Yellahcılar...

Hasan Ali Yücel, bakanlığı sırasında Adana Lisesi’ne gitmişti. Okulda Disiplin Kurulu’na verilen öğrenci olup olmadığını sordu. Bir öğrencinin, sigara içtiği için, Disiplin Kurulu’na verildiğini söylediler.
— Getirin bakayım, bir konuşayım onunla... dedi.
Öğrenci geldi. Hasan Ali Yücel sordu:
— Sen sigara içiyormuşsun, doğru mu?
Öğrenci gözlerini yere indirdi, usulca karşılık verdi:
— İçiyorum efendim!
— Nerede içiyorsun?
— Helada efendim!
— Öğrenci sigara içer mi?
Öğrenci-karşılık vermedi. Yücel yeniden sordu:
— Tiryaki misin?
— Evet efendim, tiryakiyim!
— Hangi sigarayı içiyorsun?
— Ne bulursam içiyorum efendim!
— Bana bak, dedi Hasan Ali Yücel, sen tiryaki değil otlakçısın!
***
Aktaracağım olay, 1950 öncesinde geçer. CHP’nin İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer, Trakya illerinden birinin valisi de —sonradan DP bakanlarından olan— Ruknettin Nasuhioğlu.
Olayı, Yassıada Başsavcısı Altay Ömer Egesel'den dinledim. Birinci perde şöyle:
Vali Ruknettin Nasuhioğlu, İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'e söz verir:
— Siz merak etmeyin efendim, benim İl’imde, Demokrat Parti kurulamayacak! der.
Ruknettin Nasuhioğlu da, kaymakamlara güvenmektedir. Ama, işler ters gider, onların deyimiyle “itin biri”, bir ilçede parti örgütünü kurar. Sen misin kuran? Adamı içeri atarlar, eziyet ederler. Ama, adam da inatçı mı inatçı. İçeriden çıkıp, yaraları iyileşince parti örgütünü yeniden kurar...
İl de, Bulgar sınırına yakın. Kaymakam Zühtü Bey düşünür, taşınır;
— Şunu, der Bulgar sınırından içeriye süreyim, orada ne hali varsa görsün!
Bunu uygulamaya koyacağı sırada, görevli jandarmalardan biri, olayı Demokratlara duyurur. Ankara’dan gelen 22 DP milletvekili, ilde bir basın toplantısı düzenleyip, olayı kamuoyuna açıklarlar, İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer, kaymakam Zühtü Bey'i, merkeze alma zorunda kalır! Altay Ömer Egesel, olayı kaymakam Zühtü Bey’in ağzından dinlemiştir.
14 Mayıs 1950'de Demokratlar, ezici çoğunlukla iktidara geldiler. 15 Mayıs günü, Altay Ömer Egesel, Zühtü Bey'le karşılaşır. Altay Ömer Egesel sorar:
— Yahu ne oldu?
— Yıktık abi, yıktık!
— Kimi yıktınız?
— CHP'yi yıktık!
— Pes! der. Altay Ömer Egesel, sen DP’yi de yıkarsın!
Olayın ikinci perdesi, 27 Mayıs 1960'dan bir kaç hafta sonra geçer. Yargıtay Başsavcısı Yardımcısı olan Altay Ömer Egesel, devrimcilerce, İzmir Savcılığına verilmiştir. Yassıada Mahkemeleri henüz kurulmamıştır. İzmir Valisi de İrfan Tansel…
Bir olay nedeniyle, Egesel, Ankara'ya Milli Birlikçilerle görüşmeye gelir. Eski Meclis'te toplantıdadırlar. O gün de başkanlığı Fikret Kuytak yapmaktadır...
— Bir köşeye oturayım da, toplantının bitmesini bekleyeyim! der. Oturur...
Bir bakar, karşıdan Zühtü Bey gelmekte...
— Yahu Altay, der Zühtü Bey, hayrola ne işin var?
Egesel şaşırır.
— Senin ne işin var burada?
— Ben burada danışmanım!
O sırada, Milli Birlikçiler toplantıdan çıkmaktadırlar. Egesel, onlara şöyle der:
— CHP'yi bu yıktı, DP’yi de yıkan budur! Şimdi, sizin içinize girmiş, sizi de yıkacak!
Milli Birlikçiler, o gün Zühtü Bey’in görevine son verirler...
“Ankara Notları”nın başlığını “Otlakçılar” koyacaktım vazgeçtim. Otlakçılık yine de hoş bir şey. Bir ozan arkadaşım, uygun başlığı buldu:
— Urfa yöresinde, dedi, her dönemin kişilerine “Yellahçı” derler.
Toplumumuzda “insan” öğesi, çok önemli Baskılarla karşılaşmasa, belki düşsel bir tip olarak sunulan olayımızdaki Zühtü Bey de öyle olmayacaktı...