Yücel Kanpolat’la Söyleşi: (6) Önümüzdeki Beş Yıl

Prof. Yücel Kanpolat’la görüşürken, onu dinlerken, bir işinin ustasıyla karşı karşıya bulunduğumu seziyordum. Konuşan, sanki bir sanatçı, bir düşünürdü. Söze çok kanşmayışımın nedeni de bu ustalığa duyduğum saygıdan olsa gerek. Yoksa, gazeteciler, işin sansasyonunu arar, konuştuğunu soru yağmuru altında bunaltır, bilirim. Sordum:
Yücel Bey, şimdiye değin, böyle tedavi ettiğiniz sayrı sayısı ne kadar?
Şimdi, kordotomi serimiz aşağı yukan 90 dolayında...
Kaç yılda?
1987’den beri. Traktotomi dediğimiz, uygulama sayımız, 30 dolayında. Ekstralemniskal Myelotomi dediğimiz, omuriliğin merkezinde yapılan bir uygulama ki, bunun ben mekanizmasını bilmediğim için çok fazla sevmiyorum. Bu da 13 dolayındadır. Çok büyük rakamlar değil bunlar, öbür taraftan bizim ağrı cerrahisine, trigeminal nevraljiye dönerseniz ameliyat sayımız 2000’in üzerinde. Dünyanın en büyük serilerinden birisi. Ama, trigeminal nevraljide, sıklık açısından, duyum açısından bir kolaylığımız var, daha eskiyiz bu işte. Ama, kordotomiye döndüğünüz zaman, çok iyi tanındığımızı söyleyemem.
Kordotominin tam karşılığı ne?
Kordotomi, omuriliğin bir bölümünü harap etmek; omurilikte ağrıyı taşıyan kısmı harap etmek...
Orda yeniyiz, diyorsunuz.
Yeni değiliz, ama çok iyi duyulmuş değiliz. Bugüne değin fazla istendiğimiz konusunda da ben çok emin değilim. Çünkü bu böyle hemen, pata küte yapılabilecek bir şey değil. İşte, bu hafta sonu İbn-i Sina 'da bir göğüs ağrısı vakasına müdahale yapacağız. Şimdi, bundan üç tane, beş tane yapabilirsiniz bir ayda, ama bundan çok fazla miktarda yapmak özel bir organizasyonu gerektirir. Aslında bu organizasyonun hitap edebileceği hasta sayısı bana göre vardır. Bu organizasyon iyi yapılırsa, yurtdışından da hasta gelebilir. Ama, bu bir tanıtım işidir, bir organizasyon işidir, biraz da zamana bağlıdır. Ama, ben açıkçası, şimdilik geldiğimiz yeri küçümsemiyorum. Tabii önemli bir katkıdır, ama şimdilik biz, normalde olması gerekenden de biraz fazla seçici davranıyoruz. Neden? Ağrı nedeniyle size gelmiş bir insanın, ağrısı geçmeden sizden ayrılması çok kötü bir şey. Yani, gerçekten çok huzursuzluk verici bir şey. Onun için de, olması gerekenden biraz fazla seçici davrandığımızı söyleyebilirim. Bu, hem hastaları biraz korumak için, hem de biraz kendimizi korumak için...
Yurtdışında nasıl karşılandı buluşunuz?
Yurtdışında henüz, daha emekleme döneminde; yurtdışında bizim bilimsel açıdan ön plana çıktığımız yıllar, 1986'dan beri bu, belli makalelerle oluştu, ama 1994 yılıdır. Zaten elektrotun ortaya çıktığı yıl 1993'ün sonudur. 1993 Aralık ayında üretildi. 1994 'te ortaya çıktı. Doğal olarak tabii bunlar kongrelerde, ilgili insanlara tanıtılıyor, sonra bu insanlar bunu alıyorlar, uyguluyorlar. Sonuçları iyi ise, yaygınlık kazanıyor. Değilse, sonuçta unutulup gidiyor. Yani, bizim yöntemimizin doğruluğu, bizim sistemimizin kullanılabilirliği, bir yerde uygulamaya getireceği pratik yararlara bağlı. Tabii, o da kullanılınca ancak anlaşılır.
Sizin buluşunuzun tam adı neydi?
Kanpolat CT. Elektrot Kit, yani, “Kanpolat Bilgisayarlı Tomografi Elektrot Kiti”, yani ekipman, yani tamir takımı!
Bunun için ayrıca, diploma, plaket bir şey veriliyor mu? Yoksa, yayınlarda mı tanıtılıyor?..
Şimdi şöyledir: Bununla ilgili yapılabilecek, belli bazı şeyler var. Bir, sizin gördüğünüz, firmanın tanıtıcı broşürü var; İkincisi, biz bu yıl, bu elektrotla ilgili makalemizi Prof. Eric Crosman’/a birlikte yazdık ve dergiye gönderdik. Bilimsel dergilerin bir aletleri tanıtan bölümü vardır, muhtemelen orada çıkacak. Henüz kabul edilip edilmediğine ilişkin yanıt gelmedi. Keza, bu yeni elektrot kitinin kullanımıyla ilgili yeni makaleyi de Amerika 'dan ısmarlamışlardı, o da bugünlerde hazır olacak...
Bununla ilgili diyaloglarınız var mı?
Kuşkusuz, bu yılki Avrupa Fonksiyonel Sinir Cerrahisi Kongresi’nde, ana konulardan bir tanesi kanser ağrısıydı ve ben o oturumun konuşmacılarından birisiydim. Orada da bu yıl, gene bu çalışmalarımızla ilgili deneyimlerimizi aktardık ve gerçekten olumlu eleştiriler aldık. Bu yıl yayımlanacak. Yani, bu yıl kongrede tebliğ edilen şeyleri, bilim adamları tutarlı bulurlarsa 1994 Eylülü'nden, yani kongreden sonra uygulayacaklar. Yani bu, önümüzdeki beş yıl içerisinde, bizim yöntemimizin ne denli doğru olduğu ve elektrot sisteminin ne denli yararlı olduğu herhalde tescil edilebilir.
Gazi Yaşargil Ankara'ya gelmişti. Ona cüppeyi siz mi giydirmiştiniz?
Yooo, estağfurullah! Gazi Hoca, hepimizin hocasıdır, benim Zürih'te kendisiyle birlikte çalışma şansım da oldu. Ama, Gazi Hoca'yı (Yaşargil) ilk çağırma onuru bizim Türk Nöroşirurji Derneği'ne nasip oldu. Sonra Ankara Üniversitesi, Prof. Gazi Yaşargil'e “fahri doktorluk" unvanını verdi, cüppeyi de bu arada üniversitenin rektörü giydirdi.
Onun, kızının adını verdiği bir buluşu da vardı değil mi? Siz söylemiştiniz...
Gazi Hocamızın pek çok buluşu var. Yani, bir tek buluşu değil. Gazi Hoca çünkü, mikroskopla ameliyat yapma meselesini dünyada yöntem olarak koyan, tıbbın gelişimine yön vermiş çok büyük insanlardan birisidir. Yani “Gazi Hoca’dan önce, Gazi Hoca'dan sonra" gibi bir terminoloji bugün bizim disiplinimizin içerisinde var, Gazi Hoca’nın adıyla anılan pek çok alet var. Yani kızının adını verdiği “Leyla Ekartörü” var, kendisinin adını verdiği özel anevrizma klipleri var, işte demin söylediğim mikroskop var, var var... Yani, Gazi Hoca bir beyin cerrahisi devi...
Siz de Yücel Kanpolat'sınız canım!
Teşekkür ederim! (Gülüşmeler).