Yaşamla Ölüm Arasında...

Meclisten şıpınişi çıkan, yerel seçimlerle ilgili yasanın Çankaya'dan geri dönmesi olasılığı var. Deneyimleri olmayanlar, böyle yasalar çıkarırken, uzmanlarına danışma durumundaydılar. 25 martta yapılacak seçimin "başlangıç tarihi" olsa olsa 6 şubat olur. Bu konuyu, basın toplantısından sonra, Turgut Bey’e sordum:
25 martta, Doğu Anadolu'da nasıl seçim yapılır...
Yapılır, yapılır... Oralardan bir ay sonra sonuç almak da farketmez. Sonra, 25 martta, hava durumunun nasıl olacağını bilemeyiz ki...
Geçmiş yıllardan birinde, böyle nisanda mı ne bir seçim yapılmış, altı ay seçim sonucu alınamamış.
Elbette, böyle bir yasa uygulamasında, seçim tarihi, hava durumu daha sonra düşünülebilir. Yasanın yürürlükteki "mevzuata", uygulamalarda denk düşmeyen hükümleri ön planda gelir. Meclisin o günkü gündeminde başka konu yokken, "öncelik"le görüşülmesi neyin nesi?
Daha birkaç gün bekleyelim, Çankaya'dan bir rüzgâr esebilir.
Bir yandan da Halkçı parti, Anayasa Mahkemesi’ne götürme ön hazırlıkları içinde...
* * *
Hadiye hanım, yılbaşını görmeden öldü. Uzun süredir hastaydı. Bir arkadaşından, sağlığı ile ilgili bilgi alırdım. Kanserdi, tüm organlarını sarmıştı. Arkadaşına, Hadiye hanımla görüşmek istediğimi söyledim. Şöyle karşılık vermiş:
Öbür yazarların yaşam öykülerini biliyorum, okudum. Mustafa Ekmekçi’yi okuyorum. Yazılarında, "Şunun arabasıyla şuraya gittim, bunun arabasıyla buraya gittim," dediğine göre, anlaşılan arabası yok.
Arkadaşı bayanla anlaştık, gidecektik. O hafta olmadı. Hadiye hanım:
Sız gelinceye dek ben ne olurum, bilemem. Gelmeyin, demiş. Kişilerin kendisini o durumda görüp de acımasını istemiyormuş. Tıp dünyasına küsmüş, kendi de doktor.
Yüzünü hiç görmediğim bu okuru yitirmenin acısını anlatamam. Belliydi ki yaşamı, espriyi çok seven bir insan. Ona fıkralar anlatmak isterdim...
Vedat Türkali Ankara'daydı. Geçen hafta ablasını yitirmişti. Ankara'da gömüldü. Adı Hürriyet’ti Vedat Türkali. Ankara'ya geldiğinde ablasında kalırdı, bir gün, yaptığı öğle yemeğini yedik.
Adı Hürriyet olduğuna göre, özgürlük özlemi içinde konmuş demek. Vedat bey, eşi Merih hanımla birlikte gelmişti Ankara'ya. Bir gün bizde tavla oynadık. Vedat Türkali:
Bu zarlar var ya, benim köpeğim, dedi, ne istersem yapar. Vedat Bey’in köpekleri, o gün dediğini yapmadılar. Akşam Celo'ya:
Ekmekçi canıma okudu, seni yenmezsem uyuyamam... demiş.
İstanbul'da da karikatürist Ali Ulvi, Vedat Türkali’yi yakalar, tavla oynamaya götürürmüş. Tavla oynamadığı halde, Emil Galip'i de seyirci olarak yanlarında götürürlermiş. Tanık olsun diye!
Vedat Türkali Evrensel'de kitaplarını imzaladı, Numune Hastanesi, birinci dâhiliyede yatan Cahit Külebi'yi görmeye gitti. Külebi, yüksek tansiyondan, bir de "zengin hastalığı" denen guttan hastaydı. Külebi:
Bende zengin hastalığı varmış, zenginlik kim, biz kim? diyordu.
Ozan Hasan Çelebi’yle dolaştık bir öğle sonu. "Ankara Notları”nı izleyenler, Hasan Çelebi’nin taşlamalarını anımsayacaklardır. Çelebi’yle önce, Muzaffer İlhan Erdost'a uğradık. Neden bilmem, Onur Kitabevi'nin önünden bir türlü geçemiyordum "İlhan İlhan" kitabını almıştım. Teşekkür ettim. Kahve içip çıktık. "Sanatevi"nde, Prof. Atalay Yörükoğlu'nun imza günü vardı. Ona, "bol imzalar" dedik. Yörükoğlu anlattı. Gecekonduda bir kadın. "Çocuk Ruh Sağlığı" kitabını istemiş, demiş ki:
Hani televizyonda konuşur, ak saçlı bir adam var; onun bir kitabı çıkmış, onu alıp getirin. Çocuklarımızı iyi besleyemiyoruz, bari iyi eğitelim!
Sanatevi'nde Faruk Çağla’nın karikatür sergisini gördük, oradan Avukat Nevzat Boztaş’ın yazıhanesine; orada Ramadan Tuzcuoğlu bazı resimlerini, dışişleri memurlarına gösterecekmiş, bir de "nahif" köylü ressam Hüseyin Yüce'nin birkaç resmini, ama resminden önemlisi ilk kez kendisini gördük, tanıştık.
Hasan Çelebi, taşlamalarından, şiirlerinden bir kitap çıkarmaya hazırlanıyor. Yolda, bazı taşlamalarını okudu. "Orta Direk" şöyle:
"Biz gülmeyi, güldürmeyi çoktandır unuttuk/Sensin bize tek dost ey ölümsüz hocamız gel./Üç, üç buçuk ay var, adımız orta direktir/Güldür bizi bir, orta direk göçmeden evvel.."
“Zam Gazeli”de şöyle:
"Layık bize zam üstüne zam olsun erenler,/Yoksulluğumuz bari tamam olsun erenler./Açlık bize enfiye gelir, erkeğiz erkek/Erkekliğimiz âleme nam olsun erenler. /Her zammı basık göğsüne bassın da vatandaş/İster adam isterse cudam olsun erenler /Gel gör ki ne günler bir anılmaz anı oldu/Vicdan ile insafa selam olsun erenler./Bir gün kopacak el ele vermiş yaban eller/Özgürlük için sende meram olsun erenler./Onlar ki kanından eleğimsağma yakarlar/Zindan zifir olmazsa haram olsun erenler..."