Yöntemler...

Fıkra bu ya adamın biri, arkadaşına şöyle demiş:

— Bu gece düşümde, Hızır Aleyhisselamı gördüm. Hızır, benim ağzıma tükürdü!

İnanışa göre, Hızır'ın bir kimsenin ağzına tükürmesi düşte, çok iyiymiş. Ancak, düşü dinleyen arkadaşı, anlatanın pek doğru söylemediğini, yalancı olduğunu bilirmiş. Şöyle karşılık vermiş:

— Atma.. Hızır senin ağzına değil, yüzüne tükürmüştür!

Bazı bazı, hemen her kafadan bir ses çıkıyor. Dolaşan söylentilerin, yayılan şeylerin doğru olup olmadığını saptamak da zorlaşıyor.

Bazılarını okuyorum, işine öyle geliyor, öyle yazıyor, bu da bir yöntem işte. Eleştirmek, yol göstermek başka şey, açık kapalı «mesajlar» yollamak başka. Bu, dediklerim bazı basınla ilgili. Zaman zaman değiniyorum, yine değinirim günü geldiğinde.

★★★

Ankara’da günün konuları mı? Danışma Meclisi üyeliğine yapılan başvurular. Başvuruların 15 Ağustos gece yarısına değin uzatılması bazı valileri makamlarında sabahlattı.

Valiler, ilk seçici durumunda olduklarına göre, başvuranlar bir tek başvuruyla yetinemezlerdi. Bakalım, Vali Bey iyi tanıyor muydu kendisini. Özel kalemden haber veriyorlardı:

— Vali Bey, Danışma Meclisi adaylarından filan, sizinle görüşmek istiyorlar.

— Buyursun..

İçeri giriyor aday, yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyi bozmamaya çalışıyor..

— Efendim, ben Danışma Meclisi üyeliği için başvurmuştum!

— Evet, biliyorum efendim. Evraklarınız bende ..

— Belki unutmuşsunuzdur diye, rahatsız ettim. Anımsadınız değil mi efendim?

— Elbette efendim. Unutulur mu?

— Çok teşekkür ederim efendim. Ben sizi rahatsız ettim. Belki  unutmuşsunuzdur diye bir daha rahatsız edeyim, dedim.

— Rica ederim efendim.

Gece yarısına doğru bir aday geldi. Evraklarını verdi. Vali:

— Ama, sizin Savcılık belgeniz eksik..

— Efendim, bu saatte Savcılık kapalı, belgeyi nasıl alayım?

—Haklısınız ama, Savcılıktan belge almanız gerekirdi. Saat 24'e yaklaşıyor, başvuran bir türlü gitmek bilmiyordu.. Sonunda başvuru belgelerini eksiğiyle bıraktı, gitti.

Danışma Meclisi için yapılan başvurular, «gizli» tutulacaktı Ancak, yine gazetelerde adlar çıkıyordu. Bakalım, doğru muydu? Ankara'da Üniversitelerarası Kurul toplantısında, rektörler, Türkan hanımın çevresini almışlar. Danışma Meclisi üyeliğine adaylığını koyup koymadığını soruyorlardı.

Prof. Türkan Akyol, arkadaşlarına:

— Kesinlikle doğru değil. Bir başvuruda bulunmuş değilim.. Yanıtını veriyordu.

Türkan Akyol, bir süre Amerika'da kalmıştı. Belki de çeşitli söylentileri önleme amacı da yatmaktaydı Amerika gezisinin altında. YÖK tartışmalarının MGK’de başlayacağını öğrenince, uçağa atlayıp yurda dönmüştü. Geldiği zaman, Danışma Meclisine başvurunun son günüydü. Başvurmadı..

★★★

Anadolu Liseleri sınavlarında Türkiye’de en çok puanı alan Oğuzhan Erkutun, ilkokula gireceği sırada, Türk Eğitim Derneği'nin «Kolej» sınavlarına girmişti. Olur ya, başarılı olamadı. Ana-babası, onu üçüncü sınıfta da aynı okul sınavına soktular. Çocuk, yine başarılı olamadı. Ancak ilkokulu bitirince girdiği Anadolu Liseleri sınavında Türkiye birincisi oldu. Çocuk, sınavlara gire gire kazanmanın yöntemini öğrenmiş miydi?

Geçenlerde Milli Eğitim Bakanı da açıkladı, özel dershaneler, eğitim vermiyor, sınavda kazanma yöntemleri öğretiyordu. Dar gelirli ana-babalar, binlerce lira parayı döküyorlar, çocuklar sınavlara değil, sanki at yarışlarına giriyorlardı. Çocukları kazananlar, böbürleniyorlar, kazanamayanlar ise eziliyorlardı. Kiminin dinlenme ayları burnundan geldi. Yoksa çocuk geri zekalı mıydı?

Hiçbiri değildi. Yöntemler yanlıştı. Yollar yanlıştı. Dünyada artık bu biçim sınavların kalktığı, çocuk sırtından zengin olanların tükendiği unutuluyordu.. Konunun üzerindeyse, ne denli durulsa azdı...