Yirmidördüncü Madde...

Geçenlerde, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Talim Terbiye Kurulu toplantısına Kurul’un sekreterliğince hazırlanmış şöyle bir öneri geldi:
— Okullarda sabahları ant içme yerine, dua edilsin.
Bazı üyelerin tüyleri diken diken olmuştu. Bu önerinin ardında bir şu eksikti:
— Padişahım çok yaşa!
Gelen öneri, bazı üyelerin başkanı da uyarmaları sonucu atlatıldı; çocuklar yine “Türküm, doğruyum, çalışkanım...” diye antlarını içecekler.
O atlatıldı ama, bir başka önemli konu üçe karşı beş oyla Talim Terbiye Kurulu’ndan geçti. Kurul, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Anayasa’ya girecek eğitimle ilgili görüşlerini saptamakla görevlendirilmişti. İşte, önemli konu burada tartışıldı ve “din derslerinin zorunlu olacağı” hükmü geçti. Uzun tartışmalar oldu. Üç üye karşı oy yazısı yazdılar.
Cumartesi günü, Danışma Meclisi Anayasa Taslağı’nın “din ve vicdan özgürlüğü” ile ilgili maddesini de ele almak üzereydi. Taslakta, 24’üncü madde şöyleydi:
“Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat özgürlüğüne sahiptir.
Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Din eğitimi ve öğretimi devletin denetim ve gözetimi altında yapılır. Din eğitimi ve öğretimi, ancak kişilerin kendi isteğine; küçüklerin de kanuni temsilcilerinin isteğine bağlıdır.
Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasal veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasal, ya da kişisel çıkar veya nüfuz sağlama amacıyla, dini veya din duygularını yahut dince kutsal savılan şeyleri, her ne suretle olursa olsun, istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”
Anayasa Taslağına konan madde, 1961 Anayasası’nın 19’uncu maddesine uygun biçimde düzenlenmiş. 1931 Anayasası’nda “özgürlük” sözcüğü yerine “hürriyet” denmiş; belli ki, “özgürlük” sözcüğü, 1961’den sonra tutunup yayılmış. Hoş geçenlerde yapılan bu değişiklikle, o da yine “hürriyet” oldu.
Cumartesi günü, 24’üncü madde daha görüşülmeden, bu konuda Mehmet Pamak’ın dolaştırdığı bir değiştirge önergesi yetmişin üzerinde imza topluyordu. Önerge, ilk, orta, lisede din derslerinin zorunlu olmasını içeriyordu. Talim Terbiye Kurulu’nun din derslerinin zorunlu olmasını isteyen altı üyesi, Danışma Meclisi toplantısını izlemek için “davetiye”ler bulmuşlardı; dinlenme günü olmasına karşın, gelmişler, dinleyici locasında oturuyorlardı. Kurul’un Danışma Meclisi birleşimini izlemeye meraklı altı üyesi şunlardı:
Ayşe Demirkıran, Ömer Okutan, Ahmet Cengiz Ağın, Ülkü Bilgen, Güner Uygur. Bir de Kurul Başkanı Burhanettin Göksel.
O gün 24'Uncü madde görüşülmedi. Değişiklik önergeleri gelince. Komisyon Başkanı:
—Maddeyi yeniden düzenlemek üzere geri alıyoruz... dedi. Aldı.
İlk taslakta, emekli korgeneral İhsan Göksel ile Tevfik Fikret Alpaslan’ın 24’üncü maddeyle ilgili karşı oy yazıları var. Öbür üyeler karşı çıkmamışlar 1961 Anayasasındaki hükme...
Din ve vicdan özgürlüğü, bugünlere kolayına gelmedi. “1876 kanunun-u esası”si, 11’inci maddesinde bu özgürlüğü şöyle belirtir:
“Devlet-i Osmaniye’nin dini din-i İslamdır. Bu esası vikaye ile beraber asayiş-i balkı ve adab-ı umumiyeyi ihlal etmemek şartı ile memalik-i Osmaniye’de maruf olan bilcümle edyanın serbest-i icrası ve cemaat-ı muhtelifiye verilmiş olan imtiyazat-ı mezbebiyenin kemakan cereyanı devletin taht-ı himayesindedir.”
1924 Anayasası’nın dilini Türkçeleştiren 1945 Anayasası’nın 75’inci maddesi de şöyle:
“Hiçbir kimse felsefe inanından, din ve mezhebinden dolayı kınanamaz. Güvenliğe ve edep törelerine ve kanunlar hükümlerine aykırı bulunmamak üzere her türlü din törenleri serbesttir” Bunları bir başına yapıtı olan Tarhan Erdem'in “Anayasalar ve Seçim Kanunları” kitabından aldım...
Unutmadan yazayım: Aldıkaçtı’nın Yönetim Kurulu İkinci Başkanı olduğu günlük gazetenin ortasında, her gün cüz cüz kur’an dağıtmak, din ve inanç sömürüsünün ta kendisi değil mi?
Anayasa Taslağı üzerinde çalışmalar sürüyor. Ankara’da Basın Sitesi’nin çocukları. Başkan Aldıkaçtı gelirken bağrışıyorlar:
— Anayasacı geliyoooor;
— Aldıkaçtı, kimi kaptı kaçtı?
— Anneeeee-