Yüksek Tansiyonda Yazı

İsmet Paşa:
— Kalp ile şeker, uzun ömür hastalığıdır! derdi. Üzün yıllar, şeker hastası olarak yaşadı: Kaç kez kalbi durur gibi oldu. Kalp krizi geçirenlere:
— Kaçıncı? diye sorardı.
— Üçüncü Paşam! yanıtını alınca da:
— Artık korkma! karşılığını verdi. Alıştırdın demektir...
Elazığ'dan eski arkadaşım Zülfü Saka geldi. Saka, bir CHP’li. İsmet Paşa, Elazığ’a gittiğinde Zülfü Saka’nın evinde kalırdı. Elazığ’da bulunduğum sıralarda, Abdurrahman (Selamidanış) Bey, Halk Bankası Müdürü Gündoğdu İnceefe, buluşur söyleşirdik. Abdurrahman Bey, Karakocamı, ona adım söylemezler “Bey” derlerdi. Abdurrahman bey, İsmet Paşa’nın yakın dostu. Şeyh Sait’in ayaklanması olayında, Beyler, isyancılardan yana değil, hükümetten yana olmuşlar; İsmet Paşa o nedenle, o zamandan beri sever, tutarmış Abdurahman Bey’i de, kardeşi İbrahim Bey’i de. Yıl, 1960 öncesi, Abdurahman Bey'le aramızda en az kırk yaş var, arkadaş gibiyiz. Şakacı mı şakacı. Ben de fıkra dinlemesini seviyorum ya...
CHP’nin o yıllar genel sekreteri olan Kasım Gülek’ le, bir hostesin olayını, DP organı Zafer gazetesi diline dolamıştı. DP il merkezinin önündeki vitrinde. Zafer gazetesi sergilenirdi. Gazetede de hostesle Gülek’in fotoğrafları. İl binasının önünden geçerken, Abdurahman Bey, DP il başkanıyla karşılaşır. Demokrat Parti il başkanı:
— Yahu Abdurahman Bey, der, nedir bu sizin haliniz?
— Ne olmuş halimize? İl başkanı gazeteyi gösterir...
— Bak, genel sekreterinizle hostes! Canım olacak şey mi bu?
Abdurrahman Bey, düşünür, il başkanına sorar.
— Bu hostes sizden miymiş bizden mi?
İl Başkanı Bakar, “Bizden” dese olmayacak!
— Canım bizden olur mu? Tabii sizden!
— O zaman, der Abdurahman Bey bu bizim iç meselemiz size ne oluyor!
Batıda bir eve konuk geldi mi, konuğu karşılayanlar daha paltosunu almadan, tuvaletin yerini gösterirlermiş:
— Tuvalet bu tarafta, diye. Bunu Zülfü'ye anlattım:
— Bizde de öyledir! dedi, hatta eskiden konuğun kakacağı odanın tavanında şöyle yazılar bulunurdu:
— Ey misafir kıl namazın, kıble bu caniptedir/İşte leğen, işte ibrik, peşkir ise iptedir!
“Ankara Notları”na hastalıklarla girdim: Günlerdir tansiyonum çıkmış, dikkat etmemişim, iki gün önce, bir ölçtüler ki, 19-14 “İnsan Hakları” toplantısına gittiğimde de kendimi iyi bulmuyordum, maydanoz kaynatıp içtim, sarımsak yedim. Şimdi toparlanmaya çalışıyorum... İnsan Hakları'nın 34'ncü yıldönümü toplantısına bir avuç kişi gelmişti. Oysa, basında duyurulmuştu. Ertuğrul Alatlı, kendiliğinden gelmiş. Güzel konuşmalar oldu. Ama, neye yarar? İnsan hakları, herkesi ilgilendiren konu. Bir avuç insanla mı kutlanmalıydı, “İnsan hakları bildirgesi” otuz dördüncü yılında insan haklarına böyle mi sahip çıkılmalıydı?
11 Aralık cumartesi akşamı da, AST'ın yirminci yıl törenindeydik. Tören, gerçekten görkemli oldu. Gelenleri kapıdan, AST emekçilerinden Aygun Selek karşılıyordu... AST’ı, Asal Çiğiltepe bir avuç sanatçı arkadaşıyla kurdu. Yıldönümü törenine İstanbul’dan, sanatçılar gelmişlerdi. Gelenlerden belleğimde kalanlar arasında şunlar vardı.
Ruhi Su, Vedat Türkali, Bekir Yıldız, Oktay Arayıcı, Şükran Kurdakul, Bilgesu Erenus, Müştak Erenus, Cengiz Gündoğdu, Cüneyt Kurel, Mehmet Akan, Yaman Okay, Adnan Özyalçıner, Sennur Sezer, Nadide Kuntay, Dilek ve Suat Ulhan, Erol Sayarı, Ali Uyandıran ile eşi. Tunca Yönder, Aziz Çalışlar, sanatçı dostu dişçi Ali Bey...
Gecenin yıldızı Timur Selçuk'tu. AST'ın oynadığı oyunlardan sunulan parçaların müziğini çaldı, şarkılarını söyledi Selçuk.
Geceye mesajlar gönderilmişti. Kültür ve Turizm Bakanı İlhan Evliyaoğlu, Münir Özkul, Hayati Asılyazıcı, Vecdi Sayar, Osman Şengezer, Gülriz Sururi — Engin Cezzar, Genco Erkal, M.Tali Öngören, Sağmalcılar’da yatan “Barış Davası” tutukluları: Mahmut Dikerdem, Orhan Apaydın, Reha İsvan, Erdal Atabek, Ali Taygun, Hüseyin Baş, Aykut Göker, Metin Özek, Nedim Tarhan, Tahsin Usluoğlu, Ataol Behramoğlu, Mustafa Gazalcı, Haluk Tosun, Ali Sirmen, İ.Hakkı Öztorun, Şefik Asan, Gençay Şaylan, Nurettin Yılmaz, Aybars Üngan, Ergun Elgin, Kemal Anadol, Uğur Kökden, Orhan Taylan, Melih Tümer, Strasbourg’dan Server Tanilli.
Server Tanilli, Rutkay Aziz’e yolladığı mesajda özetle şöyle demiş.
“ .. Sanat ufkumuza doğalı 20 yıl oldu demek. Benim yürekten inandığım ve herkesin de teslim ettiği bir gerçeğin altını çizeyim tekrar. AST, sizler, tiyatro tarihimizde ayrı, apayrı bir sayfasınızdır. Baştan aşağıya onurla dolu bir sayfa. Sizler, sizin çapınızda sanatçılarımız var ya, yarın için umutsuz olamayız.
Daha nice yirmi yıllara sevgili Rutkay Aziz, hep beraber daha nice yirmi yıllara. Sonsuz sevgilerim, saygılarımla.”
Yirminci yıl gecesinde, AST'ın localarına, Muhsin Ertuğrul’un, Asaf Çiğiltepe’nin, Güner Sümer’in, Orhan Kemal’in, İsmet Kuntay’ın plaketleri çakıldı. Geçenlerde yitirdiğimiz Suat Taşer anıldı.
Geceye Ferda Güley, Sami Küçük, Suphi Gürsoytrak, Bahri savcı, Halit Çelenk, Hasan Esat Işık, Cevat Geray, Metin And, Sevda Şener, Mavide Tanır, Adalet Ağaoğlu da gelmişlerdi. Eski AST’çılardan Işık Toprak, Çetin Öner, Aysan Sümercan, Ülkü Toprak oradaydılar. Gelenlerin tümünü yazsam. “Ankara Notları” telefon rehberine dönebilir. Bir fıkra var, şöyle:
Adamın biri, telefon defterini kolunun altına almış gidiyormuş. Bir arkadaşı ile karşılaşmış. Arkadaşı sormuş:
— Koltuğundaki ne?
— Son romanım!
— Okuyabilir miyim?
— Olur demiş adam, vermiş. Arkadaşı ertesi günü getirmiş. Adam sormuş:
— Nasıl buldun?
— Güzel ama, kişiler fazla...