Devrimci >61 sanıkları savunmanlarının, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu'na bireysel başvuruda bulunma düşüncelerinin kaynağı, bir süre önce, Ankara'ya gelerek konuşmalar yapan Hollandalı Profesör Van Dijk'm (Van Dayk okunuyor) verdiği bazı ipuçlarıydı. Prof. Van Dijk, Prof. Muammer Aksoy'un sorusunu yanıtlarken vermişti bu ipucunu. Aksoy'un sorusu şöyleydi:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 26. maddesine göre bir mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra insan hakları Komisyonu’na bireysel başvuruda bulunulabilecektir. Haksız tutuklamalar ne olacak? ‘'Tutuklama kararı kesin karar değildir, geçici bir önlemdir" diyerek, tutuklamalara karşı, ancak kesin karardan sonra, şikayet yoluna gidilebilirse, o zaman şikâyetin pratik bir değeri kalmayacak dernektir. Yıllarca tutuklu kalanlar var. (9-10 yıl tutuklu kalanlar var, sesleri).
Prof. Van Dijk, Prof. Atasoy'un sorusuna şu yanıtı vermişti:
Tutuklama işlemleri, başlıbaşına şikâyet konusu olabilmektedir. Tutuklamaya karşı başvurular sonuçlanınca, esas hakkındaki karar beklenmeden, bu tutuklamanın Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğu belirtilerek, şikâyet konusu yapılabilir.. (Van Dijk'in söyledikleri çok önemliydi. Cezaevlerinde uzun yıllardır yatan yüzlerce tutuklu vardı...)
Van Dijk’ın bu konuşması, 6 Haziran 1969 günlü ‘Ankara Notları"nda çıktı. Bundan sonra, sanıklar, savunmanlar tartışmaya başlamışlardı. Avrupa İnsan hakları Komisyonu'na başvurmayı kararlaştırmışlardı. Bir çağrı da bana geldi: “Konuyu, Ankara Notları'nda ilk ortaya atan sizsizin. Strasbourg’da yapacağımız başvuru sırasında, bir gözlemci olarak, bir gazeteci olarak bulunur musunuz?” diye sordular:
Olur, bulunuruz... yanıtım verdim. Torbalı, Nazilli şenlikleri derken, ver elini Strasbourg!
Uçakta, kalabalık bir topluluktuk. Halit Çelenk, İbrahim Tezan, Veli Devecioğlu, Devrimci Yol Davası’nda sanıkların savunmanlarıydılar. Savunmanlardan Ahmet Atak, pasaport alamadığı, “bugün git yarın gel" dendiği için gelememişti, İnsan Hakları Derneği'nden Haldun Özen'le, Yavuz Önen, gazeteci olarak da “Sokak” Dergisi'nden Nadire Mater'le ikimiz vardık. THY uçağı Frankfurt'a indi; vaktiyle yitmekten korktuğum Frankfurt Havaalanı gözümde küçülmüş müydü ne? Frankfurt'ta, sığınmacı yaşayan Dev-Yol’cu gençleri. TÖB-DER eski Başkanı Gültekin Gazioğlu'nu, Oya Baydar’la Aydın Engin’i, Sümeyra Çakırla Hasan Çakır’ı gördük, konuştuk. Gültekin Gazioğlu:
Dokuz yıl oldu, burada sürgün yaşamı yaşıyoruz. Dönmek istiyoruz! diyordu. 12 Eylül’ün dokuz yılı bu, dile kolay!
Frankfurt'tan Strasbourg’a arabalarla geldik. 12 Eylül günü topluca Prof. Server Tanilli'nin evine gidip, çay içtik, pasta yedik! Tanilli'nin yöneteceği bir açıkoturuma da katılacaktık...
Savunmanlar, heyecanlıydılar. Bireysel başvuru, İnsan HHakları Komisyonu'nun toplantı salonunda yapıldı. Dilekçeyi, İnsan Hakları Komisyonu Sekreteri Hana Christian Krüger aldı: yanında bir de yardımcısı Türk vardı, Civan Turnagil; dilekçeyi savunmanlar adına Halit Çelenk verdi, burada konuşma yapmak usulden değildi, ancak Halit Çelenk gibi bir hukuk adamının yaptığı uzun konuşmaya Krüger bir şey demedi. Çelenk, özetle neden insan Hakları'na bireysel başvuruda bulunma zorunda kaldıklarını anlattı: Dava sekiz yıl sürmüştü, dokuz yıldır tutuklu olarak yatan vardı; tutukluluk için belirtilen "makul süre" çoktan aşılmış gitmişti. İfadeler işkenceyle alınmıştı. Çelenk, Krüger'e, bir de Dev-Yol sanıklarıyla ilgili “işkence dosyası" sundu. Krüger’in açıklamalarına göre, Türkiye'den yapılmış otuzu aşkın, kaydedilmiş dosya vardı. Kutlu ila Sargın'ın dilekçeleri, “İncelenebilir" görülmüştü. Yusuf Tavukçu'nun "Domuz Çiftliği” ile ilgili başvurusu da, “kaydedilmiş" dilekçeler arasındaydı, daha incelenecekti. Tavukçu, öldürülen domuzlarıyla ilgili belgeleri gönderecekti...
Savunmanlar, dilekçelerini verdikten sonra, Avrupa Konseyi salonunda bir de basın toplantısı düzenlediler. Burada İbrahim Tezan, Veli Devecioğlu konuştular. Devecioğlu'nun konuşması çok sert eleştirileri içeriyordu. Türkiye'de cezaevlerinin durumunu anlattı Devecioğlu; dinleyenlerin gözleri yaşardı. Yeşiller'den Ali Yurttagül, Yeşiller’in milletvekilleri sorular yönelttiler. Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu, Türkiye'den gelenlerin yaptıkları kulislerle çalkalanıyordu. Yeşiller, Türkiye'deki cezaevleri ile ilgili bir karar tasarısı sunmuşlar, Türkiye'nin kınanmasını istemişlerdi. ANAPlı Bülent Atarcalı'yla SHPli Deniz Baykal, bu tasarının reddedilmesi İçin epeyi dil döktüler, kulislerde, çeşitli ziyaretlerde. Türkiye'den haberler geliyordu; idam cezaları "müebbete" çevrilecekmiş de, yok "cezaevlerinde durum düzelmiş” de! Baykal ile Akarcalı, sosyalistlerin çekimser kalmasını sağlayabildiler, oracıkta kaldı başarı. Yeşiller'in önerisi 32’e karşı 64 oyla Avrupa Parlamentosu’ndan geçti. 94 kişi çekimser kalmıştı. 520 kişilik Avrupa Parlamentosu'nun, öbür üyeleri, toplantıya katılmamışlardı. Sosyalistlerin önerilerini geri çekip, “çekimser" kalmaları, Yeşiller'i, damdazlak ortada bırakmıştı. Türkiye'deki yönetimi “kınama” tasarılarının geçeceğine, onlar da inanmıyorlardı. Bir ara, tasarıyı geri çekmeyi bile düşündüler, tartıştılar. Ama bir kez ok yaydan çıkmıştı; Türkiye'deki yönetim kınanmalıydı!
21 Eylül 1989, Cumhuriyet