyin Cahit Yalçın hapis cezalarına çarp­tırılmışlardır.3

Basın üzerinde yoğunlaşan baskılar o noktaya gelmiştir ki bizzat Başbakan Adnan Menderes gazetecileri tele­fonla arayarak yazdıkları yazı nedeniyle tehdit etmekte; gazete temsilcilerinin görevden alınmaları için patron­larına baskı yapmaktadır. Menderes'in 1954 seçimleri öncesi milletvekili adaylığı teklifinde bulunduğu Hürriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Emin Karakuş, seçimlerden hemen sonra görev yerleri değiştirilen  üst düzey yö­netici ve yargıçların listesini yayımladığı gerekçesiyle Başbakan tarafından tehdit edildiğini yazmaktadır.

...(Haberi) gazeteye bildirdiğim günün sabahı telefon çaldı. İstanbul'dan aranıyordum. Saat ye­diydi.....(Arayan) Başbakan Adnan Menderes'di.

-Bak sana son ihtarımı yapıyorum. Bir daha bu gibi menfi haberleri gazeteye yazarsan sana yapmayacağım kalmaz, dedi ve telefon büyük bir gürültüyle kapandı.

Bu, Menderes'in bana ne ilk, ne de son çıkışması oldu. Fırsat buldukça beni, Bakanları, Emniyet Genel Müdürü aracılığıyla çağıracak ve tehdit edecekti.4

Emin Karakuş, 1956 yılında Hürriyet gazetesinin Ankara Temsilciliğinden alınışının öyküsünü anlatırken yazıla­rının Başbakan Adnan Mendres'i çileden çıkardığını söylemektedir.

Birkaç yıldan beri her hafta pazar günleri 'Ankara Mektubu' başlıklı yazılarımın Hürriyet Gazetesi'nde yavaş yavaş kesildiğini görmeye başladım. Yazılarımın biri çıkıyorsa ikisi çıkmıyordu. O günlerde yalnız muhalefet yapan gazeteler üzerinde değil, yansızlığıyla tanınmış gazeteler üzerinde de hükümetin baskısı kendini iyice duyurur hale gelmişti. (İtalikler bana ait.)......[G]azetenin sahibi bir gün ansızın Ankara'ya geldi.....Geldiği gü­nün akşamı İstanbul'a döndü. Ertesi gün de beni İstanbul'a çağırdı gittim. Patronumun bana karşı gerçekten büyük güveni vardı. Hal ve hatır sorduktan sonra, 'Karakuş, seni Ankara temsilciğinden alacağım,' dedi. Neye uğradığımı bilemedim. Takdir onundu..... Sonradan öğrendiğime göre, Menderes, benim görevden alınmamı is­temiş, çaresiz bu istek kabul olunmuştu.5

Selanik'te Atatürk'ün doğduğu eve bomba atılması ile -sonradan Nevşehir Valiliği de yapan Oktay Engin adlı bir MİT ajanının gerçekleştirdiği ortaya çıkar-  İstanbul'da 6-7 Eylül 1955'te meydana gelen Rumlar'a yönelik saldırı olaylarının faturası basına ve solculara çıkarılır! Gazeteler kapatılır. "6 Eylül olaylarını komünistlerden başkasının yaptığı yolundaki yazı ve yorumlar" ile hükümete yönelik eleştiriler ve çıplak kadın resimlerinin ba­sımı(!) yasaklanır. Gazeteler ikinci baskı yapmayacak, kıtlık ve darlık haberleri yazılmayacaktır.6

Basın Kanunu'nda 8 Haziran 1956'da yürürlüğe giren değişikliklerle kötü niyetli ve özel amaçla yayın yapıl­ması, genel ahlak ve aile düzenini bozacak şekilde heyecan yaratacak ayrıntılı  haber verilmesi yasaklanır­ken, o güne kadar gazetecilerin kovuşturma ve yargılanmaları sırasında tutuklanmamalarına ilişkin uygulama da kaldırılır. 7

Bu değişiklikler basın üzerinde yeni baskılar getirmiştir. Gazeteciler Sendikası 1957'de muhalefet liderlerinin gezilerini izleyen gazetecilerin polis tarafından dövülmesi, makinelerinin ellerinden alınması dolayısıyla yayım­lanan bildiri yüzünden dokuz ay süreyle kapatılır. Zaman, Ulus, Milliyet, Cumhuriyet, Yeni Gün, Dünya, Vatan, Tercüman, Yeni Sabah  başta olmak üzere birçok gazetenin  sorumluları ve yazıları hakkında davalar açılır. 1960 yılında Cemil Sait Barlas, Oktay Verel, Cemalettin Ünlü, Tarık Hakkı, Yusuf Ziya Ademhan, Beyhan Cenkçi, Naim Tirali, Selami Akpınar, 72 yaşındaki Ahmet Emin Yalman çeşitli hapis cezalarına mahkum olurlar.8

Amerika'da Indianapolis ve Arizona Republic gazetelerini çıkaran Eugen Pulliam'ın iktidarı eleştiren yazılarını yayımlayan Vatan, Dünya, Ulus gazeteleriyle, Kim, Akis ve Altıok dergileri hakkında açılan ve "Pulliam Davaları" adıyla bilinen davalar dünya kamuoyunda yankılar uyandırır.9

1954-1960 döneminde getirilen yayın yasakları, zaman zaman II. Abdülhamid ve tek parti dönemlerindeki uy­gulamaları akla getirecek boyutlara ulaşır. Yaşar Kemal, ünlü İnce memed romanının Cumhuriyet' te tefrika edilmesi sırasında yaşanan sansür olayını şöyle anlatmaktadır:

Cevat Fehmi (Başkut), o yıllarda Cumhuriyet' in başında olmasaydı, benim 'İnce Memed' tefrika edilemezdi. Çünkü, tefrika başlar başlamaz, zamanın ünlü İstanbul Savcısı Hicabi Dinç telefonu açmış, tefrikayı derhal keseceksiniz demiş. İyi anımsarım. Cevat Fehmi, Hicabi Dinç'e 'Edebiyat'tan sen mi iyi anlarsın, ben mi?' diye bar bar bağırıyordu telefonda. Yani Cevat Bey dayattı da, roman yayınlanabildi. Ama çaresiz kalıp, bazı bö­lüm­leri sansür de ettiler.10

DP'ye muhalefet bayrağı açmasıyla birlikte tirajını 1957'lerde 50 bine çıkaran Vatan gazetesinin yüzde 10 his­sesine sahip Naim Tirali iktidarın baskıları nedeniyle gazeteyi tek yaprak basmak zorunda kaldıklarını söyle­mektedir: ...Vatan..... giderek en büyük muhalefet gazetesi oldu. Yurt çapında itibarı arttı gazetenin. Hükümet hep Vatan' la uğraştı. Kağıdımızı kesti. Zaman zaman kapatma kararı alındı. Kapatıldı gazetemiz. Bu yüzden tek yaprak bastığımız oldu.11 Son anda gelen yasaklar yüzünden, haberlerin kalıpta kazınması nedeniyle gazetelerin birinci sayfaları beyaz boşluklarla çıkmaktadır. 12 Kürt sorununa ağırlık vermesiyle tanınan Ülkede Gündem gazetesinin yaklaşık 40 yıl sonra sık sık benzer görüntülerle çıkması; basın özgür­lüğü açısın­dan aynı baskıcı devlet yönetimi anlayışının sürdüğü şeklinde değerlendirilebilir.13

Bu dönemde ve bazen gazetenin tüm sayfasının dolmasına neden olan tekzip ve düzeltme hakkının kötüye kullanılması, toplumda, basın özgürlüğüne olan inancı ve okuyucunun gazeteye duyduğu güveni azaltıcı bir rol oynamıştır.14

Anayasaya aykırılık iddialarına rağmen kurulan Meclis Tahkikat Komisyonu'nun "CHP ve bir kısım basının fa­aliyetlerini soruşturmaya"  başlamasıyla birlikte devlet-basın ilişkileri de tamamen kopma noktasına gelir. Tahkikat Komisyonu, Akis dergisinden Kurtul Altuğ'u tutuklar; Ulus, Dünya, Demokrat İzmir, Sabah Postası gazeteleri ile Akis ve Kim dergilerinin yayımlanmasını yasaklar, basıldıkları matbaaları kapatır. İstanbul'da 28 Nisan olayları üzerine İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı başlıklarda 72 puntodan büyük harf sürmanşeti, dişi klişe, espaslı manşet ve dört sütundan büyük resim kullanmayı yasaklar. Ankara Sıkıyönetim Komutanı Namık Argüç de 27 Mayıs ihtilâlinin başına geçecek Cemal Gürsel'in 7 Mayıs'ta İzmir'de bir gazeteciye verdiği beya­natın yayımlanmasını yasaklarken, bu yasağın yayımını da yasaklamaktadır.15

1954-1960 yılları Türk basın tarihinde sonu gelmeyen davalarla dolu karanlık bir dönemdir. Yalnız dört yıllık bir süre içinde (Mart 1954-Mayıs 1958) 1161 gazeteci hakkında kovuşturma yapılmış ve bunlardan 238'inin mah­kumiyetine karar verilmiştir.16

DP, devlet-basın ilişkilerinde stratejik bir öneme sahip olan gazete kağıdını, basın politikasının ana unsuru ola­rak çok başarılı biçimde kullanmıştır. Demokrat Parti iktidarı 1957 seçimlerinden önceki yıllara göre gerileme­sinin faturasını basına çıkartır. Cezai yaptırımların yanı sıra; yeni hükümetin 25 Kasım 1957'de kurulmasının hemen ardından yayımlanan Ticaret ve Sanayi Bakanlıklarına ait Tebliğ'le ekonomik kısıtlamalar getirilir.17 Her türlü gazete ve dergi kağıdı ithalatı devlet tekeline alınır. İthal edilen kağıtlar SEKA'nın ürettiği kağıtlarla  aynı şekilde tek fiyat üzerinden satılacaktır. DP döneminde gazete kağıdı ton fiyatı 1950-1956 arası 600 TL; daha sonra yapılan değişikliklerle (9 Mart 1956) 890 TL, (20 Kasım 1957) 1.000 TL, (12 Ağustos 1958) 2.500 TL, (29 Ağustos 1958) 2.150 TL, (4 Temmuz 1959) 2.050 TL olmuştur.18

Bakanlar Kurulu'nca 27 Kasım 1957'de kararlaştırılan ancak 1 Ocak 1958'de yürürlüğe sokulan bir kararname ile de ticari ilanlar dahil tüm ilan ve reklamların tek elden belirlenen ücret tarifesi üzerinden  dağıtımı öngörülür. Bu düzenlemeleri 1 Nisan 1958'de yürürlüğe giren günlük gazetelerin sayfa sayısını en çok 6 ya da 8 olarak sınırlayan; baskı, iade sayıları ile sarfedilen ve eldeki kağıt miktarının zamanında bildirilmemesi halinde ertesi ayın kağıt tahsisinin iptal edileceğini hükme bağlayan Kararname izler. Böylece basın ekonomik kıskaca alın­maya çalışılır.

İktidar yanlısı Zafer gazetesinin açık biçimde kollanmasına karşın Ulus, Dünya, Yeni Gün, Yeni Sabah' ın ilanları kesilmiştir; bu arada muhalif basının kağıt tahsisleri kısılmıştır.19 DP'nin yayın organı Zafer gazete­sine, CHP'nin Ulus' undan iki katı özel ilan verilmiştir. Zafer gazetesi 1958'de 963.248; 1959'da 1.234.884; 27 Mayıs 1960'a kadar da 403.364 lira özel ilan alırken, Ulus gazetesine aynı yıllarda Devlet Bakanlığı'nca denet­lenen Türk Basın Birliği Resmi İlanlar Limited Ortaklığı'nca dağıtımdan verilen özel ilan tutarları sırasıyla 456.397, 542.867 ve 212.248 lira olmuştur. DP döneminde verilen resmi ilan ve reklamların gazetelere göre dağılımı devletin  iktidar yanlısı ve muhalif  basına yönelik politikalarını açıkca yansıtmaktadır:20

 

 

 

 TABLO: 4  GAZETELERE VERİLEN RESMİ İLAN VE REKLAM TUTARLARI

 (1 TEMMUZ 1950 - 31 ARALIK 1959)

 

 

YAYIN ORGANININ ADI                                        ÖDENEN TUTAR (TL)

 

  1-Cumhuriyet    2.653.704,-

  2-Milliyet      2.271.437,-

  3-Hürriyet      2.269.643,-

  4-Vatan   1.641.145,-

  5-Tercüman      1.139.578,-

  6-Havadis 1.146.882,-

  7-Apoyevmatini  91.460,-

  8-Son Posta     2.145.394,-

  9-Yeni İstanbul 1.817.612,-

10-Zafer-Zafer Akşam Postası 7.114.330,-

11-Hürses   1.021.926,-

12-Ankara Telgraf 1.083.296,-

13-Ulus     930.953,-

14-Son Havadis    690.418,-

 

 

Devlet-basın ilişkilerinde önemli bir yer tutan gazetecilerin "milletvekili yapılması" uygulaması; tek parti döne­minde olduğu gibi Demokrat Parti iktidarı sırasında da devam eder; bunun yanı sıra gazetecilere büyükelçilik bile önerilir. Mustafa Ekmekçi, 1954 seçimleri öncesi Demokrat Parti'nin Mükerrem Sarol aracılığıyla -1950'de DP listesinden Muğla bağımsız milletvekili seçilen- Nadir Nadi'ye emekliye ayrılacak Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun yerine Bern büyükelçisi olarak atama önerisi getirdiğini, ancak reddettiğini yazmaktadır. Nadi,  1954  seçimlerinde  DP  listesinden  bu kez  İstanbul  bağımsız  milletvekili olur.21

Basını kontrol araçlarından biri olarak bugün de özellikle genel merkez kontenjanından gazeteciler milletvekili yapılmaktadır.

1920-1995 arası Meclis'teki  5289 parlamenterden 153'ünün gazeteci, yazar, yayıncı olduğu anlaşılmaktadır. Gazetecilerin sayısı 1920-1960 arası 56; 1960-1980 arası 76 ve 1983-1995 arası da 21'dir.22 1995 seçim­lerinde ise 550 üyeli TBMM'ye aralarında Altan Öymen (Milliyet), Ahmet Tan (Sabah), Mümtaz Soysal (Hürriyet)  Uluç Gürkan, Metin Işık, Yılmaz Ateş ve Hakan Tartan'ın da bulunduğu 11 gazeteci girmiştir.23

DP'NİN KOLLADIĞI BASIN

Demokrat Parti döneminde devlet-basın ilişkisinin hangi boyutlara ulaştığı ancak 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra anlaşılabilmiştir. Yüksek Soruşturma Kurulu'nun 23 Ekim 1960 tarihli Esas: 55, Karar: 42 numaralı Son Tahkikat Açılmasına Dair Kararı'yla ilgili  28 Ekim 1960 tarihinde yapılan açıklamaya göre, örtülü ödenekten gazetecilere verilen paranın tutarı 723.809 lira 71 kuruştur. Para alanların listesi şöyledir:24

 

 

 

TABLO: 5  ÖRTÜLÜ ÖDENEKTEN BESLENEN BASIN

(1950-1960)

 

 

YAYIN ORGANININ ADI                                                                       ÖDENEN TUTAR (TL)

 

  1-Türk Haberler Ajansı (Bülent Danışman)     35.518,32

  2-Milliyet  gazetesi (Ali Naci Karacan)      31.500,-

  3-Yeni Cephe  gazetesi (Osman Tat)     14.700,-

  4-Türk Anglo Amerikan (Kazım Nami Duru)      16.549,-

  5-Atom  gazetesi (Talat Sümer)   17.300,-

  6-Müslümanın Sesi  (Lütfullah Baydoğan)      8.500,-

  7-Ankara Telgraf        1.250,-

  8-Yeni Asır  (Şevket Bilgin-baskı makinası için)   74.161,50

  9-İstanbul Ekspres  (Burhan Belge)     51.621,67

10-Ali Dayı  gazetesi     6.000,-

11-Akın  gazetesi (Recep Bilginer) 22.300,-

12-Havadis  gazetesi    55.000,-

13-Mizah  gazetesi        8.000,-

14-Siyaset  gazetesi (Hüsnü Yaman)   7.000,-

15-Büyük Doğu  ve Necip Fazıl Kısakürek'e      147.900,-

16-Cavit Yamaç         300,-

17-Medeniyet  gazetesi  11.000,-

18-Anadolu  gazetesi (Aydın Öktem)   4.000,-

19-Hizmet  gazetesi (Kemal Onan)   23.000,-

20-Ethem İzzet Benice   15.000,-

21-Horoz  gazetesi (N.R.Efe)   3.000,-

22-Türk Düşüncesi  (Peyami Safa)   49.000,-

23-İstanbul Ekspres  (Mithat Perin)   1.500,-

24-İKA Ajansı (Ziya Tansu)     8.700,-

25-Aydın DP [Demokrat Aydın]  gazetesi   10.000,-

26-Hergün  gazetesi (Telefon ücreti)       1.597,86

27-Ege Ekspres  gazetesi     12.200,-

28-Akbaba mecmuası (Yusuf Ziya Ortaç)    63.313,36

29-DP İzmir [Demokrat İzmir]  gazetesi   21.000,-

30-Yeni Sabah  gazetesi (Safa Kılıçlıoğlu)       1.500,-

31-Meram  gazetesi (Konya)     1.000,-

 

     

Yassıada Yüksek Adalet Divanı Örtülü Ödenek Davası Gerekçeli Kararı'na göre ise, 1950-1960 arasında ör­tülü ödenekten kullanılan 24 milyon 548 bin 713 lira 69 kuruştan 948 bin 535 lira 71 kuruş basına, gazeteci­lere ve gazeteci örgütlerine verilmiştir. Bu durumda, Yüksek Soruşturma Kurulu'nca 224.725,77 liralık bir ödemenin kamuoyuna açıklanmadığı ortaya çıkmaktadır. Basına örtülü ödenekten verilen paranın 58.811,93 li­ralık bölümünün usulüne uygun olduğu belirtildiğinden, bu durumda usulsüz olduğu kaydedilen 165.913 lira 84 kuruşun hangi basın organlarına dağıtıldığı gerek Yüksek Soruşturma Kurulu açıklamasından gerekse Yüksek Adalet Divanı gerekçeli kararından anlaşılamamaktadır.25 Örtülü ödenekten basına verilen paraları içeren gaze­tecilerin utanç vesikası bu listeden "usulsüz sarfiyat" kalemine giren ödemelerden çıkarılan örnekler yıl­lara göre şöyle sıralanmaktadır:26

 

 

 

TABLO: 6  ÖRTÜLÜ ÖDENEKTEN KİM NE ALDI?

(1950-1960)

 

 

YILI  TUTARI (TL) KİMLERE VE NERELERE ÖDENMİŞ OLDUĞU

 

1950  10.000,-    Türk Haberler Ajansı'nın tesis masrafı olarak ve on taksitte ödenmek üzere Bülent Danışman'a

        1.050,-   Me[k]ki Said'e (iki defada) [Mekki Said Esen - Cumhuriyet Ankara  büroda,1935-1954 arasında muhabir ve temsilci olarak çalışmıştır. 1954-1960 arası DP Balıkesir Milletvekili olarak TBMM'de bulunmuş; Ankara  Gazeteciler Cemiyeti başkanlığı da yapmıştır.]

        1.500,-   Milliyet  gazetesine

           750,-  Atom  gazetesine (iki defada)

           900,-  Burhan Belge'ye (2)

 

1951  10.000,-    Türk Haberler Ajansı'na   1.198,08  Ordu'da çıkan Bugün gazetesine birkaç defada

        6.000,-   Yeni Cephe gazetesi sahibi Osman Hamit Tad'a

        2.000,-   Demokrat Malatya gazetesine (Hüseyin Fırat'a)

           500,-  Müslüman Sesi  gazetesi abone bedeli

        2.300,-   Muzaffer Kurbanoğlu'na (Hürriyet Misakı  gazete)

        5.000,-   Ali Naci Karacan'a (A. Menderes'ten borç olarak)

      74.161,50   Yeni Asır  gazetesi. Şevket Bilgin eliyle alınacak baskı makinesinin taksit karşılığı olmak üzere 25.250 dolar avans verilmiştir.

        1.000,-   Ali Dayı  gazetesi

      10.000,-    Akın  gazetesi (Recep Bilginer'e)

          150,-   Gazeteci Mahmut Erhan'a

        5.000,-   Necip Fazıl Kısakürek'e (Başbakan emriyle)

        8.000,-   Mizah  gazetesine

        7.401,67  Burhan Belge'ye (muhtelif tarihlerde)

           300,-  Cavit Yamaç (S. Ağaoğlu tavassutu ile)

           100,-  Yusuf Ziya'ya (S. Ağaoğlu tavassutu ile)

           500,-  Orhan Seyfi'ye (Koraltan vasıtasıyla Başbakan emriyle)

          300,-   Recep Bilginer

          400,-   Kazım Duru

       1.803,40   Enis Behiç Koryürek'in Miras  isimli şiir kitabının matbaa masrafı

           400,-  Akagündüz

 

1952    8.000,-   Fevzi Boztepe'ye (Medeniyet Hür Yollara Doğru)

        3.500,-   Hürriyet Misakı'  na (M. Kurbanoğlu'na)

      50.000,-    Necip Fazıl Kısakürek'e (muhtelif tarihlerde)

      15.000,-    Ethem İzzet Benice'ye (muhtelif tarihlerde)

        3.000,-   Horoz Mizah Mecmuası' na (N. R. Efe'ye)

           750,-  Müslüman Sesi gazetesine (Lütfullah Baydoğan'a)

      10.000,-    Demokrat Aydın gazetesine (Raif Aydoğdu'ya)

        3.000,-   Ali Dayı  gazetesine

        7.500,-   Hizmet  gazetesine

        1.597,86  Hergün  gazetesi telefon ücreti

        2.000,-   Aydın Öktem (Anadolu gazetesi) Halk Partili, bu partide kalmıştır.

        1.000,-   Kazım Nami Duru (Born yayma tercümesi)

        1.000,-   Kazım Nami Duru      2.000,-  Anadolu  gazetesine

 

1953  10.000,-    Peyami Safa (Türk Düşüncesi dergisi için)

        1.500,-   Orhan Seyfi Orhon'a

          350,-   Burhan Belge'ye

      15.000,-    Yusuf Ziya Ortaç'a

          600,-   Peyami Safa (Türk Düşüncesi abonesi)

        2.400,-   Bedii Faik, Şevket Rado

          400,-   Mithat Cemal Kutay

          300,-   Nabi Cevat (Türkiye'de Siyasi Particilik  kitabı)

        2.000,-   İzmir Anadolu  gazetesi

           650,-  Kazım Nami Duru'ya

 

1954    6.000,-   Peyami Safa ( 500 adet Türk Düşüncesi)

        1.000,-   Zonguldak Sabah  gazetesine

        1.000,-   Çanakkale İnkılap  gazetesine

        1.000,-   Demokrat Karabük  gazetesine

        1.000,-   Demokrat Kozlu  gazetesine

      15.000,-    Yusuf Ziya Ortaç

      21.000,-    Demokrat İzmir  gazetesine

        1.500,-   Mithat Perin'e (İstanbul Ekspres)

      18.500,-    Necip Fazıl Kısakürek'e

           750,-  Müslüman Sesi  İzmir gazetesine

        1.000,-   Recep Bilginer

        1.500,-   Kazım Nami Duru'ya

 

1955  10.000,-    Necip Fazıl Kısakürek'e (muhtelif tarihlerde)

        5.600,-   Burhan Belge'ye (muhtelif tarihlerde)

           100,-  İzmir Gazeteciler Derneği

        2.000,-   Cihad Baban

        1.050,-   Kazım Nami Duru

         

1956  34.000,-    Necip Fazıl Kısakürek'e (muhtelif tarihlerde)

        6.750,-   Burhan Belge'ye (muhtelif tarihlerde)

        1.200,-   Türk Ajansa

           350,-  Kalkınan Türkiye Dergisi' ne

        3.000,-   Reşat Nuri Gültekin (Dolar mukabili)

        4.300,-   Kazım Nami Duru

       

1957    1.500,-   Müslüman Sesi  (L.Baydoğan'a)

        2.000,-   Atom gazetesine

        3.000,-   Fevzi Boztepe'ye

           250,-  Mahmut Erhan'a

           500,-  Nermin Polat'a (propaganda için)

        5.000,-   Necip Fazıl Kısakürek'e

 

1958    3.000,-   Burhan Belge'ye

      10.000,-    Necip Fazıl Kısakürek'e (Bir kısmı Tevfik İleri eliyle)

        3.000,-   Peyami Safa'ya

        1.000,-   İstanbul Günlük Gazeteciler Sendikası

           500,-  İstanbul Basın Teknisyenleri Sendikası

        3.000,-   Ankara Gazeteciler Cemiyeti

 

1959      600,-   14 Mayıs  gazetesine

        8.000,-   Yusuf Ziya Ortaç'a

        2.000,-   Müslüman Dergisi

        1.000,-   DP Kronolojisi için

        5.000,-   Hür Yol ve Köyün Sesi sahibi A. Leblebicioğlu'na

      10.000,-    Necip Fazıl Kısakürek'e (Tevfik İleri eliyle)

        3.000,-   Peyami Safa'ya Türk Düşüncesi yıllık abonesi

        5.000,-   Matbuat  kitabı için Prof. Hıfzı Timur'a

 

1960    1.200,-   Ajans Türk'ün yıllık abonesi

        1.500,-   Atom gazetesi yıllık abonesi

          350,-   Kalkınan Türkiye  yıllık abonesi

 

Dolar Kuru: 1946- Ağustos1958 arası: 2.80 lira,  bu tarihten sonra 9.00 liradır.

O yılların önemli gazete ve gazetecilerinin yanı sıra  Ankara Gazeteciler Cemiyeti, İzmir Gazeteciler Derneği, İstanbul Günlük Gazeteciler Sendikası ve İstanbul Basın Teknisyenleri Sendikası gibi basın örgütlerinin de ör­tülü ödenekten para aldıkları görülmektedir.

ÖDENEKLİ GAZETECİLERİN İTİRAFLARI

Yassıada Duruşmaları tutanaklarında Örtülü Ödenek Davası'nda tanık olarak dinlenen gazetecilerin ifadeleri ise basın tarihine ışık tutan "ibret vesikaları" dır.

Devlet ve iktidarın yanında yer almayan basının nasıl "yola getirildiğinin yaşanmış örneği" Yassıada tutanakla­rıyla "Türk Basın Tarihi"nin ayıplı sayfalarına kazınır: Türkiye DP'den önce de sonra da bu olayların yabancısı değildir.

Son Telgraf gazetesi sahibi ve Gece Postası gazetesi Başyazarı  Ethem İzzet Benice, 1952 yılında  abone karşılığı 15 bin lira aldığını belirtirken Demokrat Parti iktidarı döneminde kendisinin de bizzat yaşadığı Türkiye'deki 167 yıllık o bilinen  devlet-basın ilişkisinin trajik öyküsünü anlatmaktadır:

... Muhalefetimizden Demokrat Parti iktidarı memnun olmadı. Bizim gazetemizin resmi ilanlarını kesti, kağıt tahsisatını kesti. O günkü şartlar içerisinde 70-75 [bin] tirajı olan gazete birden bire felce uğradı. Biz mücade­lemize devam ettik. Fakat öyle bir durum hadis oldu ki, her gazete İzmit Kağıt Fabrikasından Hükümetin em­riyle kilosu 60-80 kuruştan kağıt alırken biz Koç  Müessesesinden kilosu 136 kuruşa kağıt almaya mecbur kaldık..... O sene 300-400 bin liralık zarara maruz bırakıldık. Bu vaziyette bulunurken..... bir gün Emniyet Müdürü Kemal Aygün telefon etti. Başvekil beyefendi zatıalinizi Ankara'da bekliyor, dedi..... Adnan bey beni Başvekalet makamında kabul etti..... 'Biz sizin ilanınızı kestik, kağıdınızı da kestik, mutazarrır olduğunu da bi­li­yoruz' dedi..... O arada gazetemizde, Kore harbi münasebetiyle neşredilen bir karikatürden dolayı askeri mah­kemeye verilmiştik. 161 inci madde ile. İşte, dedi, bütün bu vaziyetler içerisinde, benim size dostane tavsi­yem bu muhalefette ısrar etmeyin, tarafsız ve müstakil bir gazete olarak neşriyatınıza devamınız şayanı arzu­dur. Böyle bir vaziyet mevzuubahis olursa biz de bu zararları önlemeye gayret ederiz..... Adnan Beyin bu söz­leri..... politika denen nesnenin mahiyeti hakkında bir ders olmuştur. Ondan sonra..... on sene içinde..... kendi ka­fama göre yazdım. Buna mukabil 1957'de Gece Postası' nın da ilanını kestiler. 1959'da kağıdını da 4 puvana [puan] indirdiler. Emsali yoktur, 12 puvan, 9 puvan, 6 puvan, 4 puvan. Bu hususi bir şey.27

Örtülü ödenekten 1952 yılında Büyük Doğu' yu, 1956'da  günlük bir gazeteyi çıkardığı ve ondan sonra da  herhangi bir yayın organında çalışmadan toplam 147 bin lira alan  Necip Fazıl Kısakürek,   tanık olarak verdiği ifadede, aldığı parayı hak ettiği inancıyla "Evet, ben örtülü ödenekten para aldım, ne aldığımdan ziyade neden, ne yüzden aldığım mühimdir... mukaddesatçı, milliyetçi, Anadolucu, ahlakçı bir idealin himayesi yolunda para aldım" diye konuşabilmektedir.

Necip Fazıl, Mahkeme Başkanı'nın "Sizden fazla alan gazeteci var mı, biliyor musunuz?" sorusuna gayet ra­hat, kendinden emin bir havada,Türk basınının devletle olan vazgeçilmez bağını tüm çıplaklığıyla ortaya koy­maktadır:Onu bilmem muhterem Reisim. Şunu bilirim ki, ilk Türk gazetesi olan  Takvim-i Vekayi' den bugünü kadar fikre müstenit bir tek gazete mevcut değildir ki, şu veya bu şekilde Hükümetten yardım görmesin.28

Zafer gazetesi başyazarı ve "Partizan Radyo" nun unutulmaz adı Burhan Belge de ifadesinde Ankara'ya gelen yabancı gazeteciler ve diplomatlarla ilişkilerde kullanılmak amacıyla Başbakan'ın emriyle örtülü ödenekten 1950-1957 arasında her ay  500 lira aldığını açıklar; aynı uygulamanın Cumhuriyet Halk Partisi döneminde de yapıldığının altını çizer. Belge, tek parti döneminde Refik Saydam ve Şükrü Saraçoğlu'nun başbakanlık yaptığı yıllarda da aynı şekilde örtülü ödenekten kendisine ve arkadaşlarına para ödendiğini söyler:

Daha evvel Matbuat Baş Müşaviri iken, Atatürk devrinde, Matbuat Umum Müdürlüğü Dahiliye Vekaletine bağlı iken, gerek ben gerekse arkadaşlarım bu şekilde yine bu temasları yapmak ve yapabilmek için yardımlar gör­müş idik. Merhum Refik Saydam zamanında, Saraçoğlu zamanında bizzat yardım gördüm... Saraçoğlu zama­nında muntazaman aldım.29

Basının önemli adlarından Peyami Safa da ifadesinde, 1952 yılından itibaren örtülü ödenekten Türk Düşüncesi dergisinin tesis ve abone ücreti karşılığı 8 yıl içinde toplam 49 bin lira aldığını belirtince, Mahkeme Başkanı Salim Başol, hayretler içinde sorar: "Devletin resmi bir gazetesi mi, Devletin resmi bir dergisi miydi, bütün te­sis masraflarını veriyor, koruyor?" Peyamı Safa'nın yanıtı yine daha önceki meslektaşlarının verdiğiyle aynıdır:

Devlet hizmetlerine ait ödemeler için normal bütçede tahsis fasılları vardır. Benim bildiğime göre bu gibi yar­dımlar ya bütçeden yapılır, yahutta kapalı tahsisattan yapılır. Bu da onlardan biridir. Çünkü bu kabil işlere yardımlar her devlette olduğu gibi bizde de yapılagelmiştir, teamül böyledir. (İtalikler bana ait.)30

Türk basınında başka bir "teamül" de iktidarların devleti kontrol etmenin sağladığı olanaklarla mali destek vere­rek doğrudan kendine bağlı yayın organları kurdurmalarıdır. Tanık Bülent Danişmend'in Yassıada tutanaklarına yansıyan ifadesine göre, Türk Haberler Ajansı'nın kuruluş öyküsü şöyledir:

... 1950 senesinin son aylarında bir gün zamanın Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğlu beni çağırttı... Güneş Matbaacılık Şirketi Müdürü idim. Bana dedi ki 'Anadolu Ajansı efkarı umumiyenin (kamuoyu- M.A.) nazarında presti­jini kaybetmiştir. Ayni zamanda bu ajans Devlete 680 bin lira gibi bir külfet tahmil etmektedir. Binaenaleyh bu ajansın devamı üzerinde tereddüt ediyoruz. Bir takım serbest ajansların teşekkülü daha ye­rinde olacaktır, şu anda bize 4 gazeteci müracaat etti. Bir ajans kurmak istiyorlar, biz de sizin, Raif Meto'nun, Sedat Barın'ın ve Şeref Mengü'nün iştirakile bir Anonim Şirket teşkilini düşünüyoruz, dediler..... İlk tesis mas­raflarını karşılamak üzere bana 10 bin lira verdiler.31

Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon'a da ilk sayısı 20 Mart 1952'de çıkan DP yanlısı Akbaba gazetesinin tesis masraflarını karşılamak üzere Üzeyir Avunduk adlı bir işadamı aracılığıyla  örtülü ödenekten 25 bin lira ödendiği  Yassıada tutanaklarından anlaşılmaktadır.32

Demokrat Parti'nin daha ilk yıllarında "besleme basın" yaratmaya yönelik çabalara ilişkin bir başka örneği Hürriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Emin Karakuş anlatmaktadır.

... Başbakan Yardımcısı  Samed Ağaoğlu'yla konuşurken bana, 'Karakuş, neden bir gazete çıkarıp kendi is­tediğini rahat rahat yazma olanağı aramazsın?' biçiminde bir soru sordu. 'Nasıl yapacağım? Bu iş için para ge­rek,' deyince, Ağaoğlu'nun karşılığı şu oldu, 'Düşündüğün şeye bak. Biz kimlere para vermiyoruz. Sen hazırlı­ğını yap, gerekli yardımı da biz yaparız.' Hiç cevap vermeden yanından ayrıldım. Ağaoğlu 'Besleme' basına bir yenisini daha katmak istiyordu.33

DP döneminde örtülü ödenekten yardım, resmi ilan dağıtımı ya da kağıt karaborsası sonucu Babıali'deki ülke­nin düşün yaşamına egemen olan gazetecilerin yerini ticaret hayatında kısa sürede milyon sahibi kişiler al­maya  başlar. Resmi ilan yoluyla milyonlarca lira iktidar yandaşlarına dağıtılır:

... İktidarlar, kendilerine yandaş bulmak için Devletin parasını har vurup harman savurdular. Bu yolla basında 'ahlâk' diye bir şey bırakmadılar. Eline kalemi alan yazarın gözü, kulağı hep iktidar çevrelerine bağlı kaldı..... Bir sömürü düzeni kurulmuştu, her şey kapanın elinde kalıyordu neredeyse. Öyle günler geldi ki, Ankara'da üç beşinin adını sayabildiğim 28 günlük gazete çıkmaya başladı. Naylon kadrolarla devlet dolandırıldı. Bunu her­kes bildiği halde kimse ses çıkarmadı.34

Soygun, basından sorumlu bir Devlet Bakanının -Mükerrem Sarol- sahibi bulunduğu günlük gazeteyi ilkokulları bile abone yapacak, ülkenin en büyük yayın organlarıyla aynı kategoride resmi ilan gelirinden yararlandıracak boyuta ulaşmıştır. Gazete patronu Devlet Bakanı, devletten beslenmiştir! TBMM'de 8 Şubat 1956 tarihinde açılan Meclis Soruşturması devlet olanaklarıyla besleme basının nasıl yaratıldığını gözler önüne sermiştir.35

Cemal Kutay tarafından 25 Mart 1953'te İstanbul'da yayımlanmaya başlanan Türk Sesi gazetesini 23 Kasım 1953'te DP İstanbul Milletvekili Mükerrem Sarol satın almıştır. Bu tarihlerde örtülü ödenekten Mükerrem Sarol'un 3.000 dolar; Cemal Kutay'ın da 400 lira alması dikkat çekicidir.36

"İlan ve kağıt tahsisi amacıyla çıkan, okunacak bir şeyi bulunmayan küçük bir gazete" olduğu bildirilen Türk Sesi'ni37 alan resmi dairelerin abone sayısı 1954'te 1.287; 1955'te 1.369'dur.38 "Yurt haberlerini geniş ölçüde vermesi nedeniyle eğitime dayanak olmak üzere okullarda bulunmasını lüzumlu ve faydalı" gören Ankara Maarif Müdürlüğü'nün 24 Mayıs 1954 tarih 130/13051 sayılı başvurusunu aynı gün onaylayan Vilayet Daimi Encümeni, Türk Sesi gazetesine 40 abone karşılığı 2.000 lira ödenmesini kararlaştırmıştır.39 Çankaya İlkokulu'nda gazete paketlerinin Akis dergisi muhabiri tarafından fotoğraflarının çekilmesiyle kamu­oyuna yansıyan bu olay40, Mükerrem Sarol hakkında açılması istenilen Meclis Soruşturmasının TBMM'de görüşülmesi sırasında büyük tartışmalar yaratmış; "Aşk Sarayı, Çadır Fahişesi, Seks Kraliçeleri" gibi benzer müstehcen yayınların yer aldığı Türk Sesi gazetesinin ilkokul çocuklarına gönderilmesinin utanç verici olduğu belirtilmiştir.41 Türk Sesi gazetesi 2-4 bin dolayında bir tirajı olmasına karşın Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Vatan gibi birinci kategoriden resmi ilan almıştır.42

10 yıllık DP iktidarı döneminde Vatan gazetesine toplam 1.641.145 lira -yıllık ortalama 164.114 TL-  CHP'nin yayın organı Ulus gazetesine de 930.953 lira resmi ilan ve reklam verilirken43 Türk Sesi gazetesinin aldığı tutar 1954 ve 1955 yıllarında 419.679 lira 50 kuruş olmuştur. Bu tutarın 364.000 liralık bölümü Mükerrem Sarol'un basından sorumlu olduğu 1 yıl 4 ay 23 günlük devlet bakanlığı sırasında verilmiştir.44

TBMM Soruşturma Komisyonu Raporu DP'nin oylarıyla benimsenerek Sarol'un Yüce Divan'da yargılanması reddedilmiş45; Mükerrem Sarol'un Türk Sesi' ni devrettiğini söylemesine karşın bunun "muvazaa" olduğunu noter belgesiyle ispat ederek iddiaları Akis dergisinde kamuoyuna yansıtan gazeteci Metin Toker ise hakkında açılan hakaret davası sonucu 8 ay hapse mahkum edilmiştir.46

  • 1. Kabacalı, Türkiye'de Basın Sansürü, s.165.
  • 2.       

          (160) Hürriyet, 25 Nisan 1998 ve 12 Aralık 1998 tarihli nüshaları.

                Hürriyet' in 25 Nisan 1998 tarihli sayısında "Dehşet İtiraflar" manşetinde hedef gösterilmesinden 17 gün sonra Ankara Tunalı Hilmi Caddesi'ndeki  İHD Genel Merkezi'nde 12 Mayıs 1998'de 2 kişinin silahlı saldırısı sonucu ağır yaralanan Akın Birdal, mucize bir direnişle yaşama dönmüştür. Gazeteci Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand ise ifadelerde yer aldığı iddia edilen "Apo'dan para ve talimat aldık­ları"na ilişkin bu haberler üzerine "vatan hainliği" ile suçlanmışlardır.

                Hürriyet' in başyazarı Oktay Ekşi, 12 Aralık 1998 tarihli "Haysiyet  Cellatlığı" başlıklı yazısında, bazı bakan ve bürokratlara yönelik -kendi gazetesinde de 9 Aralık 1998 günü "Kara İlişkiler Zinciri" sürmanşetiyle verilen- "polis tarafından basına sızdırılan" rüşvet iddialarına ilişkin ifadelere değindikten sonra sözü Sakık Olayı'na getirmektedir:

                            "Böyle bir tertibe bir süre önce 'Şemdin Sakık'ın ifadesi' diye yine resmi makamlarca basına sızdırılan yalan bilgiler yüzünden biz de alet olduk. Verilen bilgiye göre bazı meslektaşlarımız bölücübaşı Apo'dan para, bazıları da talimat alarak yayın yapmıştı. Biz de 'Her kimse bu alçakların isimleri açıklansın' diye yazdık. Derken bazı meslektaşlarımızın isimleri duyuruldu. Ama sonra Şemdin Sakık, 'Benim ifademde böyle iddia ve isim yoktu'  deyince gerçek ortaya çıktı. Ne var ki biz de, arkadaşlarımıza iftira edenlere yardımda bulunmuş gibi olduk. Oysa böyle adi bir tertibin içinde bizzat devletin bulunabileceğini nereden bilebilirdik? Gördüğünüz gibi bizde insan onurunun  asıl düşmanı devletin ta kendisidir."

  • 3. Kabacalı, Türkiye'de Basın Sansürü, s.167-168.
  • 4. Emin Karakuş, 40 Yıllık Bir Gazeteci Gözü ile İşte Ankara, İstanbul, Hürriyet Yayınları:187, 1977, s.245-246.
  • 5. Karakuş, s.338-340.
  • 6. Topuz, s.110-111.
  • 7. Resmi Gazete, 8 Haziran 1956, Sayı: 9327.
  • 8. Kabacalı, Türkiye'de Basın Sansürü, s.177-178.
  • 9. A.g.e., s.177-178.
  • 10. Ceyhun, s.205.
  • 11. Ceyhun, s.205.
  • 12. Kabacalı, Türkiye'de Basın Sansürü, s.179.
  • 13. Ülkede Gündem gazetesinin 12 Ekim 1998 tarihli sayısında "Sansürlüdür" bandıyla birlikte "Burada yer alan haberi [fotoğraf, kari­ka­tür ya da ölüm ilanı da olabilmektedir] İstanbul DGM Savcılığı tarafından toplatma gerekçesi yapıldığından yayımlayamıyoruz." açıklama­la­rının konulduğu beyaz boşluklar bulunmaktadır. Bu şekilde okuyucuya sunulan gazetenin birinci sayfa manşet haberiyle birlikte toplam 6 haber ve bir ilanın sansürlendiği anlaşılmaktadır.
  • 14. Kabacalı, Türkiye'de Basın Sansürü, s.180.
  • 15. A.g.e., s.183-186.
  • 16. Topuz, s.116.
  • 17. Resmi Gazete, 26 Kasım 1957
  • 18. Metin Aksoy (Yay. Haz.), Basın'94-95, Ankara, ÇGD Yayınları, 1996, s.537.
  • 19. Topuz, s.114.
  • 20. Korkmaz Alemdar, İletişim ve Tarih, Ankara, İmge Yayınevi, Nisan 1996, s.134-136.
  • 21. Ali Tartanoğlu, Baskın "Basın"ın mı?, Ankara, ÇGD Yayınları, 1994, s.313-314.
  • 22. Süleyman Coşkun, Türkiye'de Politika (1920-1995), İstanbul, Cem Yayınevi, 1995, s.118.
  • 23. 20. Dönem TBMM Albümü, 1.B., Mayıs 1996, s.XXVII.
  • 24. Vatan ve Ulus gazeteleri, 29 Ekim 1960.
  • 25. Yassıada Yüksek Adalet Divanı Kararları, C.I, Örtülü Ödenek Davası Kararı Gerekçesi, Bölüm Sıra No:12, Esas No:1960/21, s.1-95.
  • 26. Rasih Nuri İleri, Örtülü Ödenek, 2.B., İstanbul, Scala Yayıncılık, 1996, s.71-159.
  • 27. Yassıada Yüksek Adalet Divanı Örtülü Ödenek Davası Tutanakları, 1 Aralık 1960, Üçüncü Oturum Birinci Celse, s.129-131.
  • 28. A.g.e., s.91-93.
  • 29. A.g.e., s.117.

                            Refik Saydam, 25 Ocak 1939-9 Temmuz 1942, Şükrü Saraçoğlu ise 9 Temmuz 1942-7 Ağustos 1946 tarihleri arasında başbakanlık yap­mış­lardır.

  • 30. A.g.e., s.140-141.
  • 31. A.g.e., s.144.
  • 32. A.g.e., s.158.
  • 33. Karakuş, İşte Ankara, s.192.

                            Samed Ağaoğlu, 5.6.1950-10.11.1952 tarihleri arasında başbakan yardımcısı olarak kabinede bulunmuştur.

  • 34. A.g.e., s.193.

                            Devlet-basın ilişkilerinde önemli bir yer tutan resmi ilan soygunu DP döneminden sonra da devam eder. TGS Ankara Şube Başkanı Yılmaz Gümüşbaş'ın  1960 ve 1970'li yıllara ilişkin "adı var kendi yok naylon gazeteler" aracılığıyla gerçekleştirilen resmi ilan soygunu konusunda verdiği bilgiye göre, 1962 yılında Ankara, İstanbul ve İzmir'de yayınlanan 40 günlük gazete toplam 15.857.560 lira resmi ilan almaktadır. 1977'de bu üç büyük ildeki gazete sayısı 64'e (Ankara'da 12'den 24'e, İstanbul'da da 22'den 34'e) ilan gelirleri de 202.429.318 liraya yük­selmiştir; günlük gazete başına yıllık ilan geliri ortalama 1962'de 369.439 TL'den 3.213.711 TL'ye çıkmıştır. İstanbul'da yayımlanan gazete­lere 1977'de dağıtılan 108.672.160 liralık resmi ilandan Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Günaydın, Dünya ve Son Havadis 41.400.164 liralık bir pay almaktadır. Uğur Mumcu, Gazetecilik, Ankara, um:ag Vakfı Yayınları, Mart 1998, s.68.

  • 35. TBMM, Dönem 10, Yasama Yılı 2, 4/179 Esas Numaralı Muhtelit Tahkikat Encümeni Mazbatası, Sıra Sayısı:217, 23 Aralık 1956, s.1-26.
  • 36. İleri, Örtülü Ödenek, s. 127-145.
  • 37. Ahmet Kahraman, Cici Basının Sefalet ve Rezaleti, İstanbul, Tümzamanlar Yayıncılık, 1996, s.74.
  • 38. TBMM, Dönem 10, Yasama Yılı 2, 4/179 Esas Numaralı Muhtelit Tahkikat Encümeni Mazbatası, Sıra Sayısı:217, 23 Aralık 1956, s.1-26.
  • 39. A.g.e., 1-26.
  • 40. Kahraman, Cici Basın, s.74.
  • 41. TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 10, Yasama Yılı 2, Cilt 12/1, Birleşim 78, 18 Haziran 1956, s.379.
  • 42. TBMM, Dönem 10, Yasama Yılı 2, 4/179 Esas Numaralı Muhtelit Tahkikat Encümeni Mazbatası, Sıra Sayısı:217, 23 Aralık 1956, s.1-26.
  • 43. Alemdar, İletişim ve Tarih, s. 134-136.
  • 44. TBMM, Dönem 10, Yasama Yılı 2, 4/179 Esas Numaralı Muhtelit Tahkikat Encümeni Mazbatası, Sıra Sayısı:217, 23 Aralık 1956, s.19.
  • 45. TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 10, Yasama Yılı 2, Cilt 12/1, Birleşim 78, 18 Haziran 1956, s.390.
  • 46. Kahraman, Cici Basın, s. 74-75.