Yeni Yılın Mektupları...

Nihat Sargın’ın eşi Yıldız Sargın’dan, yurtdışından mektup aldım. Şöyle diyor:
"Mustafa Ekmekçi,
Ben, 16 kasım tarihinde uzun politik yaşamı boyunca savunduğu demokrasi konusunu gündeme getirmek amacıyla Türkiye'ye dönen ve uçaktan iner inmez gözaltına alınan TİP Genel Sekreteri Nihat Sargın’ın eşiyim. Size bugüne kadar insan hakları ve demokrasi konusundaki titizliğinize ve inancınıza güvenerek, eşinin geleceğinden ve sağlığından endişe eden bir kadın olarak bu mektubu yazıyorum.
Bildiğiniz gibi eşim Nihat, 19 gün tüm insani haklarından mahrum bir biçimde, yasal süre de aşılarak, polisin elinde kaldı. Bu süre içinde kendisinden hiçbir haber alamadım. Ancak ona işkence yapıldığı düşüncesini hiç aklımdan çıkaramadım Nitekim bu endişem Nihat'ın DGM'den çıkarken basına ve avukatlara yüksek sesle duyurduğu ‘Bize işkence yaptılar' sözleriyle ve tutuklandıktan sonraki ilk avukat görüşündeki açıklamalarıyla doğrulandı. Şimdi daha da endişeliyim Çünkü Nihat'ı hapishanede görmeye gelen iki avukatı da iki gün gözaltında tutuldu. DGM’ye giden diğer avukatlara da eşimin dosyası ‘soruşturma sürüyor’ bahanesiyle gösterilmedi.
Avukatlarının bile dosyasını göremediği bir tutuklu kendini nasıl savunabilir?
Savcı soruşturmanın sürdüğünü söylediğine göre eşim her an yeniden polise götürülebilir. Nihat'ı en yakından tanıyan kişi olarak onun suçsuz olduğunu, hayatı boyunca bütün gücüyle demokrasiyi savunduğunu, kişiliği itibarıyla baskı ve şiddetin her türlüsüne karşı olduğunu biliyorum. Ve sanıyorum ki, onu siz de tüm yönleriyle tanıyorsunuz. İnsanı değerlere böylesine bağlı olan Nihat'a yapılan işkenceyi duydukça tüylerim diken diken oluyor. Benzen duyguları sizlerin de paylaştığınızı düşünmek beni teselli etmekle birlikte, onu yakından tanıyan birçok demokrat kişinin böylesine kayıtsız kalması bana acı veriyor. Bunu anlayamıyorum.
Eşimin kendi isteği ile döndüğü ve çok sevdiği yurdundan kaçması söz konusu değil. Daha fazla işkenceye ve baskıya maruz kalmamasının tek yolunun serbest bırakılması olduğunu düşünüyorum.
Sizin, eşimin bir an önce özgürlüğüne, ailesine, sevdiklerine kavuşması için yardımcı olacağınıza, insan hakları ve demokrasiye bağlılığınızı bilen bir kişi olarak yürekten inanıyorum.
Saygılarımla,
Yıldız Sargın."
Nihat Sargın’la, Haydar Kutlu'nun yeni yıl kartları da bir gün sonra geldi. Şöyle diyorlar:
"İlginize teşekkürlerimizle -Daha insanca yarınlar için yeni yılda esenlikler dileriz-Nihat Sargın, Haydar Kutlu-Merkez Kapalı Cezaevi 10 koğuş, Ulucanlar-Ankara "
Strasbourg’tan, Server Tanilli, 27 Aralık 87 günlü mektubunda şöyle demiş:
"Sevgili Ekmekçi.
Yeni yılın eşiğinde yazıyorum bu mektubu sana.
Bu yılın özelliklerinden biri, biliyorsun Namık Kemal'in ölümünün 100 yıldönümü olması. Büyük özgürlüksever hakkında ilk anma yazısını yazmış olmaktan dolayı pek mutluyum; Milliyet-Sanat dergisinin yılbaşı sayısında okuyacaksın onu. Namık Kemal -dilerim- şanına layık biçimde anılır Türkiye'de, öyle olması da gerek. ‘Türkiye Aydınlarıyla Dayanışma Girişimi' de, o vesileyle Avrupa’da birkaç toplantı düzenleyecek.Türkiye'den çağıracağımız aydınlar da olacak ve sen de varsın aralarında.
Nihat Sargın ile Haydar Kutlu'nun sorgulanmaları vesilesiyle kaleme aldığın haklı ve cesur yazıları -ilgiyle- izliyorum. Söz konusu olan, şu ya da bu parti ve onun mensupları değildir, demokrasinin ’öz'ü ve bütünlüğüdür bir kez daha gündeme gelen. Bir başka deyişle, sorun, Türkiye'de demokrasiyi topal' bir demokrasi olmaktan kurtarmaktır. Rejim, bugünkü haliyle içeride utandırıyor; ama dışarıda bin kez daha rezil ediyor. Bu olay dolayısıyla, burada kimi Fransız aydınlarının öyle sorularıyla karşılaştım ki, başımı önüme eğmekten başka bir şey yapamadım. Özgürlüklerin boğulması ve işkence bahsinde, daha önce de böylesi kahredici sorular karşısında bunaldığımı hatırlıyorum. İnsanın yurdunun -daha doğrusu ülkesindeki rejimin- çağdışı kalması ne kadar acı! O bakımdan, konunun üstünde ne denli ısrarla dursanız o denli yerindedir. Dileyelim, yeni yıl, bunun yanı sıra daha nice ayıpların silinip gittiği bir yıl olsun.
O inançla, yeni yılını kutluyor, selam ve sergilerimi yolluyorum.
Sevgili kardeşim
Server Tanilli."
İzmir den ozan, savunman Berin Taşan, yeni yıl kartına bir de şiirini eklemiş "Bir uçtan bir uca memleketim" başlıklı şiirin dizeleri şöyle:
"Bir uçtan bir uca memleketim/Elini koynundan çıkaramıyor/gazı yok, tuzu yok, sözcüsü yok/Kumada unutulmuş hamam tasına döndü sanki/ehline düşecek bir gün/Nurlu ufuklar, küçük Amerika derken/Sonuna geldik hikâyenin "
Cezaevlerinden, tutukevlerinden, dağ başındaki öğretmenden, yeni yıl kartları geldi. Hiçbiri karamsar değildi; elim değdiğince, yetişebildiğimce onlara, Cumhuriyetin küçük masa günlüğünden yolladım. Ama, sanırım onlara en güzel armağanlardan biri de İlhan Selçuk'tın 1 ocak günü çıkan “Japon Gülü" başlıklı yazısıydı. İçerdekiler, unutulmuş öğretmenler, emekçiler, yurttan uzak kalanlar, demokrasi savaşımı verenler okusunlar, belleklerinde tutsunlar!
Lisede coğrafya öğretmenimizdi Halil Tekinalp; ondan aldığım, birkaç tümce beni çok duygulandırdı, gönendirdi. Halil Tekinalp, İstanbul’da oturuyor. Adresi de yoktu kâğıtta. "Halil Tekinalp-Emekli öğretmen yazısı vardı sadece. Şöyle yazmış sevgili öğretmenim:
“Mustafa Bey oğlum
Öğrencilik hayatında sana bir şeyler verebildiğimi zannetmiyorum. Ancak, senden pek çok şey aldım, almaya devam ediyorum, teşekkür ederim.
Yeni yıl ve yıllarının tuttuğun yolda devamını diler, kutlar, gözlerinden öperim"