Tek Parti Güdümündeki Basın

Tek parti döneminde "Matbuat Umum Müdürlüğü" tarafından yürütülen "güdümlü basın yönetimi" söz konusu­dur: Siyasal iktidar, devlet ilanlarının dağıtımı, kağıt ve her türlü matbaa araç-gerecinin ithalatı ve piyasaya sü­rülmesi ve taşradaki devlet matbaalarının yerel gazetelerin kullanımına açılması yollarıyla basını kontrol ede­bilmektedir. 1

Devlete karşı bağımsız tavrını koruyan, gazetecilik mesleğinin saygın adlarından Zekeriya Sertel, bu dönemde tek partinin Meclis'te ve halk üzerindeki baskısının günden güne arttığını vurgulamaktadır:

"Büyük Millet Meclisi, halkı değil, Halk Partisini temsil eden göstermelik bir kurum olmuştu..... Tek parti rejimi, memlekette her türlü örgütlenmeyi de yasaklamıştı..... Basın da sıkı bir baskı altında yaşıyordu. Telefonla ga­zete başyazarlarına verilen emirlerin dışına çıkılamazdı. En ufak bir hata yüzünden gazete haftalarca kapatılır, sorumlular mahkemeye verilirdi. Yani tek kelime ile halk nefes alamıyordu. Havasızlıktan ve hürriyetsizlikten boğuluyordu." 2

Basın, o yıllarda 1929 Dünya Buhranı'nın da yarattığı olumsuz koşullarda tek parti yönetimine karşı yoğunla­şan muhalefet hareketinin sözcüsü durumundadır. Tek parti yönetimi basının bu muhalefetinden  rahatsız olur: Basına yönelik olarak alınması düşünülen yasal düzenlemelere, kamuoyu desteği sağlamak amacıyla üç mil­letvekili, gazeteci kökenli  Fazıl Ahmet (Aykaç) ve Ahmet İhsan (Tokgöz)  ile eski İstiklâl  Mahkemesi savcı­larından  Ahmet Süreyya (Örgeevren) Meclis'e önerge verirler. Meclis'te 5 Temmuz 1931 günü yapılan görüş­melerde "muhalif basın" "vatan hainliğiyle" suçlanır; Şeyh Sait ve Menemen olaylarının sorumlusu olarak gös­terilir. Hatta Urfa Milletvekili Ali Saip Bey tarafından  "Memleket ve vatana hıyanetleri sabit olan... Arif Oruç (Yarın), M.Zekeriya (Son Posta), [Ahmed] Kadri (Yılmaz), İzmir'de Yeni Asırcı İsmail Hakkı, Halkın Sesi mu­harriri Kantaroğlu, Hizmetci Zeynel Besim, Yeni Asırcı Behzat Arif'in vatandaşlık hukukundan ıskat edilmesi ve bir daha memlekete girmemek üzere hudut haricine çıkarılmaları"nı öngören 120 imzalı önerge bile hazırlanır; ancak  Başbakan İsmet Paşa tarafından Meclis Başkanlığına verilmesi engellenir. 3 Meclis, basınla ilgili bu görüşmelerin aynen, hiçbir yorum yapılmadan tüm gazetelerde yayımlanmasını da kararlaştırır. 4 Meclis'in bu kararından sonra söz konusu görüşmeler gazetelerde günlerce tefrika edilir.

Kamuoyunun da yaratıldığı düşüncesiyle doğrudan basını ilgilendiren düzenlemeler peş peşe gelir; koyu bir baskı rejimi kurulur; muhalefet susturulur. Yürürlüğe 8 Ağustos 1931'de giren Matbuat Kanunu ve 1 Haziran 1934'te Resmi Gazete' de yayımlanan yasayla yeniden yapılandırılan Matbuat Umum Müdürlüğü, getirilen baskı rejiminin hukuksal ve örgütsel alt yapısını oluşturmuştur.

Türk Ceza Kanunu'nda 23 Haziran 1936 tarihinde gerçekleştirilen değişikliklerle de baskı rejimi "güvenceye" alınır. "Kamunun telaş ve heyecanına sebep olacak şekilde asılsız, abartılmış veya özel maksada dayalı ha­vadis veya haber yayan"ların 2 yıla kadar hapsini hükme bağlayan 161'inci madde; şeriata karşı mücadelenin simgesi 163'üncü madde ile komünist örgütlenme ve propagandaya yönelik suçları düzenleyen ünlü 141 ve 142'nci maddelerde öngörülen cezalar ağırlaştırılır. Emniyet Umum Müdürlüğü'ne bağlı olarak 1938'de kurulan, basını denetlemenin yanı sıra tüm yazar, gazeteci ve muhabirleri izleyip fişlemekle görevli "IX. Şube" 5; Yasası 14 Temmuz 1938'de çıkan Yönetim Kurulu'nun çoğunluğu gazeteci mebuslardan oluşan ve üye olma­yanların gazetecilik yapamayacaklarıTürk Basın Birliği 6 aracılığıyla siyasal iktidarın basın üzerindeki de­netimi kurumsallaştırılır.

Rejimin ideologluğunu yapan, Kemalizmi bir ideoloji olarak toplumla bütünleştirme mücadelesini veren Kadrocular, "İnkılaplarda en büyük tehlike düşmanın kalmamasile başlar. Denilebilir ki, hatta, inkılaplar yaşa­mak ve gayelerine varmak için düşman yoksa icat etmeğe mecburdurlar."7 anlayışı içinde; Türkiye'nin bir devrim basınına ihtiyacı bulunduğunu belirterek, egemen kılmak istedikleri yayıncılığın ana ilkesini  "İnkılap matbuatı için asıl olan, geri fakat kalabalık kütlenin menfi sevkitabiilerine uymak değil, onun şuurunu uyandır­mak ve günlük hayatın basit maceraları yerine inkılabın ileri menfaatlerini onda ahlak haline getirmektir" şek­linde ifade etmektedirler.8

Tek Parti dönemi yönetiminin  de temel felsefesini oluşturan bu anlayış, basın rejiminin ana ilkeleri olarak yasa ve mevzuatta yer almış, uygulanan politikalara yön vermiştir

Devlet güdümünde basın rejiminin  uygulamaları arasında Matbuat Kanunu'nda 28 Haziran 1938'de yapılan bir değişiklikle  büyük sermaye gruplarının dışında gazete ve dergi çıkarılmasının olanaksız hale getirilmesi önemli bir yer tutmaktadır; ayrıca yayın için hükümetten "ruhsat alma" zorunluluğu da yeniden konulmuştur. 9 Özellikle gazetenin çıktığı kentin nüfusuna göre 500-5.000 lira arasında değişen teminat mektubu verilmesine ilişkin uygulamanın "gazetenin kapanması halinde çalışanlara haklarının ödenmesini temin etmek, para cezala­rının karşılığının emniyete almak" [!] amacını taşıdığı 10 ileri sürülmekte ise de asıl gayenin daha çok "mu­halif basına" yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

Tek parti dönemi olduğu ve hemen bütün gazetelerin sahipleri mebus oldukları için bu teminat iktidar partisi­nin sorumluluğu altında Ziraat veya İş Bankalarınca 'teminat mektubu' halinde sağlanmış, bu işlemlere Matbuat Umum Müdürlüğü yeniden kurulunca delalet (kılavuzluk- M.A.) etmiştir. 11

Ankara'da 25 Mayıs 1935'te toplanan Birinci Basın Kongresi, basın üzerindeki denetimin kurumsallaşma süre­cinde önemli işlevler görmüştür: Kongrenin amacı basınla Basın Genel Müdürlüğü arasında sıkı bir işbirliği sağlayarak basının kültürel görevlerini geliştirmek ve Basın Birliğini kurmaktır. Üzerinde durulan çözüm yolları hep basının devlet eliyle kalkınmasına dayanmaktadır. 12

Devlet, basını Kemalizmin emrinde görmek istemektedir. Basın Genel Direktörlüğü'nün 1935 yılında çıkardığı broşür bu anlayışı net biçimde ifade etmektedir:

Halk Partisi matbuatı müsbet tenkit yapar, parti disiplini prensiplerine sadıktır. Kemalizmin propaganda vası­tasıdır. Otokritik yapar. Serbest matbuatımız ise, inkılabın umumi cephesinden ayrılmamak ve menfi tenkid hastalığına düşmemek şartiyle, Türk efkar-ı umumiyesinin (kamuoyu- M.A.) küçük bir parçasını teşkil eder. 13

Partiden yardım gören Yücel  dergisinde çıkan Halkevleri Müfettişi Behçet Kemal Çağlar'ın parti faaliyetleri aleyhindeki bir şiiri eleştiri konusu olunca, Başvekil Refik Saydam CHP Grubu'nun  1940 yılındaki bir toplantı­sında açıklama yapmak zorunda kalmıştır. 14

İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, bütün kurumlarıyla yerleşmeye başlayan tek parti iktidarının basın anlayışını şöyle dile getirmektedir:

Matbuat yaşadığı muhitin siyasi rejimine de intibak eder. Her rejim kendisine muvafık bir vatandaş tipi aradığı gibi bir matbuat tipi de arar. (...) Dahili ve harici siyasette inkılâp ülküsünü elbirliği ile ilerletmeye çalışan ve­yahut o gayeye imale edilen (yönlendirilen- M.A.) matbuatın son misalleri Rusya'da, İtalya'da ve çok yakın zaman­larda Almanya'da görülmektedir. 15

Basın ve Yayın Umum Müdür Vekili İzzettin Nişbay da Kemalizm prensiplerinin millete nasıl anlatılması gerek­tiği konusunda tüm gazetelere 18 Mayıs 1944 tarihinde şu "direktifi" vermektedir:

Kemalizm prensiplerini ve 6 Ok'un işaret ettiği umdeleri Esas Teşkilat Kanunu'nun, Milli Şef'in, Atatürk'ün nu­tukları ışığında ve Parti programının ve Partice neşredilmiş 15. Yıl adlı kitabın izahları dahilinde işleyip milli bir­liğe ve memleketin menfaatlerine uyacak şekilde milletin tetkik ve muhakemesine arz vazifesine bağlanmala­rını her vakit.....  ehemmiyetle rica..... 16

Söz konusu dönemde Türk basınına yön veren anlayış, Ali Paşa'nın "devletin zaa'fını millete söylemeyi vatan­perverlik addetmeyen" yaklaşımından pek farklı değildir. Falih Rıfkı Atay da, 1935 yılında Yenigün' e verdiği bir mülakatta Türk basınının içinde bulunduğu durumu şöyle değerlendirmektedir: Gazetecilik çıkmaza girmiş­tir...Hakikat şudur ki, bugünkü Türk gazetesi ciddi adam gazetesi değildir. Kendi mesleğim olduğu için en acı şeyleri söyleyebilirim. Çünkü bu acı şeyler içinde benim de hissem vardır. 17

DEVLET DAĞITIM TEKELİ                                                 

Güdümlü basın yönetiminin son halkası olarak devlet kontrolünde merkezi bir dağıtım ağının oluşturulması o yıllarda gündeme gelir. Milli Eğitim Bakanlığı'nca 1-5 Mayıs 1939 tarihinde Ankara'da toplanan "Birinci Türk Neşriyat Kongresi"nde bu düzenlemenin nasıl yapılacağı "Basım, Yayım ve Satış İşleri Encümeni Raporu"nda şöyle formüle edilmektedir:

Gazete, mecmua ve kitap satışlarının mevcut nüfusumuza nazaran çok mahdut bulun(ması) ve bazı vilayet merkezlerile birçok kaza ve nahiye merkezlerinde bayi teşkilatının mevcut bulunmaması..... mahzurların(ın) or­tadan kaldırılabilmesi için Devlet Matbaası neşriyatının, mektep kitapları da dahil olduğu halde, diğer neşriyat işlerile birlikte ve bir elde toplanması zaruri görülmüştür.

"Şimdiye kadar gazete ve kitap yüzü görmiyen kaza ve nahiyelere kadar yayım teşkilatının (italikler bana ait.) tamamlanması gazete ve mecmuaların bu teşekküle iltihakını kolaylaştıracak ve kuvvetli bir yayım teşkilatı memleket içinde meydana çıkacaktır. 18

Böylece kültür yaşamıyla birlikte basını da haber almadan  dağıtıma kadar her aşamada devletin kontrolü al­tında bulunduracak düzenlemeler büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir.

Tek Parti Yönetimi ve İkinci Dünya Savaşı sırasındaki güdümlü basın rejimi; 1931 tarihli Matbuat Kanunu ve Hükümet tarafından getirilen kısıtlama ve yasakları günlük "talimatlarla" titizlikle (!) uygulayan Matbuat Umum Müdürlüğü ile yöneticilerinin çoğunluğu gazeteci mebus olan Türk Basın Birliği kanalıyla aşağıda çerçevesi çizilmeye çalışılan yöntemlerle sürdürülmektedir. Hükümetin ve 1940-1947 arasında sıkıyönetimin sıkı denetimi altındaki basının kontrol edilmesinde kilit rolü de gazeteci mebuslar oynamaktadır.

Matbuat Kanunu'nun 50'nci maddesiyle getirilen "memleketin genel siyasetine dokunacak yayınlardan dolayı İcra Vekilleri Heyeti kararıyla gazete ve dergiler geçici olarak kapatılabilir..... Bu şe­kilde ka­patılan bir gazete­nin sorumluları kapatılma süresince başka bir adla gazete çıkaramaz." şeklindeki ya­saklama yıllarca gazeteci­lerin ve yayın organlarının tepesinde Demoklesin kılıcı gibi sallanmıştır. 19 Matbuat  Kanunu'nda 24 Nisan 1940'ta yapılan değişiklikle tarihin "resmi görüş" dışında yorumlanmasına olanak verme­yen bir sansür hükmü getirilir; milli duyguları, inciten ya da bu amaçla milli tarihi yanlış gösteren yazıları ya­yım­layanların 500 liraya kadar para cezasına çarptırılmalarına imkan sağlanır. 20Matbuat Umum Müdürlüğü de yasanın verdiği görev uyarınca "milli matbuatın inkılâp prensiplerine, devlet siya­setine ve milli ihtiyaçlarına uygun olmasını" gözetirken "memleketimiz içinde milliyet ve demokrasi esaslarına mugayir fikir cereyanlarının yayılmasına mani olmak için tedbirler" alacak, "bu gibi cereyanlar ile neşriyat vası­tasile mücadele" edecektir. 21

Baskı rejiminin "sansür müfettişliğini" yapan Matbuat Umum Müdürlüğü "ne zaman, neyi, nasıl, hangi sayfada, ne büyüklükte yazacağını tebliğ ederek" 22 basına dolaylı bir sansür uygulamasını yürütmüştür. "Talimatlara uymayan gazete ve dergiler önce uyarılıp (aykırı ya­yın yapmayı sürdürmeleri üzerine- M.A.) kapatılmıştır." 23

1939-1945 döneminde resmen sansür uygulanmamasına karşın üzerindeki devlet denetimi, baskı ve kapatılma gibi cezalandırılma tehdidi basını, sansür konulmasını talep etmek zorunda bırakmıştır! Ancak bu talep, "dö­nemin başbakanlarından Refik Saydam'ın Matbuat Umum Müdürü Selim Sarper'e dikte ettirdiği ve Sarper'in de Örfi İdare Komutanlığı'na gönderdiği 10 Aralık [Şubat] 1942 tarihli yazıdan anlaşıldığına göre reddedilmiştir!

...[G]azetelerin intişarlarından (yayımlanmalarından- M.A.) evvel sansüre tabi tutulmaları bir zaman evvel biz­zat gazeteciler tarafından istenmiş ve Hükümetce bu teklif reddedilmişti. Bugün dahi muvafık görülmemekte­dir. Evvela dikkat nazarları çekilerek, dinlemedikleri takdirde, kapatmak suretile cezalandırmak sistemi ilk saf­taki tedbirler arasında görülmektedir. 24

GAZETECİ MEBUSLAR

Devlet güdümündeki bir basın rejiminin anahtar  konumundaki aktörleri  gazeteci mebuslar, gerek Türk Basın Birliği'nde gerekse sahip ya da başyazar sıfatıyla  gazetelerinde üstlendikleri işlevleriyle yayın dünyasının resmi  görüşün sıkı denetim çemberi  içine alınmasında etkin rol oynamışlardır.

İçişleri Bakanı Faik Öztrak'ın Kongre başkanlığına getirildiği, Ankara'da  İçişleri Bakanlığı konferans salonunda 10 Temmuz 1939 günü toplanan Türk Basın Birliği Olağanüstü Kongresi'nde, belirlenen 9 kişilik  Merkez Yürütme Kurulu'nun 6'sı  mebusdur. Türk Basın Birliği başkanlığına, tek parti iktidarının yayın organı Ulus ga­zetesinin başyazarı ve Ankara mebusu Falih Rıfkı Atay seçilmiştir. Kurul'un üyeliklerine ise şu kişiler getiril­miştir: 1-Asım Us: Vakit  gazetesi sahip ve başyazarı, mebus; 2-Ahmet Şükrü Esmer: Ulus  gazetesi yazarı, mebus; 3-Abidin Daver: İkdam gazetesi başyazarı, mebus; 4-Sadri Ertem: Vakit  gazetesi yazarı, mebus; 5-İbrahim Alâettin Gövsa: Akşam gazetesi yazarı, mebus; 6-Kerami Kurtbay: Anadolu Ajansı müdürlerinden; 7-Selim Ragıp Emeç: Son Posta gazetesi başyazarı ve sahiplerinden; 8-Sedat Simavi: Yedigün ve Karikatür  dergileri sahibi.

Birlik üyeliğinden çıkarma yetkisine sahip Yüksek Haysiyet  Divanı'nın 6 üyeliğine ise Olağanüstü kuruluş kongresinde biri dışında  gazeteci mebuslar  getirilmiştir: 1-Nafi Atuf Kansu: Ülkü dergisi genel koordinatörü, mebus; 2-Necip Ali Küçüka: Ulus  gazetesi yazarı, mebus; 3-Necmettin Sadak: Akşam gazetesi sahip ve başyazarı, mebus; 4-Reşat Nuri Güntekin: Gazeteci-yazar, mebus; 5-Halil Nihat Boztepe: Mebus; 6-Hüseyin Cahit Yalçın: Yeni Sabah, Haber  gazeteleri ve Yedigün  dergisi başyazarı, mebus.

Yüksek Haysiyet Divanı, üyelerden birinin başvurusu, Hükümetin istemi ya da doğrudan, meslekte düzeni bozduğu veya ulusal çıkarlara aykırı davrandığı gerekçesiyle bir gazeteciyi Birlik'ten geçici ya da kesin ihraç etme yetkisine sahiptir. 25 Basın Birliği Kanunu'nun 2'nci maddesine göre ise, Birliğe üye olmayanlar gaze­tecilik mesleğini icra edememektedir. 26

Görüldüğü gibi gazeteci mebusların  kontrolündeki Türk Basın Birliği, elinde bulundurduğu yasal yetkiler ve yapısı ile, basını siyasal iktidarın mutlak hakimiyeti altına alan bir organ olmuştur. Siyasal iktidar, bu organın en yetkili kurullarında -3/6 Kasım 1941'deki Birinci; 13-15 Aralık 1943'teki İkinci kongrede de- doğrudan kendi mensuplarını bulundurarak, Birlik üzerinde sürekli egemenlik kurmuştur. 27

Tek-Parti Yönetiminin gazeteci mebusları, güdümlü basın rejiminde  1939 tarihli CHP Nizamnamesi'nde  belirti­len görevler çerçevesinde hareket etmek zorundadırlar. Nizamname'nin 160'ıncı maddesine göre " sahibi partili olan gazete ve mecmuaların yazıları ile parti azalarının neşriyatı parti prensipleri bakımından gözönünde tutu­lur. Partili gazeteciler, mecmua sahipleri ve muharrirlerle bu yolda görüş birliğine yarıyacak temas ve toplantı­lar yap(ar)lar. Partililer sermayesiyle alakalı ve idaresinde müessir bulundukları gazete, mecmua ve matbu­alarda parti program ve nizamnamesine, iç ve dış siyasetin ana hatlarıyla yüksek devlet menfaatlerine aykırı düşen yazılar neşrettiremezler." 28

Bu hüküm, o tarihte mebus olan Ulus gazetesi başyazarı Falih Rıfkı Atay, yazarlar Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Ahmet Şükrü Esmer; Vakit gazetesi sahip ve başyazarı Asım Us, yazar Sadri Ertem; Son Saat gazetesinden Hakkı Tarık Us; İkdam gazetesi başyazarı Abidin Daver; Cumhuriyet gazetesi sahip ve başyazarı Yunus Nadi, yazar Fazıl Ahmet Aykaç; Son Telgraf  gazetesi sahip ve başyazarı Ethem İzzet Benice; Akşam gazetesi sahip ve başyazarı Necmettin Sadık Sadak, yazar İbrahim Alâettin Gövsa; Tanin' in sahip ve başyazarı, Yeni Sabah ve Haber gazeteleri ile Yedigün dergisi başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın ve Servet-i Fünun dergisi sahip ve yazarı Ahmet İhsan Tokgöz'ü de bağlamaktadır. İşte bu nedenledir ki, Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü, 7 Nisan 1944 tarihinde Akşam gazetesine gönderdiği yazıda, "... partiye mensup olan gazetenizin Parti Umumi Heyeti kararını yerine getirmemesi ve hükümetin talimatına riayet etmemesinin doğru olmayacağı..." uyarısında bulunmaktadır. 29

Özetle, konum ve işlevleri bu olan Tek-Parti döneminin gazeteci mebusları "resmi ideolojinin propagandacıları" olarak değerlendirilmiştir. 30

Devlet güdümündeki basın dünyasında teslimiyet  öyle bir noktaya gelmiştir ki Babıali'nin tanınmış kalemleri ve gazete yöneticileri devletten her an "talimat" bekleyen bir tavır sergilemişlerdir. Akbaba dergisi sahibi Yusuf Ziya Ortaç, 12 Kasım 1940'ta Matbuat Umum Müdürlüğü'ne gönderdiği mektupta, "... yeni hadiseler karşısında bize..... yeni direktiflerle yol göstermenizi teşekkürlerimle rica eder(ken)" Ahmet Emin Yalman; çektiği tel­grafta "havadisin uydurma çıkmasından bizi mesul tutmamanızı ve cezalandırmamanızı dileriz. Bu tecrübeden ders alarak bundan sonra çok sıkı hareket edeceğimizi saygılarımla temin ederim" diye Matbuat Umum Müdürü Selim Sarper'den özür dilemektedir. Devletle ilişkinin bir başka boyutu olarak basının birbirini ihbar etmesi gös­terilebilir: Akbaba dergisi sahibi Yusuf Ziya Ortaç, 6 Ağustos 1940 tarihli Yeni Sabah' ta Hüseyin Cahit Yalçın'ın başmakalesindeki "bilhassa siyah harflerle dizilmiş ve çerçeve içine konmuş... cüm­lesine" Matbuat Umum Müdürlüğü'nün dikkatini çekmektedir! 31

BASINA NAZİ RÜŞVETİ

Tek parti rejiminin sıkı denetimi altındaki basının özellikle 1940-1942 yıllarında faşist Alman propagandasının da etkisiyle "çifte kıskaca" alındığı görülmektedir.

Almanya Dışişleri Bakanlığı'nca 1941 yılı ortalarında hazırlanan bir raporda Türk basını taraflara ayrılmakta; Cumhuriyet, La Rèpublique ve Tasvir-i Efkar Alman dostu 32; Akşam, Vakit ve İkdam orta yolcu, Yeni Sabah, Haber, Tan, Son Telgraf ve Vatan Müttefik  yanlısı olarak değerlendirilmektedir.33

Alman faşistleri, hükümet düzeyinde yapılan çıkışlar yanında, Türk basınını başka yollardan da baskı altına almaya çalışmışlardır. 34

Vatan' ın 7 Aralık 1942 tarihli nüshasında Hitler'i eşeğe benzeten bir karikatürün yayımlanması üzerine " Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Franz von Papen'in  derhal  ve  sertçe  protesto  etmesinin" 35 arkasından gazete, ertesi gün "açıkca kışkırtıcı neşriyatı" nedeniyle Hükümet tarafından iki ay süreyle kapatılır. 36Ankara'daki Alman Büyükelçiliği "AA'nın çoğunlukla düşman tarafına karşı yakınlık duyan Yahudi ögelerden temizlenmesinin haber dağıtımı üzerinde olumlu etkiler yapacağını" umut etmektedir.37 TBMM'de 20 Nisan 1942 günkü birleşiminde konuşan Çanakkale Milletvekili Ziya Gevher Etili'nin ırkçı bir yaklaşımla Rum ve Yahudilerin Anadolu Ajansı'nda çalıştırılmalarını eleştirmesi üzerine adlarını bizzat Başbakan Refik Saydam'ın belirlediği Ankara ve İstanbul'daki  13 kişinin işine 4 Mayıs'ta son verilir. 38

Basını baskı altına alma yollarından birincisi büyük Alman şirketlerince verilen ilan ve reklamlardır. Nitekim an­tifaşist bir politika izleyen Tan gazetesine başta Bayer firması olmak üzere Alman şirketlerince verilen ilan ve reklamlar kesilmiştir. Akbaba mizah dergisine verilen Alman  malı fotoğraf makinası ilanlarının da aynı şekilde kesildiği anlaşılmaktadır. 39

Basını baskı ya da kontrol altına alma veya istenilen yönde etkileme yollarından ikincisi ve etkin olanı ise "rüşvet"tir. Alman faşistleri, başarılarının en çoğunu gazete sahiplerine, yazıişleri görevlilerine ve bazı gaze­tecilere -hatta bazen gazete sahibinin haberi olmadan- rüşvet vererek sağladılar. 40

Nitekim, 1942 yılının sonlarında (Glasneck, bu tarihi 9 Mart 1941 olarak vermektedir.) Alman Dışişleri Bakanı Ribbentrop, Ankara Büyükelçileri Franz von Papen'e gönderdiği raporda, Türkiye'deki Alman dostlarının içinde bulundukları güç durumdan kurtarılmaları amacıyla Papen'e beş milyon altın Alman Reich Markı iletilmesi için karar verildiğini belirtmekte ve Papen'in bu meblağı cömertçe kullanmasını istemektedir. 41 "Papen, buna verdiği karşılıkta, istenilen işin başarı ile yerine getirildiğini bildi(rir)... Rüşvet dağıtma işini, daha sonra, Bü-yükelçilik görevlilerinden Ribbentrop'un kayınbiraderi Jenke yürü(tür)." 42

Alman belgelerinde Türkiye'de bu kadar büyük miktarda "cömertçe" rüşvet dağıtıldığının belirtilmesine karşın bu paraların basında kimlere verildiği ne yazık ki kanıtlanamamıştır.

SÜRGÜNLER-YASAKLAR

Tek Parti Yönetimi ve  İkinci Dünya Savaşı yıllarında sıkıyönetim kimi yazarları Anadolu'ya sürgün etmekte, Basın Yayın Genel Müdürlüğü kimi gazetecilerin yazı yazmasını yasaklamakta; hatta belli yorumların ve maka­lelerin yayımlanmasını istemekte; sözcüklerin yazımını (cümhuriyet değil, cumhuriyet yazılması) ve sayfa dü­zenine bile karışmaktadır. 43

Ankara'nın "ceberrut" valisi Nevzat Tandoğan, gazeteci Şevket Avaroğlu'nu Ankara dışına sürgün ederken Çiftçiyi Topraklandırma Kanun Tasarısı'nın Meclis'teki olaylı görüşmelerin gazetede haber olarak verme olanağı bulamadığı ayrıntılarını sonradan sansüre uğradığını öğrendiği mektupla (Anayasa'da haberleşme özgürlüğü güvenceye alınmış olmasına karşın) başyazarı Zekeriya Sertel'e bildiren Tan  mu­habiri Emin Karakuş'u maka­mına çağırarak tabancayla tehdit etmiş, hakaretler savurmuştur. Başbakanlık ve Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nün de Tan ve Vatan gazetelerinin satılmaması için bayilere emirler verdiği açıklanmıştır. 44

Cumhuriyet döneminde 1939-1947 yılları arasında tek parti iktidarının baskıcı yönetimi sırasında basını kontrol etmek amacıyla Basın Yayın Genel Müdürlüğü tarafından gazete ve dergilere verilen "talimat-direktifler", II. Abdülhamid kafasını çağrıştıran sansür uygulamaları olarak tarihe geçmiştir.

1-Rusya kelimesi yalnız başına kullanılmayacak, "Sovyet Rusya" diye yazılacaktır. [23 Aralık 1939] 45

İran yerine Acem kelimesinin kullanılmaması, (Acem) kelimesinin artık ilmi ve edebi lisanımızda yer bulma­masına itina olunması için gazetelere gerekli ve kati tebligatın yapılması... (11 Nisan 1944)

Tayinleri yüksek tasdike bağlı bulunan devlet memurlarının memuriyet vaziyetlerindeki her türlü değişikliğin ancak Resmi Gazete' de yayımlanmasından sonra neşredilmesi... (25 Haziran 1942)

Askeri hadiselerin ve haberlerin yazılması ve neşredilmesinin yasak olduğu malumdur. Memleketteki her türlü tayyare hareket vakaları dahi yazılmayacaktır. (18 Nisan 1944)

Nihal Atsız ve Sabahattin Ali davası hakkında kommanter (yorum- M.A.) yapılmamasını, makale yazılmama­sını, mahkeme safhalarına ait haberlere son verilmesini... (24 Nisan 1944) 

Reisicumhur hazretlerinin yarın irad buyuracakları nutkun...tashihlerinin majüsküllerine kadar imla hususuna dikkat buyurulmasına... (18 Mayıs 1944)

Örfi İdareden: Ali İhsan Sabis'in yarınki mahkemesi hakkında gazeteler mahkeme safahatı ve iddiadan bah­sedecekler, maznunun emekli generalliği mevzubahs edilmeyecek, sadece Ali İhsan Sabis denilecek... (5 Ağustos 1944) 

Kuşlar hakkında: Bacaklarında yabancı memleketlerin adı yazılı bazı ördeklerin vurulduğu gazetelerimize ak­setmektedir. Bu gibi olayların yazılmaması için gazetelere gerekli tebligatın yapılması... [28 Mart 1945] 46

Gazetelerde büyük manşetler yalnız dahili haberler için kullanılacak; harici haberler tek sütuna dizilecek ve bu haberlere azami 24 puntodan büyük başlık konmayacak; Matbuat Umum Müdürlüğü'nün ve Anadolu Ajansı'nın vereceği harici haberlerden başka hiçbir harici haber neşredilmeyecek; Türk rejiminden ve bu rejimin ideolojisinden gayrı, velev fikri tetkik namı altında olsa da diğer rejimlere ve ideolojilere ait neşriyat yapılmaya­caktır. [23 Aralık 1940-Başbakan Refik Saydam] 47

Kazım Karabekir'in TBMM'de 23 Aralık 1940 günü yaptığı ordu eratının elbiselik kumaşlarının kısa sürede karşılanması için ithal edilmesini eleştiren konuşması Başvekilin emriyle yasaklanmıştır. [23 Aralık 1940] 48

Dolu kareleri "gamalı haç"ı gösteren Akşam gazetesindeki bulmaca gibi şekil ve yazıdan çekinilmesi...[18 Aralık 1941]49

Gizli yapılmakta olan müzelerin nakillerine ilişkin hazırlıklarla ilgili haberlerin yayımlanmaması... [27 Eylül 1939]50

İkinci baskı için izin alınmasının zorunlu olduğu... [2 Kasım 1942]51

Tek parti yönetimindeki devletin basın özgürlüğü ve muhalif basına karşı tavrının en çarpıcı örneği 4 Aralık 1945'te Tan Olayı ile yaşanmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi tarafından önceden örgütlenen gösteri sonucu Sabiha ve Zekeriya Sertel'in Tan  gazetesi ile La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, Görüşler dergisi, ABC ve Berrak kitabevlerinin binaları tahrip edilir. Saldırganların değil Serteller'in yargılanması ve cezaevine konulmala­rıyla sonuçlanan olaylar,  kızları Yıldız Sertel'in değerlendirmesiyle "gazeteyi susturmak için tertiplenmiş bar­barca bir saldırı(dır).“ 52

Gün, Yığın, Gerçek, Hür, Zincirli Hürriyet ve Marko Paşa gibi sosyalist yayın organları da yönetimin hışmına uğrar.

Tek Parti Yönetimi ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında yargılanan Cem mizah dergisi sahibi Cemil Cem (1927), Yarın  gazetesi Yazıişleri Müdürü Süleyman Tevfik (1931),  Yeni Asır  gazetesi yazarı Behzat Arif ve sorumlu müdür Abdullah Abidin (1930), Son Posta başyazarı Zekeriya Sertel, sorumlu müdür Selim Ragıp (Emeç) (1932), Marko Paşa haftalık mizah dergisi sahip ve yazarları Aziz Nesin, Sabahattin  Ali,  Rıfat  Ilgaz  ve  Mustafa  Uykusuz  (1946),  İkinci  Dünya  Harbi'nin Sefaletlerine Dair  şiir kitabı nedeniyle Cahit Irgat (1946), Eskişehir'de günlük Söz Milletin gazetesini çıkaran Recep Bilginer çeşitli hapis cezalarına mahkum olurlar. 53

KAPATILAN GAZETE VE DERGİLER

Atatürk'ün ölümüne kadar geçen tek parti yönetiminde Arif Oruç'un çıkardığı Mücadele süresiz (Eylül 1931) ve Tan üç ay kapatılırken (17 Ağustos 1938), Yeni Gidiş ve Sabiha Sertel'in çıkardığı Projektör dergisi (Mart 1936) toplatılır. 54

Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu'nun haftalık Yeni Adam gazetesi de 17 Şubat 1938 tarihli 216. sayısında çıkan Hasan Ali Ediz'in "Almanya'da Bu Gidiş Harbe Doğrudur" yazısı nedeniyle Bakanlar Kurulu'nun 22 Şubat 1938 tarih 2/8231 sayılı kararıyla 1 yıl kapatılır.

Atatürk'ün ölümünden sonraki 9 yıl içinde kapatılan gazete ve dergilerin dökümü ise şöyledir:

 

 

TABLO: 3  BASINDA KAPATMA KARARLARI

(1939-1947)

 

 

GAZETE VEYA       TOPLAM KAPANMA    KAPATMA    SÜRESİZ                 KAPATAN    

DERGİNİN ADI        SÜRESİ55                            SAYISI                                                     MAKAM

 

A- (1939-1945)

 

1- Cumhuriyet       5 ay 9 gün      5     -     3 kez hükümet ve

                        2 kez sıkıyönetim

 

2- Tan        2 ay 13 gün     7     1     4 kez hükümet ve

                  (12.8.1944) 3 kez sıkıyönetim

 

3- Vatan      7.5 ay 9 gün    9     1     5 kez hükümet ve

                  (30.9.1944) 4 kez sıkıyönetim

4- Tasvir-i Efkar   3 ay      8     1     4 kez hükümet ve

                  (30.9.1944) 4 kez sıkıyönetim

5- Vakit    12 gün      2     -     1 kez hükümet ve

                        1 kez sıkıyönetim

6- Yeni Sabah       6 gün     3     -     1 kez hükümet ve

                        2 kez sıkıyönetim

7- Akbaba   47 gün      4     -     1 kez hükümet ve

                        3 kez sıkıyönetim

8- Son Posta      11 gün      4     -     4 kez hükümet

9- Haber    10 gün      2     -     2 kez sıkıyönetim

 

B- (1940-1944)

10- Hakikat   3 gün     1     -     Sıkıyönetim

            (12.3.1941)

11- Halk      3 gün     1     -     Sıkıyönetim

            (12.3.1941)

12- Akşam     2 gün     1     -     Sıkıyönetim

            (12.3.1941)

13- Bugün   15 gün      1     -     Hükümet

            (5.11.1940)

14- Demokrat Politika   17 gün      2     -     1 kez hükümet ve

                        1 kez sıkıyönetim

15- Ege (Mersin)    7 gün     1     -     Hükümet

            (Nisan 1941)

16- İkdam     7 gün     1     -     Hükümet

            (8.7.1941)

17- Son Telgraf   14 gün      5     -     1 kez hükümet ve

                        4 kez sıkıyönetim

18- En Son Havadis        1 gün     1     -     Sıkıyönetim

            (28.8.1941)

19- Orhun (Aylık Dergi)   -   -     1     Hükümet

                  (1.4.1944) 

20- Yücel (Aylık Dergi)   7 gün     1     -     Hükümet

            (9.9.1940)

21- Büyük Doğu (")        -   -     1     Sıkıyönetim

                  (10.5.1944)

22- Küllük (Aylık Dergi)       -   -     1     Hükümet

                  (26.9.1940)

23- Kopuz (Aylık Dergi)   -   -     2 kez 2 kez hükümet

                  (Eylül 1940)

                  ((16.5.1944)

24- Verim (Aylık Dergi)   -   -     1     Hükümet

                  (16.5.1944)

25- Bozkurt   -   -     3     2 kez hükümet ve

                  (13.1.1940) 1 kez sıkıyönetim

                  (Temmuz1941)

                  (Mart 1942)

26- Şaka (Aylık Dergi)    -   -     1     Hükümet

                  (26.6.1941)

27- Gökbörü ( " )   -   -     1     Sıkıyönetim

                  (20.5.1943)

28- Yurt ve Dünya ( " )   -   -     1     Hükümet

                  (16.5.1944)

29- Barış Dünyası ( " )   -   -     1     Hükümet

                  (23.6.1944)

30- Adımlar         -   -     1     Hükümet

                  (16.5.1944)

31- Yeni Yol (Aylık Dergi)     -   -     1     Sıkıyönetim

                  (Mart 1942)

32- Çınaraltı (Aylık Dergi)    -   -     2     2 kez hükümet

                  (Mart 1942)

                  (27.5.1944)

33- Yeni Edebiyat (")     -   -     1     Sıkıyönetim

                  (15.11.1941)

34- Beyoğlu  (Fransızca   7 gün     1     -     Hükümet

                   gazete)         (11.9.1940)

35- Journal D'Orient      7 gün     1     -     Hükümet

            (21.9.1940)

 

C- SOL DERGİ VE GAZETELER

 

36- Yürüyüş dergisi       -   -     1     Sıkıyönetim

                  (Temmuz 1943)

37- Yeni Ses dergisi      -   -     1     Sıkıyönetim

                  (1941)

38- Sendika   -   -     1     Sıkıyönetim

                  (16.12.1946)

39- Ses       -   -     1     Sıkıyönetim

                  (16.12.1946)

40- Nor Or    -   -     1     Sıkıyönetim

                  (16.12.1946)

41- Yarın gazetesi        4 ay      1     -     Sıkıyönetim

            (16.12.1946)

42- Dost      -   -     1     Sıkıyönetim

                  (16.12.1946)

43- Yığın     -   -     1     Sıkıyönetim

                  (16.12.1946)

44- Gün gazetesi    -   -     1     Sıkıyönetim

                  (16.12.1946)

45- Hür haftalık dergi    -   -     1     Sıkıyönetim

                  (1947)

 

 

İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki dönemde Büyük Doğu dergisi 16 Aralık 1946'da Sıkıyönetim tarafından dört ay süreyle kapatılırken Aziz Nesin'in Marko Paşa adlı haftalık mizah dergisi de kapatmalar nedeniyle sırasıyla şu adlarla çıkmıştır: Marko Paşa, Merhum Paşa, Marko Paşa, Başdan, Marko Paşa, Yedi Sekiz (Hasan) Paşa, Hür Marko Paşa, Bizim Paşa, Ali Baba, Öküz Mehmet Paşa, Hür Marko Paşa, Medet. Yeni Sabah ga­zetesi de Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ye 1948 yılbaşı tebrik telgrafında "sonsuz" bağlılığını bildiren Genelkurmay Başkanı'nı eleştirdiği gerekçesiyle bir süre kapatılır. Mehmet Ali Aybar, Zincirli Hürriyet' te Sabahattin Ali'nin 1948 tarihinde çıkan bir yazısından dolayı bir yıl hapis cezasına çarptırılır. 56

  • 1. Kocabaşoğlu, "1919-1939 Dönemi Basınına Toplu Bir Bakış," s.62.
  • 2. Zekeriya Sertel, Hatırladıklarım, 3.B., İstanbul, Gözlem Yayınları, Mart 1977, s.191-192.
  • 3. Son Posta, 7 Temmuz 1931, s.1-3.
  • 4. TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem 4, Birleşim 22, 5 Temmuz 1931, s.1-44.
  • 5. Kabacalı, Türk Basınında Demokrasi, s.156.
  • 6. Murat Güvenir, 2. Dünya Savaşında Türk Basını, İstanbul, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları : 31, 1991, s.50. ; İskit, s.308-309.
  • 7. KADRO (Aylık Fikir Mecmuası), Tıpkı basımı, Yayıma Hazırlayan Cem Alpar, C.II, Ankara, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Yayın No: 130, 1971, Sayı: 14, Şubat 1933, s.3.
  • 8. KADRO (Aylık Fikir Mecmuası), C.I, Sayı: 9, Eylül 1932, s.3.
  • 9. Resmi Gazete, 15 Temmuz 1938.
  • 10. Kardeş, s.29.
  • 11. A.g.e., s.29.
  • 12. Topuz, s.91.
  • 13. Kocabaşoğlu, "1919-1939 Dönemi Basınına Toplu Bir Bakış," s.64.
  • 14. Asım Us, Hatıra Notları, İstanbul, Vakit Matbaası, 1966, s.415.
  • 15. Kabacalı, "Milli Şef Döneminin Örtülü Sansürü," Tarih ve Toplum, Sayı:38, Ocak 1987, s.19.
  • 16. Kabacalı, Türkiye'de Basın Sansürü, s.303.
  • 17. Uygur Kocabaşoğlu, "1919-1939 Dönemi Basınına Toplu Bir Bakış," s.77.
  • 18. T.C. Maarif Vekilliği, Birinci Türk Neşriyat Kongresi, (Tıpkı Basım) 2.B., Ankara, Edebiyatçılar Derneği Yayınları, 1997, s.41-42.
  • 19. Kabacalı, Türkiye'de Basın Sansürü,127-128.
  • 20. A.g.e.,s.138.
  • 21. Resmi Gazete, 1 Haziran 1934, Sayı: 2713; Kanun No: 2444.
  • 22. Cemil Koçak, "İkinci Dünya Savaşı ve Türk Basını," Tarih ve Toplum, Sayı: 35, Kasım 1986, s.29-30.
  • 23. Güvenir, s.210.
  • 24. A.g.e., s. 240.
  • 25. A.g.e., s.50-54. ; İskit, s.308-309.
  • 26. Resmi Gazete, 14 Temmuz 1938, Sayı: 3959.
  • 27. Güvenir, s.55.
  • 28. Koçak, "İkinci Dünya Savaşı ve Türk Basını," s.29-30.
  • 29. Güvenir, s.66.
  • 30. Güvenir, 2. Dünya Savaşında Türk Basını, s.66'dan Frederic W. Frey, The Turkish Political Elite, Massachusetts (MIT Press), 1965, s.85.
  • 31. A.g.e., s.212.
  • 32. Koçak,"Türk Basını Üzerindeki Yabancı Etkiler," Tarih ve Toplum, Sayı: 37, Ocak 1987, s.50-51.
  • 33. Johannes Glasneck, Türkiye'de Faşist Alman Propagandası, Çev. Arif Gelen, Ankara, Onur Yayınları, t.y., s.25.
  • 34. A.g.e., s.24.
  • 35. Koçak, "Türk Basını Üzerindeki Yabancı Etkiler," s.50-51.
  • 36. Güvenir, s.132.
  • 37. Glasneck, s.26.
  • 38. Korkmaz Alemdar, "Anadolu Ajansı'na Alman Baskısı," Tarih ve Toplum, Sayı: 37, Ocak 1987, s.52-53.
  • 39. Koçak, "Türk Basını Üzerindeki Yabancı Etkiler," s.50-51.
  • 40. Glasneck, s.24.
  • 41. Koçak, "Türk Basını Üzerindeki Yabancı Etkiler," s.52.
  • 42. Glasneck, s.24-25.
  • 43. Kabacalı, Türk Basınında Demokrasi, s.162.

                            Sürgün edilen yazarlar arasında Kerim Sadi, Kemal Sülker, A. Kadir (Abdülkadir Meriçboyu) ve Arif Dino bulunmaktadır. Sabiha Sertel anıla­rında "yazmaması koşuluyla Tan'ın yayımlanmasına izin verildiğini" anlatmaktadır. Basın Yayın Umum Müdürü Nedim V. İlkin, 17 Temmuz 1945 tarihli "direktif"inde "cümhuriyet" sözcüğünün Anayasa'da olduğu gibi "cumhuriyet" şeklinde yazılmasına dikkat edilmesini "rica etmek­tedir." Metin Toker, "Mevhibe İnönü'nün İstanbul'u ziyaret haberi birinci değil  de iç sayfadan verildi diye Basın Müdürlüğü'nden Cumhuriyet  gazetesine telefon edildiğini ve bir güzel zılgıt geçildiğini" yazmaktadır. Metin Toker, Tek Partiden Çok Partiye, Milliyet Yayınları, Temmuz 1970, s.26.

  • 44. Kabacalı, Türkiye'de Basın Sansürü, s.149-150.
  • 45. Günvar Otmanbölük, Babıali'nin Yarım Asırlıkları, İstanbul, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, Haziran 1986, s.214.

                            Ziyad Ebuzziya'nın arşivinden alındığı belirtilen 1939-1942 yılları arasındaki yayın yasaklarından 36 örnek verilmektedir.

  • 46. Kabacalı, Türkiye'de Basın Sansürü, s.295-314.

                            Yazar, 2-8 numaralı yasakların dışında, Son Posta gazetesine ait olduğu anlaşılan ve 24 Haziran 1942-27 Şubat 1947 dönemi yasaklarını kapsayan bir defterden 63 yasağın içeriğini aktarmaktadır.

  • 47. Kabacalı,"Milli Şef Döneminin Örtülü Sansürü," s.19-21.
  • 48. Otmanbölük, s.217-222.
  • 49. A.g.e., s.217-222.
  • 50. Güvenir, s.81-117.

                            Yazar, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü arşivinden ilginç yasaklar aktarmaktadır.

  • 51. A.g.e., s.81-117.
  • 52. Yıldız Sertel, "Tarihten Bir Yaprak-Tan Olaylarının Perde Arkası," Cumhuriyet, 1 Aralık 1998, s.7.
  • 53. Kabacalı, Türkiye'de Basın Sansürü, s.122-163.
  • 54. A.g.e., s.149-150.
  • 55. Ceza süresi, her zaman fiili kapatma süresiyle eşit değildir. Basın organlarının yeni bir emirle daha önce yayımlanmaları müm­kündü.
  • 56.             Koçak,"İkinci Dünya Savaşı ve Türk Basını ," s.30.; Kabacalı, Türkiye'de Basın Sansürü, s.143-163.; Kabacalı, Türk Basınında Demokrasi, s.214.; Güvenir, s.120-123.