Bölüm 1: Aydınlar Dilekçesi Davası

Dilekçe1

SUNUŞ

Türkiye, henüz atlatamadığı en ağır bunalımlarından birini yaşamaktadır. Kuşkusuz, bu büyük bunalımdan toplumumuzun bütün kesimleri, katmanları ve görevlileri ortaklaşa sorumludur. Biz Türk aydınları, eksiklerimizin ve sorumluluğumuzun öneminin ve önceliğinin bilincindeyiz. Bu bilinç, bize toplumumuzun sağlıklı ve güvenli bir düzene geçişiyle ilgili görüşlerimizi açıklama görev ve hakkını vermektedir.

Varolan düzenlemeler ve 2969 sayılı yasanın suç saymadığı çerçeve içinde görüşlerimizi açıklamayı gerekli görüyoruz. Bizler bu sınırlamaları benimsememekle birlikte, bu çerçeve içinde hareket etme durumundayız.

Bizler toplumumuzun akılcı yöntemler kullanarak aydınlık bir geleceğe ulaşacağına coşkuyla inanıyoruz. Bu inançla ve ortaklaşa sorumluluğumuzu üstlenip, kaynağını Anayasa'da bulan dilekçe hakkımızı kullanarak, kamu ile ilgili gözlem düşünce ve istemlerimizi devletin en yüksek katlarına saygıyla sunuyoruz.

TÜRKİYE'DE DEMOKRATİK DÜZENE İLİŞKİN GÖZLEM VE İSTEMLER

Demokrasi, kurumları ve ilkeleriyle yaşar. Bir ülkede demokrasinin temel harcını oluşturan kurum, kavram ve ilkeler yıkılırsa bunun zararlarını gidermek güçleşir.

Demokrasiyi kendi öz değer ve kurumlarına yabancılaştırmak, biçimsel olarak koruyup içeriğini boşaltmak, onu yıkmak kadar tehlikelidir. Bu nedenlerle tarihsel birikime dayalı devlet yapımızı ayakta tutan kurum, kavram ve ilkelerin korunmasını ve demokratik ortam içinde güçlenmesini savunmaktayız.

Halkımız, çağdaş toplumlarda geçerli insan haklarının tümüne layıktır ve bunlara eksiksiz olarak sahip olmalıdır. Ülkemizin, insan haklarının güvenceleri yurt dışında tartışılır bir ülke durumuna düşürülmüş olmasını onur kırıcı buluyoruz.

Yaşam hakkı ve insanca yaşama, örgütlü ve toplumsal varolmanın çağımızda hiçbir gerekçe ile ortadan kaldırılamayacak baş amacıdır; doğal ve kutsal bir haktır. Bu hakkın anlam kazanması, düşünceyi özgürce açıklamaya, geliştirmeye ve etrafında örgütlenmeye bağlıdır. Bireylerimizin yeni ve değişik düşünce üretmelerini, gösterilmeye çalışıldığı gibi, bunalımların nedeni değil, toplumsal canlılığın gereği sayıyoruz.

İnsanların son sığınağı olan adalet, insanca yaşamın da başlıca dayanağıdır. Bunun gerçekleşmesinin çağdaş hukuk devletinde geçerli yolları, adalet arayışının hiçbir şekilde engellenmemesini ve adalete ulaşmada olağanüstü yargı yollarına ve olağandışı yöntemlere başvurulmamasını gerektirmektedir. Ola-ğanüstü yönetim biçimlerinin olağan sayılan dönemlerde süreklilik kazanmasının çağdaş demokrasi anlayışıyla bağdaşmayacağı görüşündeyiz.

Yargı kararı olmaksızın yurttaşların haklarının kısılması, tartışılması mümkün olmayan tek yanlı idari işlemlerle suç oluşturulması, siyasal hakların ellerden alınması ve genel suçlamalar yapılması, toplumsal yıkımlara yol açmaktadır. Dernek, kooperatif, vakıf, meslek odaları, sendika ve siyasal partilere girmenin ve açıklandığı zaman suç sayılmayan düşüncelerin sonradan egemen olan anlayışa göre, suç sayılması hukuk devleti kavramıyla bağdaşamaz.

Türkiye'nin yaşadığı yoğun terör eylemlerinden demokratik sistemin kendisi sorumlu tutulamaz.

Her örgütlü toplumun şiddet eylemleriyle mücadele etmesi kaçınılmaz görevidir. Ancak, devlet olmanın temel niteliği, terörle mücadelede hukuk ilkelerine bağlı kalmaktır. Terörün varlığı, hiçbir zaman, devletin de aynı yöntemlere başvurmasının gerekçesi olamaz.

Varlığı yasal kararlarla da kanıtlanan işkence insanlığa karşı suçtur. İşkencenin yargısız, peşin ve ilkel bir cezalandırma alışkanlığına dönüştürülmüş olmasından endişe ediyoruz. Ayrıca, özgürlüğü sınırlama amacını aşan cezaevi koşullarını da eziyet ve işkence sayıyoruz.

İşkencenin büsbütün ortadan kaldırılması için gerekli önlemler alınmalıdır. Savunma, soruşturma ve suçlama ile birlikte başlamalıdır. Her türlü soruşturma ve kovuşturmada, hukuk devleti kuralları dışına çıkılır ve yargısal yöntemlerde en başta sanık mahkum oluncaya kadar masumdur ilkesiyle vurgulanan evrensel güvenceler yok sayılırsa, keyfilik, özellikle siyasal davalarda yargılamanın temel unsurlarından biri olur.

Terör eylemlerinin oluşmasında toplumun bütün kesimlerinin sorumluluk payı olduğu gözönüne alınarak, ölüme dayalı çözüm düşüncesinin ortadan kaldırılması için, kesinleşmiş idam kararlarının infazlarının durdurulması ve ölüm cezalarının kaldırılması gereğine inanıyoruz.

Gecikmiş adaletin adaletsizlik olduğu evrensel gerçeğine dayanarak, görülmekte olan davaların bir an önce sonuçlandırılması gerektiği görüşündeyiz.

Suçları oluşturan, toplumsal ve siyasal koşullardır. Türkiye'nin içinde yaşadığı çalkantılı dönemin topluma yüklediği sorumluluk unutulmamalıdır. Bu nedenlerden ötürü ve sosyal barışa katkıda bulunmak için kapsamlı bir affı kaçınılmaz görüyoruz.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırmanın yolu olan siyaset, toplumun tümünün yönetime katılmasıdır. Güncel siyasetin her ülkede görülen ve kaçınılmaz olan aksaklıkları, herkese açık olması gereken siyaset yoluyla topluma hizmetin engellenmesinin ve belirli zümrelerin, kişinin ve kişilerin tekeline bırakılmasının nedeni olamaz. Siyaset yalnızca idari kararlara indirgenemez.

Milli irade ancak, toplumun bütün kesimlerinin özgürce örgütlenebildiği düzenlerde anlam ifade eder. kimsenin siyasal kanı ve felsefi düşüncesinden ötürü suçlanmadığı, hiçbir yurttaşın dinsel inançlarından dolayı kınanmadığı ülkelerde milli irade en üstün güçtür. Bu üstün gücün meşruluğu, temel hak ve özgürlüklere karşı takındığı tavra bağlıdır.

Çoğunluk iradesinin özgürce belirlenmesini engelleyen koşullar demokrasiye aykırıdır. Bunun gibi, çoğunluk iradesini bahane ederek temel hakları yok etmek de demokrasi ile bağdaşmaz.

Tarihsel gelişim süreci içinde demokratik anayasaların amacı, kişi hak ve özgürlüklerini güvence altına almaktır. Bireyi devlet karşısında güçsüzleştiren düzenlemeler, hangi ad altında getirilirse getirilsin, demokrasiden uzaklaşma anlamına gelir. Bu durumda, demokratik yaşamın kaynağı olması gereken Anayasa, demokrasinin engeli olur.

Başta siyasal partiler olmak üzere, sendikalar, mesleki kuruluşlar ve dernekler, demokratik yaşamın vazgeçilmez dayanaklarıdır. Mesleki örgütlenmeler, üyelerinin dayanışma ve ekonomik çıkarlarını savunmakla görevli oldukları kadar, siyasal partilerle birlikte, birey ve grupların demokratik özgürlüklerini korumanın ve yönetime katılmalarının aracı ve etkeni de olmalıdır. Bu nedenle, örgütlenme ve katılım haklarının anayasal düzenlemeler içinde en geniş güvencelere kavuşturulması gerektiğine inanıyoruz.

Bir toplumun yaşayışında, özgürlük, çeşitlilik ve yenilik öğelerinin bulunması, toplumun geleceği ve gelişmeye açık tutulması için zorunludur. Bu bakımdan her türlü düşünce üretimi korunmalı, yeni öneriler kamuya özgürce sunulabilmelidir.

Özgür basın, demokratik düzeni bütünleyen temel öğelerden biridir. Bunun sağlanması için, bağımsız, denetimsiz ve çok yanlı olarak toplumun kendinden haberli olması, değişik düşüncelerin özgürce yansıtılması ve her türlü eleştirinin basında yer bulması zorunludur. Çok yönlü kamuoyu oluşması ve yönetimin demokratik denetimi ancak böyle bir basınla gerçekleştirilebilir. Yine bu nedenlerle ve yansızlığının önkoşulu olarak TRT'nin de özerkliğinin sağlanması gerektiğine inanıyoruz.

Eğitimin temel amacı, özgür düşünceli, bilgili, becerili ve üretici insan yetiştirmektir. Bunun tersine, tek tip insan yaratmaya çalışmak, çağdaş gelişmeler ve çoğulcu demokrasiyle bağdaşmaz. Çağdaş demokrasi, dünyaya eleştirel gözle bakabilen insan yetiştirmeyi amaçlar.

Toplumun en yetişkin kesimi olan üniversitelerin özerklikten yoksun bırakılarak kendi kendilerini yönetmeye layık olmadıklarının ileri sürülmesi, ülkemizde demokrasinin işleyebileceğini inkar etmek anlamına gelir. Bütün yüksek öğretim kurumlarının, atamalarla oluşturulan aşırı yetkili bir kurulun buyruğuna verilmesi, hem gençlerin iyi yetiştirilmesini, hem de bilim yapılmasını şimdiden engellediği gibi ülkenin geleceği için büyük kaygılar da doğurmaktadır. Bu nedenle, YÖK düzeninin bir an önce seçim ilkesine dayalı özerklik yönünde değiştirilmesini gerekli görüyoruz.

Fikir ve sanat ürünlerinin serbestçe oluşmasını engelleyen hukuki ve fiili sınırları kaldırmak ve her yurttaşla birlikte, düşünce ve sanat adamlarını da genel güvencelerle donatmanın bir uygarlık koşulu olduğunu önemle belirtmek isteriz. Sağlıklı bir toplumsal gelişme, her türlü sanat yapıtlarının üretiminde ve yayımında özgürlüğü, kültürel yaratıyı son derece sınırlayan sansürün toptan kaldırılmasını, hiçbir konunun tabu haline getirilmemesini, ceza sorumluluğunun yalnız olağan yargı mercilerince saptanmasını gerektirir.

Bütün bunların ışığında, topluma karşı sorumluluklarının bilincinde olan bizler, çağdaş demokrasinin, ayrı ayrı ülkelerin özel koşullarına göre uygulamadaki değişikliklere karşın, değişmeyen bir özü olduğuna, bu özü oluşturan kurum ve ilkelerin bizim ulusumuzca da benimsenmiş bulunduğuna, bunlara aykırı düşen yasal düzenleme ve uygulamaların demokratik yöntemlerle ortadan kaldırılması gerektiğine, yaşadığımız bunalımdan, böylelikle, sağlıklı ve güvenli olarak çıkılacağına olanca içtenliğimizle inanmaktayız.

Askeri Savcının İddianamesi2

T.C.

SIKIYÖNETİM KOMUTANLIĞI

ASKERİ SAVCILIĞI

ANKARA

Evrak No: 1984/381

20 Haziran 1984

Esas No: 1984/381

Karar No: 1984/207

 

SUÇ   :     1402 SAYILI KANUNA MUHALEFET

SUÇ TARİHİ  :     Mart-Nisan 1984

UY. İS. K.NUN MADDESİ   :     1402 S.K.nun 16/1'inci maddesi

Yukarıda kimlikleri yazılı sanıklar hakkında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 17.5.1984 gün ve AD. MÜŞ: 1984/149 sayılı soruşturma emriyle Askeri Savcılığımıza gönderilen evrakla ilgili olarak yapılan soruşturma sonunda:

Bir kısım sanıkların Şubat ayından itibaren zaman zaman bir araya geldiklerinde sohbetlerde Türkiye'de demokrasinin gelişme sürecine katkı sağlamak maksadiyle girişimde bulunmayı kararlaştırdıkları, bunun Anayasa'nın 74'üncü maddesinde yeralan "Dilekçe Hakkı" çerçevesinde kullanılmasında görüş birliğine vardıkları, dilekçenin kaleme alınması için sanıklardan Hüsnü Göksel, Bahri Savcı, Aziz Nesin, Haluk Gerger, Yakup Kepenek, İlhan Tekeli, Yalçın Küçük, Erbil Tuşalp, Uğur Mumcu, Şerafettin Turan, Murat Belge, Mete Tuncay ve Mahmut Tali Öngören'den bir yazmanlar grubu oluşturulduğu, bu gruba Avukat Halit Çelenk ve Avukat E. Emin Değer'in hukuki danışmanlık görevi yaptıkları ve bazı toplantılarına katıldıkları, Mart ayı içinde Ankara'da hazırlanan ve bir parağraftan ibaret fihrist niteliğinde tek sahife ile yine bir sahifelik Sunuş  bölümü ve altı sahifelik Demokratik Düzene İlişkin Gözlem ve İstemler bölümlerinden oluşan dilekçenin daktilo edildikten sonra sanıklardan Hüsnü Göksel tarafından 5 Mart 1984 tarihinde Altındağ 1'inci Noterine tevdi edildiği, her sahifesi noter mührü ve imzası ile tasdik ettirilen metnin fotokopi ile çoğaltılarak hazırlayanlara ve onlardan da muhtelif kişi ve kuruluşlara dağıtıldığı, Ankara dışına İstanbul, İzmir, İzmit, Eskişehir, Antalya, Gaziantep gibi şehirlere de gönderildiği, bu şekilde aylarca elden ele gayri muayyen yerlerde ve gayri muayyen kişilerin ıttılaına sunulduğu, bu arada örneğin Ankara'da  Gençlik Parkı'nda bir çay bahçesinde, Kızılay'da yol üzerinde, Hacettepe Hastanesi'nde bir servisin hasta ziyaret salonunda, çeşitli gazetelerin bürolarında, şehirlerde muhtelif kahvehane ve lokallerde, içkili lokantalarda masaların üzerine bırakılmak suretiyle imzaya açıldığı, daha sonra bu nüshaların sanık Hüsnü Göksel tarafından Noter'e tevdi edilerek muhafaza altına aldırıldığı;

Dilekçe metnini hazırlayanlardan ayrı olarak iddianamede isimleri yazılı ve iddianamenin 16'ncı sırasında 46'ncı sıraya kadar olan sanıkların bu dilekçeyi muhtelif kişilere imzalatmak maksadıyla dolaştırdıkları ve imzalanmasını sağladıkları;

Öte yandan, dilekçeyi imzalayan bazı şahısların ifadelerinde -dilekçe için- Bildiri deyimini kullandıkları, İstanbul'da haftalık yayımlanan Nokta dergisinin 28 Mayıs 1984 tarih ve 14 sayılı nüshasında yer alan bu konuyla ilgili haberde dilekçenin Aydınlar Bildirisi olarak adlandırıldığının belirtildiği;

Dilekçe nüshalarına öğrenci, memur ve üniversitede öğretim kademesinin alt kadrolarında görevli olanlara imza ettirilmemesine özen gösterildiği, zira bu gibi kişilerin imzaları nedeniyle soruşturmaya maruz kalabileceklerinin sanıklarca ifade edildiği, bunun, sanıkların yaptıkları eylemin suç olabileceği şüphe ve endişesi ile hareket ettiklerini gösterdiği;

Mevcut ve yerleşmiş uygulamaya göre genellikle resimsiz bir veya birkaç sahifeden ibaret basılı eserlerin bildiri olarak adlandırıldığı bunlarda başlıktaki hitabın önemli olmadığı, bu tür ve benzeri matbuanın dağıtılması, bulundurulmasının ve yaymanın Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 3 Numaralı bildirisiyle yasaklanmış olduğu gibi diğer Sıkıyönetim Komutanlıklarının değişik sayılı bildirilerinde de yasaklanmış bulunduğu, dilekçenin daktilo edildikten sonra fotokopi ile de olsa belirsiz sayıda çoğaltılmış olmasının Basın Kanunu'nun 2'nci maddesindeki "...Basılmış eserlerden maksat, neşredilmek üzere tabı aletleriyle basılan veya sair türlü vasıtalarla çoğaltılan yazılar ve resimler gibi eserlerdir" şeklindeki hüküm karşısında Basılı Eser kapsamında mütalaa edilmesini gerektirdiği; yine Basın Kanunu'nun 3'üncü  maddesinde "... Basılmış eserlerin herkesin görebileceği veya girebileceği yerlerde gösterilmesi veya asılması veya dağıtılması veya dinletilmesi veya satılması veya satışa arzı neşir sayılır"  hükmünün yeraldığı; dilekçenin daktilo edilip notere tevdii ve tasdikinden sonra fotokopi yoluyla çoğaltılıp dağıtılması, sunulacağı ifade edilen Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulmadan önce aylarca bu şekilde gayri muayyen kişilerin ıttılaına arzedilmesi karşısında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 3 No.lu ve diğer sıkıyönetim komutanlıklarının değişik numaralı bildirileriyle konulan siyasi içerikli bildiri dağıtma, yayma yasağına aykırı hareket edildiği, bu ad ve görünüm altında siyasi amaç ve nitelikli bildiri şeklindeki dilekçeyi yaymanın arzulandığı ve bunun sağlandığı anlaşıldığından tüm sanıkların duruşmalarının Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı (1) No.lu Askeri Mahkemesi'nde yapılarak her bir sanığın eylemine uyan yukarıda yazılı sevk maddesi uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmesi talep ve iddia olunur. 20.6.1984

Kemal KADIOĞLU

Synt. Yrd. Savcısı

Askeri Mahkeme Kararı3

1 NUMARALI ASKERİ MAHKEMESİ

ANKARA

7/2/1986

Esas : 1984/102

Karar : 1986/14

G E R E K Ç E L İ   H Ü K Ü M

Türk Milleti adına yargılama yapıp karar vermeye yetkili Ankara Sıkıyönetim 1 No.lu Askeri Mahkemesi:

Hakim :  Hakim Öyzb.        Mehmet SEVER           (1976-Yd-14)

den müteşekkil olarak, İddia Makamında Yetkili Savcı Yardımcısı Cumhur Söğüt (21964) ve tutanak katibi Meliha Ödek (96) hazır oldukları halde mahsus salonda toplanıldı.

DAVACI : K.H.

SANIKLAR : 1- Aziz Nesin : Abdulaziz oğlu, 1915'de Hanife'den doğma, Şebinkarahisar nüfusuna kayıtlı, İstanbul Çatalca Nesin Vakfı adresinde oturur, yazar,

2-Hüsnü Hasan Göksel: Aziz oğlu, 1919 doğumlu, Ankara Merkez nüfusuna kayıtlı, Ankara Çankaya Cinnah Caddesi 96/6'da oturur, profesör,

3-İlhan Tekeli : Ahmet Talat oğlu, 1937, doğumlu, Isparta Merkez İskender Mahallesi nüfusuna kayıtlı, Ankara Oran Sitesi 11 Evler No: 144'de oturur, ODTÜ'de profesör,

4-Uğur Mumcu: Hakkı Şinasi oğlu, 1942 doğumlu, Ankara Merkez nüfusuna kayıtlı, Ankara Büyükesat Karlı Sokak No: 65/9'da oturur, yazar,

5-Erbil Tuşalp : Muzaffer oğlu, 1945 doğumlu, İstanbul Üsküdar nüfusuna kayıtlı, Ankara Yenişehir İçel Sokak No: 21/18'de oturur, Cumhuriyet  gazetesi Ankara bürosu İstihbarat Şefi,

6-Haluk Bahri Gerger: Vasfi oğlu, 1948 doğumlu, Urfa Siverek nüfusuna kayıtlı, Ankara Kızılay Ataç Sokak 71/22'de oturur, yazar,

7-Bahri Savcı : Halil oğlu, 1914 doğumlu, Balıkesir Gönen nüfusuna kayıtlı, Ankara Tunalı Hilmi Caddesi 82/B. D.8'de oturur, profesör,

8-Yalçın Küçük: Hakkı oğlu, 1938 doğumlu, İskenderun Çay Mahallesi nüfusuna kayıtlı, Ankara Gaziosmanpaşa Adalet Sitesi Mesa Blokları 19/B'de oturur, doçent,

9-Mahmut Tali Öngören: Baha oğlu, 1931 doğumlu, İstanbul Kadıköy nüfusuna kayıtlı, Ankara Çobanyıldızı Sokak 4/16'da oturur, yazar ve film yapımcısı,

10-Mete Tuncay: Mebus oğlu, 1936 doğumlu, İstanbul Beyoğlu nüfusuna kayıtlı, Ankara Çankaya Kuloğlu Sokak 6/4'de oturur, doçent,

11-Şerafettin Turan: Hasan oğlu, 1925 doğumlu, Van Merkez Bahçivan Mahallesi nüfusuna kayıtlı, Ankara Kavaklıdere Büklüm Sokak 74/8'de oturur, profesör,

12-Yakup Kepenek : Mustafa oğlu 1937 doğumlu, Ardeşen ilçesi Yeniyol köyü nüfusuna kayıtlı, Ankara Çankaya Sedat Simavi Sokak 37/55'de oturur, profesör,

13-Murat Belge : Burhan oğlu, 1943 doğumlu, Çankaya nüfusuna kayıtlı, İstanbul Kadıköy Moda Yeni Fikir Sokak 21/10'da oturur, yazar,

14-Halit Çelenk : Mustafa oğlu, 1922 doğumlu, Antakya Merkez Şanlılar Mahallesi nüfusuna kayıtlı, Ankara Bahçelievler 54. Sokak 4/10'da oturur, avukat,

15-Mehmet Emin Değer : Mustafa oğlu, 1927 doğumlu, Kastamonu Merkez Kocahacit köyü nüfusuna kayıtlı, Ankara Gaziosmanpaşa Kuleli Sokak 91/2'de oturur, avukat,

16-Korkut Boratav : Mustafa Pertev oğlu, 1935 doğumlu, Fatih Sinanağa Mahallesi nüfusuna kayıtlı, Ankara Oran Sitesi 11 Evler No: 1'de oturur, profesör,

17-Mustafa Ekmekçi: Mehmet oğlu, 1924 doğumlu, Konya Hadim ilçesi nüfusuna kayıtlı, Ankara Cinnah Caddesi 1. Basın Sitesi D Blok No: 2'de oturur, yazar,

18-Tahsin Saraç: Raif oğlu, 1930 doğumlu, Ankara Çankaya nüfusuna kayıtlı, Kavaklıdere Güniz Sokak 8/10'da oturur, avukat ve yazar,

19-Nurkut İnan : Nazif oğlu, 1938 doğumlu, Kadıköy Rasimpaşa mahallesi nüfusuna kayıtlı, Ankara Cinnah Caddesi 27/9'da oturur, doçent,

20-İnci Gür Aral: Şahabettin kızı, 1944 doğumlu, Edremit Soğanyemez Mahallesi nüfusuna kayıtlı, Emek Mahallesi 71. Sokak 15/2'de oturur, öğretmen,

21-Güler Tanyolaç : Yusuf kızı, 1942 doğumlu, Fatih Samatya nüfusuna kayıtlı, Ankara Barosu'nda avukat,

22-Güngör Aydın: Mehmet Emin oğlu, 1936 doğumlu, Konya Merkez Kürkçü Mahallesi nüfusuna kayıtlı, Ankara Etlik Kuyuyazı Caddesi Mesire Sokak No: 18/12'de oturur, emekli vali,

23-Haldun Özen : Mehmet oğlu, 1933 doğumlu, Devrek ilçesi Yenimahalle nüfusuna kayıtlı, Ankara Kavaklıdere Billur Sokak 37/9'da oturur, Kızılay Fevzi Çakmak Sokak 40/2'de mühendislik bürosunda bulunur, mühendis,

24-Haki Bülent Tanık : Mehmet Emin oğlu, 1949 doğumlu, Niğde Merkez nüfusuna kayıtlı, Ankara Yüzyıl İşçi Sitesi 43/5 Balgat'ta oturur, mühendis,

25-Güngör Dilmen : Mehmet Süreyya oğlu, 1939 doğumlu, Gelibolu ilçesi İbnibelman Mahallesi nüfusuna kayıtlı, İstanbul Fener Kalamış Caddesi No: 43'de oturur, yazar,

26-Gencay Gürsoy: Mustafa oğlu, 1939 doğumlu, İstanbul Kartal nüfusuna kayıtlı, Şişli Nişantaşı Vali Konağı Caddesi No: 171/18'de oturur, profesör,

27-Vedat Türkali : Osman oğlu, 1919 doğumlu, İstanbul Şişli nüfusuna kayıtlı, İstanbul Osmanbey Matbaacı Osmanbey Sokak 67/6'da oturur, yazar ve sinema yönetmeni,

28-Nefise Özay Erkılıç: Asaf kızı, 1939 doğumlu, Gaziantep nüfusuna kayıtlı, İstanbul Beşiktaş Spor Caddesi Enis Akaygen Sokak No: 11/6'da oturur, Seramik evi çalıştırır,

29-Salih Şencan : Şamil oğlu, 1959 doğumlu, İstanbul Karagümrük nüfusuna kayıtlı, İstanbul Şişli Kurtuluş Ergenekon Caddesi Eşrefefendi Sokak 11/9'da oturur, mimar,

30-Kemal Demirel: Hasan oğlu, 1926 doğumlu, İstanbul Beyoğlu nüfusuna kayıtlı, İstanbul Beşiktaş Barbaros Bulvarı 8/3'de oturur, sinema yazarı,

31-Vecdi Sayar: Neşet oğlu, 1950 doğumlu, Ankara Çankaya nüfusuna kayıtlı, İstanbul Beşiktaş Çeşme Meydanı No: 15'de oturur, sinema yazarı,

32-Tullui Sönmez: Kazım oğlu, 1925 doğumlu, İstanbul Erenköy nüfusuna kayıtlı, İstanbul Caddebostan Demirağa Çıkmazı 3/9'da oturur, emekli hukukçu,

33-Mehmet Arif Onat Kutlar: Ali Rıza oğlu, 1936 doğumlu, Gaziantep Merkez Yahni Mahallesi nüfusuna kayıtlı, İstanbul Etiler Akatlar Zeytinoğlu Caddesi Lale Apt. B Blok Daire: 11'de oturur, reklamcı,

34-İlhan Selçuk: Kasımoğlu, 1925 doğumlu, Milas Selimiye köyü nüfusuna kayıtlı, İstanbul Etiler Gazete Muhabirleri Sitesi B-6 Daire: 2'de oturur, yazar,

35-Ümit Erdoğan: Sami kızı 1944 doğumlu, İstanbul Beyoğlu nüfusuna kayıtlı, İstanbul Ortaköy Şair Necati Sokak 9/13'de oturur, sekreter,

36-Berna Moran: Abdullah Vefa oğlu, 1921 doğumlu, İstanbul Beşiktaş nüfusuna kayıtlı, İstanbul Kadıköy Lütfübey Sokak No: 18'de oturur, emekli profesör,

37-Minu İnkaya : Ekmee kızı 1935 doğumlu, İstanbul Beyoğlu nüfusuna kayıtlı, İstanbul Şişli Samanyolu Sokak 97/10'da oturur, doktor,

38-Veli Lök : Ali oğlu, 1932 doğumlu, İzmir nüfusuna kayıtlı, İzmir Mithatpaşa Caddesi 248/19'da oturur, profesör,

39-Emre Kapkın : Ahmet oğlu, 1946 doğumlu, İzmir Kalafat Mahallesi nüfusuna kayıtlı, İzmir Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi 28/1'de oturur, doktor,

40-Cahit Tanör : Fehmi oğlu, 1915 doğumlu, İzmir nüfusuna kayıtlı, İzmir Karşıyaka Yalı Caddesi 370/14'de oturur, emekli kurmay albay,

41-Yılmaz Tokman : İsmail Hakkı oğlu, 1934 doğumlu, İstanbul Beyoğlu nüfusuna kayıtlı, Eskişehir Vişnelik Mahallesi Savaş Sokak No: 48/9'da oturur, avukat,

42-Şinasi Acar : Mehmet Şükrü oğlu, 1939 doğumlu, İstanbul Eminönü İki Eylül Caddesi 102/2'de oturur, Eston Beton Direk Fabrikası'nda Genel Müdür Yardımcısı,

43-Ali Oralp Basım : Kayhan oğlu, 1947 doğumlu, İzmir Merkez nüfusuna kayıtlı, İzmir Hürriyet Caddesi No: 121'de oturur, eczacı,

44-Ruşen Hakkı Özpençe : Hasan oğlu, 1936 doğumlu, İzmit Kozluk Mahallesi nüfusuna kayıtlı, İzmit Kozluk Mahallesi Kışla Sokak 20/9'da oturur,

45-Hayri Tütüncüler : Mehmet oğlu, 1936 doğumlu, Gaziantep Ümrüklü Mahallesi nüfusuna kayıtlı, halen Gaziantep Kavaklık Mahallesi 7 No.lu Geçit İlkay Apt. Daire 4'de oturur, avukat,

46-Güngör Türkeli: Abdullah oğlu 1936 doğumlu, Anamur nüfusuna kayıtlı, Antalya Haşim İşçan Mahallesi 1300 Sokak İnkişaf Apartmanı Daire 4'de oturur, gazeteci,

47-Atıf Yılmaz Batıbeki : Muhip oğlu, 1926 doğumlu, Adana Akçamescit nüfusuna kayıtlı İstanbul Cihangir Kumrulu Sokak 28/11'de oturur, film yönetmeni,

48-Fuat Başar Sabuncu: Necmettin oğlu, 1943 doğumlu, İstanbul Eminönü nüfusuna kayıtlı, İstanbul Taksim Ayazpaşa Ebehanım Sokak 16/4'de oturur, sinema ve tiyatro yazarı,

49-Orhan Şahabettin Balcıoğlu: Süleyman Vasfi oğlu, 1923 doğumlu, İstanbul Sarıyer nüfusuna kayıtlı, İstanbul Kadıköy Acıbadem Şamfıstığı Sokak 36/2'de oturur, emekli gazeteci-yazar,

50-Erdal Öz: Şefik oğlu, 1935 doğumlu, Yozgat Merkez nüfusuna kayıtlı, İstanbul Beyoğlu Teşvikiye Silahhane Caddesi Tuncer Apt. 33/11'de oturur, yazar,

51-Turgut Kazan : Mehmet oğlu, 1940 doğumlu, Kayseri Merkez nüfusuna kayıtlı, İstanbul Ataköy 4. Kısım T.O. 100/6'da oturur, avukat,

52-Talat Mete : Ahmet oğlu, 1945 doğumlu, Rize Yapraklar Köyü nüfusuna kayıtlı, İstanbul Beşiktaş Ortaköy Palanga Sokak 21/4'de oturur, avukat,

53-Ercan Ülker : Ahmet Rıza oğlu, 1941 doğumlu, Rize Çayeli İlçesi Leman köyü nüfusuna kayıtlı halen İstanbul Beşiktaş Yıldız Posta Caddesi No: 14/4'de oturur, pazarlamacı,

54-Ahmet Kocabıyık : Mehmet oğlu, 1946 doğumlu, Salihli nüfusuna kayıtlı, Salihli Sağlık Mahallesi Yunus Emre Sokak 12/2'de oturur, doktor,

55-Ali Cumhur Ertekin: Mustafa Nedim oğlu, 1937 doğumlu, İzmir nüfusuna kayıtlı, İzmir Karşıyaka 1725. Sokak No: 45'de oturur, doktor,

56-Yılmaz Bolat : Zeki oğlu, 1944 doğumlu, Balıkesir Kepsut Mahkeme Mahallesi nüfusuna kayıtlı, Bornova Atatürk Caddesi 33/1'de oturur, doktor,

57-Güney Dinç : Safter oğlu, 1938 doğumlu, İzmir Selimiye Mahallesi nüfusuna kayıtlı, İzmir Mustafabey Caddesi No: 21/22'de oturur, avukat,

58-Cemal Nedret Erdem: Mehmet Fikret oğlu, 1952 doğumlu, Ankara Yenimahalle nüfusuna kayıtlı, halen İzmir Konak Tibaş Vakıf Han No: 512'de bulunur, avukat,

59-Muhittin Yavuz Aksu: Hasan Sezai oğlu, 1924 doğumlu, Bursa nüfusuna kayıtlı, İzmir Karşıyaka 1738. Sokak 63/5'de oturur, emekli profesör.

SUÇ : 1402 SAYILI KANUNA MUHALEFET

SUÇ TARİHİ : Mart-Nisan/1984

SANIK VEKİLLERİ : Av. Önder Sav, Av. Atilla Sav, Av. Ahmet Tahtakılıç, Av. Muammer Aksoy, Av. Nevzat Helvacı, Av. Şahin Mengü, Av. Arda Şaylan, Av. Reşat Kadayıfçılar, Av. İbrahim Tezan, Av. İsmail Sami Çakmak, Av. Erşen Şansal, Av. Hasan Bıyıklı, Av. Rona Aybay, Av. Hasan Kepenek, Av. Zeki Tavşancı, Av. Hasan Akgün, Av. Savaş Köker, Av. Veli Devecioğlu, Av. Refik Ergün, Av. Hasan Ürel, Av. Raif Çakır, Av. Fatma Çakır, Av. Nezahat Gündoğmuş, Av. İbrahim Açan, Av. Mehti Bektaş, Av. Çetin Güner, Av. Şenal Sarıhan, Av. Olcay Mis, Av. Şerif Vural, Av. Metin Bayar, Av. Rıza Çimen, Av. Mahmut Bayram, Av. Metin Şekercioğlu, Av. Kazım Yenice, Av. Haluk Ünsal, Av. Süleyman Ateş, Av. Kasım Sönmez, Av. Şerife Kuşçuoğlu, Av. Asım Hışıl, Av. Şükrü Günel, Av. Selahattin Canbay, Av. Mehmet Ali Aybar, Av. Haluk Ünsal, Av. Haluk Ömerbaş, Av. Aykut Başçıl, Av. Bozkurt Çağlar, Av. Hüsnü Öndül, Av. Hayri Ertek, Av. Günfer Karadeniz, Av. Dursun Arslan, Av. Uğur Söylemezoğlu, Av. Dilek Dermancıoğlu, Av. Tülay Yılmaz, Av. Ahmet Toptan, Av. Akay Arsoy, Av. Muzaffer Özbayram, Av. İsmail Metin, Av. Aydın Erdoğan, Av. Mehmet Özsuca, Av. Atilla Coşkun, Av. Levent Akyüz, Av. Refik Karaağa, Av. Orhan İzzet Kök, Av. Yaşar Çatak, Av. Mustafa Kemal Karagöz, Av. Kenan Babayiğit, Av. Fevzi Hakkı Esatoğlu, Av. Erdoğan Cengiz, Av. Yusuf Arslan, Av. Önder Çelen, Av. Dursun Ali Aydın, Av. Ümit Osman Tığıcı, Av. Kamil Ateşoğulları, Av. Çetin Özek, Av. Sedat Çakıcı, Av. Gülçin Çaylıgil, Av. Necla Fertan, Av. Zehra Ülker Arıkan, Av. Sebahat Aykın, Av. Ali Kalan, Av. Nusret Senem, Av. Mustafa Hatıblı, Av. Fikret İlkiz, Av. Erbin Türksoy, Av. Turgay Ünal, Av. Sedat Vural, Av. Doğan Tanyel, Av. Muharrem Uğurlu, Av. Mehmet Ali Şengül, Av. Üstün Günsan, Av. Akif Kurtuluş.

Yukarıda açık kimlikleri ve suçları yazılı sanıkların yapılan açık yargılamaları sonucu aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ

Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın 20.6.1984 gün ve 1984/381-207 esas ve karar sayılı iddianamesi ile 1 ila 46 No.lu sanıklar hakkında, ayrıca sıkıyönetim askeri savcılığının 22/6/1984 gün ve 1984/381-207 esas ve karar sayılı ek iddianamesi ile 47 ila 56 No.lu sanıklar hakkında, yine ayrıca sıkıyönetim askeri savcılığının 17/9/1984 gün ve 1984/476-256 esas ve karar sayılı ek iddianamesi ile 57 ila 59 No.lu sanıklar hakkında, "demokratik düzene ilişkin gözlem ve istemler" başlıklı dilekçenin Basın Kanunu'nun 2. maddesi uyarınca basılı eser kapsamında bulunması ve bu dilekçenin daktilo edilip notere tevdii ve tasdikinden sonra fotokopi yoluyla çoğaltılıp dağıtılması, sunulacağı ifade edilen Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na sunulmadan önce aylarca gayri muayyen kişilerin ıttılaına arz edilmesi karşısında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 3 No.lu, diğer sıkıyönetim komutanlıklarının değişik numaralı bildirilerine muhalefet edildiğinden bahisle tüm sanıkların 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu'nun 16/1. maddesi uyarınca cezalandırılmaları için kamu davası açılmış;

Askeri savcı esas hakkındaki mütalaasında ise tüm sanıkların sıkıyönetim yasaklarına aykırı hareket etme suçunun sabit olması nedeniyle 1402 sayılı kanunun 16/1. maddesi uyarınca cezalandırılmalarına karar verilmesini talep ve mütalaa etmiştir.

Sanıklar son soruşturma sırasındaki sorgu ve savunmalarında; Anayasa'nın 74. maddesindeki dilekçe haklarını kullandıklarını, amaçlarının bildiri dağıtmak olmadığını, dilekçenin Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na sunulmak üzere hazırlandığını, suç unsuru bulunmadığını, beyan etmişlerdir.

1982 Anayasası'nın 26. maddesi "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip" hükmünü getirmiştir.

Anayasa'nın 74. maddesi ile ise "vatandaşların kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na yazı ile başvurma hakkına sahip oldukları" belirtilmiştir.

Türkiye'de demokratik düzene ilişkin gözlem ve istemler başlıklı metin incelendiğinde, bu metni hazırlayan ve imzalayan sanıkların kendi siyasal görüşleri doğrultusunda mevcut Anayasa ve kanunlarda değişiklik yapılmasını istedikleri anlaşılmaktadır. Metnin kapsamı incelendiğinde, halkı suç işlemeye tahrik edici veya 2969 sayılı Kanunu ihlal edici bir husus bulunmamaktadır. Bu nedenle askeri savcılık iddianamesinde, metnin kapsamı üzerinde durmayarak, dilekçenin hazırlanış ve imzaya açılış biçimini dava konusu yapmıştır.

Metnin bir kısım sanıklarca hazırlandıktan sonra 5/Mart/1984 tarihinde Altındağ 1. Noterine tasdik ettirildiği, bilahare daha fazla kişiye imzalatmak için 30 kadar fotokopisinin çıkarılarak imzaya açıldığı, 1256 kişi tarafından imzalandıktan sonra 16/Nisan/1984 tarihinde Altındağ 1. Noterine tevdi edildiği, bilahare Avrupa Konseyi'nde Türkiye ile ilgili yapılan görüşmelerin bitmesine müteakip 15/Mayıs/1984 günü Sayın Cumhurbaşkanlığı ve Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı makamlarına ayrı ayrı olarak içlerinde bir kısım sanıklarında bulunduğu kişilerce sunulduğu maddi bir vakaadır.

Uyuşmazlık konusu, bu eylemin 1982 Anayasası'nın 74. maddesinin ve olay tarihinde yürürlükte bulunan 140 sayılı kanunun öngördüğü şekilde toplu dilekçe hakkının kullanılması mı yoksa dilekçe bahane edilerek bu ad ve görünüm altında bildiri dağıtmak mı olduğudur.

Askeri savcı iddianamesinde, dilekçenin daktilo edildikten sonra fotokopi ile de olsa belirsiz sayıda çoğaltılmış olmasını Basın Kanunu'nun 2. maddesindeki "basılmış eserlerden maksat, neşredilmek üzere tabı aletleriyle basılan veya hertürlü vasıtalarla çoğaltılan yazılar ve resimler gibi eserlerdir" şeklindeki hüküm karşısında basılı eser kapsamında olduğunu iddia etmişse de Basın Kanunu'nun 2. maddesi uyarınca basılmış eserden bahsedebilmek için:

a) Yazı ve resme benzeyen bir takım şeylerin mevcudiyeti,

b) Bunların tabı aletleriyle basılmış olması veya sair hallerde bir vasıtayla çoğaltılmış bulunması,

c) Tabı ve (çoğaltmanın) yaygın gayesiyle yapılmış bulunması zorunludur. Bu unsurlardan da anlaşıldığı gibi, basılmış eserden bahsedilmek için yazı ve resmin çoğaltılması gibi objektif bir unsurla, neşretmek maksadının mevcudiyeti gibi sübjektif bir unsurun varlığı gerekir. Bu açıdandır ki, birkaç ilgili kişiye verilmek üzere bir eserin çoğaltılması halinde, neşir maksadı olmadığı için, basılmış eserden bahsedilemeyecektir. Dava konusu dilekçe bir kısım sanıklarca hazırlandıktan sonra daha fazla imza toplamak için fotokopi yoluyla 30 kadar çoğaltılmışsa da bu çoğaltma yayın gayesiyle değil, daha fazla imza sağlamak için yapılmıştır. Bu nedenlerle basılmış eserden bahsedilemez. Şayet sanıkların gayesi yayın olsa idi, hazırlanan metni teksir suretiyle çok sayıda bastırıp Ankara, İstanbul, İzmir gibi şehirlerin kalabalık semtlerinde halka dağıtmaları veya dağıttırmaları mümkün idi. Dilekçenin fotokopi suretiyle çoğaltılmasında gaye yayma değil, daha fazla imza toplamayı sağlamaktır. Aksi takdirde, Anayasa'nın 26. maddesinde öngörülen toplu düşünce açıklama hakkının kullanımı ve 140 sayılı kanunda öngörülen toplu dilekçe verme hakkının kullanımı fiilen imkansız hale gelir.

Yine askeri savcılık iddianamesinde dilekçenin fotokopi yoluyla çoğaltılıp bu ad ve görünüm altında siyasi amaç ve nitelikli bildiri şeklindeki dilekçenin yayılmasının arzulandığı ve bu hareketin Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 3 No.lu bildirisi ile diğer sıkıyönetim komutanlıklarının bu bildiriye paralel bildirilerine muhalefet edildiği iddia edilmişsede Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 3 No.lu bildirisi ile diğer sıkıyönetim komutanlıklarının bu bildiriye paralel bidirileri, Anayasa'nın tanıdığı hür demokratik düzeni, temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik şiddet eylemlerini ve bu yöndeki kışkırtmaları önlemek amacıyla bildiri dağıtma eylemlerini yasaklamaktadırlar.

Sanıkların eylemlerini bildiri dağıtma olarak tavsif etmek mümkün olmadığı gibi dava konusu dilekçe metninde Anayasa'nın tanıdığı hür demokratik düzeni, temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik şiddet eylemlerini teşvik edici bir hususta mevcut değildir.

Yukarıda izah edilen nedenlerle sanıklara isnat edilen sıkıyönetim yasaklarına aykırı davranmak suçunun maddi ve manevi unsurları oluşmadığından müsnet suçtan tüm sanıkların Beraatlarına karar verilmiştir.

SONUÇ ve HÜKÜM

Yukarıda izah edilen nedenlerle;

Sanıklar Aziz Nesin, Hüsnü Göksel, İlhan Tekeli, Uğur Mumcu, Erbil Tuşalp, Haluk Gerger, Bahri Savcı, Yalçın Küçük, Mahmut Tali Öngören, Mete Tuncay, Şerafettin Turan, Yakup Kepenek, Murat Belge, Halit Çelenk, Mehmet Emin Değer, Korkut Boratav, Mustafa Ekmekçi, Tahsin Saraç, Nurkut İnan, İnci Gür Aral, Güler Tanyolaç, Güngör Aydın, Haldun Özen, Haki Bülent Tanık, Güngör Dilmen, Gencay Gürsoy, Vedat Türkali, Nefise Özay Erkılıç, Salih Şencan, Kemal Demirel, Vecdi Sayar, Tullui Sönmez, Mehmet Arif Onat Kutlar, İlhan Selçuk, Ümit Erdoğan, Berna Moran, Minu İnkaya, Veli Lök, Emre Kapkın, Cahit Tanör, Yılmaz Tokman, Şinasi Acar, Ali Oralp Basım, Ruşen Hakkı Özpençe, Hayri Tütüncüler, Güngör Türkeli, Atıf Yılmaz Batıbeki, Fuat Başar Sabuncu, Orhan Şahabettin Balcıoğlu, Erdal Öz, Turgut Kazan, Talat Mete, Ercan Ülker, Ahmet Kocabıyık, Ali Cumhur Ertekin, Güney Dinç, Cemal Nedret Erdem ve Muhittin Yavuz Aksu'ya isnat edilen sıkıyönetim yasaklarına aykırı davranmak suçunun maddi ve manevi unsurları yönünden oluşmaması nedeni ile tüm sanıkların müsnet suçtan Beraatlarına,

Temyizi kabil olmak üzere karar verildi.

İşbu karar sanıklardan Aziz Nesin, Hüsnü Göksel, Erbil Tuşalp, Haluk Gerger, Yalçın Küçük, Mahmut Tali Öngören, Şerafettin Turan, Yakup Kepenek, Halit Çelenk, Emin Değer, Mustafa Ekmekçi Tahsin Saraç, Nurkut İnan, Güler Tanyolaç, Haldun Özen, Haki Bülent Tanık, Özay Erkılıç, Tullui Sönmez, Minu İnkaya, Ercan Ülker, Yılmaz Tokman ile sanık vekillerinden Av. Atilla Sav, Şahin Mengü, Ahmet Tahtakılıç, Reşat Kadayıfçılar, Mahmut Bayram, Şenal Saruhan, Nezahat Gündoğmuş, Mehti Bektaş, Nevzat Helvacı, Erşan Şansal, Kazım Yenice, Fatma Çakır, Veli Devecioğlu, İsmail Sami Çakmak, Haluk Ünsal, İbrahim Tezan, Refik Ergün, İbrahim Açan, Önder Sav, Muammer Aksoy, Süleyman Ateş, Hüsnü Rıza Çimen, Şerife Kuşçuoğlu, Asım Hışıl, Şükrü Günel, Hasan Kepenek, Selahattin Canbay'ın YÜZLERİNE KARŞI, diğer sanık ve sanık vekillerinin YOKLUĞUNDA, iddia makamında Sıkıyönetim Savcı Yardımcısı Cumhur Söğüt, tutanakta sivil memur Meliha Ödek hazır oldukları halde alenen okunup tefhim kılındı. 7.2.1986

MELİHA ÖDEK

Svl. Me.

(96)

Mehmet SEVER

Hak. Ön. Yzb.

(1976-Yd-14)

İŞBU HÜKÜM TARAFLARCA SÜRESİ İÇERİSİNDE TEMYİZ EDİLMEMEKLE KESİNLEŞTİRİLMİŞTİR.

İNFAZINA İŞARET OLUNUR. 18.3.1986

Metin KARADAYI

Hak. Albay

Kıdemli Hakim

  • 1. Belge No:28
  • 2. Belge No:29
  • 3. Belge No:30