Yaşlanmayan Ananın Yaşlanmayan Mektubu

Nijerya Büyükelçisi Dr. L.A. Fabunmi, Büyük Ankara Oteli’nin asma katında düzenlediği basın toplantısında, basını vahşi bir hayvana benzetince, toplantıyı izleyenler afalladılar...
— Hop hop! ne diyor bu adam yahu? diyenler oldu.
Nijerya Büyükelçisi, sözlerini şakayla karışık söylüyordu. Ama, sözlerinin altında bir öfkenin yattığı belliydi. Bir gazete Büyükelçi için “Yamyam” diye yazmıştı. Nijerya Büyükelçisinin yamyamlığı, kara derili olmasından gelmekteydi.
Eski gazeteci Hikmet Feridun Es’le, TV'de yapılan bir konuşmada Es, Afrika'da yamyamları anlatmıyor muydu? Artık, her kara derili yamyamdı!
Büyükelçi, önce basının etkisini belirtti. Basın, olumlu ya da olumsuz yönde çok etkiliydi. Bir önemli kişiyi yıpratabilir, ya da iki ülke arasındaki ilişkileri bozabilirdi. Konuşmasını, kaynak da göstererek şöyle sürdürdü:
— Basın, aramızda yaşayan, dev gibi daima kuvvetini kullanmak için yollar arayan, vahşi bir hayvandır! Egemen basın, çoğunluğuyla, kendi sahipleri ve yayıncıları dışında sorumluluk kabul etmeyen bir kurumdur...
Fransızca “Animal” sözcüğü, yalnız hayvanı değil: insanı da kapsayan bir anlam taşır. Aristo:
— İnsan konuşan hayvandır... demiş.
İsmet Paşa:
— Büyük devletle ilişki kurmak, vahşi bir hayvanla yatağa girmeye benzer! derdi.
Ozan Cahit Külebi, bir yazısında:
— İnsan şiir yazan bir hayvandır... diye tanım getirmişti...
Nijerya Büyükelçisi Dr. Fabunmi, basın toplantısını, belli ki ülkesinden aldığı buyruk üzerine yapmıştı. Asıl konusu, Nijerya'dan yurt dışına çıkarılan yoksulların, işsizlerin, haksız değil, haklı olarak sınırdışı edildiklerini anlatmaktı. Sözlerinin sonunda baklayı ağzından çıkardı Nijerya’dan sınır dışı edilen Zambiya'lılar, hırsızlar, uğursuzlardı. Fabunmi’nin onlara bir “Yamyam” demediği kaldı!.
***
Grizu patlamasından ölenlerle Yugoslavya'da Ermeni teröristlerin öldürdükleri Belgrad Büyükelçimiz Galip Balkar'ın acısı tazeliğini koruyor yüreklerde. Ankara Tıp Fakültesi’nde komadan hâlâ çıkamamış olan ozan Hasan Hüseyin Korkmazgil’in yıllar önce yazdığı “Yaşlanmayan ananın yaşlanmayan mektubu”nun bir bölümü, grizudan ölen kömür işçilerinebir mesaj gibidir. Mustafa Kemal’i sevenlere adanmıştır şiir. Şöyle:
“Sen hep Samsun’a mı çıkarsın ay oğul ay Kemal’im / Hele bir de buralara / Çık hele bir / Çık hele bir / Kemal'im!
Yol uzak / Hane viran / Dersen eğer Kemal’in / Dilediğin yere çık / Çık hele bir / Kemal’im!
Karadeniz derler bir kara derya / Abanmış üstüne Kozlu’da çocukların / Kömür müdür yürek midir ocaklardaki / Ağıt mıdır figan mıdır bacalardaki / Zonguldak Zonguldak vurur yüreğini / Zonguldar dertlerim günde beş öğün / Katarlanır al bayraklı cenazelerim / Kimi ağlar ekmek ekmek ne bilem / Kimi ağlar okul okul ne bilsin / Ne bilsin grizuyu grevi sendikayı Kemal’ini / Ne bilsin yoksul yetim?
Sen hep Samsun’a mı çıkarsın ay oğul ay Kemal’im / Hele bir de kömürlere / Çık hele bir / Çık hele bir / Kemal’im!”
Hasan Esat Bey anlattı Galip Balkar’ı.
“— Büyükelçi Balkar karakteriyle, yetenekleriyle yalnız dışişleri çerçevesinde değil, ulusal boyutta bir değerdir” dedi.
Galip Balkar'ı vuranların Yugoslavya'da yakalanmaları, adalet önüne çıkarılmaları, buna benzer olaylar karşısında, ülkelerin isterlerse, nasıl kesin tutumlu olabileceklerini gösterdi.
— Terörle savaşım için yapılacak işler var:
Öncelikle, Amerika'da, Fransa'da dikilen “Kin Anıtları”nın yıktırılması gerekir. Buna ek olarak, bir başka olumlu davranış beklenebilir: Amerika’da, Fransa’da, çeşitli Avrupa ülkelerinde, Yugoslavya'da, Bulgaristan'da öldürülen Türk diplomatlarının adları, öldürüldükleri kentin sokaklarından birine konabilir. Bununla ülkeler, Ermeni terörünü kınadıklarını simgeleyebilirler. Bir öneri işte, bakalım öneriyi benimseyecekler çıkacak mı?