YÖK Dışındaki Üniversiteler...

Geçen hafta Ankara nasıl da susuzdu? Kovalarla su taşıyorduk gelen su tankerlerinden. Mustafa İstemi'yle karşılaştım, o eski foto muhabirlerindendi. Kovalarla görünce:
Ah, dedi eski günlerim olacaktı ki, bir resmini çekeyim! Gülüştük...
Yakup Kepenek telefon etti; o Çankaya'da Mesa Sitesi'nde oturur.
Haydi kalk gel, bizde su akıyor. Sıcak su da var. Güzel bir banyo yaparsın, birlikte kahve içeriz...
Hemen geliyorum!
Gittim. Yakup Kepenek, keyifli:
Demokrasiyi işletmek için kirlerden temizlenmek gerekir! diyor.
Küveti sıcak suyla doldurdum, uzandım küvete, ooohhh!..
Yıkanıp arındıktan sonra kurulanıp çıktım, sordum:
Nasıl biraz ağarmış mıyım?
Çoook!.. dedi Yakup...
Çocukluğumda anam, leğeni evin önüne koyar, içine de beni yerleştirir, sıcak suyla bir güzel yıkardı. Gelip geçen kadınlar anama takılırlardı:
Anam, bu kömür çuvalı gibi çocuğu ağartmak için yıkıyorsan boşuna uğraşıyorsun. Ağarmaz bu, emeğine yazık...
Anam, gönlümü almak için, kadınlara yanıt yetiştirir:
Kel avratlar siz de, benim oğlum yıkanınca pamuk gibi olacak! derdi.
Vallahi, ben olsam boşuna emek vermem! derdi, biri...
Yoluna doğru git! diye yanıtlardı anam...
Sonunda. “Bak, pamuk gibi oldun!" derdi; inanırdım bu söze.
Yakup Kepenek’e bunları anlatıyorum, gülüşüyoruz. Sonra, ona “Yapıt” dergisi üzerinde duracağımı söylüyorum. Yapıt'ı Yakup’lar çıkarıyor. Üniversiteden ayrılmış, ya da uzaklaştırılmış bir bölük aydın yazı kurulunda çalışıyorlar. Yapıt, bir toplumsal araştırmalar dergisi, iki ayda bir Ankara’da yayımlanıyor. Çıkaranlar şunlar: Türker Alkan, Halil Berktay, Korkut Boratav, Şevket Pamuk, Mete Tunçay, Yakup Kepenek, Çağlar Keyder, Nuri Karacan, Bülent Tanör. Bunlar yazı kurulunu oluşturuyor. Keyder, Pamuk ile Tanör geçici olarak yurt dışında çalışıyorlar. Dergiye, oradan yazılar gönderiyorlar. Bilimsel kongreleri, önemli yayınları izliyorlar.
“Yapıt”ın temel amacını Yakup Kepenek, şöyle açıklıyor:
Eleştiri ve özeleştiri anlayışının gelişmesine yardımcı olmak, toplumsal sorunların -olanaklar ölçüsünde- özgürce ve bilimsel düzey katkısıyla tartışılabileceği bir ortam sağlamak, "Yapıt”ın temel amacıdır. Birinci sayısının “Sunuş" yazısında belirtilen bu amaca ulaşmak için verilen emek, çıkan sayılarında yer alan yazılarla somutlaşıyor. Ekonomi, tarih, hukuk, siyaset bilimi, iktisat tarihi konularındaki yazılar büyük ölçüde ülke sorunlarına, bunların incelenmesine yönelik. İletişiler, kitap incelemeleri, bilimsel kongre notlarıyla “Yapıt", üniversite dışında bilimsel araştırma ve yayın yapılabileceğinin bir kanıtı. Son üç yıldır, üniversitelerce yayımlanan bilimsel dergiler ya tümüyle yayından kaldırılmış, ya da araştırma yokluğundan yayımlanamıyor. “Yapıt" bu noktada, önemli bir eksiği gideriyor, boşluğu dolduruyor kanısındayız...
“Yapıt”ı çıkaranlar, üniversiteden kovulmakla birlikte, üniversitelerin gerçek işlevini yerine getirdiği kanısını taşıyorlar.
Yakup Kepenek, “Yapıt”ta yayımlanan yazıların özgün, bilimsel ve çözümleyici olmasına özen gösterildiğini belirtiyor. “Yapıt”ın yayıncılığını, Ankara'da “Dost Kitabevi" sahibi Erdal Akalın özveriyle üstlenmiş. Baskı, dağıtım masraflarına ek olarak, yazı kurulu masraflarını, gelen yazıların ücretlerini de karşılıyormuş. Derginin niteliğine, dergiye girecek yazılar konusuna ise hiç karışmıyormuş. Böylece yayıncı yönünden tam bir bilimsel özerlik sağlanmış olmaktaymış...
“Yapıt”a yöneltilen tek eleştiri içeriğinin, yazıların “ağır" olduğu biçiminde. Yakup Kepenek’e göre, yazıların bilimsellik düzeyi ile, anlaşılır olması arasındaki dengenin sağlanması oldukça güç. Ancak, bunu sağlamaya da çabalıyorlarmış. İki ayda bir yayımlanan bilimsel bir derginin temel işlevinin araştırmaya dayalı düşünce üretmesi zorunlu elbet.
“Yapıt", dört bin dolayında satıyormuş. Bu, dört bin öğrencisi olan, YÖK dışında bir üniversite demek...
"Yapıt”çılar, yurt dışına konuşmalar yapmaya da gidiyorlar. Korkut Boratav'la Yakup Kepenek şimdi Libya'da bir toplantıdalar...
* * *
Vasıf Öngören’in ölümünü duyunca içim yandı. Hasan Hüseyin gibi, onun ölümünü yazmaya da elim varmadı bir türlü, inanmak istemedim. Vasıf, bende bir sanatçının alçak gönüllü olduğu zaman, daha büyüyeceğinin anısını bırakmış. “Asiye Nasıl Kurtulur?''u izledikten sonra kutladığımda, yüzü nasıl kızarmıştı, bir çocuk gibi.
Hollanda'da bir tiyatroda çalışıyormuş. Hollanda hükümetinin de katkısı varmış tiyatroya. Bir sabah, kahvaltı ederken kalpten gitmiş Vasıf. Ağabeysi Veysel'e:
Ben erken gideceğim! dermiş. Veysel Öngören’den yedi yaş küçükmüş. Ferit Bey en büyükleri. Üç değerli kardeşten biri gitti, kalanlara başsağlığı diliyorum.
Vasıf’ın cenazesi Şişli Camii'nden kaldırılmış, çok kalabalıkmış. Ankara'dan gidenler arasında Varlık Özmenekle, Mahmut Tali Öngören de varmış. Karacaahmet’te toprağa verilmiş. Mezarı başında Vedat Türkali konuşmuş.
Vasıf Öngören de, tiyatromuzun YÖK dışındaki üniversitelerindendi...