Yücel Kanpolat’la Söyleşi: (2) Köpekleri Uyutmak Zordu...

Prof. Yücel Kanpolat’ı dinliyorum. Araya girmemeye çalışıyorum. O, buluşunu anlatmadan önce, ağrıları anlatıyor; dayanılmaz ağrıları...
Yüz ağrısı veya kanserli bir sayrının (hastanın) ağrısı. Yani gece, on beş dakikalık ağrısız uyku için, her şeyini vermeye hazır insanlar var. Servetini, konforunu, hatta belli fonksiyonlarını vermeye veya kaybetmeye hazır insanlar var, sırf ağrı gitsin diye, işte, bu tür ağrıları eğer biz ilaçla ya da diğer yardımcı yöntemlerle ortadan kaldıramıyorsak, o zaman cerrahiye başvuruyoruz.
Ağrı cerrahisi, bu dindirilemeyen ağrı tiplerinde gündeme gelen bir grup sayrıya (hastaya) kullanılan bir cerrahi yöntemler grubudur. Bunun için neler yapabiliyoruz? Yaptığımız genelde üç şey var.
Ya, ağrıyı taşıyan yolu; bu yol etraftaki sinirlerden başlıyor, sonra bu sinirler omuriliğe giriyor; sonra omurilikte, bu ağrıyı taşıyan yollar, özel demetler halinde kablolar gibi omurilikten beyne değin ulaşıyor; işte biz, bu ağrıyı taşıyan sistemi herhangi bir yerde harap edersek, ağrı yukarıya, yani beyne ulaşamadığı için ortadan kaldırılmış oluyor. Bu cerrahi yöntemlerden biri.
İkinci grup, ağrıyı taşıyan sistemi herhangi bir biçimde uyanlar ile meşgul ederseniz; yani karıştınyoruz biraz, stimülasyon (uyarma) diyoruz. Bu uyarma işlemi genellikle elektrik enerjisiyle yapıldığı için elektrikli stimülasyon diyoruz. Elektrik akımını belli bir sinir grubuna veriyorsunuz, orada, bir meşguliyet yaratıyor, hatlar meşgul olduğu için de ağrılı uyarılar yukarıya, yani beyne ulaşmıyor.
Üçüncü yöntemler grubu ise, ağrıyı ortadan kaldırabilmek için, belli bazı narkotik ilaçları, morfin gibi doğrudan sinir sistemine vermek şeklinde oluyor. İnsana ağız yoluyla ilaç vermek yerine, ilacı enjeksiyonla verdiğimizde ilacın etkisinin daha çabuk ve kuvvetli olduğunu biliyoruz. İşte sinir sistemine etkin ilaçları özel implantlar (implant, pompa ve boru sisteminden oluşuyor, Türkçe karşılığıyla aktarmak) aracılığı ile vermekle ilacın veya belli bir dokunun salgısının sinir sistemine doğrudan etkisini sağlamış oluyoruz. Bu uygulamalar günümüzde henüz morfin grubu ilaçların özel pompalar aracılığıyla sinir sisteminin belli bölgelerine verilmesi şeklinde uygulanıyor. Bu pompa sistemi yardımıyla daha düşük doz ağrı kesici ile daha uzun süreli ve daha etkin ağrı kontrolü mümkün olabiliyor.
İşte, ağrı cerrahisinin dayandığı temel felsefe budur. Ya ağrıyı taşıyan sistemi harap edersiniz, ya ağrıyı taşıyan sisteme belli uyarılar yaparak sistemi meşgul edip ağrının algılanmasını engellersiniz, ya da bir pompa ve boru sistemiyle sinir sisteminde ağrıyı kontrol edecek ilaçları sisteme doğrudan aktanrsınız.
Şimdi, bizim çalıştığımız alan, ağrıyı taşıyan sistemi harap etmeye yönelik uygulamalarla ilgili.
Peki, oraya nasıl geldiniz?
Evet, bu nasıl oldu? 1969 yılında, ben daha iki yıllık asistan iken, hocam Nurhan Avman, kendisi gerçekten çok değerli bir bilimadamı idi, eğitimini Amerika'da tamamlamış. Ayrıca eğitimini çok iyi yerlerde tamamlamakla kalmamış, Harvard'da 1 yıl araştırmacı olarak çalışmış, ufku çok geniş bir insan. Benden, John Fox diye bir Amerikalı araştırmacının bir çalışmasını incelememi istemişti. Ben ağrı cerrahisiyle ilgili bu çalışmayı inceledim. Sonra bu işin, fizikle ilgili kısmının çok önemli olduğunu görerek biyofizik bölümünde Ziya Güner Hoca'ya gittim. Biyofizik laboratuvarında Ziya Güner Hoca'dan ağrıyı taşıyan sistemi harap etmek için kullandığımız elektrik enerjisinin, hangi alanlarda, nasıl kullanılabileceğini öğrenmeye başladım. Önce, laboratuvar koşullarında bir dizi çalışma yaptık. Sonra, o günün koşullarında hayvan deneylerine başladık.
Hangi hayvanlar?
Köpekler! O günün koşullarında Türkiye'de bir cerrahi kliniğinde hayvan deneyleri yapmak gerçekten zordu. Ama, bizim kliniğimizde Dr. Avman'ın çabalarıyla kurulmuş bir araştırma laboratuvarı vardı.
1969'da?
1969'larda. Hayvanlan sokaktan bulurduk, onları laboratuvara taşımak, hele uyutmak, müthiş bir sorundu. Çünkü köpek uyutma konusunda deneyimimiz yoktu. Bu ayrıca bir uzmanlık işi idi ve deneyim gerektiriyordu, önce bu uyutma işini epey zorlukla öğrendik. Sonra da deneyleri, yani ameliyatları gerçekleştirdik. Ameliyattan sonra, o hayvanlara bakmak büyük bir sorundu. Ama, biz bu sorunlara bulaşmakla zaman içerisinde hem konuyu öğrenmeye, hem de geliştirmeye başlamıştık. Ben uzman olduktan sonra, bu konuya ilgim nedeniyle, klinikte bu alanda çalışmam, klinik öğretim üyeleri tarafından bana önerildi. Normal sinir cerrahlığına (nöroşirurjiye) ek olarak; bunların içerisinde de en çok sinir sisteminde iğne elektrotlar aracılığı ile ağrı cerrahisi uygulamaları yapmaya yönlendim.
Yani, şimdi siz sinir dokusu ve omuriliği veya beynin belli alanlarını harap edebilirsiniz. Bu harabiyet eskiden nasıl yapılıyordu? O kısmı açarak yapılıyordu. Yani açık cerrahi yöntemlerle yapılıyordu. Sonra sinir sisteminin belli alanlarına iğne elektrotlar aracılığı ile ulaşma yöntemleri geliştirildi. Elektrotla ulaşılan bölgede elektrik enerjisiyle harabiyet yaparak istediğimiz amaca artık ulaşabiliyoruz. Bu elektrot sistemiyle ulaşma işleminde röntgen yardımıyla görüntüleme yapıyorduk.
Filmini alıyorsunuz...
Evet. Uygulama sırasında film alıyorsunuz. Filmde iğnenizin, elektrotunuzun nerede olduğunu görüyorsunuz. Buna ek; uyarı yaparak iğnenizin veya elektrotunuzun bulunduğu yerin sizin istediğiniz alan olup olmadığını da sınayabiliyor (test edebiliyorsunuz). Bunlar sayrı (hasta) uyanıkken yapılıyor, sayrıları uyutmuyorsunuz... Çünkü hastanın fonksiyonlarını uygulama öncesi ve sonrası test etmeniz gerekiyor.
Ve bunlar, bir dizi yöntemler grubu olarak vardı ve biz bu yöntemleri klinik uygulamaya sokmaya çalıştık. Bunların ilkini yapan, Ankara üniversitesi Tıp Fakültesi Sinir Cerrahisi Kliniği’dir ve Prof. Nurhan Avman önderliğinde Prof. Ertekin Arasıl ve Mete Saveren tarafından gerçekleştirilmiştir.