Önsöz

Gazeteci tarihin tanığıdır, sözü sanki Mustafa Ekmekçi için söylenmiştir. Ekmekçi'nin yaşamı Cumhuriyetin de tarihi sayılabilir. Cumhuriyetten hemen sonra Anadolu bozkırında Hadim'in Hocalar köyünde hayata gözlerini açan Ekmekçi büyürken, onurla birlikte Osmanlı'nın yıkıntıları arasından doğan Türkiye Cumhuriyeti de gelişmiş, olgun­laşmıştır.

Dünyada ve Türkiye'de yaşanan sıkıntılar, acılar o dönemde  babası Mehmet Ekmekçi'nin Hadim'deki küçük lo­kantası ile Hocalar köyündeki kerpiç evlerine de yansımıştır. İkinci Dünya Savaşı'nın yokluk günlerinde lokantada çalışan işçilerin parasını ödeyemeyecek duruma geldiklerinde iş başa düşmüş, diğer kardeşleriyle birlikte gece geç saatlere kadar babasına yardım etmiştir. Parasızlık yüzünden İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bırakmak zorunda kalmış, Hadim'e dönmüştür.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra faşizmin yıkılmasıyla tüm ülkelerde esen demokrasi rüzgarı Türkiye'de de etkili olmuş, 1950'de halkın büyük desteğiyle DP iktidara gelmiş; ancak Ekmekçi tek parti döneminin tek hakimi CHP ve İnönü'nün yanında yer almıştır. Bu tavrı, Kemalizm'e olan inancının yanı sıra Ekmekçi'nin hep mağdur ve mazluma yardım eden kişiliğine de bağlanabilir.

Kemalizm'den sosyalizme doğru yol alırken Mustafa Ekmekçi'nin, yaşamında değişmeyen "tek ölçü" vardır: Halk. Ekmekçi, tüm olaylara halkın, çalışan insanın, emekçinin penceresinden bakmıştır. Yeni Ortam ve Cumhuriyet' teki köşesi Ankara Notları' nın sahibi, kendi ifadesiyle, acıları ve sevinçleri anlatılan halk olmuştur. 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinde de kural değişmemiştir. Ankara Notları, faşizmin kol gezdiği karanlık günlerde insanların yüreğini aydınlatan bir ışık olmuş; satır aralarında bir yakınıyla ilgili haberi yakalayan cezaevlerindeki işkence gören insanları hayata bağlamıştır.

Yaşam felsefesi ve gazetecilik anlayışı ile Ekmekçi, kalemini insanlığın hizmetine sunmuştur. Bu yargının tarih önündeki tanığı Yeni Ortam ve Cumhuriyet' teki binlerce Ankara Notları' dır. Ankara Notları Türkiye'nin bir insanlık tarihi gibidir. Orada, Türkiye'nin adsız kahramanlarının acıları, sevinçleri abartısız, yalın bir dille, Ekmekçi'nin o duru Türkçesiyle anlatılmıştır.

Ankara Notları Türkiye insanının yanı sıra aynı zamanda Ekmekçi'nin de kendi yaşam öyküsüdür. Ankara Notları' nda pazarcıların, biletçilerin, işçilerin, sendikacıların, öğrencilerin, politikacıların, öğretmenlerin, sanatçıların, tutuklu­ların, hükümlülerin yanı sıra kendi çocukluğu, gençliği, sıra ve silah arkadaşları, çok sevdiği annesi, komşuları ve akrabaları ve tabii ki Eylem ve Özlem bir yaşam destanının dizeleri gibi sıralanmaktadır. Ekmekçi'nin yaşamöyküsünü yazmak belki de bu yüz­den gereksizdir; çünkü O kendini en güzel biçimde anlatmıştır.

O'nu kaybettikten sonra Ekmekçi'yi anlatmak, gelecek kuşaklara insanlığını, gazetecilik anlayışını aktarmak için bir kitap yazmak düşüncesi beni heyecanlandırmıştır. Çağdaş Gazeteciler Derneği'nde altı yıl birlikte çalıştığım, kendisinden çok şey öğrendiğim Mustafa Abi'nin yaşamöyküsünü yazmak benim için gerçekten kolay olmuştur: Çünkü O kendini anlatmıştır. O'nun mütevazi kişiliği nedeniyle değinmek gereği duymadığı konu ve olaylar dostları­nın anlattığı anılar ve geride bıraktığı belgelerle tamamlanmaya, noksanlıklar giderilmeye çalışılmıştır.

Bu kitabı aslında Ekmekçi yazmıştır. Yapılan, O'nun anlattıklarının kurgulanmasıdır. Özyaşamöyküsünü kurgu­lanmış yazılarıyla kendi kaleminden aktarmaya çalıştığımız Ekmekçi'nin nasıl bir gazetecilik iklimi ve anlayışı içinde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptığını tarihsel gelişimiyle ortaya koymak da bize düşen bir görev olmuştur.

Elinizdeki kitapta, Anadolu bozkırında doğan bir halk adamının öyküsü anlatılmaktadır. Ancak, Gazetecinin Yaşamı  bir öykü kitabı olmadığı gibi roman, biyografik veya bilimsel çalışma da değildir; kendine özgü bir tarz, bir yapıt demek daha doğrudur. Yalnız şunu da belirtmek isterim ki kitapta öznel yargılardan uzak kalınmaya ve bilimsel ölçütler gözetilmeye çalışılmıştır.

Kitabın, ölçüleri zorlayan hatta aşan Giriş kısmında basının matbuattan medyaya, Osmanlı'dan bugüne 167 yıllık serüveni gazeteci-devlet ilişkileri ekseninde ana hatlarıyla özetlenmektedir. Devlet ve basın ilişkilerinin Takvim-i Vekayi' den bugüne geldiği nokta ve boyutları, belgelere dayanılarak ortaya konulmaktadır. Geçmişteki ilişkilerle gü­nümüzdeki benzerlikler vurgulanmakta, değerlendirmeler somut örneklere dayandırılmaktadır.

Kısaca, basın tarihini yazacak araştırmacıların dipnot niteliğinde ipuçları yakalayabileği ilişkilerin çerçevesinin çizilmesine çaba gösterilmiştir.

Mustafa Abi'nin kendi kaleminden yaşamöyküsünün anlatıldığı "Ben Ekmekçi!.." de "Basın: Matbuattan Medyaya" kısmındaki gibi belgelere dayandırılarak, olaylar farklı boyutlarıyla verilmeye çalışılmaktadır. Özellikle ga­zetecilik yaşamının anlatıldığı bölümlerde, basın tarihi açısından altı çizilmesi ve meslek etiği açısından sorgulan­ması gereken çarpıcı örneklere yer verilmektedir.

Kitabın 2, 3 ve 4'üncü kısımlarında çok sayıda belge, tutanak, gazete kupürü ve fotoğraf yer almaktadır. Fotoğraf ve belgelerin alt yazılarında da konuyla ilgili yeni bilgilerin verilmesine özen gösterilmiş, kitabın başında ise tablolarla birlikte ayrıca belge, tutanak ve fotoğrafların listesi konulmuştur.

Kitabın her satırında Ekmekçi dostlarının katkısı bulunmaktadır; onların desteği ile bu boyutta bir yapıt ortaya çı­karılabilmiştir. Adlarını tek tek sayamayacağım kadar çok Ekmekçi dostlarına bu nedenle teşekkür ediyorum. Başta eşi Aldoğan Ekmekçi ile kızları Eylem ve Özlem, kardeşi Ahmet Ekmekçi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Cumhuriyet gazetesi ve ÇGD, bu kitabın yayımlanmasında büyük katkıda bulundular. Ayrıca, gazete tarama ve düzeltmelerle dizgide yardımcı olan Rahim Ağacık, Yıldız Yazıcıoğlu, Gökhan Bozkurt, Genco Dönmez, Utku Cengiz ve Ebru Akçeken'e; belge ve fotoğrafların baskıya hazırlanmasında büyük çaba gösteren Mehmet Açıktan, Hüseyin Erler ve Ünsal Topçu'ya;  araştırmalar sırasında desteklerini esirgemeyen Orhan Çabuk,  Göksel Bozkurt, Mustafa Kirman, Mümtaz İdil, Veli Özdemir, Haldun Özen ve TBMM Kütüphane Müdürü Ali Rıza Cihan'a; tarihsel süreç ve Ekmekçi'nin yaşam öyküsüyle ilgili değer­lendir-melerde yapıcı eleştirilerde bulunan Mehmet Yüksel, Rahmi Yıldırım, Ertan Günçiner,  Varlık  Özmenek,  Remzi  İnanç, Uygur Kocabaşoğlu ve Mahmut T. Öngören'e; yazım ve sayfa düzenini titizlikle yapan Hulusi Bozbaş'a, Yorum Matbaası'nın değerli çalışanlarına teşekkürü zevkli bir görev sayıyorum.

Metin Aksoy
Ankara, 1 Nisan 1999