Yobazlar Elinde Din: (2)Tek Çıkan Yol Laiklik, Ama...

Mahmut Esat Bey (Bozkurt), İzmir'de yayımlanan “Anadolu" gazetesinde, "Yobazlar Elinde Din” konusunda, tarihsel bilgileri vermeyi sürdürüyor. Mahmut Esat Bey'in, bugünün gençliğini de uyaran yazıları şöyle:

‘- Şeriat isterük!..’

Günün birinde 'Genç' kasabasında 'Şeyh Sait' adında bir yobaz beliriyor. Temiz halkı aldatıyor. ‘Cumhuriyetçiler gâvurdur; onları öldürmek, sultanları getirmek lazımdır’ diyor. Yobazlara fetvalar yazdırıyor, dağıtıyor. Birkaç vilayeti işgal ediyor. Malatya üzerine yürüyor. Gene vur vurana kap kapana!.. Yağma, yangın, çapul, soygunculuk, cana, ırza taarruz... Bunların hepsi şeriat namına muvafık görülüyor! Cumhuriyet orduları harekete geçiyor. Yobaz yakalanıyor. Arkadaşlarıyla Diyarbekir'de asılıyor. Fakat binlerce vatandaşın kanı; elleri fetvalı eşkıya elinde dökülüyor, öksüzlerin, malları yağma edilmişlerin, ırzlarına geçilenlerin feryadı, yeri göğü tutuyor.

★ ★★

'Şeriat isterük!..'

Şimdi de bundan on beş gün evvel, bir yobaz kafilesi, korkmadan, utanmadan 'Türkçe ezan istemeyiz! Bu gâvurluktur' diye Bursa hükümet konağına yürümeye kalkışıyor. Yakalanıyorlar. Cumhuriyet adliyesine teslim olunuyor.

Şeriat adına ayaklanan bunlar kimdir? Bütün bir mazinin hortlakları. Yapılacak iş, dini bunların elinden kurtarmaktır. Bu kurtarmanın birinci şartı müsamahasız bir surette dini devlet işlerinden ayırmak, onu sadece bir vicdan işi haline getirmektir.

- Nasıl?

★ ★★

'Şeriat isterük!'

Günün birinde eli silahlı Derviş Mehmet Menemen kasabasını bu nara ile bastı. Bu narayı laik cumhuriyetin kapısında yükseltebilecek kadar eşkıya cesaretini kendinde buldu. Şakının sesi, Bekçi Hasan’ın kurşununda ve kanında boğulduğu gün, ortada ne yazık ki bir Kubilay'/n başı kaldı...

İhtilal, hıncını ve hızını şakileri kendi kanlarına batırarak yok ettiği zamandır ki yeniliklere temiz bir nefes aldırabildi...

Şeriatçıların maksadı neydi?

Din namına milleti soymak.

★ ★★

Bütün bunlara sebep dinin dünya işlerine karışması, onun zaman zaman eşkıya elinde, eşkıya halifelerle, eşkıya sultanlar elinde bir satır gibi kullanılmasıdır.

Din hangi milletle dünya işlerine karıştı ise, mutlaka bu yolda kullanıldı. Bu ıstıraptan, İslam âlemi kadar Hıristiyan dünyası da çekti. Milletler bütün bu haileye (trajediye) karşı tek bir kurtuluş çaresi bulabildiler. O da dini dünya işlerinden ayırmak, onu siyasete karıştırmamak, onu yalnız vicdan işi yapmak...

Din sadece vicdan ışı olduğu gün yobazların, eşkıyanın, papazların elinden kurtuldu. Onların elinde bir cer keşkülü olmaktan kendisini halas etti (kurtardı). Dm siyasetin veçhesini (yönünü) tayın ettikçe, Allah zalimlerin hesabına bir cellat, kendisi de bir mezbaha gibi işletilmek istendi. Tarihin en büyük, en kanlı faciaları; Şiilik, Sünnilik, Katoliklik, Protestanlık faciaları hep bu nama irtikâp olundu. Zaleme (zalimler) bu nama milletlerin başına bela kesildiler. Milletler bu nama soyuldular, bu nama ezildiler. Bu nama çiğnediler!..

★ ★★

Laik sistem, dini dünya işlerinden ayırmakla, siyasete alet etmemekle, onu eşkıya elinden ald. Dine el değmez bir taht olan vicdanları verdi.

Türk Cumhuriyetimin büyük prensiplerinden birisi de budur. Bence dinin dünya işlerine karışması, onun devlet siyasetine istikamet vermesi tarihin seyrinde Türk milletinin belli başlı inhitat (düşme); felaket sebeplerinden birisi oldu. Bunun içindir ki Türk Cumhuriyeti laikliği prensip olarak kabul etti. Dini yobazların, eşkıyanın elinde bir cer vasıtası olmaktan kurtardı. Fert ile Allah vicdan ile dini karşı karşıya koydu. Aradaki vasıtaların hepsini kaldırdı. Herkes Allah’ını dilediği gibi bulmakta, her fert dinim istediği gibi samimiyetle anlamakta hürdür, serbesttir.

Aralarına kimse giremez. O kadar ki Kanun-u Medenimiz daha ileri gidiyor. ‘Reşit, dinini intihapta hürdür' diyor. Bütün bunlar dini, üfürükçülerin, tekke şeyhlerinin, yobazların ve eşkıyanın etinde bir tegallüp (üstünlük) vasıtası olmaktan kurtarmak içindir. Laiklik dinsizlik değil, dinleri bir akçe gibi kullanmaktan kurtaran bir halaskâldır (kurtarıcıdır). Dinleri geçim vasıtası yapmaktan bir türlü vazgeçemeyen cerrarlar (arsız, asalak dilenciler), mürailerdir ki (ikiyüzlüler) bundan gocunurlar.

★ ★★

Türk ihtilali uzun tecrübelerden, bütün bir tarihin bu yoldaki verimlerinden sonra laikliği benimsedi. Ve onu müdafaa ediyor. Fakat ne yalan söyleyeyim! Bu. henüz inkılabı müdafaa, onu İzah vazifesiyle mükellef büyük partinin her idareci kafasında yer tutmuş değildir. Sızı şimdi tasdik eden nice kimseler bilirim ki arkanızdan başkalarına başka türlü söylerler.

Dini dünya işlerinden ayıracak, yobazların elindeki silahı kıracak asıl kuvveti burada aramak lazımdır.

Ne yapmalı?

Işı erlerine vermelidir.

O erler kimlerdir?

Onları Türk gençliği içinde bulacaksınız.  (6 Mart 1933 Pazartesi)